1.
2.
biten bir eser olmasıni amaclamadan, serbest ve acele biçimde çizilen taslak. sanatçı istediği, gözlemlediği herhangi bir şeyi eskiz olarak kaydedebilir.
devamını gör...
3.
4.
görsel sanatlar camiasında dillerden düşmeyen bir tür bağımlılık yapan şeysidir. şeyden pek farklı olarak kullanım alanı, eskiz attım, eskizledim, eskizlendin, eskizleşme ve buna benzer eskizlenen bir çok şey söz konusu olabiliyor cümle içerisinde. bir de sözlüklerde aşırı havalı çizimler paylaşanların gururlandığı bir alandır. olmuşsa hoş, olmamışsa eskiz karalama zati.
devamını gör...
5.
karanlığa inat el yordamı ile aydınlığı bulma çabası, sonsuz tekrar ile dönen çembere eş yorgunluk, derin mavi çizginin ardında duyulan kendi cümlelerimin kaynağındaki meçhul ile karşılaşma olasılığı, yeni bir sabaha daha uyanmış olmanın telaşı ve bilinmezliğin getirdiği çaresizlik...
teneke solucanlarda yolculuk ederek güne başlayan lakin içinde zamanı tükettiği gün boyunca ne kadar yol aldığını hiç bilemeyen yüzleri yerçekimine yenik insanlar görüyorum. harama uçkur çözen veled i zinalar, helale şüphe ile bakan cesareti noksanlar, doğruyu unutmuş yalana tapanlar, yüzündeki çizgilerde yitik öykülerini saklayanlar; onlarca ses, onlarca ten, onlarca renk, onlarca koku... her birinin gözlerinin ardından sakladığı sırları, başlarının tepesinde birbirleriyle dirsek temasında düşünce balonları var fakat yanıbaşındakinin neler düşündüğünden bile bihaber durumdalar... balonlardan düşen parçaları tek tek toplayınca kendini görüyor insan. noktalar çizgileri, çizgiler resimleri, resimler geçmişi çağırıyor. çocukken üzerinde oyunlar oynadığım yorgun parktaki soluk kum tanelerine selamlar olsun; gördüğüm her karede bana benden bir şeyler hatırlatan o eski izler var.
eşiğin kıyısında bir adım daha atıyorum ve tamamlanmayı bekliyorum.
teneke solucanlarda yolculuk ederek güne başlayan lakin içinde zamanı tükettiği gün boyunca ne kadar yol aldığını hiç bilemeyen yüzleri yerçekimine yenik insanlar görüyorum. harama uçkur çözen veled i zinalar, helale şüphe ile bakan cesareti noksanlar, doğruyu unutmuş yalana tapanlar, yüzündeki çizgilerde yitik öykülerini saklayanlar; onlarca ses, onlarca ten, onlarca renk, onlarca koku... her birinin gözlerinin ardından sakladığı sırları, başlarının tepesinde birbirleriyle dirsek temasında düşünce balonları var fakat yanıbaşındakinin neler düşündüğünden bile bihaber durumdalar... balonlardan düşen parçaları tek tek toplayınca kendini görüyor insan. noktalar çizgileri, çizgiler resimleri, resimler geçmişi çağırıyor. çocukken üzerinde oyunlar oynadığım yorgun parktaki soluk kum tanelerine selamlar olsun; gördüğüm her karede bana benden bir şeyler hatırlatan o eski izler var.
eşiğin kıyısında bir adım daha atıyorum ve tamamlanmayı bekliyorum.
devamını gör...