bazı insanlara yakışan şey.

(bkz: zlatan ibrahimovic)
devamını gör...
yapana da yaptıranlara da lanet olsun.özgüven ayrı şey egoizm ayrı şeydir.
devamını gör...
insanda hoş durmayan tevazu'nun zıttı bir davranış biçimi
devamını gör...
insan için gerekli olan durumdur. ego sizi var eder. ben mesela çok egolu bir insanımdır. ego herkese lazımdır. önemli olan megolaman olmamaktır.
devamını gör...
evet herkeste olması gereken , ancak abartanlar yüzünden her geçen gün dahada çekinilmez oluyor.
devamını gör...
kendini sevmenin fazla abartılıp olduğu ve yaptığı her şeye övünüp fazlasıyla çevresine göstermesidir. çoğu insan tarafından itici bulunsa da bazı insanların sempatik görülmesine yol açar.
devamını gör...
bilimsel açıklamaları olsa da; internet evreninde kolaylıkla ulaşılabilecek tanımlama yapmanın "kendi adıma" anlamsız olduğu başlıklardan biri.

egoizmi farklı bir yaklaşımla ele alacağız bu yazımızda.

çok mu akademik bir giriş oldu şevki?
- yoo ama sanki bir gazetenin cumartesi ekinde yazıya giriyormuşsun gibi oldu gibime geldi ama sen bilirsin.

geneli kapsamayacağı için başlık açma gereği duymadım.
- bu da biraz hedef gösterir gibi oldu sanki, amacı olsun olmasın rastgele başlık açanlara karşı.
böyle demezsem de bir çizgi sahibi, doğru konulara başlık açan, entry girenleri onlarla bir tutmuş olurdum.
- sen de haklısın.

bu anlatacaklarımın bir başlığa sığdırılması pek kolay bir iş değil. gerçekten tüm detaylarıyla anlatmaya kalksam; sırf kitap yazdım / çıkardım (çıkartmak nasıl bir eylem bilmiyorum ama beni irrite etse de sanki havalı bir iş yapmışım hissini uyandırıyor.) diyebilmek için a6 boyutunda 80 sayfa kitap yazanlar gibi olmak istemem.
- bence de. hatırlıyor musun?
neyi?
- işte onu söylüyorum ben de.
o zaman neden "hatırlıyor musun?" deyip suratıma bakıyorsun yerli dizilerdeki bakışma sahneleri gibi?
- haklısın pardon, takılmışım. yeşim vardı hani, sağdan soldan okuduğu, internetten araştırıp kopyala yapıştır yaparak, yayın evlerinin kapısını aşındırmıştı 2 yıl. sonra o sürece de "bir kitabı yazabilmek için 2 yıl sancılı geçen bir dönemin sonunda nihayet okurlarımla buluştum" diye bütün sosyal medya hesaplarında story paylaşmıştı. *
aa hatırlamaz olur muyum? o yayınevinde arkadaşım çalışıyordu. ondan satış rakamlarını sorduğum zaman daha çok gülmüştük.*
onunla çok kısa süre aynı işletmede işçi olarak çalışmıştık.
- işçi mi? sen ciddi misin?
evet. şevket bilmiyordum deme lütfen?
- yok öyle değil, biliyordum da sen kendine hiç "işçi" demezdin de ona şaşırdım.
tabi, arada bir halkın arasına inmekte fayda var.*

