hayattaki en büyük bilgelik

arthur schopenhauer tarafından dile getirilmiş yaz meyvesi değerinde bir bilgi.

''en büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. ama bunun en büyük budalalığımız olduğunu da söyleyebiliz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.''

şunu okuduktan sonra bir bilgelik esintisi geliyor sonra geldiği gibi gidiyor. sona doğru söylenilen bilgi ile yaz meyvesi tadı geliyor. ağızda ferahlatıcı ekşi-tatlı bir yayılma. ne hoş, ne tatlı. tat gelip geçiyor. ne yedim, ne zaman ferahladım. ne oldu şimdi? hadi bir tane daha yiyeyim, hani nerede kalmamış mı? of be... hep öyle oluyor zaten bir şeye takılı kalınıyor, ilerlenilemiyor.. bu resmen akış baltalamak.. yedin işte, yok efendim bir tane daha. onu da yiyince tam olacakmış gibi. yesen ayrı bir dert yemesen ayrı bir dert o meyveyi..
ayrıca shopenhauer'ın yetmez, başka bir şeyler olmalı kısmındaki ağır eleştirisinin altında eziliyorum. basit olanla, yaratılışında olması gereken ne ise onunla devam edip yoluna bakıyorsun. engele, çere çöpe takılma, yürü git diyor. başka bir espirisi yok diyor. yaşa geç diyor da, yapma be bu mu yani serzenişi bitmiyor. bitmez gibi de gözüküyor.

ne dedim ben?

evet, hayattaki en büyük bilgelik an içinde kaybolma, akıştan keyif alma durumudur. aldığın nefes, yediğin yemek, içtiğin su.. bu basit ve anlamsız gibi gözükebilir. su iç ve gözlerinden kalpler fışkırt. bu kadar. yaz ayına girdik. bol bol su için. (araya kamu spotu girdi)

bu bilgemsi der ki, ey ahali büyük şeyleri düşünürken elindeki küçük keyiflerden oluyorsun. iste iste doymuyorsun. ulaşamadıkların için her gün ceza çekiyorsun. anını mahvediyorsun. üzerine gidip soğuk sular içiyorsun, üşütüp hasta oluyorsun. su iç demiyorum. iç bol bol ama ne içtiğini bil. ne kadar güzel içtim de. ferahlığı içinde hisset. bilge dediğin elindekinin kıymetini bilendir.


çok mutlu oldum, ben bir bilgecik oldum. şimdi gideyim de su içeyim.
bilgem su: (soğuk espiri - sıcak su: ılık iklim)

bilmediğini kabullenmektir diyip susuyorum

fazla konuşmamak

evrenin sırlarını bilmek.

susman ve konuşman gereken zamanı öngörebilmek.

hayatın akışı esnasında filtreleme yetisini edinmek. gün içerisinde çok fazla uyarana maruz kalıyoruz ve bunun yarısından fazlası gereksiz. etrafında cereyan eden durumlarda neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu hızlıca idrak etmek ve sadece işimize yarayanlara dikkat kesilmek bilgeliktir.

hayatı daha yaşanılır kılmak açısından gerekli-gereksiz filtresi mühim bir faktör.

kahve'nin sırrı, köpüğü taşırmamakta;
insanın sırrı sabrı taşsada, haddi aşırmamakta...

((bence)) bu dünyanın bir illüzyon olduğunu bilmek. burada bir amaç için bulunduğumuzu bilip onu bulmaya çalışmak , sistemin kölesi olmamak. dayatılanları kabul etmemek.

en büyük bilgelik dinleyebilmektir bence.herkesin bir şeyler anlatmak için geldiği şu dünya da başka insanları dinleyip onları anlayabilmek budur bilgelik işte.yoksa öğüt vermekse dert onu ağzı olan herkes yapıyor zaten.

bilgisizliğini kabul etmek, öğrenmek için çaba sarfetmektir.

doğruların tam anlamıyla doğru olmadığını bilmektir.

demirin özkütlesi sudan büyüktür, dolayısıyla suda batacaktır derseniz 'e gemiler nasıl batmıyor?' diye sorarlar sana.

kısmi doğrulara bazı değişkenleri göz ardı ederek ulaşabilirsiniz. ancak bu değişkenler devreye girdiğinde doğrularınız yanlış, yanlışlarınız doğru olabilir.