fullmetal alchemist brotherhood

simyacı edward ve alphonse elric kardeşlerin ölen annelerini geri getirmek için simyayı kullanmalarının ardından, kaybettikleri bedenlerine geri kavuşmak için verdikleri mücadeleyi anlatan animedir.

bir üst tanımda animenin olayı anlatılmış daha üçüncü bölümündeyim insanı bağlamayı bu bölümle başarmışlardır. serideki olay ilerledikçe farklı birçok şeyle karşılaşacağımız malum.
üçüncü bölümden bir replik:
kendi yolunu kendin belirlemelisin kalk ve yürü! iki ayağın var değil mi? hiçbir şeye ihtiyacın yok.
bunu söyleyen büyük abi ed in bir kolu ve bir bacağı yok.

kardeşimle beraber izlediğimiz, anime sevmeyen bana kendini sevdirmiş dizi. karakterleri o kadar içimize işledi ki hala kardeşimle birbirimize alphonse'un sesiyle "brother" diyerek sesleniyoruz. ayrıca müzikleri çok kalitelidir. çayınızı kahvenizi alıp işinizle ilgilenirken keyifli bir şekilde arkaya açabilirsiniz. buradan

macera, aile bağları, psikoloji, felsefe... ne ararsanız bulacağınız bir animedir. hem kendini izletir hem de öyle bölümleri vardır ki bittiğinde kendinizi tokat yemiş gibi hissedersiniz. her şeyini geçtim roy mustang için bile bayıla bayıla izlenmelidir.

izlediğim en kaliteli yapımlardan biridir. ana karakter beyimizin saniye başı çığlık atarak gücünü ikiye katlamadığı, olayların tek bir kişi etrafında dönmediği, tamamen cinsel obje olarak tasarlanmış kadın ana karakterin olmadığı bir anime. 50 küsur bölümü 5 gün gibi bir sürede bitirdim ki ben serileri hızlı hızlı izlemeyi sevmem.

eğer klişe animelerden sıkıldıysanız uğrak noktanız olması gereken yapımlardan biridir kesinlikle.

anime güzel fakat çok abartılıyor. aklımda kalan tek sahnesi var köpekle kız hikayesi. allah belasını v.. o adamın neyse. ayrıca roy mustang gibi bir alfayı tanımamıza vesile olmuştur. düşünmeden izlenebilir ama ilk 5 listesine girecek türden değil.

yıllar önce seyretmiştim hala arada açar sahnelerini izler müziklerini dinlerim. hikayesiyle, çizimleriyle konu edindiği felsefesiyle olsun muhteşem bir yapımdı anime mi izlicez çocuk muyuz diyen 40 yaşındaki önyargı reis abim bile hayranlıkla izlemişti bittikten sonra eski serisini de izleyelim demişti.
ayrıca final sahnesindeki şu kısmın da bende yeri ayrıdır

başlığı görünce devam etme isteğimi depreştiren anime.
bu görsele, içeriğe sahip hiç anime izlememiştim ondan yıllarca erteledim ama herkes önerince ehh yeter be deyip başladım ve sevdim aksi gibi.
konusu babaları firari olunca ve anneleri de ölünce zaten simya(bir şeyi başka bir şeye dönüştürme. kimya dersinde altın olarak görmüştüm ama bu animede bambaşka bir şekilde işliyorlar. ) biliyoruz kullanalım diyen 2 velet ile başlıyor hikayemiz. ancak simyada eşit takas prensibi var al gülüm ver gülüm hesabı annelerini diriltmek uğruna biri ölüyor diğeri uzvunu kaybediyor. kardeşinin ruhu zırha hapisken analarına bir bakıyorlar ibliss şeytaaan görünümlü bir şey ağlaya zırlaya gömüyorlar sonra diyorlar ki gardaşımın bedenini geri getircez, yani bunun etrafında dönüyor her şey.
yok felsefe taşı, yok imansız kardeşin sevdası, savaşı falan derken akıp gidiyor su gibi şerefsizim.

yalnız her şeyi geçtim
şu görseldeki bölüm beni ağlatmıştı. küçük kızın sesi hala kulaklarımda.
izleyin, izlettirin kısaca birçok mesaj veriyor animede. eğlenceli sürükleyici falan aman be izleyin.

abartılmayı hak eden animedir. konusu, karakterleri ve olay örgüsü öyle bi içine alıyor ki animeyi hangi ara bitirdiğinizi bile anlayamıyorsunuz.

edward'ı seslendiren sanatçının kadın olduğunu öğrenince şok geçiren tek kişi değilimdir umarım.