1.
kelimeler vol.1
uzun, uzak ve bitmek bilmeyen bir yolu neredeyse
yarıladım.. garibanlık cevherini de galiba en onulmaz
yerinden yaraladım ki hayatımın öbür kıyısına fırlatıldım.. bilenler hatırlar; yazdıklarımı okuyanlar acımıştır akmaz sular gibi.. kimseye dokunmadan bu hayatın dolambaçlı yollarında cambazlık okur - yazdık.. bir sevdalı başım kaldı, alın yazımdan yaralı ama hala kurtarılamamış savaştan.. iyi ile kötü arasında hep kaybeden tarafta görülmüş ellerim.. sözlerimi şehrin en kalabalık yerlerinde
yakalamışlar..
bendeniz; atanamamış, atanmaktan da caymış bir
türkçe öğretmeniyim.. değil mağazalarda kasiyerlik,
sokaklarda hamallık da etsem adım öğretmen.. bu hali
bilenler üzüldüklerini söyler ama kimsenin adı da çıkmaz en çok üzülen üzüm gibi şaraba.. yaklaşık 2 senedir bir halden bilmezin gönül sahnesinde oyunlara, piyeslere konu olmuşum bilmeden.. affoluna.. nereden kırıldıysak, oradan başlayalım onarmaya..
cümleten es-selamün aleyküm.. ve aleyna aleyküm es-
selam..
uzun, uzak ve bitmek bilmeyen bir yolu neredeyse
yarıladım.. garibanlık cevherini de galiba en onulmaz
yerinden yaraladım ki hayatımın öbür kıyısına fırlatıldım.. bilenler hatırlar; yazdıklarımı okuyanlar acımıştır akmaz sular gibi.. kimseye dokunmadan bu hayatın dolambaçlı yollarında cambazlık okur - yazdık.. bir sevdalı başım kaldı, alın yazımdan yaralı ama hala kurtarılamamış savaştan.. iyi ile kötü arasında hep kaybeden tarafta görülmüş ellerim.. sözlerimi şehrin en kalabalık yerlerinde
yakalamışlar..
bendeniz; atanamamış, atanmaktan da caymış bir
türkçe öğretmeniyim.. değil mağazalarda kasiyerlik,
sokaklarda hamallık da etsem adım öğretmen.. bu hali
bilenler üzüldüklerini söyler ama kimsenin adı da çıkmaz en çok üzülen üzüm gibi şaraba.. yaklaşık 2 senedir bir halden bilmezin gönül sahnesinde oyunlara, piyeslere konu olmuşum bilmeden.. affoluna.. nereden kırıldıysak, oradan başlayalım onarmaya..
cümleten es-selamün aleyküm.. ve aleyna aleyküm es-
selam..
devamını gör...
2.
kelimeler vol.2
geçmez dediğim ne varsa hepsi, beni acımaya başlayan
bir sigara sonu gibi çiğneyip ezerek, geçti.. ülkenin
meydanlarında dünyaya kafa tutan bir ruhum vardı,
yenildim.. düzenin bir parçası olmak şartıyla teslim
oldum.. duygularımdan vazgeçtim, sevdamdan,
davamdan vazgeçtim, en önemlisi beni ben yapan ne
varsa hepsinden vazgeçtim.. kimseye aman vermeden
ihbar ettim tüm düşüncelerimi.. beyaz a4 kağıtları ile
süregelen kan davamızı bitirdim.. öğretmem gereken dilin "nezaket" kısmını sansüre tabi tuttum.. alnıma kazınan karanlığa teslim oldum.. artık herkes gibi olmaya çalışıyorum; işten eve, evden işe.. düşünmek yok, sorgulamak yok, yazmak zinhar yasak.. klavye dışında yazı ile münasebetimi kestim.. beni baş kaldırmaya teşvik eden kitaplarımı mutfak dolabına kaldırdım.. tam canıma da kıymak üzereydim ki uyandım.. kabuslarla yarenlik ettiğim malum olduğundan, korkmadım.. önce başucumdaki suya sarıldım.. masamın üzerindeki kitabımı yokladım.. gözlüğümü takıp pencereye uzandım.. çok şükür, dedim, üflenmemiş henüz sûra..
edebiyatın tozlanmaya yüz tutmuş tenha kıyısına
uzandım.. uzandığım kelimelerin dikenleri artık acıtmıyor.. acıtmıyor artık hiçbir sevda beni.. "adam dediğiniz, sevdada belli olur.." diye sayıklamıştım bir zamanlar.. bir zamanlar, kalemin silah, kağıdın cephane sayıldığı zamanlardı.. bizi de saydılardı oysa acıya kiracılar arasında.. her ne kadar zarif sevip, adıgüzel okusak da son zamanlar, madak'a sonsuz saygı, filintalar'a sevgilerle..
geçmez dediğim ne varsa hepsi, beni acımaya başlayan
bir sigara sonu gibi çiğneyip ezerek, geçti.. ülkenin
meydanlarında dünyaya kafa tutan bir ruhum vardı,
yenildim.. düzenin bir parçası olmak şartıyla teslim
oldum.. duygularımdan vazgeçtim, sevdamdan,
davamdan vazgeçtim, en önemlisi beni ben yapan ne
varsa hepsinden vazgeçtim.. kimseye aman vermeden
ihbar ettim tüm düşüncelerimi.. beyaz a4 kağıtları ile
süregelen kan davamızı bitirdim.. öğretmem gereken dilin "nezaket" kısmını sansüre tabi tuttum.. alnıma kazınan karanlığa teslim oldum.. artık herkes gibi olmaya çalışıyorum; işten eve, evden işe.. düşünmek yok, sorgulamak yok, yazmak zinhar yasak.. klavye dışında yazı ile münasebetimi kestim.. beni baş kaldırmaya teşvik eden kitaplarımı mutfak dolabına kaldırdım.. tam canıma da kıymak üzereydim ki uyandım.. kabuslarla yarenlik ettiğim malum olduğundan, korkmadım.. önce başucumdaki suya sarıldım.. masamın üzerindeki kitabımı yokladım.. gözlüğümü takıp pencereye uzandım.. çok şükür, dedim, üflenmemiş henüz sûra..
edebiyatın tozlanmaya yüz tutmuş tenha kıyısına
uzandım.. uzandığım kelimelerin dikenleri artık acıtmıyor.. acıtmıyor artık hiçbir sevda beni.. "adam dediğiniz, sevdada belli olur.." diye sayıklamıştım bir zamanlar.. bir zamanlar, kalemin silah, kağıdın cephane sayıldığı zamanlardı.. bizi de saydılardı oysa acıya kiracılar arasında.. her ne kadar zarif sevip, adıgüzel okusak da son zamanlar, madak'a sonsuz saygı, filintalar'a sevgilerle..
devamını gör...
3.
kelimeler vol.3
avuç içi kadar acı tütün, ciğer dolusu duman.. örtün
perdeleri, kapatın kapıları, ışıklar sönsün, başlıyoruz..
nereden kırıldıysak oradan devam..
sevmek üzerine ne çok hayat bulmuştur ne çok kelime.. çöl diye haykırır bir mesnevi, bir hikaye dağı deler de geçer, kimi yanar kül olur kimi hiç kavuşamaz.. uzaktan, sessizce, kendince sever bazısı da.. kalp kapakçıklarının altında büyütür birileri sevgilerini.. bir ben var benden içeri der kimisi.. kimi de benim gibi herkesi sevmek ister kendinden çok.. ne zor iş sevgi, ne zor zanaat sevmek..
bilemedim haddimi.. zannettim ki insanları sevdikçe
genişler gönlüm.. suya kafa tutacak kadar ıslağım
sandım.. şehir şehir gezdim yeri ama yüzümü yere
düşürdüm sonra.. insanların acımasızlığı karşısında
demir oldum kırıldım amma topraktan oldum da
dayandım.. nerede bir yangın gördüysem, nerede bir talan; koştum koştum da çaresiz kaldım, tüketti beni lisan..
kaybettim kendimi.. insanların bencil sevdaları karşısında sevgiyle eğildim.. zannettim ki sevgim yeter her kalbe.. oysa ahir zaman; doymak nedir bilmez imiş.. yanlış zamanlarda yanlış kapılar çaldım, hiç hesapsız kapılar açık kaldı ardımdan.. kimseden gidemedim, kalamadım da kimsede.. hep bir sürgün yeri oldu alın yazım, sürdü beni, kovdu; anadan, serden yardan.. oysa yaradan, "merhamet edin ki merhamet edeyim" diye seslenirdi kitaptan.. kimseye kinim, öfkem yok.. kimseye de gönül
koymadan, geçiyorum gök ile yüzler arasından..
sevgi kurtaracaksa eğer bizi bu ahir insanlıktan, hem
unutun beni hem de bağışlayın, yazmaya meyyalim
vallahi kalû belâ'dan..
avuç içi kadar acı tütün, ciğer dolusu duman.. örtün
perdeleri, kapatın kapıları, ışıklar sönsün, başlıyoruz..
nereden kırıldıysak oradan devam..
sevmek üzerine ne çok hayat bulmuştur ne çok kelime.. çöl diye haykırır bir mesnevi, bir hikaye dağı deler de geçer, kimi yanar kül olur kimi hiç kavuşamaz.. uzaktan, sessizce, kendince sever bazısı da.. kalp kapakçıklarının altında büyütür birileri sevgilerini.. bir ben var benden içeri der kimisi.. kimi de benim gibi herkesi sevmek ister kendinden çok.. ne zor iş sevgi, ne zor zanaat sevmek..
bilemedim haddimi.. zannettim ki insanları sevdikçe
genişler gönlüm.. suya kafa tutacak kadar ıslağım
sandım.. şehir şehir gezdim yeri ama yüzümü yere
düşürdüm sonra.. insanların acımasızlığı karşısında
demir oldum kırıldım amma topraktan oldum da
dayandım.. nerede bir yangın gördüysem, nerede bir talan; koştum koştum da çaresiz kaldım, tüketti beni lisan..
kaybettim kendimi.. insanların bencil sevdaları karşısında sevgiyle eğildim.. zannettim ki sevgim yeter her kalbe.. oysa ahir zaman; doymak nedir bilmez imiş.. yanlış zamanlarda yanlış kapılar çaldım, hiç hesapsız kapılar açık kaldı ardımdan.. kimseden gidemedim, kalamadım da kimsede.. hep bir sürgün yeri oldu alın yazım, sürdü beni, kovdu; anadan, serden yardan.. oysa yaradan, "merhamet edin ki merhamet edeyim" diye seslenirdi kitaptan.. kimseye kinim, öfkem yok.. kimseye de gönül
koymadan, geçiyorum gök ile yüzler arasından..
sevgi kurtaracaksa eğer bizi bu ahir insanlıktan, hem
unutun beni hem de bağışlayın, yazmaya meyyalim
vallahi kalû belâ'dan..
devamını gör...
4.
kelimeler vol.4
kara kışın ortası, bu esmer yaşım, bu kem talihim daha
fazla acıyı kaldıramaz derken olanlar oldu.. malumunuz a101 mağazasında insaniyetlik cevherimizi parlatmaya çalışıyoruz.. son 2 ay kadardır bir sokak kedisi mesken tuttu ekmek teknemizin çıkış kapısını.. karlar yağdı, fırtınalar koptu da vaziyetini bozmadı bu kedi.. nasıl bozsun.? günde 3 öğün yemek; salamlar, ekmek doğranmış sütler, ciğerler.. gel zaman git zaman iyice alıştı bu kedi bize.. bir de isim verdim bu garibana "mahir" diye tamam oldu.. çok sigara mesaime yoldaşlık etmiştir mahir.. yediğim kazıkları mı anlatmadım ona, iflas eden sevda fabrikamı mı dersiniz.. pantolonumda tırnak izleri, ayakkabımda diş izleri derken o da bayağı döktü içini..
bugün ben içerde depoda çalışırken bir kadın ve sözde
evcil(!) iki köpeği mağazanın önüne gelmiş.. bizim
mahir'in vaziyeti malum.. köpekler saldırmış garibana..
personel kız seslendi; abi koş, diye.. bir geldim ki mahir
belden aşağısı kontağı kapatmış gibi sürünüyor.. aldım
yolun kenarına.. kadın köpeklerini dizginlemeye çalışıyor.. veteriner, barınak derken çöktüm mahir'in başına..
mahir daha fazla uzatmadı can pazarlığını, ellerimin
altında verdi canını.. malumunuz rahmetli annemin ismi cennet'di.. kalbimin körüğü gözlerime buhar
pompalayınca çalışmaya başladı gözyaşı şirketimiz..
iflas ettim oracıkta.. kadın hala barınakçıları arayıp
nerdesiniz diye paylamaya çalışırken, gerek kalmadığını söyledim.. köpekler dahil dört ortak hissiyat örttü mahir'in üzerini..
insanlığımızın bu alengirli döneminden bir mahir geldi
geçti.. kimi sevsem gidecek galiba böyle böyle.. böyle
böyle alışacağız işte yalnızlık denen bu zehirli illete..
(25.01.2019)
kara kışın ortası, bu esmer yaşım, bu kem talihim daha
fazla acıyı kaldıramaz derken olanlar oldu.. malumunuz a101 mağazasında insaniyetlik cevherimizi parlatmaya çalışıyoruz.. son 2 ay kadardır bir sokak kedisi mesken tuttu ekmek teknemizin çıkış kapısını.. karlar yağdı, fırtınalar koptu da vaziyetini bozmadı bu kedi.. nasıl bozsun.? günde 3 öğün yemek; salamlar, ekmek doğranmış sütler, ciğerler.. gel zaman git zaman iyice alıştı bu kedi bize.. bir de isim verdim bu garibana "mahir" diye tamam oldu.. çok sigara mesaime yoldaşlık etmiştir mahir.. yediğim kazıkları mı anlatmadım ona, iflas eden sevda fabrikamı mı dersiniz.. pantolonumda tırnak izleri, ayakkabımda diş izleri derken o da bayağı döktü içini..
bugün ben içerde depoda çalışırken bir kadın ve sözde
evcil(!) iki köpeği mağazanın önüne gelmiş.. bizim
mahir'in vaziyeti malum.. köpekler saldırmış garibana..
personel kız seslendi; abi koş, diye.. bir geldim ki mahir
belden aşağısı kontağı kapatmış gibi sürünüyor.. aldım
yolun kenarına.. kadın köpeklerini dizginlemeye çalışıyor.. veteriner, barınak derken çöktüm mahir'in başına..
mahir daha fazla uzatmadı can pazarlığını, ellerimin
altında verdi canını.. malumunuz rahmetli annemin ismi cennet'di.. kalbimin körüğü gözlerime buhar
pompalayınca çalışmaya başladı gözyaşı şirketimiz..
iflas ettim oracıkta.. kadın hala barınakçıları arayıp
nerdesiniz diye paylamaya çalışırken, gerek kalmadığını söyledim.. köpekler dahil dört ortak hissiyat örttü mahir'in üzerini..
insanlığımızın bu alengirli döneminden bir mahir geldi
geçti.. kimi sevsem gidecek galiba böyle böyle.. böyle
böyle alışacağız işte yalnızlık denen bu zehirli illete..
(25.01.2019)
devamını gör...
5.
kelimeler vol.5
biriniz çıkıp bulsun beni.. en son çok güzel bir kafiye
hayal ederken, elimdeki kurşun kalemi duvara saplarken hatırlıyorum kendimi.. başıma bir sevda gelmiş ve gecelerle nöbet tutmuşum köşe başlarında.. içtiğim sigaranın dumanına karışmış iki hece ile geçmişim, dünyanın tüm tenha ve müstesna sokaklarından.. "vedûd.."
biriniz çıkıp durdursun beni.. kırk defa dinlenen her hatırlı ve hatıralı şarkıyı kırk sene daha dinleyecek gibiyim.. görünmez gözyaşları eşliğinde hayal ve can kırıklarımı çiğnemek üzereyim.. sanki yaralarımı yaradan, yaratmamış gibi düşüneceğim.. dünyayı sırtıma sarıp düşmeden bir düşün peşine durdurun beni.. kelimelerden bir ilmik dolamışım boynuma, dar ağcına benzeyen şiirler kovalar olmuşum.. bir de utanmadan arlanmadan bir dervişe yakalanmak üzere hissi alın yazımdan karışmış gibi sinir hücrelerime..
biriniz çıkıp dinlesin beni.. bunca ses ve bunca keder boşa akmasın.. heybemin yamasından sızan bu kesik ıslık sesi, beynimin kıyamet korosunun ezberinde sûr nefesi ve ahiretimin içinden çıkılmaz hesabını duyun.. eğer herkes sevdiği ile beraberse kapatın ağzımı, kesin elimi..
biriniz çıkıp "ben" olsun benden içeri.. az söylediğim çok anlaşılmıyorsa niye gönderildim yeryüzüne.. ne söylediğimi değil niye söylediğimi anlamayacaksanız; bunu nasıl izah ederim kaderime.. cennet'ten kovulmayan anlamazsa sözlerimi, yaşadığım cehennemin hükmü nedir.? boynu bükük tüm çiçeklerden özür dilesin biriniz, ben sıramı savdım boynumu uzatarak bülbüllere.. şu andan itibaren ağlayan herkese de kırgınım, siz mutlu olmayacaksanız hüznüm niye var.?
