1.
1980 yılında kurulmuş olan, en bilindik haliyle dave gahan, martin gore ve andy fletcher isimlerinden meydana gelen elektronik müzik grubu. alan wilder ve grubun kurucularından biri olan vince clarke, farklı dönemlerde gruba dahil olan ve gruptan ayrılan 2 isim.
10'dan fazla stüdyo albümü olan grup, özellikle 80 ve 90'lı yıllarda müzik dünyasını sallamayı başarmıştı. çocukluğumdan beri onların şarkılarını dinleyip dave'in sesine aşık olarak büyüdüm. bu nedenle en sevdiğim grup listesinin başındadır bu grup.
şu sesin güzelliğine bakar mısınız?
edit: başlık ukde olarak bırakılmış ama kimin bıraktığı görünmediğinden onu belirtemedim.
edit2 : @devotee adlı yazar arkadaşımızın ukdesi imiş. geç öğrendim ama öğrendim *
10'dan fazla stüdyo albümü olan grup, özellikle 80 ve 90'lı yıllarda müzik dünyasını sallamayı başarmıştı. çocukluğumdan beri onların şarkılarını dinleyip dave'in sesine aşık olarak büyüdüm. bu nedenle en sevdiğim grup listesinin başındadır bu grup.
şu sesin güzelliğine bakar mısınız?
edit: başlık ukde olarak bırakılmış ama kimin bıraktığı görünmediğinden onu belirtemedim.
edit2 : @devotee adlı yazar arkadaşımızın ukdesi imiş. geç öğrendim ama öğrendim *
devamını gör...
2.
ilk adı kısa bir süreliğine "composition of sound" olan ve bir fransızca'da "hızlı moda" anlamına gelen bir moda dergisinin ismini gördükten sonra isim değişikliğine giden synthwave efsaneleri.
müzik hayatına martin l. gore ve andrew fletcher'ın üniversite etkinliklerinde ters çevirilmiş plastik kasaların üzerinde moog'lar ile sahne almaları ile başlayan gruba vince clarke'ın da dahil olmasıyla grupta tek eksik vardır: vokalist.
söylentilere göre martin l. gore, kendi idolleri arasında en önce saydığı isim olan david bowie ile aynı ada sahip olan dave gahan'a gittiği bir pub'da heroes şarkısını söylerken denk gelmiş, ve kendisine gruba katılma davetinde bulunmuştur. dave gahan da bu teklife olumlu yanıt vererek gruba katılmıştır.
grup üyeleri 20'li yaşlarının başlarında ilk albümleri olan speak&spell'i çıkarmışlardır.
buram buram kraftwerk esintilerine sahip, sugar pop bir albümdür.
vince clarke, bu albüm sonrasında müzik kariyerine erasure adı altında devam etmek için ayrılır. talihsiz bir olay gibi gözükse de, hem müzik tarihi hem de depeche mode evveliyatı için en şanslı olay bile denilebilir. sevgili yazarlar, eğer ben şu an favori müzik grubuma dair destan uzunluğundaki bu entry'yi yazabiliyorsam bu olay sayesindedir; çünkü prodüktor koltuğuna bu sefer, gruba altın çağını armağan eden alan wilder dahil olacaktır.
dave gahan, 2001 yılında verdiği bir röportajda wilder'ın gruba dahil olma sürecini şu şekilde tarif eder: "demoları halledecek birileri lazımdı, gazeteye verdiğimiz ilan sonrası elemelere pek çok kişi katıldı ancak alan, alan... bambaşka bir şekilde çalıyordu."
prodüksiyon eksiğini wilder'ı gruba dahil ederek tamamlayan depeche mode, sırayla 1982'de a broken frame, 1983'te construction time again ve 1984'te some great reward 'ı piyasaya sürer. grup, üretkenliği ve dönemin ruhuna uygun müziği ile 80'lerin synth-pop yarışına iyiden iyiye dahil olmaktadır; see you, the meaning of love, somebody gibi daha duygusal parçaları ile gönlümüzün bam telini okşayıp kemik dinleyici kitlesini oluşturmaya devam ederken bir diğer yandan everything counts , people are people ve master and servant gibi sosyo-ekonomik sistem eleştrisi içeren şarkılarıyla evrensel anlamda hayran kitlesini büyütmeye devam etmektedir.
yavaş yavaş 80'lerin sonlarına gelinirken, hemen hemen hepsi 25'li yaşlarına gelmiş olan bu abiler meseleyi daha da ciddi ele almaya başlarlar. grup, o zamanlar dünyada toplam bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda sanatçının yapmadığını yapmaya karar verir: komunist rejime sahip bir ülkede albüm kaydı yapmak. 1986 yılında soğuk savaş devam ederken, duvarı yıkılmamış berlin'in sahip olduğu soğuk ve kasvetli havası black celebration'da hissedilebilecek düzeydedir. albüm müzikal açıdan sytnth-pop'tan ziyade dark-wave, post-punk sayılabilecek bir albümdür.