bu dahi arkadaşım, benden 8 ay önce işe girmiş. pozisyonlarımız birbirine eşit. üstelik işe başlamadan önceki iş teklifini ceo yapmıştı bana. çünkü arada satış direktörü / satış müdürü gibi bir kadro olmadığı için her şeyle kendisi ilgilenip kendisi çözmeye çalışmasına rağmen mail imzasına ve kartvizitine ceo yazmıştı.*
iş teklifinde benim söylediğim aylık ücret ve primleri kabul etmeyip, daha düşüğünü verebileceklerini, halihazırda çalışmakta olan pozisyondaş arkadaşla aynı şartları vereceklerini söylediğinde; çalışanlar arasında adaleti ve yakınlığı gözettiğine ikna olarak iş tekliflerini kabul ettim.
fakat işe başlamadan önce çizilen pembe toz bulutlarının önündeki tiyatro sahnesi ile arkasında kalan çölün farkına işe başladığımın 2. gününde görülebildi. bak şevki, şaka söylemiyorum. sahada satış noktalarının ziyaretini yapıyoruz. sektör olarak farklı bir sektör, ürün özellikleri, rakiplerin kimler olduğu, bizim fiyat ve satış politikamız, rakiplerin satış politikaları, müşterilerin satın alma eğilimleri, karlılık beklentileri vs. hakkında kendi başıma, iş görüşmesinden ve işe başladıktan sonra kendi araştırmalarım kadar kısıtlı bilgim var ama diğer süreçler bakımından hiç fark yok. bana 7. mağaza ziyaretinden sonra şöyle bir soru sordu:
- herhalde ortalama olarak bir şeyler anlamışsındır.
böyle bir soruyla karşılaşınca şaşırdım tabi. çalışmanın 1,5. günü ve bu saha ziyaretleri sürecinde beklentilerimi açık dille türk dilini kullanarak söylemiş olmama rağmen bilgi paylaşmadı bu yazar arkadaşım.
- vay canına, peki sen nasıl yaklaştın?
eski ben olsam; "çılgın mısın dostum, neyden bahsediyorsun sen?" dedim ama demedim. bu arada 2. günün içinde olmamıza rağmen hala bir tanışma / tanıştırılma seramonisi bekliyorum. bir yerde çay / kahve içerken nerden gelip nereye gittiğimizi, kişilik ve karakterlerimizle ilgili betimlemeler yapacağımızı bekliyorum. fakat o gelmeme konusunda kararlı görünmeye başlamıştı, ikinci günün öğle saatlerine doğru. şöyle bir cevabı daha doğru buldum:
bu sorunun cevabı yok. çünkü bu kadar az ziyaret ve kısıtlı bilgiyle ortalama seviyede kendi kendime bilgi edinmem imkansız. bu cevabımın üzerine de şöyle küçümseyici bir karşılık verdiğini hatırlıyorum:
- nasıl anlamazsın? çok basit, şimdiye kadarki müşterilerde gördüklerinden bir çıkarım yapmalıydın.
yüzüne baktım, "sen gerizekalı mısın?" dediğimi hatırlıyorum ama içimden.*
yine sükunetli davrandım ama ellerimin titrediğini hatırlıyorum. kendimi kontrol etmeyi deneyimliyordum bu egoistle. kaldırımda yürüyorken aniden durdum ve dedim ki:
biz yetişkin iletişimi yapıyoruz. birbirini tanımayan yetişkin insanlar, kendilerine sorulan sorulara doğrudan ve net cevap verirler. "acaba şöyle mi demek istedi?" , "böyle mi cevap versem" diye kurgu yapmazlar. birisi bana yaşımı sorduğunda; acaba hissettiğim yaşımı mı soruyor? yoksa beden yaşımı mı soruyor? diye düşünmeden; annemden doğduğumdan itibaren geçen süreyi soruyor olduğunu anlar, cevabı net söylerim. bu yetişkin insanlar için primitif bir iletişim yöntemidir.
- tabi sen bunu böyle söyleyince onu ezmeye çalıştığını anlamıştır.
anladı tabi, eksik olduğu tarafların bazılarının farkında olduğunu böylelikle anladım zaten.*
- bence biraz sert olmuş sanki. ikinci gün için fazla eleştirel.
evet bak bu noktada haklısın şevki, sert çıkmak zorundaydım. pazartesi sabah ilk toplantımızdan itibaren, çalışma yaşamına dair hiçbir bilgisi olmayan, daha önce marsta yaşıyorken bu göreve atmosfer üzerinden gelmişim gibi davranması, gerilmeme neden oluyordu.
- burada da sen haklısın. ben olsam ben de gerilirdim.
eski bana göre çok da yumuşak davrandım he! bağırmadım, tartışmadım. gayet olması gereken şekilde davrandım.
- sevindim, demek kendini o zamanlardan törpülemeye başlamışsın.
ne yani? öncesinde köşelerim mi vardı?
- öyle demek istemedim canım. (yandık, şimdi azarı işiteceğiz.)
dedim ya, orası benim kendimi duygusal anlamda geliştirmem için iyi bir atölye çalışması oldu. tabi bu konuşma farklı konulara doğru evrilince ben uzatmanın anlamı olmadığını, ofise gidip istifa edeceğimi söyleyince korktu. çünkü yeni gelen biri kendisi yüzünden ikinci günde işi bırakmış olmasıyla yüzleşemezdi. nitekim ben de o şirkette gerçekten bir şeyleri başarıp, yeni oluşturulmuş bir markayı büyütebileceğimize inanıyordum. sonuçta şirketteki iş üreten toplam 3 kişiydik. ne kadar sorun olabilirdi ki?
- ama öyle olmadı tabi. sizin bu konuşmayı hemen gitmiş patrona şikayet etmiş, hatta sonraki hafta da başka bir konudan patronun babasına şikayet etmişti.* ben de o hafta işe başlamıştım. o gün ofisteydim, tesadüfen de büyük patronun yanındaydım telefonda konuşurlarken. ağlayarak mazlumu oynadığı ses tonundan anlaşılıyordu ama seni de onu da tanımadığım için anlayamamıştım.
çok yaşa, ben onu unutmuşum. bu olayın üzerine "burası kreş mi ticari işletme mi?" diye sorduğumda; büyük patron; "ben düzgün çalışıp iş üreten insanla çalışırım" diyerek aslında sabretmem için bir ipucu verdiğini düşünmüştüm. o haftadan sonraki pazartesi bir araya gelip bu sorunu kökten çözeceğimizi hem büyük patron hem de küçük patron telefonda söylemişti ama öyle olmadı tabi.

bu arkadaşta öyle bir ego var ki; yeni oluşturulan markada 8 ayda toplam 54 müşteri elde ederek markayı kendi var ettiğini düşünüyordu. kendisinin vazgeçilmez ve o olmazsa şirketin de var olamayacağına inandığı davranışları vardı. bunları ben kendi deneyimlerimle okuyabildiğimi sanıyorum ama bence patronlar da deneyimsiz insanlar değillerdi. o pazartesi gün yapılan toplantıda gerçekten çirkin kelimeler kullanmasına rağmen küçük patron eylemsiz kalmıştı. o gün de beni kaybetmişlerdi aslında.

buraya kadar gerçekten okuduysan ve yorumunla birlikte mesaj gönderirsen;
o günden sonra neler oldu?
neden bu yazı klavyeye alındı?
gerçekten burada ne anlatmaya çalışıldı? okuyucuya gerçekten ulaşılabildi mi?
sorularının cevaplarını alabilir, iphone34xxl max çekilişimize katılabilirsin.*
devamını gör...
en cok bana yakismaz. evet.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"egoizm" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim