helenistik dönem

helen olayı çok mantıklı idi. şuan ki sistemi de buna benzetiyorum.

yani şuan nasıl türkiye'de yaşayan herkes türk'tür diyorsak o zamanda anadolu'da yaşayan herkes helen idi. başka yolu yok halk bir olduğuna inanmaz ise savaşır. mix'leşmiş ırk = helen / türk ( anadolu için )

klasik grek uygarlığı ile roma uygarlığı arasında bir geçiş dönemi olarak görülen, büyük iskender'in istilalarıyla başlayan, antik dünya'da grek etkisinin doruğa ulaştığı dönem olarak ifade edilir.




görsel kaynak
www.google.com/amp/s/ceotud...
alıntı ise/ vikipedi.

etkisini 10-12. yüzyıl ortadoğu devlet bürokrasisine kadar sürdürecek olan doğu-batı kültür sentezi.

dünya tarihinde heykel sanatına çığır açacak üç şey katan dönemdir:
1: insan heykellerine verilen hareket edecek gibi duran figür.
2: insan ve hayvan heykellerinde gerçekçi anatomi
3: tüm heykellerde incelikle süslü detaylar.

dünyanın en büyük palavralarından biri. batı'nın kendi tarihine ideolojik bir köken aramak için uydurduğu yunan'daki mitostan logosa geçiş yutturmacasından farksız. zaten buna bugün batılalar da gülüyor. zamanında böyle dedik , güldük , eğlendik ama daha fazla uzatmaya gerek yok hadi dağılın diye düşünüyor batılılar.

antik yunan'da kant sonrası felsefe gibi bir felsefenin f'si bile yok. belki platon felsefesi gibi bir felsefe dersen eh denir ona da. mitostan logosa yada dinden bilime geçiş bir süreç de yok. bildiğimiz anlamda din de yok , yani öyle tek tanrılı , çok tanrılı dinler de yok. tüm tanrılı denebilecek savaşan, sevişen, hırsızlık yapan , yalan söyleyen, başka tanrı'nın karısını çalan gibi abuk subuk tamamen insansı olan ama sadece ölümsüz olan bir tanrı inançları var. ha bunlara samimiyetle inanmaları başka bir olay. ama protagaras denen ve "insan her şeyin ölçütüdür" sözüyle hayli sempati toplamış bi filozofları bile gece sabaha karşı ince bir tülle mezarlıklarda ruh avına çıkıyordu. bunun neresi bilim? yani antik yunan'da ne bildiğimiz anlamda din var ne de bildiğimiz anlamda bilim.

her şeyin kökü sudur , ateştir , topraktır , havadır gibi şeylerden de bilim çıkmaz. bunlar descartes sonrası bilinen anlamda madde değil. yani öyle evrenin kökenini maddeye falan bağlamamışlar. su dedikleri şeyin ruhu var aklı var , bilinci var. ne kadar bilimse artık bu! la adamların bilim diye bildiği tek şey venüs gezegeni , büyük ayı ve küçük ayı başka da bir bilgileri yok bilim hakkında. onu da zaten kör nenem de biliyor.

neyse konu değildi aslında. helenistik ya da namı diğer yunano-babil dönemine ait iskender istilasından sonra babillilerin yunan'dan etkilendiğine dair hiçbir belge yok. bölge ilminde bu dönem boyunca babillilerin çalışma biçimlerini değiştirdiğine dair gözle görülür hiçbir kayıt yok. bir tane kayıt var o da sümerce -babilce ve yunanca yazılan bir belge , bu da sadece bir tarihlendirme bilgisi. ve babil ilminin farkında olduklarına dair bir bilgi. aksine babil ilmi karşısında çok büyük bir saygıları var ve onlardan ders almışlar. ders almışlar derken bildiğin öğrencileri olmuş yani .

zaten yunanlılar da mısır ve babil'den "uzak atalarımız" diye bahseder ve tüm hukuku , şehre dair tüm uygulamaları sümerlilerden almıştır yunanlılar. yunanlılar bunu inkar etmiyor da ırkçı ve faşist batı yaklaşık 300 yıldır bunu tüm dünyaya dayatıyor. dayatıyor derken kafaya silah dayayıp yapmıyor bunu bu palavraları eğitim sistemin içine sokarak yapıyor.