iyi bayramlar.*
ilk defa bu kadar yazarla bayramlaşıyorum. kendimi çok entelektüel hissettim. apaydın oldum.
devamını gör...

daha kötüsüdür, son kez sarıldığınız kişiye son kez sarıldığınızı bilememek. kimi zaman sokakta karşılaşır acı bir gülümsemeyle karşılar, kimi zaman ise sadece toprağına sarılırsınız.
devamını gör...

bir fikret ürgüp kitabıdır.

everest yayınları açık hava serisinin onuncu kitabı olan seçme öyküler bana ilk kez fikret ürgüp okuma fırsatı sağladı. bu zamana kadar pek dikkat etmediğim, nedense okumaya elim varmayan bir yazardı fikret ürgüp. ve bu üşengeçliğin ne kadar büyük bir hata olduğunu kitabı okuyup bitirince anladım.

kitaptaki öyküler sanki çok büyük yazarların öykülerinin türkiye’ye, özellikle de ege’ye uyarlanmış hali gibi. yanılıyor olabilir ama sanki kitapta bir ara franz kafka’ya ve herman melville’e rastladım. sanki bazı öykülerde bu yazarları adım adım takip ettim.

komple bir sanatçı olan fikret ürgüp öykücü, şair, denemeci, ressam ve psikiyatr olmasının sağladığı bütün özellikleri bu öykülere boca etmiş sanki. unutulmuş coğrafyalarda çok mütereddit, bir türlü ayak uyduramayan ve anlamsız bir boşluk içinde süzülen insan ve insan topluluklarının hikayelerini gerçeğe çok benzeyen bir düş halinde anlatmış yazar.

özellikle aşı öyküsüne büyük bir hayranlık duydum. benim kişisel zevklerime göre aşı türk edebiyatında yazılmış en iyi öykülerden biri olabilir. gözlerinizi açık tutun.
devamını gör...

enteller yüzündendir. rüya gibi yazıyor adam, neredeyse benim bile veresim geliyor.

bi bakmışsın, 43 kilo kemik gözlüklü, eski cimbomlu ergün penbe'ye benzeyen, küçük iskenderimsi guguk gibi bir tipi var adamın. kızla buluşmaya 500t ile gidiyor. enformasyon aşkım diyor sürekli. akbil'im aktarmalı bastı diyor.

şu şekle kimse meme vermez. hiçbir kadın pembe bacaklarına bu tip adamlarla birlikte olmak için kremler sürmedi. kimse kızını bu s.lak robot tiplerle evlendirmek için büyütmedi.

faking şit.
devamını gör...

son birkaç gündür neredeyse hiçbir başlığın altında altın kupa işareti görmemem ile aklıma takılan sorunsaldır. madalyalı tanımları bulmak için uğraşan modlar, tanımlara kupa vermeyi ikinci plana mı attılar acaba dedirtti..
devamını gör...

türk söylencelerinde tengri kuday tarafından kahramanlara yardımcı olması için yaratılan kanatlı bir attır.
bilindiği üzere at türk toplumu için çok önemli bir hayvandır. hatta kaşgarlı mahmut ''at, türk'ün kanadıdır.'' demiştir.
tulpar da olağanüstü özellikleri ile bizim için türk söylencelerinde yer edinmiştir.
ayrıca manas destanı'nda (bkz: manas destanı) manas'ın yardımcılarının ve savaşçılarının bildiği rüzgar kadar hızlı atlar olarak anlatılır.
devamını gör...

içinde olan cevheri saklayan, ona ulaşmak için çabalanması gereken fıstık türü.* adamı manyak eder. deli eder. dişinle ayırmaya çalışsan dişini kırarsın. gördüğüm zaman epey mutsuz olurum, darlanırım.
devamını gör...

uygulamaya geçirilmesinin mümkün olup olmadığını merak ettiğim durum.

işin duygusal boyutu açısından bakacak olursak halihazırda evcil hayvanlar sahipleri açısından kendi çocukları gibi ancak; diğer açıdan böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesi yoluyla hayvan bakım maliyetleri bir nebze olsun hafifletilerek daha çok hayvanın sahiplenmesinin önü açılabilir gibi geliyor bana. tabii işin bürokratik boyutunu bilmiyorum, sadece bir fikir bu.