1987 yılında ise music for the masses adında buram buram aşk kokan, naif bir albüm çıkarırlar. albüm alan wilder'ın grup içerisinde yer aldığı dönemde tercih ettiği senfonik synthtsizer komposizyonlarının en yalın örneğini teşkil eder. wilder, bu albümle a broken frame'de yarım bıraktığı işi bitirmiştir diyebiliriz.
albüm sonrası abd'de turneye çıkan grup, pasadena rose bowl'da verdiği mega konserin kaydını 101 adıyla piyasaya sürmüştür. bu konser ile birlikte amerika'da popülariteye kavuşmuş, aynı zamanda dünya üzerinde elektronik müzik yapıp bu kadar büyük bir kitleyi konsere getirebilen ilk grup ünvanına kavuşmuştur. (60.542 kişi ve tek konserde 1,360,192.50 dolares hasıla)
1990 yılında ise grup, müzik piyasası için rüştünü ispatlamış bir noktadadır. bu nedenle özünden ayrılmamakla birlikte daha deneysel, günün müzik piyasasına da uygun bir albüm yoluna giderler; prodüksiyon koltuğunda alan wilder'ın yanında yer alan flood ile birlikte violator albümü 1990 yılında piyasaya sürülmüştür. martin l. gore "birine depeche mode dinlemeyi tavsiye etseniz, bu albüm hangisi olurdu?" sorusunu bu albüm ile yanıtlar. violator, grubun diğer albümlerine kıyasla en karanlık albümü sayılabilir; loop'a alınmış synth tınılarından meydana gelen, darkwave bir albümdür. aynı zamanda depeche mode denildiğinde akla gelen ilk iki parça olan enjoy the silence, personal jesus'a ev sahipliği yapar. albümün tanıtımı, grubun kendi şarkılarına yaptıkları remixlerden meydana gelen world violation tour adı altında gerçekleştirilmiştir. canlı tur müzik listelerindeki sıralamalar ve grubun genel gidişatı için zirveden önceki son duraktır.
90'lı yıllara gelindiğinde ana akım müzik piyasına rock ve grunge'ın etkileri fazlasıyla görülmekte, bir diğer yandan 30'lu yaşlarına gelmiş olan grup üyeleri belirli sorunlarla yüzleşmektedir; vokalist dave gahan problemli geçen evlilik hayatı sonrasında sahip olduğu ünün etkisinde junkie bir "rockstar" hayatı sürmektedir; söz yazarı ve besteci martin l. gore alkol problemi ile boğuşmaktadır. aynı zamanda grup içerisinde yeteri kadar takdir görmediğini düşünen alan wilder ile martin l. gore arasında, grubun müzikal anlamda geleceği konusunda tartışmalar yaşanmaktadır. grup üyelerinin her biri, farklı şehirlerde ayrı ayrı hayatlar sürerken, gün geçtikçe birliktelikleri sadece müzikal anlamda devam etmeye başlamıştır. nitekim bu sorunlar eşliğinde, hayranları kadar grup üyeleri içerisinde de bölünmeleri meydana getiren albüm 1993 yılında piyasaya sürülmüştür: songs of faith and devotion ile depeche mode, daha önce olmadığı kadar deneysel, sert, aynı zamanda en karanlık albümleri ile karşımıza çıkmaktadır. albüm, gospeltınıları ile harmanlanmış bir synth-rock albümdür; bu albüm aynı zamanda depeche mode'un hem amerika hem de ingiltere listelerinde #1'e yerleşen tek albümüdür. albümünün konser kaydı devotional adıyla piyasaya sürülmüştür. devotional turnesi, albümün başarısı ile birlikte 1994 yılında exotic tour adı altında toplamda 2 seneye uzatılarak grubun en başarılı, aynı zamanda en yorucu turnesi olma özelliğine sahiptir. turne sonrasında alan wilder, gruptan ayrılığını açıklayarak müzik kariyerine kendisinin solo projesi olan recoil adı altında devam edeceğini açıklamıştır.
