1.
bilimsel metodun en büyük savunucusu. aristotelyan bir düşünceye sahip bu filozof, deney ve gözlemi savunmuş, bugün bilim dünyasının en yaygın metodu olan tümevarım yaklaşımını salık vermiştir. her ne kadar aristotelyan düşünceye sahip olsa da rönesans insancıllığını aristotelyan okulunun üstünde tutmuştur. evreni çözülmesi gereken bir sır olarak görmüştür ve rasyonelliğin tanrısıdır bu adam. montaigne’nin denemeleri felsefi açıdan bacon’unkilerin yanında diz çöker tövbe ister.
devamını gör...
2.
"bilgi güçtür" dediği ve deneysel yönteminin doğayı tahakküm altına alarak tahrif etmeye yol açtığı filan söylenir. aydınlanmanın diyalektiğinde adorno ve horkheimer aydınlanmanın kusurlarını yazarken işe onunla başlarlar. sonrasında bazı bilim adamları da bu noktadan hareketle foucault'nun iktidar analizinin, avrupa düşüncesinde tehlikeli bir yol açan baconcu ideolojiyi reddetme veya tersine döndürme gayesinde olduğunu söylemişlerdir. "bilgi güçtür" (scientia potestas est) ernst cassirer'den adorno'ya bağlamından kopartılmış ve yanlış anlaşılmış bir ifade. burada kastedilen ilahi kudret ve bilgi aslında. yani doğrusu "bilgi güçtür" değil "tanrı'nın kudreti ilimdir" olmalı. tabii ki bu ifade bu haliyle araçsal akılcılığın övgüsü filan olmaktan çıkar.
daha ilginci ise kendisini bir simyacı olarak görmesi ve yaklaşan kıyamete insanları hazırlamak için âdem'den bu yana kayıp olan ilmi tekrar ele geçirmek üzere peygamberane bir görevi olduğunu düşünmesidir. kendi deneysel bilimini kısmen rönesans dönemi "okült felsefesi"ne dayandırıyor ve bu deneysel metodu -ki bunun modern bilimin temeli olduğu söylenir- büyü ile ilişkilendiriyordu. büyünün bilimin faydacı ve araçsalcı bir formu olduğunu ve skolastisizmde de eksik olan şeyin bu olduğunu düşünmüş kendileri. bilimi "büyülemek" ve majiyi eski ve saygın anlamına kavuşturmak istermiş. büyüye bilimsel bir tecessüsle bakmak isteyen tarihe geçmiş başka majisyenler de vardır bu arada. ancak bunu isterken doğal ve rasyonel hurafe-karşıtı bir büyü istemiş ki bu talebi de meğer avrupalı büyücülerin (örneğin cornelius agrippa) büyüyü demonik maji muhabbetinden kurtararak daha az din karşıtı gösterme gayretine dayanıyormuş.
ha unutmadan kendisi genius bir herif. 15 yaşında ı. elizabeth kendisini diplomatik görevle fransa'ya göndermiş ve sonra da danışmanı yapmış. o yaşa kadar da cambridge'de bayağı estirmiş kendisi.
klasik bilim tarihlerinde anlatılan bacon biraz daha farklı, çünkü çağın ideolojisi ve zihniyetiyle tarihe bakıyoruz genellikle. bir de tabii herkes her şeyi anlamak zorundaymış ve herkese her şeyi anlatmak zorundaymışız gibi saçma demokratik dertlerimiz yüzünden her şeyi basite indirgeme huyumuz var, huyumuz kurusun...
daha ilginci ise kendisini bir simyacı olarak görmesi ve yaklaşan kıyamete insanları hazırlamak için âdem'den bu yana kayıp olan ilmi tekrar ele geçirmek üzere peygamberane bir görevi olduğunu düşünmesidir. kendi deneysel bilimini kısmen rönesans dönemi "okült felsefesi"ne dayandırıyor ve bu deneysel metodu -ki bunun modern bilimin temeli olduğu söylenir- büyü ile ilişkilendiriyordu. büyünün bilimin faydacı ve araçsalcı bir formu olduğunu ve skolastisizmde de eksik olan şeyin bu olduğunu düşünmüş kendileri. bilimi "büyülemek" ve majiyi eski ve saygın anlamına kavuşturmak istermiş. büyüye bilimsel bir tecessüsle bakmak isteyen tarihe geçmiş başka majisyenler de vardır bu arada. ancak bunu isterken doğal ve rasyonel hurafe-karşıtı bir büyü istemiş ki bu talebi de meğer avrupalı büyücülerin (örneğin cornelius agrippa) büyüyü demonik maji muhabbetinden kurtararak daha az din karşıtı gösterme gayretine dayanıyormuş.
ha unutmadan kendisi genius bir herif. 15 yaşında ı. elizabeth kendisini diplomatik görevle fransa'ya göndermiş ve sonra da danışmanı yapmış. o yaşa kadar da cambridge'de bayağı estirmiş kendisi.
klasik bilim tarihlerinde anlatılan bacon biraz daha farklı, çünkü çağın ideolojisi ve zihniyetiyle tarihe bakıyoruz genellikle. bir de tabii herkes her şeyi anlamak zorundaymış ve herkese her şeyi anlatmak zorundaymışız gibi saçma demokratik dertlerimiz yüzünden her şeyi basite indirgeme huyumuz var, huyumuz kurusun...
devamını gör...
3.
kraliyet bilim akademisi’ni (the royal society) kuran fizikçi.
devamını gör...
4.
pozitivizmin inşasındaki tuğlalardan bir isim.
devamını gör...
5.
francis bacon'un denemeler isimli eserini türkiye iş bankası kültür yayınları yerine yapı kredi yayınları'ndan okumanızı öneririm.
örneğin francis bacon'un denemeler'i eserinde akşit göktürk ile c. cengiz çevik - melike çakan ikilisinin çevirisi arasında büyük farklar var. akşit göktürk'ün (yapı kredi yayınları, sayfa 23) gerçek üstüne"başlığı altındaki ilk cümlesi "'gerçek nedir?' diye sormuş pilatus alay ederek, bir yanıt da beklememiş." olarak çevirmişken, c. cengiz çevik (türkiye iş bankası kültür yayınları, sayfa 3) hakikat üzerine başlığı altında "'hakikat nedir?' diyor alaycı pilatus, cevap verilmesini beklemeksizin." şeklindeki çevirmiş. bir insanın alaycı olmasıyla düşüncesini alaycı bir şekilde ifade etmesi arasında büyük fark var. alaycı olmak bir karakter yapısıyken alaycı bir şekilde ifade etmek kısa süreli bir ifade şekli.
çevirmenlerin (c. cengiz çevik ve melike çakan) çevirisinden dolayı iş bankası kültür yayınları'ndan çıkan kitap,okumakta ve anlamakta zorlandığım bir kitap olarak aklımda yer etti. cengiz bey'e ve melike hanım'a farklı bir eserde bir şans daha vermeye çalışacağım ancak olumsuz bir izlenim oluşturduğunu belirtmek isterim. umarım daha iyi çeviriler yapabilir.
francis bacon'a gelince, kendisine kötü bir lafım yok. denemeler'inde, hayatta işe yarar konulara değinerek yüzyıllar sonrasına hitap edebilmesi ve yaşamında iyi görev ve mevkilerde yer almış birinin (ailesinden aldığı birikimi de unutmamak gerek) saygıdeğer bir insan olduğunu düşünüyorum. söyleceklerim bu kadar, ıhğm.
örneğin francis bacon'un denemeler'i eserinde akşit göktürk ile c. cengiz çevik - melike çakan ikilisinin çevirisi arasında büyük farklar var. akşit göktürk'ün (yapı kredi yayınları, sayfa 23) gerçek üstüne"başlığı altındaki ilk cümlesi "'gerçek nedir?' diye sormuş pilatus alay ederek, bir yanıt da beklememiş." olarak çevirmişken, c. cengiz çevik (türkiye iş bankası kültür yayınları, sayfa 3) hakikat üzerine başlığı altında "'hakikat nedir?' diyor alaycı pilatus, cevap verilmesini beklemeksizin." şeklindeki çevirmiş. bir insanın alaycı olmasıyla düşüncesini alaycı bir şekilde ifade etmesi arasında büyük fark var. alaycı olmak bir karakter yapısıyken alaycı bir şekilde ifade etmek kısa süreli bir ifade şekli.