bunun dışında veterinerlik hizmetlerinin de en azından belirli bir ölçüde devlet destekli hâle getirilmesi sağlanabilir. aynı devlet hastaneleri gibi hayvanlar için de bu tür devlet destekli klinikler açılabilir diye düşünüyorum. aslında hayvan barınakları gibi yerlerde belediyelere bağlı olarak zaten var sanırsam ancak; bu benim bahsettiğim koşulları karşılamak için çok yetersiz.
devamını gör...

sözlükte kendisine en ağır eleştirileri getiren bir yazar olarak amasız ve fakatsız geçmiş olsun derim.
devamını gör...

telefonla konuşmayı sevmeyen mecburi durumlarda katlanmak zorunda olan insandır. ayrıca iş ile alakalı durumlarda ve arkadaşlık ilişkilerimde problem yaşıyorum bazı zamanlar. belli bir kesim ise alıştı. yaşam şekli haline geldiğini düşünüyorum.
devamını gör...

(bkz: ilhami algör) ün mükemmel kitabı. açıkçası ben ilk önce filmi izlemiştim. (bkz: erdal beşikçioğlu) var diye izlediğim, ismi çok güzel olan bu film gerçekten beni çok derinden etkiledi. sonrasında defalarca kere izledim. sonra dedim ki ben bunun kitabını almalıyım. hiç unutmam bir ankara gezimde dost kitabevinden almıştım. kapağı mükemmel bir kitap. adı ayrı mükemmel bir kitap. ankara'da tömbeki'de oturup 3 bira içinceye kadar bitirmiştim kitabı. adeta bir masal kitabı gibi. sanki masal dinler gibi okudum. yazarın öyle bir müzeyyen tasviri var ki okurken müzeyyen'e aşık olmamak elde değil. ama her an her saniye biliyorsun olmaz müzeyyen'den. lan diyorsun bak yapma müzeyyen seni üzer, canını acıtır, çeker gider dumur olursun. demeye kalmıyor oluyor da. çok acayip bir ayrılık öyküsü. kahramanın iç sesiyle konuşmalar harika. kahramanımız müzeyyen'e aşık olmayı seviyor. onun kendisine acı çektirmesini seviyor sanki. o da biliyor olmaz bu müzeyyen'den. son cümlesi şu kitabın: bitse ne olur, bitmese ne?
bir başka seviyor kahramanımız. böyle güzel sevmeler sadece kitaplarda olur denecek cinsten. filmde erdal amirim bu hissiyatı bize öyle veriyor ki. bir başkası oynasa bu kadar gerçek olamazdı diyorum her izlediğimde. tutku'nun ne denli önemli bir şey olduğunu bu kitabı okuduktan bu filmi izledikten sonra öğrendim bir kez daha. tutkulu insan sonunda ne olacağını merak etmez. sonuç ne olursa olsun sevdiği şeyden vaz geçmez. acı çekeceğini bile bile yoluna devam eder çünkü bu onun tutkusudur. evet müzeyyen bu derin b ir tutkuydu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

denizi ve gökyüzünü ayırt etmenin imkansızlaştığı an...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

benimdir. şimdi kadınların ve erkeklerin işine yarayacak bazı analizlerle bu adamı adamakıllı ele alacağız. hiç sevgilisi olmamış erkekle ilgili konuşmamızın tek bir yararlı sebebi olabilir: bir ilişki ihtimalinde bu tecrübesizliğin bize nasıl bir yansıması olacak ?

her erkek, eğer sosyal çevresi çok kopuk bir yaşam sürmediyse, belirli dönemlerde, belirli yerlerde (okul,mahalle,iş) kadınlarla etkileşim halinde olur. mutlaka olur bu, aşık oluruz, hoşlanırız, birden fazla karşılaştığımız ve bekar olduğunu düşündüğümüz, beğendiğimiz bir kadınla en masumu göz teması olmak üzere temas kurarız. bu karşılıklı bir şeydir ve hepimizin iyi kötü başına gelmiştir. şöyle bir geriye dönüp baktığınızda, birçok insanın sizden hoşlandığını, birçoğundan da sizin hoşlandığınızı görürsünüz. bu etkileşim, bir kıvılcımla ilişkiye dönüşür. bizim elemanımız da bu kıvılcımı yakmamış ya da yakamamıştır. sebepleri çoktur, hepsini ayrı ayrı inceleyemeyeceğimiz için ben direkt olarak sonuca gideceğim ki işin faydalı kısmı budur.