90'ların sonlarına gelindiğinde, grup için tek sorun prodüksiyonu kimin yapacağı değildir; vokalist dave gahan, speedball kazası sonrasında yaklaşık 1.5 dakikalık bir kalp durması geçirmiştir. kullandığı maddeler sonrası eski sesi ve sağlığına sahip olmayan dave gahan, rehabilite olmak için kliniğe yatmıştır. alan wilder'ın ayrılığı bir yana, dave gahan'ın yaşadığı sağlık sorunları sonrası depeche mode hayranları için, "acaba bir albüm daha gelir mi" sorusu gündemdedir. bu sorulara cevap olarak ilk adı "ultima" (kapanış) olarak planlanan ultra albümü 1997 yılında piyasaya sürülmüştür. albümün kayıt aşaması songs of faith and devotion'dan daha sancılı olmasa da, dave gahan'ın eski haline kıyasla kaybettiği sağlığı ve ses yeteneğini tekrar kazanması da beklenerek yaklaşık 1.5 senelik bir kayıt sürecine sahiptir. bu kez prodüksiyon koltuğunda tim simenon oturmaktadır. albüm, post-wilder dönemi içerisinde hayranlar tarafından en başarılı albüm sayılmakla birlikte alan wilder'ın en sevdiği depeche mode albümü olma özelliğini de taşıyan, synth-rock bir albümdür. bu albüm sonrası turne gerçekleştirilmemiş, "ultra party" adı altında ingiltere çaplı lokal tanıtım konserleri gerçekleştirilmiştir. grup 1998 yılında, the singles 81-85 sonrası çıkardıkları ikinci derleme albümleri olan the singles 86-98 albümünü piyasaya sürmüş, the singles tour adı altında kuzey amerika ve avrupa ile sınırlı bir turne düzenlemiştir.
2001 yılından itibaren depeche mode, prodüksiyon koltuğunda pek çok farklı isimle çalışmıştır; 2001 yılında çıkarılan exciter albümünde björk 'ün de prodüktörlüğünü yapan mark bell ile çalışmış, 2005-2013 yılları arasında ben hillier eşliğinde playing the angel, sounds of the universe ve delta machine 3 albüm çıkarmış ve ve son olarak 2017 çıkarılan spirit albümünde, arctic monkeys'in a.m albümünün de prodüktörü olan tom ford ile ortaklık sağlanmıştır. 2001 yılından itibaren günümüze kadar çıkan albümleri sonrasında turnesi yapılmayan hiçbir albüm bulunmamakta, (bkz: exciter tour)(bkz: touring the angel)(bkz: tour of the universe)(bkz: alive in berlin)(bkz: live spirits) 2021 yılında yeni albümleri ile karşımıza çıkmaları beklenmektedir. her ne kadar aktif müzik hayatına üretken ve başarılı bir grup olarak devam etse de depeche mode, 2000'li yıllar sonrası çıkarılan albümleri grubun 86-95 arası altın çağı ile kıyaslandığı taktirde bu albümler prodüksiyon açısından "eksik" olarak nitelendirilmektedir. alan wilder'ın yokluğu her ne kadar 4 farklı prodüktör, davulda christian eigner ve klavyede peter gordeno ile 2 üye tarafından giderilmeye çalışsa gerek stüdyo albümleri, gerekse canlı konserlerde fazlasıyla hissedilmektedir. altın çağı ile kıyaslamayı bir kenara bırakırsak elektronik müziğin efsaneleri olan bu arkadaşlar her konserlerinde sadık hayran kitlesini hayvanlar gibi coşturmaya devam etmektedir; tabi bu noktada kendilerine 1986'dan itibaren gerek efsane albüm kapakları olsun, gerekse tur projeksiyonlarındaki görüntüler ve sahne düzeni gibi noktalarda katkıda bulunan, grubun adeta gizli elemanı olan anton corbijn'in katkısı yadsınamayacak derecede fazladır.
geçmişini bir kenara bırakırsak depeche mode, müziğin tutku ile yapıldığında ne kadar başarılı olabileceğinin en bariz göstergesidir.
popüler müzik yapma kaygısı gütmeden; kendi çekirdeğine sadık, ancak bir o kadar müziğin değişen doğasına ayak uydurabilen ve denediği her genre'da kendi müziğini de ürünün içine katarak işin altından başarıyla kalkabilen, ikamesi olmayan başka bir grup daha görmediğimi söyleyebilirim. muhtemelen birine just can't get enough ve i feel you şarkılarını aynı grubun çıkardığını söyleseniz "hadi len ordan" gibi bir tepki almanız muhtemeldir.*. muhtemelen bu entry'i okuyup da "acaba nasıl bir grupmuş" diye merak eden arkadaşlara tavsiyem; benim kendileriyle tanışmam -çoğu depeche mode hayranı gibi- enjoy the silence ile oldu. şarkının albüm versiyonu ve mike shinoda mix'ini biliyordum ancak üçüncü ve live versiyonunu da duyunca "dinleyelim bakalım" demem şeklinde gerçekleşti, sizlere tavsiyem dinlemeyi bırakmayın ve imkanınız varsa albümlerden sonra turne kayıtlarını dinleyin, canlı kayıtların gerçekten coşkulu bir seyirci, etkili bir frontman ile birleştiğinde albüm kayıtlarından çok daha güzel olduğunu fark edeceksinizdir. (bkz: devotional) (bkz: a night in paris)(bkz: live spirits).