çevirmenlerin (c. cengiz çevik ve melike çakan) çevirisinden dolayı iş bankası kültür yayınları'ndan çıkan kitap,okumakta ve anlamakta zorlandığım bir kitap olarak aklımda yer etti. cengiz bey'e ve melike hanım'a farklı bir eserde bir şans daha vermeye çalışacağım ancak olumsuz bir izlenim oluşturduğunu belirtmek isterim. umarım daha iyi çeviriler yapabilir.
francis bacon'a gelince, kendisine kötü bir lafım yok. denemeler'inde, hayatta işe yarar konulara değinerek yüzyıllar sonrasına hitap edebilmesi ve yaşamında iyi görev ve mevkilerde yer almış birinin (ailesinden aldığı birikimi de unutmamak gerek) saygıdeğer bir insan olduğunu düşünüyorum. söyleceklerim bu kadar, ıhğm.
devamını gör...
6.
felsefe'ye en önemli katkısı novum organum adlı kitabıdır.
devamını gör...
7.
aristoteles'in tümdengelimci yaklaşımı yerine tümevarımcı yaklaşımı savunur böylece iddiayı kanıtlamak yerine çürütmeye de çalışılarak sonuca ulaşmak hedeflenir. (bkz: bacon yöntemi)
devamını gör...
8.
"az felsefe insanı ateizme götürür, felsefede derinleşmek ise tanrıya götürür"
sözü ile beni daha fazla merak etmeye ve daha fazla felsefe okumaya itmistir kendisi..
sözü ile beni daha fazla merak etmeye ve daha fazla felsefe okumaya itmistir kendisi..
devamını gör...
9.
insan, doğanın yöneticisi ve yorumcusu olarak, doğa düzeni üzerindeki gözlemlerinin izin verdiği kadar eylemde bulunabilir ve nedenleri anlayabilir. daha ötesini ne bilir, ne de bilebilir. yaklaşımı ile etkileyici bir düşünce yapısına sahip olduğunu düşündüğüm düşünce insanıdır kendisi. ayrıca ideal toplum yapısını anlattığı (bkz: yeni atlantis) de okunmaya değer eserlerinden biridir.
devamını gör...
10.
aynı adda bir de ressam vardır. karıştırılmaması gerekir.
bahsi geçen bacon 1561/1626 yılları arasında yaşamış ingiliz filozof, bilim insanı, avukat, hukukçu, devlet adamı ve yazar olarak bilinir.
bilimden yana olmuş, nesnelliği benimsemiştir.
"bacon'a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir."
ötanazi kavramını kullanan ilk kişilerdendir.
kadınlar, gençlikte erkeklerin sevgilisi, orta yaşta dostu, yaşlılıkta ise bakıcısıdır."
bahsi geçen bacon 1561/1626 yılları arasında yaşamış ingiliz filozof, bilim insanı, avukat, hukukçu, devlet adamı ve yazar olarak bilinir.
bilimden yana olmuş, nesnelliği benimsemiştir.
"bacon'a göre bilimin başlıca yöntemi tümevarım yöntemidir."
ötanazi kavramını kullanan ilk kişilerdendir.
kadınlar, gençlikte erkeklerin sevgilisi, orta yaşta dostu, yaşlılıkta ise bakıcısıdır."
devamını gör...
11.
1909/1992 yılları arasında yaşamış ingiliz dışavurumcu ressam.
three studies for figures at the crucifixion adlı eseri kendini kabul ettirmeye yetmiştir.
83 yaşında ölmüştür.
three studies for figures at the crucifixion adlı eseri kendini kabul ettirmeye yetmiştir.
83 yaşında ölmüştür.
devamını gör...
12.
" bilmek egemen olmaktır" diye bir laf etti iş doğaya egemen olup , doğayı sömürmekle neticelendi.
devamını gör...