biriniz çıkıp bulsun beni.. en son çok güzel bir kafiye
hayal ederken, elimdeki kurşun kalemi duvara saplarken hatırlıyorum kendimi.. başıma bir sevda gelmiş ve gecelerle nöbet tutmuşum köşe başlarında.. içtiğim sigaranın dumanına karışmış iki hece ile geçmişim, dünyanın tüm tenha ve müstesna sokaklarından.. "vedûd.."
biriniz çıkıp durdursun beni.. kırk defa dinlenen her hatırlı ve hatıralı şarkıyı kırk sene daha dinleyecek gibiyim.. görünmez gözyaşları eşliğinde hayal ve can kırıklarımı çiğnemek üzereyim.. sanki yaralarımı yaradan, yaratmamış gibi düşüneceğim.. dünyayı sırtıma sarıp düşmeden bir düşün peşine durdurun beni.. kelimelerden bir ilmik dolamışım boynuma, dar ağcına benzeyen şiirler kovalar olmuşum.. bir de utanmadan arlanmadan bir dervişe yakalanmak üzere hissi alın yazımdan karışmış gibi sinir hücrelerime..
biriniz çıkıp dinlesin beni.. bunca ses ve bunca keder boşa akmasın.. heybemin yamasından sızan bu kesik ıslık sesi, beynimin kıyamet korosunun ezberinde sûr nefesi ve ahiretimin içinden çıkılmaz hesabını duyun.. eğer herkes sevdiği ile beraberse kapatın ağzımı, kesin elimi..
biriniz çıkıp "ben" olsun benden içeri.. az söylediğim çok anlaşılmıyorsa niye gönderildim yeryüzüne.. ne söylediğimi değil niye söylediğimi anlamayacaksanız; bunu nasıl izah ederim kaderime.. cennet'ten kovulmayan anlamazsa sözlerimi, yaşadığım cehennemin hükmü nedir.? boynu bükük tüm çiçeklerden özür dilesin biriniz, ben sıramı savdım boynumu uzatarak bülbüllere.. şu andan itibaren ağlayan herkese de kırgınım, siz mutlu olmayacaksanız hüznüm niye var.?
devamını gör...
6.
kelimeler vol.6
içimde kesinleşmiş bir kusur, sevmek.. uğruna
yaratıldığım bu muhabbetin akıbetinden kaçamıyorum.. aşıklar telef olur, kaçamaz, diyordu şizofreni bir karakter.. imanım müsait olur ve müsaade eder de selam ile gelirse azrail, selamını alıp kendi cesedime haykırmak istiyorum; insan, ziyan olmak için yaratılmıştır..
içimde hiç de gerekli olmayan bir ateş.. yüzüm ve sözüm, güleç olduğu kadar, ağlama duvarının en üzgün taşlarındandır.. düzenli olarak çürümeye devam eden ömrümün parlak kıyılarına sahip çıkmaya çalışıyorum.. çünkü her kış mevsiminde olduğu gibi en büyük yalancıdır güneş..
içimde kimsesiz ve sahipsiz evler.. sokaklarımda
asfaltlar sökülüp çiçekler yeşermeye başlıyor.. erken, diyorum, erken daha bahar için.. tuzakları göremeyeceğim kadar yüksekten uçuyorum, bulutlarda kaybolacak kadar yüksekten.. uzay boşluğuna akacak kadar güzelim bu aralar..
içimde yorgun ve umursamaz sorular.. neden kaynar
sular derimizi yakarken çayı soğuk içmeyiz mesela.. ifrit neden teferruatta çıkıyor hep karşımıza.? kelimeler niye yeterli olmuyor derdimizi anlatmaya.? yüzümü yere düşürdüm.. beni yerden söküp kaldırmaya çalışmak doğru mu, bilmiyorum..
içimde kesinleşmiş bir kusur, sevmek.. uğruna
yaratıldığım bu muhabbetin akıbetinden kaçamıyorum.. aşıklar telef olur, kaçamaz, diyordu şizofreni bir karakter.. imanım müsait olur ve müsaade eder de selam ile gelirse azrail, selamını alıp kendi cesedime haykırmak istiyorum; insan, ziyan olmak için yaratılmıştır..
içimde hiç de gerekli olmayan bir ateş.. yüzüm ve sözüm, güleç olduğu kadar, ağlama duvarının en üzgün taşlarındandır.. düzenli olarak çürümeye devam eden ömrümün parlak kıyılarına sahip çıkmaya çalışıyorum.. çünkü her kış mevsiminde olduğu gibi en büyük yalancıdır güneş..
içimde kimsesiz ve sahipsiz evler.. sokaklarımda
asfaltlar sökülüp çiçekler yeşermeye başlıyor.. erken, diyorum, erken daha bahar için.. tuzakları göremeyeceğim kadar yüksekten uçuyorum, bulutlarda kaybolacak kadar yüksekten.. uzay boşluğuna akacak kadar güzelim bu aralar..
içimde yorgun ve umursamaz sorular.. neden kaynar
sular derimizi yakarken çayı soğuk içmeyiz mesela.. ifrit neden teferruatta çıkıyor hep karşımıza.? kelimeler niye yeterli olmuyor derdimizi anlatmaya.? yüzümü yere düşürdüm.. beni yerden söküp kaldırmaya çalışmak doğru mu, bilmiyorum..
devamını gör...
7.
kelimeler vol.7
neyden kaçıyorsak ona dönüşüyoruz.. korkularımızdan
kaça kaça korkak oluyor, zulümden kaçarak zalim
oluyoruz.. mücadele etmek, uğraşmak yerine kaçmak
işimize geliyor.. yetmezmiş gibi "kaçak" gördüğümüz
herkesi aynı sanıyoruz.. ne çok yanılıp ne az düşünüyoruz oysa..
ben mutlu olmaktan kaçıyorum.. mutlu muyum..?? hayır.. en büyük yenilgilerimi en mutlu anlarımda aldım.. bir kez daha yenilirsem ayağa kalkamam diye korkuyorum.. yaralarımı saramamışken daha, kılıcımı kuşanmaktan, meydanlara meydan okumaktan korkuyorum..
her korku yeni bir kaçış sebebidir.. sevilmeye alışık
olmayan bir bünyede güzel insanları barındıramazsın..
onlar kalmak isteseler de; sen kalamazsın..
topraktan sökülüp alınan cismime can bağışlandığı
andan; öldüğümü sandığım güne kadar ne güzeldi hayat, ne lezzetli.. şimdi; gömüleceği günü bekleyen bir ölü gibi kaçıyorum yaşadığını iddia edenler arasından.. korkuyorum artık, bir insana daha anlatırken ağıtlı hikayemi, kötürüm olan benmişim, kör - sağır - dilsiz olan benmişim gibi muamele görmekten.. halbuki; bulutların üzerini görmüş bir serçeyim ben, üstelik on yedi yaşımdan beri neredeyse her gözlerimi kırpışımda..
kaçmak için bir yeri sahiplenmek, bir yere ait olmak
gerekir.. ivme kazanmalı insan kaçabilmek için.. bana ait olmayan bir kalpten kaçmam gerekti bir keresinde..
boşluğu sahiplenmek zorunda kaldığım o günden beri;
benden kaçan insanları seyreder oldum.. beni çiğneyerek yükselen gökdelenler oldular mazimde..
kaçmak için bir hareket, vasıta veya organ gerekmez..
susarak da kaçar insan çoğu zaman.. korkaklığının
karşısında susar mesela.. cesur olduğu için susar kimi,
karşısında hiç susmayan ve uslanmayan korkaklar oldukça..
neyden kaçıyorsak ona dönüşüyoruz.. korkularımızdan
kaça kaça korkak oluyor, zulümden kaçarak zalim
oluyoruz.. ve tekrar söylüyorum; kaçmazsak tükeniyor,
kaçarsak ziyan oluyoruz..
neyden kaçıyorsak ona dönüşüyoruz.. korkularımızdan
kaça kaça korkak oluyor, zulümden kaçarak zalim
oluyoruz.. mücadele etmek, uğraşmak yerine kaçmak
işimize geliyor.. yetmezmiş gibi "kaçak" gördüğümüz
herkesi aynı sanıyoruz.. ne çok yanılıp ne az düşünüyoruz oysa..
ben mutlu olmaktan kaçıyorum.. mutlu muyum..?? hayır.. en büyük yenilgilerimi en mutlu anlarımda aldım.. bir kez daha yenilirsem ayağa kalkamam diye korkuyorum.. yaralarımı saramamışken daha, kılıcımı kuşanmaktan, meydanlara meydan okumaktan korkuyorum..
her korku yeni bir kaçış sebebidir.. sevilmeye alışık
olmayan bir bünyede güzel insanları barındıramazsın..
onlar kalmak isteseler de; sen kalamazsın..