bir hayran gözünden depeche mode konserleri nasıl oluyor diyenler için 2019 yılında anton corbijn yönetmenliğinde spirits in the forest adıyla piyasaya sürülen bir belgesel film bulunmaktadır; film altı depeche mode hayranının, grubun kendi hayatlarında nasıl bir yere sahip olduğuna dair kesitlerin 2020 yılında vizyona giren live spirits adlı turne kaydının konser kaydı görüntüleri ile harmanlanmasından oluşmaktadır. depeche mode hayranıysanız duygularınıza tercüman olan ikinci bir 101 belgeseli gibidir adeta.
konserlerin genel enerjisi nasıl oluyor diyenler için bkz:
never let me down again
cover me
everything counts
göze çarpan depeche mode cover'ları için bkz:
stripped | rammstein heavy metal mix
enjoy the silence | ki theory |trevor something| mike shinoda from linkin park
waiting for the night | ghost bc
to have and hold | deftones
shake the disease | hooverphonic
people are people | massive inc.
göze çarpan depeche mode mix'leri için bkz:
in chains | alan wilder mix
world in my eyes | cicada mix
enjoy the silence | hands and feet mix
in your room | zephyr mix | jeep rock mix by portishead
i feel you | throb mix
walking in my shoes | grungy gonads mix by portishead
useless | the kruder + dorfmeister session
only when i lose myself | dan the automator mix
freelove | flood mix
a pain that i'm used to | jacques lu cont remix
going backwards | soulful mix
posion heart | soulsavers rework
edit: bir takım imla hatası düzenlemeleri, eklemeler ve meja adlı yazarımıza ukde için teşekkürler
müzik hayatına martin l. gore ve andrew fletcher'ın üniversite etkinliklerinde ters çevirilmiş plastik kasaların üzerinde moog'lar ile sahne almaları ile başlayan gruba vince clarke'ın da dahil olmasıyla grupta tek eksik vardır: vokalist.
söylentilere göre martin l. gore, kendi idolleri arasında en önce saydığı isim olan david bowie ile aynı ada sahip olan dave gahan'a gittiği bir pub'da heroes şarkısını söylerken denk gelmiş, ve kendisine gruba katılma davetinde bulunmuştur. dave gahan da bu teklife olumlu yanıt vererek gruba katılmıştır.
grup üyeleri 20'li yaşlarının başlarında ilk albümleri olan speak&spell'i çıkarmışlardır.
buram buram kraftwerk esintilerine sahip, sugar pop bir albümdür.
vince clarke, bu albüm sonrasında müzik kariyerine erasure adı altında devam etmek için ayrılır. talihsiz bir olay gibi gözükse de, hem müzik tarihi hem de depeche mode evveliyatı için en şanslı olay bile denilebilir. sevgili yazarlar, eğer ben şu an favori müzik grubuma dair destan uzunluğundaki bu entry'yi yazabiliyorsam bu olay sayesindedir; çünkü prodüktor koltuğuna bu sefer, gruba altın çağını armağan eden alan wilder dahil olacaktır.
dave gahan, 2001 yılında verdiği bir röportajda wilder'ın gruba dahil olma sürecini şu şekilde tarif eder: "demoları halledecek birileri lazımdı, gazeteye verdiğimiz ilan sonrası elemelere pek çok kişi katıldı ancak alan, alan... bambaşka bir şekilde çalıyordu."
prodüksiyon eksiğini wilder'ı gruba dahil ederek tamamlayan depeche mode, sırayla 1982'de a broken frame, 1983'te construction time again ve 1984'te some great reward 'ı piyasaya sürer. grup, üretkenliği ve dönemin ruhuna uygun müziği ile 80'lerin synth-pop yarışına iyiden iyiye dahil olmaktadır; see you, the meaning of love, somebody gibi daha duygusal parçaları ile gönlümüzün bam telini okşayıp kemik dinleyici kitlesini oluşturmaya devam ederken bir diğer yandan everything counts , people are people ve master and servant gibi sosyo-ekonomik sistem eleştrisi içeren şarkılarıyla evrensel anlamda hayran kitlesini büyütmeye devam etmektedir.
yavaş yavaş 80'lerin sonlarına gelinirken, hemen hemen hepsi 25'li yaşlarına gelmiş olan bu abiler meseleyi daha da ciddi ele almaya başlarlar. grup, o zamanlar dünyada toplam bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıda sanatçının yapmadığını yapmaya karar verir: komunist rejime sahip bir ülkede albüm kaydı yapmak. 1986 yılında soğuk savaş devam ederken, duvarı yıkılmamış berlin'in sahip olduğu soğuk ve kasvetli havası black celebration'da hissedilebilecek düzeydedir. albüm müzikal açıdan sytnth-pop'tan ziyade dark-wave, post-punk sayılabilecek bir albümdür.
1987 yılında ise music for the masses adında buram buram aşk kokan, naif bir albüm çıkarırlar. albüm alan wilder'ın grup içerisinde yer aldığı dönemde tercih ettiği senfonik synthtsizer komposizyonlarının en yalın örneğini teşkil eder. wilder, bu albümle a broken frame'de yarım bıraktığı işi bitirmiştir diyebiliriz.
albüm sonrası abd'de turneye çıkan grup, pasadena rose bowl'da verdiği mega konserin kaydını 101 adıyla piyasaya sürmüştür. bu konser ile birlikte amerika'da popülariteye kavuşmuş, aynı zamanda dünya üzerinde elektronik müzik yapıp bu kadar büyük bir kitleyi konsere getirebilen ilk grup ünvanına kavuşmuştur. (60.542 kişi ve tek konserde 1,360,192.50 dolares hasıla)
1990 yılında ise grup, müzik piyasası için rüştünü ispatlamış bir noktadadır. bu nedenle özünden ayrılmamakla birlikte daha deneysel, günün müzik piyasasına da uygun bir albüm yoluna giderler; prodüksiyon koltuğunda alan wilder'ın yanında yer alan flood ile birlikte violator albümü 1990 yılında piyasaya sürülmüştür. martin l. gore "birine depeche mode dinlemeyi tavsiye etseniz, bu albüm hangisi olurdu?" sorusunu bu albüm ile yanıtlar. violator, grubun diğer albümlerine kıyasla en karanlık albümü sayılabilir; loop'a alınmış synth tınılarından meydana gelen, darkwave bir albümdür. aynı zamanda depeche mode denildiğinde akla gelen ilk iki parça olan enjoy the silence, personal jesus'a ev sahipliği yapar. albümün tanıtımı, grubun kendi şarkılarına yaptıkları remixlerden meydana gelen world violation tour adı altında gerçekleştirilmiştir. canlı tur müzik listelerindeki sıralamalar ve grubun genel gidişatı için zirveden önceki son duraktır.
90'lı yıllara gelindiğinde ana akım müzik piyasına rock ve grunge'ın etkileri fazlasıyla görülmekte, bir diğer yandan 30'lu yaşlarına gelmiş olan grup üyeleri belirli sorunlarla yüzleşmektedir; vokalist dave gahan problemli geçen evlilik hayatı sonrasında sahip olduğu ünün etkisinde junkie bir "rockstar" hayatı sürmektedir; söz yazarı ve besteci martin l. gore alkol problemi ile boğuşmaktadır. aynı zamanda grup içerisinde yeteri kadar takdir görmediğini düşünen alan wilder ile martin l. gore arasında, grubun müzikal anlamda geleceği konusunda tartışmalar yaşanmaktadır. grup üyelerinin her biri, farklı şehirlerde ayrı ayrı hayatlar sürerken, gün geçtikçe birliktelikleri sadece müzikal anlamda devam etmeye başlamıştır. nitekim bu sorunlar eşliğinde, hayranları kadar grup üyeleri içerisinde de bölünmeleri meydana getiren albüm 1993 yılında piyasaya sürülmüştür: songs of faith and devotion ile depeche mode, daha önce olmadığı kadar deneysel, sert, aynı zamanda en karanlık albümleri ile karşımıza çıkmaktadır. albüm, gospeltınıları ile harmanlanmış bir synth-rock albümdür; bu albüm aynı zamanda depeche mode'un hem amerika hem de ingiltere listelerinde #1'e yerleşen tek albümüdür. albümünün konser kaydı devotional adıyla piyasaya sürülmüştür. devotional turnesi, albümün başarısı ile birlikte 1994 yılında exotic tour adı altında toplamda 2 seneye uzatılarak grubun en başarılı, aynı zamanda en yorucu turnesi olma özelliğine sahiptir. turne sonrasında alan wilder, gruptan ayrılığını açıklayarak müzik kariyerine kendisinin solo projesi olan recoil adı altında devam edeceğini açıklamıştır.