hiç sevgilisi olmamış bir erkeğin hepimizin malumu bir tecrübesizliği vardır. bu tecrübesizlik şöyle tezahür eder: hayatında bir sevgilinin varlığının getirdiği etkiyi, o gücü hissetmemiş erkek, bu kadının etkisinin, bildiği ve önem sırasına soktuğu duygular arasında tam olarak nereye yerleştiğini bilemez. bu erkeği şu şekilde somutlaştırabiliriz: sözgelimi hayatı boyunca en sevdiği şeylerden biri bilgisayar oyunu oynamak olan bir erkeğe, "sevgiliniz mi yoksa bu oyun mu" diye sorduğunuzda cüretkat bir şekilde "bu oyun tabi lan, o kim de beni oyunumdan ayıracak, haddini bilsin" gibi gir cevap vermeye meyillidir. hatta bir filmde erkeğin "ya ben ya fenerbahçe" diyen kız arkadaşına "kendine hiç şans tanımıyorsun" dediği bir sahne vardır. tam olarak böyle olma ihtimali yüksektir.

ya da bu erkeklere siz "anan mı ben mi diye soran kadın hakkında ne düşünürsün ?" şeklinde, sevgi sırasında en üstte olan anne ile sevgiliyi kıyaslamak gibi bir soru sorduğunuz zaman "giderken kapıyı kapatmayı unutma" "bavulunu toplamak için bir saatin var" derim gibi racon laflar ederler. haha, evet, racondur çünkü bu lafı yazarken masada bir adet namlusundan duman çıkan glock marka silah vardır; görev tamamlanmıştır, anneye olan bağlılık kanıtlanmıştır ve olası sevgilinin de kırmızı çizgilerimize dokunamayacağına dair ultimatom verilmiştir. gerçekte ise böyle bir soru, çok nadir bir şekilde karşımıza çıkacak bir sorudur.

bir erkek için ilişki konusunda tecrübesizliğin en bariz ortaya çıktığı durumlar, genellikle ortamda sevgilileriyle ilgili sorunları olan dostlarımızın, olayları anlattıkları ve çözüm aradıkları durumlardır. bu hallerde, daha önce söylediğimiz gibi, bu sevginin hayatımızdaki önem sırasını bilmediğimiz için genellikle sert yaklaşımlarda bulunuruz. o yüzden "bekara karı boşamak kolay" demişlerdir. sözgelimi arkadaşımızın sevgilisi, arkadaşlarıyla buluştuğu bir gün somurtmuştur ve o günü rezil etmiştir. bizim için bunun karşılığı: "ya arkadaşlarımın yanında somurtup durdun, senle uğraşmaktan rezil oldum, bir daha gözüm görmesin seni" olabilir. çünkü biz birinin sevgilisi değiliz, onun kokusunu içimize çekmemişiz, elini tutmamışız, şefkatini hissetmemişiz. bilmiyoruz, kocaman bir boşluk var orada.

bu empati eksikliğini, bol bol okuyarak, konuşarak atmaya çalıştım hayatım boyunca. benim sevgilimin olmayışının sebeplerini başka bir gün detaylı yazabilirim; olan oldu ve koskoca yirmi altı yıl sonunda sevgililiğin ne olduğunu bilmeden bugünlere geldik. geldiğimiz noktada, bu tecrübesizliğimizle ilgili benim gibi olan dostlarıma vereceğim tavsiye; asla ne kendinizin olası ilişkileri ne de başkalarının ilişkileri hakkında keskin yargılara varmamanızdır.