topraktan sökülüp alınan cismime can bağışlandığı
andan; öldüğümü sandığım güne kadar ne güzeldi hayat, ne lezzetli.. şimdi; gömüleceği günü bekleyen bir ölü gibi kaçıyorum yaşadığını iddia edenler arasından.. korkuyorum artık, bir insana daha anlatırken ağıtlı hikayemi, kötürüm olan benmişim, kör - sağır - dilsiz olan benmişim gibi muamele görmekten.. halbuki; bulutların üzerini görmüş bir serçeyim ben, üstelik on yedi yaşımdan beri neredeyse her gözlerimi kırpışımda..
kaçmak için bir yeri sahiplenmek, bir yere ait olmak
gerekir.. ivme kazanmalı insan kaçabilmek için.. bana ait olmayan bir kalpten kaçmam gerekti bir keresinde..
boşluğu sahiplenmek zorunda kaldığım o günden beri;
benden kaçan insanları seyreder oldum.. beni çiğneyerek yükselen gökdelenler oldular mazimde..
kaçmak için bir hareket, vasıta veya organ gerekmez..
susarak da kaçar insan çoğu zaman.. korkaklığının
karşısında susar mesela.. cesur olduğu için susar kimi,
karşısında hiç susmayan ve uslanmayan korkaklar oldukça..
neyden kaçıyorsak ona dönüşüyoruz.. korkularımızdan
kaça kaça korkak oluyor, zulümden kaçarak zalim
oluyoruz.. ve tekrar söylüyorum; kaçmazsak tükeniyor,
kaçarsak ziyan oluyoruz..
devamını gör...
8.
kelimeler vol.8
"vel'asr.. innel'insâne lefî husr.." hüsran içindeyiz.. ahir
zamanın büyük ve kaçınılmaz hüsranı..
güvendiğimiz dostluk kaleleri bir bir düşerken, güvenmek zorunda olma hissi yakıp kavuruyor içimizi.. ucuz hayatlarımızı parlatıp cilalayıp içimizdeki kurtlardan kurtulduk sanıyoruz.. oysa zaman oyup geçiyor ruhumuzu.. üstümüzden saatler geçmezken, yılları sayamıyoruz..
yağmur birikintileri üzerine serdiğimizde varlığımızı,
kaldırım taşından farkımız kalmadığında, anlıyoruz; paha biçilemez değersizliğimizi.. yolların bitmek ve varmak bilmeyen uzunluğunda incecik tükeniyoruz, ateşlerin hiç var olmayan gölgesi gibi..
hepimizin anladığı ama anlatmaya cesaret edemediği
dakikalarda; tehlikeli kelimelerin koynuna sokuluyoruz
usulca.. lisanımızın aciz kaldığı gecelerden, seslenmek
yerine fısıltıyla, sessiz çığlıklar patlıyor dilimizin kemiğinde..
susmak için acele ettiğimizi sağır olduğumuzda
anlıyoruz.. görmek için bakmak yetmez; etimizde
kemiğimizde hissetmek zorundayız kalp kırıklarını..
sonsuz bir aşk ile alnımı koyduğum seccadeden özür
dilerim.. varlığımı velayetine bıraktığım zengin gönül
kapılarından özür dilerim.. altında yaşadığımı sandığım hiç açmayacak gökyüzünden, bir türlü kopamadığım ama kavuşamadığım da yeryüzünden özür dilerim.. asla doğru yerde kullanamadığım "özür" ve "dilerim" kelimelerinden de özür dilerim.. insanım ve büyük bir hüsrana tüm hızımla koşuyorum.. affoluna..
"vel'asr.. innel'insâne lefî husr.." hüsran içindeyiz.. ahir
zamanın büyük ve kaçınılmaz hüsranı..
güvendiğimiz dostluk kaleleri bir bir düşerken, güvenmek zorunda olma hissi yakıp kavuruyor içimizi.. ucuz hayatlarımızı parlatıp cilalayıp içimizdeki kurtlardan kurtulduk sanıyoruz.. oysa zaman oyup geçiyor ruhumuzu.. üstümüzden saatler geçmezken, yılları sayamıyoruz..
yağmur birikintileri üzerine serdiğimizde varlığımızı,
kaldırım taşından farkımız kalmadığında, anlıyoruz; paha biçilemez değersizliğimizi.. yolların bitmek ve varmak bilmeyen uzunluğunda incecik tükeniyoruz, ateşlerin hiç var olmayan gölgesi gibi..
hepimizin anladığı ama anlatmaya cesaret edemediği
dakikalarda; tehlikeli kelimelerin koynuna sokuluyoruz
usulca.. lisanımızın aciz kaldığı gecelerden, seslenmek
yerine fısıltıyla, sessiz çığlıklar patlıyor dilimizin kemiğinde..
susmak için acele ettiğimizi sağır olduğumuzda
anlıyoruz.. görmek için bakmak yetmez; etimizde
kemiğimizde hissetmek zorundayız kalp kırıklarını..
sonsuz bir aşk ile alnımı koyduğum seccadeden özür
dilerim.. varlığımı velayetine bıraktığım zengin gönül
kapılarından özür dilerim.. altında yaşadığımı sandığım hiç açmayacak gökyüzünden, bir türlü kopamadığım ama kavuşamadığım da yeryüzünden özür dilerim.. asla doğru yerde kullanamadığım "özür" ve "dilerim" kelimelerinden de özür dilerim.. insanım ve büyük bir hüsrana tüm hızımla koşuyorum.. affoluna..
devamını gör...
9.
kelimeler vol.9
gecenin hayrı, gündüzün şerri.. kalbimin nasırını delen
çiçekler ve baharın hepimizi güzelleştirmesi.. menekşe
kokusuna özenen penceremden izlediğim yağmur,
toprağa karıştığın gibi beni de karıştır herkesliğin ve
kimsesizliğin içine.. mushaf arasında saklanmış gül
yaprakları kadar değerli bir gönlün kapılarını bana açan rabbim, hamdolsun yaratılışımda tecelli eden vedûd ismine..
gecenin kısa, gündüzün uzunluğu.. sevmek için yeterli
gelmeyen yirmi dört saat ve yedi günün hesabını
veremeyecek galiba kalbim.. yine tenhada vurulmuş ve
gafil avlanmış gibiyim, failim aşk.. gördüğüm güzel
rüyaların bir anlamı olmayacaksa niye mevsim bahar..??
geceleyin her şey iki katı, gündüzleyin borç gırtlakta.. iki yakasını bir araya getiremediğim kefenimi hazırlayıp
katladım göz kapağımın sağ rafına.. soluma bıraktığım
hüznüm; rabbim vedûd'dur.. acımasız ve amansız bu
güzel zamanlarda; aşık olmak üzereyken yakalanmışlığın mahcubiyeti..
gecenin karanlığı, gündüzün ışığı.. zahit çoktan tan
eylemiş bizi.. tükenmiş gönül sermayemiz ile zarar
etmişiz otuz sene.. ah'lar ağacına astığım dervişlik
gömleğim bol gelir olmuş, beni ayn'lı kef'li şın'lı dağların arkasına yolladıktan sonra.. akıbetim hayrolsun diye ümit kestiğim kitap sayfalarına hamdolsun..
gece rüya, gündüz kabus.. yazdığımın ve yaşadığımın
birbiriyle buluştuğu o mahşer günü, herkesin duyacağı bir sözle sesleneceğim; rabbim, hikayemi anlattığım
herkesten razı olasın, diye..
gecenin hayrı, gündüzün şerri.. kalbimin nasırını delen
çiçekler ve baharın hepimizi güzelleştirmesi.. menekşe
kokusuna özenen penceremden izlediğim yağmur,
toprağa karıştığın gibi beni de karıştır herkesliğin ve
kimsesizliğin içine.. mushaf arasında saklanmış gül
yaprakları kadar değerli bir gönlün kapılarını bana açan rabbim, hamdolsun yaratılışımda tecelli eden vedûd ismine..
gecenin kısa, gündüzün uzunluğu.. sevmek için yeterli
gelmeyen yirmi dört saat ve yedi günün hesabını
veremeyecek galiba kalbim.. yine tenhada vurulmuş ve
gafil avlanmış gibiyim, failim aşk.. gördüğüm güzel
rüyaların bir anlamı olmayacaksa niye mevsim bahar..??
geceleyin her şey iki katı, gündüzleyin borç gırtlakta.. iki yakasını bir araya getiremediğim kefenimi hazırlayıp
katladım göz kapağımın sağ rafına.. soluma bıraktığım
hüznüm; rabbim vedûd'dur.. acımasız ve amansız bu
güzel zamanlarda; aşık olmak üzereyken yakalanmışlığın mahcubiyeti..
gecenin karanlığı, gündüzün ışığı.. zahit çoktan tan
eylemiş bizi.. tükenmiş gönül sermayemiz ile zarar
etmişiz otuz sene.. ah'lar ağacına astığım dervişlik
gömleğim bol gelir olmuş, beni ayn'lı kef'li şın'lı dağların arkasına yolladıktan sonra.. akıbetim hayrolsun diye ümit kestiğim kitap sayfalarına hamdolsun..
gece rüya, gündüz kabus.. yazdığımın ve yaşadığımın
birbiriyle buluştuğu o mahşer günü, herkesin duyacağı bir sözle sesleneceğim; rabbim, hikayemi anlattığım
herkesten razı olasın, diye..
devamını gör...
10.
kelimeler vol.10
dağlara, arşa ve arza teklif edilen bir yaratılış gayesine,
düşüncesizce talip ve sahip olan biz insanlar; utanma
duygumuza ne oldu..?? cennet'ten kovulmayı maharet
saydığımız o elma gibi neler uğruna unuttuk
yaratılışımızı..??
çocuk kelimesi artık sadece biz öğretmenler içinde
kullanılan anlamını maalesef toplum nazarında kaybetti.. hatta öyle ki; otobüste, yolda gördüğümüz çocukları güldürmek için yaptığımız şebeklikler bile uzak ve eski bir hayal oldu.. peki ya içimizdeki çocuklara, çocukluklara n'oldu..?? salıncak gördüğümüzde koşup binmemek için kendimizi tutarken mi öldürdük çocukluğumuzu..??
misket oynayan, top oynayan çocukların arasına
karışmamak için içimizdeki telkinler mi katilimiz..?? daha içimizdeki çocukla yüzleşmeye cesaret edemezken, bir buçuk yaşında canilik kurbanı bir çocuğun arkasından ağlamak mıydı görevimiz..??
bu yazımı sizlere değil, içimizdeki çocuklara yazıyorum.. utanmak için yeterince sebebimiz var yeryüzünde.. çocukların arasına karışmaktan, çocukluk etmekten, çocukça davranmaktan, çocuk olmaktan utanmayın.. kadın - erkek fark etmez, gözyaşı dökebiliyorsak hala, çocuğuz.. ve içimizdeki çocukluğumuz; bizim bu yeryüzündeki tükenmez sermayemiz..
"insanlar, büyük bir hüsran içerisindedir.." ahir zamanın damgası bu ayettir.. başka çocukların arkasından ağlamadan önce içinizdeki çocuğu sevindirin.. hüzünle tutuşan sigaralara andolsun ki; günah ile irtibatımız kıyamete kadar kopmayacaktır.. ve kahve değirmenine dönen kalplerimize andolsun ki; zulüm karşısında susan, dilsiz şeytandır..
"çocuklara dokunmayın..!!"
dağlara, arşa ve arza teklif edilen bir yaratılış gayesine,
düşüncesizce talip ve sahip olan biz insanlar; utanma
duygumuza ne oldu..?? cennet'ten kovulmayı maharet
saydığımız o elma gibi neler uğruna unuttuk
yaratılışımızı..??
çocuk kelimesi artık sadece biz öğretmenler içinde
kullanılan anlamını maalesef toplum nazarında kaybetti.. hatta öyle ki; otobüste, yolda gördüğümüz çocukları güldürmek için yaptığımız şebeklikler bile uzak ve eski bir hayal oldu.. peki ya içimizdeki çocuklara, çocukluklara n'oldu..?? salıncak gördüğümüzde koşup binmemek için kendimizi tutarken mi öldürdük çocukluğumuzu..??
misket oynayan, top oynayan çocukların arasına
karışmamak için içimizdeki telkinler mi katilimiz..?? daha içimizdeki çocukla yüzleşmeye cesaret edemezken, bir buçuk yaşında canilik kurbanı bir çocuğun arkasından ağlamak mıydı görevimiz..??
bu yazımı sizlere değil, içimizdeki çocuklara yazıyorum.. utanmak için yeterince sebebimiz var yeryüzünde.. çocukların arasına karışmaktan, çocukluk etmekten, çocukça davranmaktan, çocuk olmaktan utanmayın.. kadın - erkek fark etmez, gözyaşı dökebiliyorsak hala, çocuğuz.. ve içimizdeki çocukluğumuz; bizim bu yeryüzündeki tükenmez sermayemiz..
"insanlar, büyük bir hüsran içerisindedir.." ahir zamanın damgası bu ayettir.. başka çocukların arkasından ağlamadan önce içinizdeki çocuğu sevindirin.. hüzünle tutuşan sigaralara andolsun ki; günah ile irtibatımız kıyamete kadar kopmayacaktır.. ve kahve değirmenine dönen kalplerimize andolsun ki; zulüm karşısında susan, dilsiz şeytandır..
"çocuklara dokunmayın..!!"
devamını gör...
11.
12.
kelimeler vol.12
şafak ile akşam kardeştir, diye bir türkü çalar, kemal
bilbaşar'ın sinemaya aktarılan eseri "cemo" filminin
sonunda.. bir de; derviş ve şair kardeştir, diye okumuştum bir kitapta.. kardeşliğimiz bitmiştir..
mutluluk üzerine ne yazılsa o duyguyu yaşatmaya
yetersizmiş gibi gelir bana.. bahtı yazmak olanın
yaşadığı pek mutlu etmez.. bahtımın akşamı sona
ermiştir..
pervane - şems temsilinde hülyasına kapıldığım güneşe hamdolsun.. küçük kıyametim şairliğimi yıkıp dervişliğimi müjdeler bana.. benliğimi boğduğum, kalemimle ayrıldığım, kağıtları yaktığım bilinsin..
derler ki; evlilik, sanat telaşından üstün gelir.. öyle imiş.. yuva kurmak için çırpındığımda anladım.. bu serkeşliğim, bu öksüzlüğüm, bu sahipsizliğim tükenmiştir..
kalp denilen kan torbasını, "sevgi" ile attıran allah'a
hamdolsun.. bir gözleri ahuya zebun eden feleğimize
hamdolsun.. sevmek için yaratılışımıza hamdolsun..
şafak ile akşam kardeştir, diye bir türkü çalar, kemal
bilbaşar'ın sinemaya aktarılan eseri "cemo" filminin
sonunda.. bir de; derviş ve şair kardeştir, diye okumuştum bir kitapta.. kardeşliğimiz bitmiştir..
mutluluk üzerine ne yazılsa o duyguyu yaşatmaya
yetersizmiş gibi gelir bana.. bahtı yazmak olanın
yaşadığı pek mutlu etmez.. bahtımın akşamı sona
ermiştir..
pervane - şems temsilinde hülyasına kapıldığım güneşe hamdolsun.. küçük kıyametim şairliğimi yıkıp dervişliğimi müjdeler bana.. benliğimi boğduğum, kalemimle ayrıldığım, kağıtları yaktığım bilinsin..
derler ki; evlilik, sanat telaşından üstün gelir.. öyle imiş.. yuva kurmak için çırpındığımda anladım.. bu serkeşliğim, bu öksüzlüğüm, bu sahipsizliğim tükenmiştir..
kalp denilen kan torbasını, "sevgi" ile attıran allah'a
hamdolsun.. bir gözleri ahuya zebun eden feleğimize
hamdolsun.. sevmek için yaratılışımıza hamdolsun..
devamını gör...
13.
kelimeler vol. 13
sizler bu satırları okurken ben, hayalini kurduğum hayatı yaşamakla meşgul olacağım inşallah.. o kadar hüznün, gamın, kederin ve yalnızlığın beni esirgediği ve
kavuşturduğu, pardon, zebûn ettiği gözlere bakıyorum şu an.. üzerime hiç yakışmadığını düşündüğüm mutluluğa sonsuz hamd olsun..
evlendim.. "nikahın kerametine şahitler listesi"ne adımı yazan rabbime hamdü senalar, kaderimi yazan
melaikelere sevgiler saygılar..
can çekişen şairliğim ve yazarlığımı yolun diğer kıyısında bırakmışlığın tuhaf ve kekremsi üzüntüsü pek de cezbetmiyor artık aklımı.. maişet ve geçim derdinin sanat kaygısını geride bıraktığı bu nefret ettiğim çağdan hepinize selamlar..
size mutluluğu tarif edecek cümleler kurmayı çok
isterdim ama neticemin alışkın olmadığı bir libastır,
anlatamam.. 30 sene yakamı bırakmayan serkeşliğime
şu an şükrediyorum, ben az söyleyeyim siz çok anlayın..
hayatımın bu çiçek bahçesi kıvamındaki kısmını
hayranlık ve dört köşe halinde yaşıyorum, çok şükür..
dört kitapta yeri vardır fakat irşadı şairlerin diline
vazifedir; sevmek dinen vacip, kalben farzdır.. ve şükürler olsun ki; her nefs aşkı tadacaktır..
sizler bu satırları okurken ben, hayalini kurduğum hayatı yaşamakla meşgul olacağım inşallah.. o kadar hüznün, gamın, kederin ve yalnızlığın beni esirgediği ve
kavuşturduğu, pardon, zebûn ettiği gözlere bakıyorum şu an.. üzerime hiç yakışmadığını düşündüğüm mutluluğa sonsuz hamd olsun..
evlendim.. "nikahın kerametine şahitler listesi"ne adımı yazan rabbime hamdü senalar, kaderimi yazan
melaikelere sevgiler saygılar..
can çekişen şairliğim ve yazarlığımı yolun diğer kıyısında bırakmışlığın tuhaf ve kekremsi üzüntüsü pek de cezbetmiyor artık aklımı.. maişet ve geçim derdinin sanat kaygısını geride bıraktığı bu nefret ettiğim çağdan hepinize selamlar..
size mutluluğu tarif edecek cümleler kurmayı çok
isterdim ama neticemin alışkın olmadığı bir libastır,
anlatamam.. 30 sene yakamı bırakmayan serkeşliğime
şu an şükrediyorum, ben az söyleyeyim siz çok anlayın..
hayatımın bu çiçek bahçesi kıvamındaki kısmını
hayranlık ve dört köşe halinde yaşıyorum, çok şükür..
dört kitapta yeri vardır fakat irşadı şairlerin diline
vazifedir; sevmek dinen vacip, kalben farzdır.. ve şükürler olsun ki; her nefs aşkı tadacaktır..
devamını gör...
14.
kelimeler vol.14
vicdan mahkemesi kararnamesiyle yaşadığımız her
acıya borçlu olma, ağzımızı kepçükleştiren her mutluluğa şükretme zorunluluğu getirilmiştir.. aksi takdirde çile kelepçesi boynumuzdan, tamahkarlık kalbimizden alınmayacaktır..
merhametin ahir zamanında yüzümüze acıyarak,
hikayemize üzülerek dikiz olan herkesten allah razı
olsun.. hüzün hırkasını çıkarttık çoktan.. her şeyin hayrını ve şerrini bilen yaradan, kaderimizin noktasını virgülünü ve hatta noktalı virgülünü dahi sebepsiz yaratmamış..
atanamamışlığın garibanlığını gözlerinden öperken,
rızkımı veren hûda'ya sonsuz sevgiler.. çok öğretme
imkanımız olmasa da kendi kendimize öğrettik ki
kaderini sevmeyen rabbini sevemiyor, kusurum affoluna amma rabbini sevmeyen de bu yeryüzünde bir halta yaramıyor..
adını öğretmen bilen herkesin, adı öğretmen olan
herkesin, öğreten herkesin günü şen ola.. deliye de her
gün bayram ola..
vicdan mahkemesi kararnamesiyle yaşadığımız her
acıya borçlu olma, ağzımızı kepçükleştiren her mutluluğa şükretme zorunluluğu getirilmiştir.. aksi takdirde çile kelepçesi boynumuzdan, tamahkarlık kalbimizden alınmayacaktır..
merhametin ahir zamanında yüzümüze acıyarak,
hikayemize üzülerek dikiz olan herkesten allah razı
olsun.. hüzün hırkasını çıkarttık çoktan.. her şeyin hayrını ve şerrini bilen yaradan, kaderimizin noktasını virgülünü ve hatta noktalı virgülünü dahi sebepsiz yaratmamış..
atanamamışlığın garibanlığını gözlerinden öperken,
rızkımı veren hûda'ya sonsuz sevgiler.. çok öğretme
imkanımız olmasa da kendi kendimize öğrettik ki
kaderini sevmeyen rabbini sevemiyor, kusurum affoluna amma rabbini sevmeyen de bu yeryüzünde bir halta yaramıyor..
adını öğretmen bilen herkesin, adı öğretmen olan
herkesin, öğreten herkesin günü şen ola.. deliye de her
gün bayram ola..
devamını gör...
15.
kelimeler vol.15
zamanın hüsranı, ruhun inşirahı, aklın firarına and olsun; kaderim ve kederimden razıyım ya rabbim, n'ola sen de benim falsolu imanımdan razı ol.. bu merhametsiz, ahlaksız ve dünyanın yalan saltanatının altın çağında, bu ahir vakitte; etimin kemiğinden, gözümün bebeğinden utandığı anılar ve olaylara şahit olmakta zorlanmaya başladım..
yaratılışın başlangıcı, ruhların zemine ayak bastığı yerden beri kadınların gönül sultanlığı makamı hiç bu kadar lekelenmemişti.. oysa şairlerin yaratıldığı, çocukların öksüz kaldığı zamanların hatırına; kadınlar sadece ayaklarının altındaki cennet'e düşmeliydi.. sokakların şahit olduğu kadın cinayetlerinden sokak lambaları utanıp sönmeye, gökyüzü kararmaya, kediler - köpekler susmaya, kuşlar saklanmaya başladı.. bizim caddenin lambaları yanmadığında anladım eşyanın utanma duygusunu..
çiçeğin ve meyvenin solması, ölümün hayrı, katilin katli, kadının sevilmesi farzdır.. erkek sevmek, kadın sevilmek için yaratılmıştır.. vesselam..
zamanın hüsranı, ruhun inşirahı, aklın firarına and olsun; kaderim ve kederimden razıyım ya rabbim, n'ola sen de benim falsolu imanımdan razı ol.. bu merhametsiz, ahlaksız ve dünyanın yalan saltanatının altın çağında, bu ahir vakitte; etimin kemiğinden, gözümün bebeğinden utandığı anılar ve olaylara şahit olmakta zorlanmaya başladım..
yaratılışın başlangıcı, ruhların zemine ayak bastığı yerden beri kadınların gönül sultanlığı makamı hiç bu kadar lekelenmemişti.. oysa şairlerin yaratıldığı, çocukların öksüz kaldığı zamanların hatırına; kadınlar sadece ayaklarının altındaki cennet'e düşmeliydi.. sokakların şahit olduğu kadın cinayetlerinden sokak lambaları utanıp sönmeye, gökyüzü kararmaya, kediler - köpekler susmaya, kuşlar saklanmaya başladı.. bizim caddenin lambaları yanmadığında anladım eşyanın utanma duygusunu..
çiçeğin ve meyvenin solması, ölümün hayrı, katilin katli, kadının sevilmesi farzdır.. erkek sevmek, kadın sevilmek için yaratılmıştır.. vesselam..
devamını gör...
16.
kelimeler vol.16
içimde akan nehrin sakin ama derin suyuna çivileme
dalış yapalım mı.? pek keyifli şeyler çıkmaz karşımıza
ama canınız da sıkılmaz hani..
içimde kah gülmekten kah ağlamaktan gözleri hep ıslak bir çocuk var.. annesinden dayak yiyip, "anneeee" diye ağlayan cinsten bir çocuk.. öğrendiği türküleri ezgileri unutamayan, yetmezmiş gibi; her daim yurttan sesler korosu vari bir iç sesle kafamın içini voltalayan bir çocuk.. çocuk olmaktan vazgeçmek için canımın tenimden kopması şartı taşıyor gibiyim..
içimde uçsuz bucaksız bir çiçek tarlası uzanıyor sanki, bir ucu deniz diğer ucu gök, bir ucu kayalık diğer ucu
uçurum.. her çeşit, her renkten numune mevcut bu çiçek tarlasında.. rönesans tablosu gibi derler ya hani, halt etmiş, daha çok mesnevi kitaplarını süsleyen minyatürler gibi içim.. içince güzelleşecek bir kafam olmadı hiç benim, ki ben bu çiçek ormanımın kadim sarhoşuydum ağzıma su bile değmeden.. hem bilenler hatırlar; bir zamanlar yolda sallana sallana yürüdüğümü ve kimseye değmeden aralarından geçip gittiğimi..
içimde hep bir kış güneşi.. ya yakar kavurur içimi ya da
ha var ha yok.. sokakta aç gezen, çıplak ayak dolaşan
çocuklar için, çok defa azar işitmişimdir iş yerimden; iyilik etmek insanlık suçuymuş gibi..
içimde; fiyakalı, filinta gibi bir öğretmen, ne dersi olursa olsun mevzuyu sevgiye bağlamaya amade.. bir insanı sevmekle başlıyor sanki ağzından çıkan her kelime.. içimde her yarın sanki 16 mart gibi heyecanlı.. oysa batan her güneş, biten her gün; yatılı okulun son gün hüznü gibi eksik bırakmakta beni..
içimde bir vadinin yankısı halinde sürekli tekrarlanan bir ayet;
"fe inne meâl usri yusra.. inne meâl usri yusra"
şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır."
- inşirah suresi 5.-6. ayet
içimde akan nehrin sakin ama derin suyuna çivileme
dalış yapalım mı.? pek keyifli şeyler çıkmaz karşımıza
ama canınız da sıkılmaz hani..
içimde kah gülmekten kah ağlamaktan gözleri hep ıslak bir çocuk var.. annesinden dayak yiyip, "anneeee" diye ağlayan cinsten bir çocuk.. öğrendiği türküleri ezgileri unutamayan, yetmezmiş gibi; her daim yurttan sesler korosu vari bir iç sesle kafamın içini voltalayan bir çocuk.. çocuk olmaktan vazgeçmek için canımın tenimden kopması şartı taşıyor gibiyim..
içimde uçsuz bucaksız bir çiçek tarlası uzanıyor sanki, bir ucu deniz diğer ucu gök, bir ucu kayalık diğer ucu
uçurum.. her çeşit, her renkten numune mevcut bu çiçek tarlasında.. rönesans tablosu gibi derler ya hani, halt etmiş, daha çok mesnevi kitaplarını süsleyen minyatürler gibi içim.. içince güzelleşecek bir kafam olmadı hiç benim, ki ben bu çiçek ormanımın kadim sarhoşuydum ağzıma su bile değmeden.. hem bilenler hatırlar; bir zamanlar yolda sallana sallana yürüdüğümü ve kimseye değmeden aralarından geçip gittiğimi..
içimde hep bir kış güneşi.. ya yakar kavurur içimi ya da
ha var ha yok.. sokakta aç gezen, çıplak ayak dolaşan
çocuklar için, çok defa azar işitmişimdir iş yerimden; iyilik etmek insanlık suçuymuş gibi..
içimde; fiyakalı, filinta gibi bir öğretmen, ne dersi olursa olsun mevzuyu sevgiye bağlamaya amade.. bir insanı sevmekle başlıyor sanki ağzından çıkan her kelime.. içimde her yarın sanki 16 mart gibi heyecanlı.. oysa batan her güneş, biten her gün; yatılı okulun son gün hüznü gibi eksik bırakmakta beni..
içimde bir vadinin yankısı halinde sürekli tekrarlanan bir ayet;
"fe inne meâl usri yusra.. inne meâl usri yusra"
şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır."
- inşirah suresi 5.-6. ayet
devamını gör...
17.
kelimeler vol.17
yıllar evveli bir sevda ile tutuşan kavak ormanlarımın
sayesinde şimdi yüksekçe bir tepenin keyfini tüttürür
olmuşum sigara niyetine.. nitekim "bekarlık sultanlığı"nın müdavimleri olarak hayatımızı idame ve idare eden bizler, evlenince anladık ki; sultanlık makamı, nikahın kerameti, muhabbetli eşin yüzü, temiz ve düzenli hayatın ta kendisi imiş..
imtihan dünyasının alengirli sınavlarını bir bir geride
bırakırken, rabbim, çok şükür, her yeni imtihan ile bizi
rahmetine hayran bırakıyor.. öyle ki; çocuk katili olan
veya çocuk katline göz yuman nice insanlar kendi
evlatlarına dokunamaz hale geldiler.. mahşer yerinin
provası niteliğinde insanların, öz evlatları dahil herkesten köşe bucak kaçıp kendini kurtarmaya çalıştığı bu zamana hamd olsun..
ömrüm boyunca dört x dört bir müslüman olamadım
ama hiçbir derdimi, ızdırabımı da rabbim'den başkasına açmadım.. umreye gidemedik diye hayıflandığım günlerden özür dilerim.. zira camiye dahi gidemez olduk.. kolonya ve çamaşır suyunun alınganlığı ve un ile mayanın kazandığı zafere and olsun ki; bir gün kumbaramızdaki paraları arap zenginlerine kaptırmak pahasına da olsa o umreye gideceğiz inşallah..
düğün edip oynayanların cenazelerine el atmaya
yeltendiğimiz bu esmer günlerde, ilahi adaletin mülküne ve tecellisine sevgiler, şükürler.. beni eve bırakacak ve hatta evde kalmamı sağlayacak bir işim yok.. çok şükür her geçen gün biraz daha ibretlenmekteyiz.. ehh mesleğimiz malum öğretmenlik ki şu anda birçok öğretmenden de memnun bir durumdayım çok şükür.. diyeceğim o ki; sabır, meyvesi çok tatlı bir ağaçtır..
(bu arada tüm fırsatçılara rağmen, kolonya ve beyaz
sirke hala aynı fiyat a101'de..:))
4 nisan 2020
yıllar evveli bir sevda ile tutuşan kavak ormanlarımın
sayesinde şimdi yüksekçe bir tepenin keyfini tüttürür
olmuşum sigara niyetine.. nitekim "bekarlık sultanlığı"nın müdavimleri olarak hayatımızı idame ve idare eden bizler, evlenince anladık ki; sultanlık makamı, nikahın kerameti, muhabbetli eşin yüzü, temiz ve düzenli hayatın ta kendisi imiş..
imtihan dünyasının alengirli sınavlarını bir bir geride
bırakırken, rabbim, çok şükür, her yeni imtihan ile bizi
rahmetine hayran bırakıyor.. öyle ki; çocuk katili olan
veya çocuk katline göz yuman nice insanlar kendi
evlatlarına dokunamaz hale geldiler.. mahşer yerinin
provası niteliğinde insanların, öz evlatları dahil herkesten köşe bucak kaçıp kendini kurtarmaya çalıştığı bu zamana hamd olsun..
ömrüm boyunca dört x dört bir müslüman olamadım
ama hiçbir derdimi, ızdırabımı da rabbim'den başkasına açmadım.. umreye gidemedik diye hayıflandığım günlerden özür dilerim.. zira camiye dahi gidemez olduk.. kolonya ve çamaşır suyunun alınganlığı ve un ile mayanın kazandığı zafere and olsun ki; bir gün kumbaramızdaki paraları arap zenginlerine kaptırmak pahasına da olsa o umreye gideceğiz inşallah..
düğün edip oynayanların cenazelerine el atmaya
yeltendiğimiz bu esmer günlerde, ilahi adaletin mülküne ve tecellisine sevgiler, şükürler.. beni eve bırakacak ve hatta evde kalmamı sağlayacak bir işim yok.. çok şükür her geçen gün biraz daha ibretlenmekteyiz.. ehh mesleğimiz malum öğretmenlik ki şu anda birçok öğretmenden de memnun bir durumdayım çok şükür.. diyeceğim o ki; sabır, meyvesi çok tatlı bir ağaçtır..
(bu arada tüm fırsatçılara rağmen, kolonya ve beyaz
sirke hala aynı fiyat a101'de..:))
4 nisan 2020
devamını gör...
18.
kelimeler vol.18
hüzzam.. hüzün.. ve hüsran..
"insan, ziyan olmak için yaratılmıştır.."
sizlere bu bahar arefesinde; toprağın, suyla konuşmasını -ki çiçek yaprakları ile- anlatmak isterdim.. dil becerim ve hatta edebi terbiyem de buna müsaittir lakin kaderimde mutlu yazılar düşmemiş bahtıma..
sizlere anne karnında kalbi duran bebeğimden
bahsetmek isterim.. adına cennet diyeceğimiz, bu
dünyada bize cennet saadetini yaşatsın diye temenni
ettiğimiz, kaşına gözüne hayali karakterler
canlandırdığımız bebeğimiz.. insan, kesinlikle bu
dünyaya yarım yamalak olarak gelmiştir; okudukları, aşk ve evlat ile tamamlanacaktır.. bilen bilir kalemimiz de lisanımız da fazlaca hüzünlüdür.. rabbim'e hamdolsun hüznümüz eksilmez artar, taşmaz ama dolar..
sizlere patoloji laboratuvarından yazmak isterdim;
bebeğimin embriyo halde konduğu kavanozun önünden ayrıldığında gözlerim.. tüpsüz her dalışta tek görüntü o sahne oldu şimdilerde..
sizlere, iki ay önce devletin biz vatandaşlara ağlayalım
diye tahsis ettiği hastane duvarını tasvir etmeli hatta o
duvarı sizlere ağlamalıyım.. kadere ve yaradan'a inanıp
güvenmesek, çıldırmak ruletine ikinci kez sallardık
zarlarımızı..
sizlere çam yapraklarından hikayeler anlatacağım.. bir
var olmak ve bir yok olmak ne demekmiş, etimle
kemiğimle, dişimle tırnağımla öğrendim.. evladını
kucağına dahi alamadan kaybeden herkese gözlerimden yaş, dilimden ağıt, kulaklarımdan çığlık ısmarlıyorum..
sizlere yazılan imtihan size ağır, bize yazılan imtihan hep çalışmadığımız yerden ters köşe.. her ne sürç-i lisan ettiysek de o da bizim ayıbımızdır, vurmayın yüzümüze..
hüzzam.. hüzün.. ve hüsran..
"insan, ziyan olmak için yaratılmıştır.."
sizlere bu bahar arefesinde; toprağın, suyla konuşmasını -ki çiçek yaprakları ile- anlatmak isterdim.. dil becerim ve hatta edebi terbiyem de buna müsaittir lakin kaderimde mutlu yazılar düşmemiş bahtıma..
sizlere anne karnında kalbi duran bebeğimden
bahsetmek isterim.. adına cennet diyeceğimiz, bu
dünyada bize cennet saadetini yaşatsın diye temenni
ettiğimiz, kaşına gözüne hayali karakterler
canlandırdığımız bebeğimiz.. insan, kesinlikle bu
dünyaya yarım yamalak olarak gelmiştir; okudukları, aşk ve evlat ile tamamlanacaktır.. bilen bilir kalemimiz de lisanımız da fazlaca hüzünlüdür.. rabbim'e hamdolsun hüznümüz eksilmez artar, taşmaz ama dolar..
sizlere patoloji laboratuvarından yazmak isterdim;
bebeğimin embriyo halde konduğu kavanozun önünden ayrıldığında gözlerim.. tüpsüz her dalışta tek görüntü o sahne oldu şimdilerde..
sizlere, iki ay önce devletin biz vatandaşlara ağlayalım
diye tahsis ettiği hastane duvarını tasvir etmeli hatta o
duvarı sizlere ağlamalıyım.. kadere ve yaradan'a inanıp
güvenmesek, çıldırmak ruletine ikinci kez sallardık
zarlarımızı..
sizlere çam yapraklarından hikayeler anlatacağım.. bir
var olmak ve bir yok olmak ne demekmiş, etimle
kemiğimle, dişimle tırnağımla öğrendim.. evladını
kucağına dahi alamadan kaybeden herkese gözlerimden yaş, dilimden ağıt, kulaklarımdan çığlık ısmarlıyorum..
sizlere yazılan imtihan size ağır, bize yazılan imtihan hep çalışmadığımız yerden ters köşe.. her ne sürç-i lisan ettiysek de o da bizim ayıbımızdır, vurmayın yüzümüze..
devamını gör...
19.
kelimeler vol.19
sokak kedilerinin raksı, köpeklerin uzun hava-arabesk
karışımı şarkılarından, kuşların rap parçalarına uzanan
yolculuklarıma çok şükür.. insansız bir dünya inanın çok güzel.. haşa hadi ölelim diyecek değilim ama içeri
kapandığından beri halkımız, sokak sakinleri pek bir
sevecen olmuşlar..
kötülükle hayatta kalmayı marifet sayan insanlarımızın; fellik fellik dolaşmayıp, evlerinde dizlerini kırıp oturmalarından nev-i şahsım adına çok memnunum.. bir dünya düşününüz ortalıkta fenalık yapacak kimsecikler yok -gerçi hiç kimse yok ama olsun- ne güzel değil mi.?
haberler niyetine okuyup gerçek olmasını umduğumuz
bilgilere göre; kadına şiddet, hırsızlık, yolsuzluk,
magandalık ve kalp kırmak gibi suçlarda azalma olmuş.. baharın gelmesinden ziyade karantina ve izolasyon gibi etkinlikler nefis terbiyesi konusunda bizlere en büyük yardımcı olacaktır inşallah.. ramazan ayının da kapıda olduğunu hesap edersek eğer milletimiz pambık gibi olacaktır diye ümit etmek istiyorum.. tabi rabbim hepimizin ramazan sofralarını halil ibrahim sofrası eylesin inşallah..
halk olarak; bir musibet bin nasihatten yeğdir
atasözünün haklı çıkması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.. rabbim ibretlik olanlardan değil ibret alanlardan eylesin..
9 nisan 2020
sokak kedilerinin raksı, köpeklerin uzun hava-arabesk
karışımı şarkılarından, kuşların rap parçalarına uzanan
yolculuklarıma çok şükür.. insansız bir dünya inanın çok güzel.. haşa hadi ölelim diyecek değilim ama içeri
kapandığından beri halkımız, sokak sakinleri pek bir
sevecen olmuşlar..
kötülükle hayatta kalmayı marifet sayan insanlarımızın; fellik fellik dolaşmayıp, evlerinde dizlerini kırıp oturmalarından nev-i şahsım adına çok memnunum.. bir dünya düşününüz ortalıkta fenalık yapacak kimsecikler yok -gerçi hiç kimse yok ama olsun- ne güzel değil mi.?
haberler niyetine okuyup gerçek olmasını umduğumuz
bilgilere göre; kadına şiddet, hırsızlık, yolsuzluk,
magandalık ve kalp kırmak gibi suçlarda azalma olmuş.. baharın gelmesinden ziyade karantina ve izolasyon gibi etkinlikler nefis terbiyesi konusunda bizlere en büyük yardımcı olacaktır inşallah.. ramazan ayının da kapıda olduğunu hesap edersek eğer milletimiz pambık gibi olacaktır diye ümit etmek istiyorum.. tabi rabbim hepimizin ramazan sofralarını halil ibrahim sofrası eylesin inşallah..
halk olarak; bir musibet bin nasihatten yeğdir
atasözünün haklı çıkması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.. rabbim ibretlik olanlardan değil ibret alanlardan eylesin..
9 nisan 2020
devamını gör...
20.
kelimeler vol.20
şehr-i ramazan'ın bereketi, sahur sofrası güzelliği, iftar
duası ve irmik helvasına hamdolsun.. üstümüzden
geçmekte olan ağır tonajlı bu ahir zamanda, bizlere
yeniden oruç ayını yaşatan rabbim'in merhametinden
hissemize çokça düşmesi dileğiyle..
fakirin, fukaranın, garibanın velhasıl açın halinden
anlamak amacıyla üzerimize farz olan; oruç tutmak
ibadeti ile yeniden buluştuk.. peki, bizler iftar
sofralarından tıka basa kalkıp, imsak girene kadar
homini gırtlak evin içinde gezerken, yeryüzünün
sokaklarında şimdiye kadar aç, şimdiden itibaren hem aç hem hasta gezen insanların halinden anlayabilecek miyiz gerçekten.? inancımızın bir şartı olan oruç ile midemizi aç susuz bıraktığımız gibi; dilimizi, gözümüzü, kulağımızı ve elimizi de haramdan mahrum bırakıyor muyuz acaba.?
denilebilir ki buradan yazması herkese kolay, ne yapmalı.? ağlamasak da gülmekten utanmak gelmez mi elimizden mesela.? evimizde, soframızda, dilimizde ve düşüncemizde israfı kesmekle başlayabiliriz sanki..
gözümüzü değil midemizi doyuracak kadar pişirilebilir
galiba yemekler.. komşunun kapısı çalınıp sosyal mesafe raconu uygulanaraktan hal hatır sorulup bir kap yemek veya yarım porsiyon tatlı -ki yanar dönerli meyve tabağı da olabilir- paylaşılamaz mı.?
her şey olur, her şey biter.. bize kalan ne, bizden kalan ne ona bakalım.. beterin beteri vardır bu halimize şükürler olsun; hala irmik helvası yapabiliyoruz..
25 nisan 2020
şehr-i ramazan'ın bereketi, sahur sofrası güzelliği, iftar
duası ve irmik helvasına hamdolsun.. üstümüzden
geçmekte olan ağır tonajlı bu ahir zamanda, bizlere
yeniden oruç ayını yaşatan rabbim'in merhametinden
hissemize çokça düşmesi dileğiyle..
fakirin, fukaranın, garibanın velhasıl açın halinden
anlamak amacıyla üzerimize farz olan; oruç tutmak
ibadeti ile yeniden buluştuk.. peki, bizler iftar
sofralarından tıka basa kalkıp, imsak girene kadar
homini gırtlak evin içinde gezerken, yeryüzünün
sokaklarında şimdiye kadar aç, şimdiden itibaren hem aç hem hasta gezen insanların halinden anlayabilecek miyiz gerçekten.? inancımızın bir şartı olan oruç ile midemizi aç susuz bıraktığımız gibi; dilimizi, gözümüzü, kulağımızı ve elimizi de haramdan mahrum bırakıyor muyuz acaba.?
denilebilir ki buradan yazması herkese kolay, ne yapmalı.? ağlamasak da gülmekten utanmak gelmez mi elimizden mesela.? evimizde, soframızda, dilimizde ve düşüncemizde israfı kesmekle başlayabiliriz sanki..
gözümüzü değil midemizi doyuracak kadar pişirilebilir
galiba yemekler.. komşunun kapısı çalınıp sosyal mesafe raconu uygulanaraktan hal hatır sorulup bir kap yemek veya yarım porsiyon tatlı -ki yanar dönerli meyve tabağı da olabilir- paylaşılamaz mı.?
her şey olur, her şey biter.. bize kalan ne, bizden kalan ne ona bakalım.. beterin beteri vardır bu halimize şükürler olsun; hala irmik helvası yapabiliyoruz..
25 nisan 2020
devamını gör...