90'ların sonlarına gelindiğinde, grup için tek sorun prodüksiyonu kimin yapacağı değildir; vokalist dave gahan, speedball kazası sonrasında yaklaşık 1.5 dakikalık bir kalp durması geçirmiştir. kullandığı maddeler sonrası eski sesi ve sağlığına sahip olmayan dave gahan, rehabilite olmak için kliniğe yatmıştır. alan wilder'ın ayrılığı bir yana, dave gahan'ın yaşadığı sağlık sorunları sonrası depeche mode hayranları için, "acaba bir albüm daha gelir mi" sorusu gündemdedir. bu sorulara cevap olarak ilk adı "ultima" (kapanış) olarak planlanan ultra albümü 1997 yılında piyasaya sürülmüştür. albümün kayıt aşaması songs of faith and devotion'dan daha sancılı olmasa da, dave gahan'ın eski haline kıyasla kaybettiği sağlığı ve ses yeteneğini tekrar kazanması da beklenerek yaklaşık 1.5 senelik bir kayıt sürecine sahiptir. bu kez prodüksiyon koltuğunda tim simenon oturmaktadır. albüm, post-wilder dönemi içerisinde hayranlar tarafından en başarılı albüm sayılmakla birlikte alan wilder'ın en sevdiği depeche mode albümü olma özelliğini de taşıyan, synth-rock bir albümdür. bu albüm sonrası turne gerçekleştirilmemiş, "ultra party" adı altında ingiltere çaplı lokal tanıtım konserleri gerçekleştirilmiştir. grup 1998 yılında, the singles 81-85 sonrası çıkardıkları ikinci derleme albümleri olan the singles 86-98 albümünü piyasaya sürmüş, the singles tour adı altında kuzey amerika ve avrupa ile sınırlı bir turne düzenlemiştir.
2001 yılından itibaren depeche mode, prodüksiyon koltuğunda pek çok farklı isimle çalışmıştır; 2001 yılında çıkarılan exciter albümünde björk 'ün de prodüktörlüğünü yapan mark bell ile çalışmış, 2005-2013 yılları arasında ben hillier eşliğinde playing the angel, sounds of the universe ve delta machine 3 albüm çıkarmış ve ve son olarak 2017 çıkarılan spirit albümünde, arctic monkeys'in a.m albümünün de prodüktörü olan tom ford ile ortaklık sağlanmıştır. 2001 yılından itibaren günümüze kadar çıkan albümleri sonrasında turnesi yapılmayan hiçbir albüm bulunmamakta, (bkz: exciter tour)(bkz: touring the angel)(bkz: tour of the universe)(bkz: alive in berlin)(bkz: live spirits) 2021 yılında yeni albümleri ile karşımıza çıkmaları beklenmektedir. her ne kadar aktif müzik hayatına üretken ve başarılı bir grup olarak devam etse de depeche mode, 2000'li yıllar sonrası çıkarılan albümleri grubun 86-95 arası altın çağı ile kıyaslandığı taktirde bu albümler prodüksiyon açısından "eksik" olarak nitelendirilmektedir. alan wilder'ın yokluğu her ne kadar 4 farklı prodüktör, davulda christian eigner ve klavyede peter gordeno ile 2 üye tarafından giderilmeye çalışsa gerek stüdyo albümleri, gerekse canlı konserlerde fazlasıyla hissedilmektedir. altın çağı ile kıyaslamayı bir kenara bırakırsak elektronik müziğin efsaneleri olan bu arkadaşlar her konserlerinde sadık hayran kitlesini hayvanlar gibi coşturmaya devam etmektedir; tabi bu noktada kendilerine 1986'dan itibaren gerek efsane albüm kapakları olsun, gerekse tur projeksiyonlarındaki görüntüler ve sahne düzeni gibi noktalarda katkıda bulunan, grubun adeta gizli elemanı olan anton corbijn'in katkısı yadsınamayacak derecede fazladır.
geçmişini bir kenara bırakırsak depeche mode, müziğin tutku ile yapıldığında ne kadar başarılı olabileceğinin en bariz göstergesidir.
popüler müzik yapma kaygısı gütmeden; kendi çekirdeğine sadık, ancak bir o kadar müziğin değişen doğasına ayak uydurabilen ve denediği her genre'da kendi müziğini de ürünün içine katarak işin altından başarıyla kalkabilen, ikamesi olmayan başka bir grup daha görmediğimi söyleyebilirim. muhtemelen birine just can't get enough ve i feel you şarkılarını aynı grubun çıkardığını söyleseniz "hadi len ordan" gibi bir tepki almanız muhtemeldir.*. muhtemelen bu entry'i okuyup da "acaba nasıl bir grupmuş" diye merak eden arkadaşlara tavsiyem; benim kendileriyle tanışmam -çoğu depeche mode hayranı gibi- enjoy the silence ile oldu. şarkının albüm versiyonu ve mike shinoda mix'ini biliyordum ancak üçüncü ve live versiyonunu da duyunca "dinleyelim bakalım" demem şeklinde gerçekleşti, sizlere tavsiyem dinlemeyi bırakmayın ve imkanınız varsa albümlerden sonra turne kayıtlarını dinleyin, canlı kayıtların gerçekten coşkulu bir seyirci, etkili bir frontman ile birleştiğinde albüm kayıtlarından çok daha güzel olduğunu fark edeceksinizdir. (bkz: devotional) (bkz: a night in paris)(bkz: live spirits).
bir hayran gözünden depeche mode konserleri nasıl oluyor diyenler için 2019 yılında anton corbijn yönetmenliğinde spirits in the forest adıyla piyasaya sürülen bir belgesel film bulunmaktadır; film altı depeche mode hayranının, grubun kendi hayatlarında nasıl bir yere sahip olduğuna dair kesitlerin 2020 yılında vizyona giren live spirits adlı turne kaydının konser kaydı görüntüleri ile harmanlanmasından oluşmaktadır. depeche mode hayranıysanız duygularınıza tercüman olan ikinci bir 101 belgeseli gibidir adeta.
konserlerin genel enerjisi nasıl oluyor diyenler için bkz:
never let me down again
cover me
everything counts
göze çarpan depeche mode cover'ları için bkz:
stripped | rammstein heavy metal mix
enjoy the silence | ki theory |trevor something| mike shinoda from linkin park
waiting for the night | ghost bc
to have and hold | deftones
shake the disease | hooverphonic
people are people | massive inc.
göze çarpan depeche mode mix'leri için bkz:
in chains | alan wilder mix
world in my eyes | cicada mix
enjoy the silence | hands and feet mix
in your room | zephyr mix | jeep rock mix by portishead
i feel you | throb mix
walking in my shoes | grungy gonads mix by portishead
useless | the kruder + dorfmeister session
only when i lose myself | dan the automator mix
freelove | flood mix
a pain that i'm used to | jacques lu cont remix
going backwards | soulful mix
posion heart | soulsavers rework
edit: bir takım imla hatası düzenlemeleri, eklemeler ve meja adlı yazarımıza ukde için teşekkürler
devamını gör...
3.
dave gahan'ın uyuşturucu ile arasına mesafe koyamaması yüzünden potansiyelinin altında ancak mükemmelliğin yanı başında olan brit-band.
ben de bir kaç link bırakayım bari.
i feel you bu şarkı için şöyle de denilebilir; eargasm!
it's no good çok iyi!
strange love
ben de bir kaç link bırakayım bari.
i feel you bu şarkı için şöyle de denilebilir; eargasm!
it's no good çok iyi!
strange love
devamını gör...
4.
birkaç kelam etmeye gelmiştim ama sözlüğün en dolu dolu başlıklarından birine gelmişim. ellerinize sağlık.
tanım: 1980 yılında kurulmuş müzik grubu. grubun beyni martin gore'dir.
tanım: 1980 yılında kurulmuş müzik grubu. grubun beyni martin gore'dir.
devamını gör...
5.
bir sahne, ışık var ile yok arasında sahnede (bkz: depeche mode) var. öyle kalabalık ki, öyle yalnızım ki! bir an ugultularin yerini sese bıraktığı bir an, duyduğum tek ses sahneden geliyor ve şunları söylüyor:
somebody
birisi
ı want somebody to share
paylaşacak birini istiyorum
share the rest of my life
hayatımın kalanını paylaşacak
share my innermost thoughts
en içteki düşüncelerimi paylaşacak
know my intimate details
kişisel detaylarımı bilecek
someone who’ll stand by my side
yanımda olacak biri
and give me support
ve bana destek olacak
and in return
ve karşılğında
she’ll get my support
o da benim desteğimi alacak
she will listen to me
beni dinleyecek
when ı want to speak
konuşmak istediğimde
about the world we live in
içinde yaşadığımız dünya hakkında
and life in general
ve hayat hakkında genel konularda
though my views may be wrong
belki düşüncelerim yanlış olabilir
they may even be perverted
ahlakı bozulmuş bile olabilirler
she’ll hear me out
o beni duyacak
and won’t easily be converted
ve kolayca dönmeyecek
to my way of thinking
benim düşünme tarzıma
ın fact she’ll often disagree
aslında o sıklıkla farklı düşüncede olacak
but at the end of it all
ama herşeyin sonunda
she will understand me
o beni anlayacak
ı want somebody who cares
birini istiyorum beni
for me passionately
tutkuyla beğenecek
with every thought
her düşüncede
and with every breath
ve her nefeste
someone who’ll help me see things
birisi olayları görmemde bana yardım edecek
ın a different light
farklı bir bakış açısıyla
all the things ı detest
nefret ettiğim herşeyden
ı will almost like
neredeyse hoşlanacağım
ı don’t want to be tied
bağlanmak istemiyorum
to anyone’s strings
herhangi birinin iplerine
ı’m carefully trying to stay clear
dikkatlice belirtmeye çalışıyorum
out of those things
bu meseleleri
but when ı’m asleep
ama ben uykudayken
ı want somebody
birini istiyorum
who will put their arms around me
kollarını bana saracak
and kiss me tenderly
ve beni şefkatle öpecek
though things like this make me sick
bu tür şeyler beni hasta etsede
ın a case like this
böyle bir durumda
ı’ll get away with it
bu yanıma kar kalacak
and in a place like this
ve böyle bir yerde
ı’ll get away with it
bu yanıma kar kalacak.