belki istemeden bir yuvayı yıkacak belki çok mutlu olacağınız bir ilişkiden, sırf kuru gürültünüz yüzünden mahrum kalacaksınız. öncelikle kendinize ve karşınızdakine zaman verin. onun istekleri sizinkilerle çelişebilir. ilkelerinizi, arzularınızı, beklentilerinizi sanki anayasanın ilk dört maddesiymişçesine "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez" konumundan çıkarın. zaten bir insanın en değerli varlığı erdemleridir ve onları da kimse kolay kolay değiştirmeye çalışmaz. bakın bakalım, ne tartışmaya açılabilir; nelerden vazgeçebiliriz biz bu uzun saçlı, güzel kokan şey için. bakalım varlığı hayatımızda nasıl yeni pencereler açacak, kapasitemizi nasıl genişletecek. belki her şeye, herkese yetecek bir enerjiyle dolacaksınız. belki de hayatınızı mahvedeceksiniz. inceleyin, bakın, olmazsa o kıvılcım zaten yanmamıştı ve bugünlere gelmiştik, artık yanmasa da olur.

bu erkekle ilişki kurma ihtimali olan kadınlara da tavsiyem; eğer gerçekten sevilmeye layık biri gibi görünüyorsa, o ilk aşamadan sonra onların hayattaki duruşlarına bakarak, dikkat ederek, saygıyla yaklaşın. eğer hayatınıza bu adamı katmak istiyorsanız, "bunla olur, baba adama benziyor bu" diyorsanız, onun bu tecrübesizliğini hissettirmeden, hayatın olağan bir akışıymışçasına girin hayatına. hemen ilk aydan "şu kızın numarasını sil, bu çocuklar içki içiyor, şu adam playboy seni de saptırmasından korkuyorum" gibi manyaklıklara girerseniz bu adamı kaybedebilirsiniz.

iyi kötü herkes, günün sonunda mutlu olduğu bir yaşamı hak ediyor. kimsenin hayatına kabus olmayı değil, güneş olmayı istemeliyiz.
devamını gör...

uuuw bu yayın da dinlenir işte... miko her sefer noktasal atış yapmayı nasıl başarıyorsun annem...
vizyon, misyon... duyun bi sesimizi eyy...
neyse ben bi telefonumu şarj edip geleyim...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dün gece atacaktım lakin ellerim yağlıydı. bir tepsi nasıl yenir?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

genelde kadın, binlerce insan avrupa ve amerika'da cadı sayılıp öldürülse bile, massachusetts eyaletinin salem kasabası belkide en meşhur olaydır.
1692 yılında, iki tane ergen kızın çırpınarak krize girmesi üzerine, bu kızlara büyü yapıldığı iddia edilmiş ve bunun için birkaç aykırı tipli kadına soruşturma açılmış.
cadı olduklarını itiraf ederlerse idamdan kurtulabilirler umuduyla, her sorguya çekilen bir başkasının cadı olduğunu "itiraf" etmiş. işler o kadar büyümüş ki artık ihbar edecek "potansiyel cadı" kalmayınca, en sonunda mahkemeyi yürüten hakimler ve şehrin valisi falan cadı olmakla suçlanmış.
tabi işin ucu "önemli insanlara" gelince, durun artık yahu ne yapıyoruz biz demişler ve yeniden mahkeme yapıp, alt tabakadaki sıradan 20 kişiyi idam etmişler.
bu olayın etkisi uzun süre sürmüş ve soğuk savaş yıllarında mccarthy'nin komünistleri fişleme uygulamaları cadı avı olarak anılmıştır.
devamını gör...

bir zamanlar ankara'da çok binerdim, üst katta en ön boş olsun diye umardım, en öne geçip ayaklarımı da öndeki demire dayayıp ankara'yı izleye izleye okula giderdim ulan ne güzel zamanlardı. başka şehirlerde de var mıydı bilmiyorum. ama güzeldi yau.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sonra yıllanmış evlilikleri görüp şükrediyorum.bu da böyle bir kısır döngü işte,istek ve vazgeçiş.
devamını gör...

esasında iran kültürüne ait olan gündelik eğlence oyunu. toplumumuzda sevilmesi ve benimsenmesi, 14. yüzyıl yükseliş dönemi zamanında osmanlı topraklarına girmesiyle başlamış. kendine has jargonları, terimleri, şakaları olan oyunun, zarlarındaki kombinasyonlar da hepten farsça isimler ile söylenegelmiş. yek (1), dü (2), se (3), cehar (4), penç (5), şeş (6).
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim