1.
1870-1916 yılları arasında yaşamış olan ingiliz yazar. daha çok gazetelerde makaleler ve kısa öyküler yazmayı tercih etmiş. öykülerini okuduğum veya rastladığım bir yazar değil; ismine de orwell’ın son okuduğum kitapta denk geldim. bir çok isim geçen kitapta özellikle onun isminin dikkatimi çekme nedeni de mahlasıydı. bu nedenle de biraz baktım, kimmiş neymiş diye.
monro, hindistan ingiliz sömürgesiyken burma’da doğuyor. burma şu an myanmar olarak anılıyor, ufak bir dip not. babası hindistan polisi, annesi ise ingiliz asker kızı. annesinin ölüm sebebi ise ilginç. hindistan için normal mi bilemem de, hamileyken ufak bir yürüyüşe çıkıyor ve bir inekten korkuyor. artık inek saldırıyor mu yoksa kadının inek korkusu mu vardı bilemem ama bu olay sonrası çocuğunu düşürüyor ve bir süre sonra da vefat ediyor.
bu olay üzerine babası, onu ve kardeşini halalarına emanet ediyor. halaları iyidir hoştur ama uçlarda muhafazakarlarmış. aşırı tutucu ve disiplinli bu ortamda, kötü diyeceğimiz bir çocukluk geçirmiş. bu katı tutum bile içinde yanan ateşi durduramamış; çünkü eşcinselmiş. kendisi aynı zamanda oscar wilde hayranıymış. akıbeti de benzememesi için bu durumu saklamış tabi. o dönem eşcinsellik suçmuş ve akıl hastalığı olarak görülürmüş. böyle bir toplumda, eşcinsel olduğunu itiraf etmek gerçekten yürek istermiş.
neyse efendim, babası emekli olunca mundo’yı yanına alıp hindistan’a götürüyor. havasından mıdır nedir, orada sürekli hasta geziyor. 3 yıl hastalık üstüne hastalıktan sonra londra’ya dönüyor. ilk başlarda gazetelerde yazmaya başlıyor. orada yazdığı öykülerin birleştirilmesinden ilk kitap çıkıyor: the watched pot. sonrasında rus imparatorluğu’nun yükselişi kitabı geldi.
gelelim mahlasına. mahlası ‘saki’ imiş. rivayet edilen şudur ki ömer hayyam’ın rubaiyat kitabından esinlenerek(artık orada dikkatini çeken bir paragrafta mı geçiyordu bilmiyorum) bu mahlası seçmiş. bilmesem bir padişahın mahlası derdim;malum aralarında içkiyi sevenler de varmış.
ölümü ise 1.dünya savaşı’nda oluyor. ancre muharebesi sırasında bir kurşun isabet ediyor ve söylenen göre son sözü de ‘söndür şu lanet sigarayı!’ oluyor.
konu dışı olacak ama, kendilerini o dönemler sıradan gören insanlar, yazarlar olmuş. munro da bunlardan biriydi sanırım. ama farklı ülke sınırında yaşayan ben, 106 yıl geçtikten sonra onunla ilgili kısa bir yazı yazıyorum. konu benim onu yazmam değil, acaba kendileri bunu tahmin etmişler midir? yoksa 100 sonra tamamen unutulacaklarını mı düşünmüşlerdir?
kaynak: en.m.wikipedia.org/wiki/Saki
monro, hindistan ingiliz sömürgesiyken burma’da doğuyor. burma şu an myanmar olarak anılıyor, ufak bir dip not. babası hindistan polisi, annesi ise ingiliz asker kızı. annesinin ölüm sebebi ise ilginç. hindistan için normal mi bilemem de, hamileyken ufak bir yürüyüşe çıkıyor ve bir inekten korkuyor. artık inek saldırıyor mu yoksa kadının inek korkusu mu vardı bilemem ama bu olay sonrası çocuğunu düşürüyor ve bir süre sonra da vefat ediyor.
bu olay üzerine babası, onu ve kardeşini halalarına emanet ediyor. halaları iyidir hoştur ama uçlarda muhafazakarlarmış. aşırı tutucu ve disiplinli bu ortamda, kötü diyeceğimiz bir çocukluk geçirmiş. bu katı tutum bile içinde yanan ateşi durduramamış; çünkü eşcinselmiş. kendisi aynı zamanda oscar wilde hayranıymış. akıbeti de benzememesi için bu durumu saklamış tabi. o dönem eşcinsellik suçmuş ve akıl hastalığı olarak görülürmüş. böyle bir toplumda, eşcinsel olduğunu itiraf etmek gerçekten yürek istermiş.
neyse efendim, babası emekli olunca mundo’yı yanına alıp hindistan’a götürüyor. havasından mıdır nedir, orada sürekli hasta geziyor. 3 yıl hastalık üstüne hastalıktan sonra londra’ya dönüyor. ilk başlarda gazetelerde yazmaya başlıyor. orada yazdığı öykülerin birleştirilmesinden ilk kitap çıkıyor: the watched pot. sonrasında rus imparatorluğu’nun yükselişi kitabı geldi.
gelelim mahlasına. mahlası ‘saki’ imiş. rivayet edilen şudur ki ömer hayyam’ın rubaiyat kitabından esinlenerek(artık orada dikkatini çeken bir paragrafta mı geçiyordu bilmiyorum) bu mahlası seçmiş. bilmesem bir padişahın mahlası derdim;malum aralarında içkiyi sevenler de varmış.
ölümü ise 1.dünya savaşı’nda oluyor. ancre muharebesi sırasında bir kurşun isabet ediyor ve söylenen göre son sözü de ‘söndür şu lanet sigarayı!’ oluyor.
konu dışı olacak ama, kendilerini o dönemler sıradan gören insanlar, yazarlar olmuş. munro da bunlardan biriydi sanırım. ama farklı ülke sınırında yaşayan ben, 106 yıl geçtikten sonra onunla ilgili kısa bir yazı yazıyorum. konu benim onu yazmam değil, acaba kendileri bunu tahmin etmişler midir? yoksa 100 sonra tamamen unutulacaklarını mı düşünmüşlerdir?
kaynak: en.m.wikipedia.org/wiki/Saki
devamını gör...
2.
saki adıyla da bilinen ingiliz yazar olup edward dönemi yazarlarından kabul edilir ve 1870/ 1916 yılları arasında yaşamıştır.
ölürken son sözleri söndür şu lanet sigarayı! olan munro; bir keskin nişancı tarafından vurularak öldürülmüştür.
aşk bitince, aşık bile hatırlamazmış ne olduğunu.
ölürken son sözleri söndür şu lanet sigarayı! olan munro; bir keskin nişancı tarafından vurularak öldürülmüştür.
aşk bitince, aşık bile hatırlamazmış ne olduğunu.
devamını gör...