tarifsiz anların tarifi olan şarkıyı icra eden gruptur.
somebody
birisi
ı want somebody to share
paylaşacak birini istiyorum
share the rest of my life
hayatımın kalanını paylaşacak
share my innermost thoughts
en içteki düşüncelerimi paylaşacak
know my intimate details
kişisel detaylarımı bilecek
someone who’ll stand by my side
yanımda olacak biri
and give me support
ve bana destek olacak
and in return
ve karşılğında
she’ll get my support
o da benim desteğimi alacak
she will listen to me
beni dinleyecek
when ı want to speak
konuşmak istediğimde
about the world we live in
içinde yaşadığımız dünya hakkında
and life in general
ve hayat hakkında genel konularda
though my views may be wrong
belki düşüncelerim yanlış olabilir
they may even be perverted
ahlakı bozulmuş bile olabilirler
she’ll hear me out
o beni duyacak
and won’t easily be converted
ve kolayca dönmeyecek
to my way of thinking
benim düşünme tarzıma
ın fact she’ll often disagree
aslında o sıklıkla farklı düşüncede olacak
but at the end of it all
ama herşeyin sonunda
she will understand me
o beni anlayacak
ı want somebody who cares
birini istiyorum beni
for me passionately
tutkuyla beğenecek
with every thought
her düşüncede
and with every breath
ve her nefeste
someone who’ll help me see things
birisi olayları görmemde bana yardım edecek
ın a different light
farklı bir bakış açısıyla
all the things ı detest
nefret ettiğim herşeyden
ı will almost like
neredeyse hoşlanacağım
ı don’t want to be tied
bağlanmak istemiyorum
to anyone’s strings
herhangi birinin iplerine
ı’m carefully trying to stay clear
dikkatlice belirtmeye çalışıyorum
out of those things
bu meseleleri
but when ı’m asleep
ama ben uykudayken
ı want somebody
birini istiyorum
who will put their arms around me
kollarını bana saracak
and kiss me tenderly
ve beni şefkatle öpecek
though things like this make me sick
bu tür şeyler beni hasta etsede
ın a case like this
böyle bir durumda
ı’ll get away with it
bu yanıma kar kalacak
and in a place like this
ve böyle bir yerde
ı’ll get away with it
bu yanıma kar kalacak.
tarifsiz anların tarifi olan şarkıyı icra eden gruptur.
devamını gör...
6.
1980 yılında ingiltere'de kurulmuş müzik grubudur.
david gahan
martin gore ve andy fletcher grup üyelerindendir.
albümleri milyonlar satmıştır.
duygular yoğun
feelings are intense
kelimeler önemsizdir
words are trivial
enjoy the silence
david gahan
martin gore ve andy fletcher grup üyelerindendir.
albümleri milyonlar satmıştır.
duygular yoğun
feelings are intense
kelimeler önemsizdir
words are trivial
enjoy the silence
devamını gör...
7.
efsane grup. bağımlısıyım.
devamını gör...
8.
besin zincirinde allahtan hemen sonra gelen müzik gruplarından biridir. lanet ingilizler müzik konusunda tüm dünyada açık ara öndeler onu anlıyoruz.
depeche mode bir dönemin imzası gibi benim için , onlar olmasa müzik bir sanat dalı olarak eksik kalırdı ve bugünlere bu şekilde gelemezdi herhalde.
bana göre
somebody hayatta kalma cesareti
enjoy the silence aşkın kelimelere ihtiyacı olmadığını
personal jesus insanın insana ihtiyacı olduğunu
strange love acı ve mutsuzluğa da var mısın? öğrenmenin yoludur çünkü
elbette bu kadarla depeche mode anlatılamaz ama bir fani olarak benden bu kadar.
depeche mode bir dönemin imzası gibi benim için , onlar olmasa müzik bir sanat dalı olarak eksik kalırdı ve bugünlere bu şekilde gelemezdi herhalde.
bana göre
somebody hayatta kalma cesareti
enjoy the silence aşkın kelimelere ihtiyacı olmadığını
personal jesus insanın insana ihtiyacı olduğunu
strange love acı ve mutsuzluğa da var mısın? öğrenmenin yoludur çünkü
elbette bu kadarla depeche mode anlatılamaz ama bir fani olarak benden bu kadar.
devamını gör...
9.
yılların metalcisiyim.
ancak kendileri gördüğüm en iyi binlerce canlı performans içinde aşağıdaki ile gözümde en iyi ilk 20'dedir.
ancak kendileri gördüğüm en iyi binlerce canlı performans içinde aşağıdaki ile gözümde en iyi ilk 20'dedir.
devamını gör...
10.
aşk.
yıllar geçse de benim gönlümün 1 numarası olmaya devam edecek.
yıllar geçse de benim gönlümün 1 numarası olmaya devam edecek.
devamını gör...