#araştırma-inceleme
yazar: halil yaşar kollu
yayım yılı: 2016
devletin gizli sahipleri üst başlığıyla yayınlanmış bu araştırma kitabında metehan'dan başlayarak türk tarihi incelenmektedir.
yayım yılı: 2016
devletin gizli sahipleri üst başlığıyla yayınlanmış bu araştırma kitabında metehan'dan başlayarak türk tarihi incelenmektedir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "giri-ft" tarafından 04.08.2025 19:23 tarihinde açılmıştır.
1.
halil yaşar kollu namında birinin yazdığı, kesinlikle tarihi olmayan ancak klasik "devlet aklı 31" argümanlarının, ak saçlılar, ak sakallılar fantezilerinin bolca yer aldığı serinin ilk kitabı.
kitap yazarına bakacak olursanız hakkında hiçbir bilgi bulamıyorsunuz. kimmiş, neciymiş bu arkadaş zerre bilgi yok. güncel olarak kitap 154,30 tl'ye satılıyor ve inanın o kadar rezil bir anlatımı var ki bırak 150'yi, 10 lira vermezsin. eleman sözde bilmem kaç bin yıllık devlet aklı anlatıyor kitapta fakat daha bu anlatıların çıktığı camiyanın jargonuna bile hakim değil. "şok oldum" der mi birader bu derin (!) sırları yazan adam? yetişkin bir insanın yazdığını sanmıyorum, sanmak istemiyorum...
zamanında facebook gibi sosyal mecralarda benzeri çok muhabbet dönerdi. ergenlik ve ergenlik öncesi bir dönemim bu fantastik kurgulara "vay be" diyerek geçtiği için uydurma olsa da daha kaliteli kurgulara denk geldim zamanında. bu kitaba bakacak olursak iş fantazi boyutunu fazlasıyla aşıyor. kürşad'ın müslüman olduğunu biliyor muydunuz mesela? ben de bilmiyordum ve öyle bir vaziyet de yok zaten de burada bir şekilde gerçek olmuş. nasıl? allah çarpsın ki bilmiyorum. fantastik kurgu serilerini birkaç kez okuyup bitirmiş, yeni seri arayışım esnasında boş kalmayayım arkada dinlerim diye başladım buna. o kadar ipe sapa gelmez şekilde saçmalamış ki arkadaş bazı yerlerinde ellerimle yüzümü kapatıp leyla ile mecnun'daki mecnun gibi oldum. mecnun'un yalan söylemeye çalışırkenki hali gibi "ığaıhm" sesleri eşliğinde bölümün geçmesini bekledim. en sinir bozucu kısmıysa sürekli "evlat" diye seslenen kitabın sözde bilge adamı. iş öyle bir noktaya geliyor ki, "evlat/usta" sözcüklerine karşı tik gelişiyor bir noktada. arkadaş bilge adam arketipi yazarken bu iki kelimenin yeterli olduğunu düşünmüş. bir de demli çay içiyor abimiz, bildiğin bilge işte daha ne olsun... diyalogları dinlerken aklıma buz ve ateşin şarkısı, namı diğer game of thrones'taki hodor geldi. nasıl ki cümle kurmak yerine sadece "hodor" diyordu, hah abicim işte bu da evlat diyor.
-usta usta usta.
-evlat. evlat evlat evlat.
-hodoooor!
koy bir yere bunları demli çay içip sohbet etsinler o derece.
metehan'dan başlayarak 2. abdülhamit'e doğru bir tarih anlatısı mevcut. gizli ve ulu bu türk yapılanmasının karşısında da başka gizli örgütler var. 6'lar konseyi, ateşin oğulları... klasik tapınak şövalyeleri, masonlar, illimunati, ingiliz homoseksüel lobisi yeterli gelmemiş olmalı ki yeni örgütler türetmiş. yazılanları görünce kahroluyor insan gerçekten. o kağıda, mürekkebe yazık diyorsun. yusuf güney de konsey falan anlatıyordu bir şeyler denk gelen varsa biliyordur mutlaka. bu zırva komplo teorileri belirli bir merkezden yayılıyor gibi ve ilginç söylemsel tesadüflere muhakkak denk geliyorsunuz. gel gelelim yusuf güney'in hakkını da yedirmem. bununla kıyaslayınca derli toplu bir anlatımı var adamın en azından ve cümle kurabiliyor. bu yazar arkadaş dil bilgisinden, cümle kurmaktan, kurgudan ve daha pek çok öteki şeyden aciz zira. cesur biridir ama muhakkak, çünkü bu denli kalitesiz yazı öbeklerini kitap diye bastırmış. seneler sonra, "ben ne halt ettim de böyle bir şey azdım?" diyecek kendisi, demeli, demezse sıkıntı çok büyüktür.
size biraz heyetten bahsedeyim. metehan'ın kurduğu casusluk örgütüymüşler de oradan sonra gizlenmişler. dede korkut, nizamülmülk, tonyukuk, hacı bektaş, hacı bayram hepsi sır katibi bunların. heyet bir lideri seçiyor ve bu lider istese de, istemese de bunlara hizmet ediyor. orhan gazi mesela, bursa'yı alamıyor bir türlü. bunlar çağırıyorlar orhan gazi'yi, diyorlar bize hizmet edeceksin. orhan bey bursa'yı alamadım bir türlü, bu işte bir gariplik var diyor. heyet de bize biat etmedin ondan alamıyorsun diyor. kale kumandanı bunların adamı çıkıyor yani, uf derine gel... şahısların kişisel başarısı yok, her şeyin arkasında bunlar var. buradan ne sonuç çıkıyor dersiniz? vardır bir bildikleri. sorgulama, koşulsuz, şartsız itaat et, işler nanay gibi gözükse de arkada bir devlet aklı var zaten kasma paşam. ee tarihte çok sıkıntı çektik, bu heyet neredeydi? her zaman kazanacak halleri yok yahu, bu bir satranç oyunu kem küm.
tarihi kişileri konuşturduğu bazı kısımlar var hayret edersiniz. metehan alaycı gülüşler atıyor, abdülhamit derin planlarını anlattıktan sonra hizmetkar, "sultanım siz de var yaa az değilsiniz he." diyor. ne diyor bu değişik diye düşüncelere dalıyorsunuz. bu derin bilgileri yazması için seçilen arkadaş da süzme salak. sorduğu sorular, şaşırdığı bilgiler, kabul ettikleri çok acayip çok. paso ustasına çay demliyor ama kafası, "bu gizli bilgileri birileri yazmalı amaa kimm?" düşünceleriyle doluyken çay bardaklarına sadece su koyup getiriyor. aga ben çok çay koydum ve üstte olduğu için önce çay dökülür, sonra su koyarsın. yemin ederim tersi oluyorsa bilmiyorum da bana çok zorlama geldi bu kısım. neyse ki usta akıllı adam, bu şapşikliğin nedenini anlıyor tabi. "sor evlat, sor." diyor ustası, "bu bilgileri herkes bilmeli, birileri yazmalı ama kim?" diye soruyor bizimki. "sana boşuna mı anlatıyoruz evlaatt." diye yanıt veriyor usta. tabi ki sen yazacaksın evlat, bulmuşum bir kamil bunlara inanıyor başka kim yazsın demiştir içinden...
bu süzme arkadaş bilgileri herkese de anlatıyor ayrıca. nasıl gizli örgüt bu diyeceksiniz, böyle bir örgüt işte. usta araştırmaya önem de veriyor. bu söylediklerim diyor, sana diyor, deli saçması gelebilir diyor ama evlat internetten bak, wikipedia'dan bak göreceksin... öyle işte. böyle bir zırvalık işte. bu kitapla ikincisi arasında aynı olayın, farklı anlatımı da var ama onu da ikinci kitapta yazayım.
kitap yazarına bakacak olursanız hakkında hiçbir bilgi bulamıyorsunuz. kimmiş, neciymiş bu arkadaş zerre bilgi yok. güncel olarak kitap 154,30 tl'ye satılıyor ve inanın o kadar rezil bir anlatımı var ki bırak 150'yi, 10 lira vermezsin. eleman sözde bilmem kaç bin yıllık devlet aklı anlatıyor kitapta fakat daha bu anlatıların çıktığı camiyanın jargonuna bile hakim değil. "şok oldum" der mi birader bu derin (!) sırları yazan adam? yetişkin bir insanın yazdığını sanmıyorum, sanmak istemiyorum...
zamanında facebook gibi sosyal mecralarda benzeri çok muhabbet dönerdi. ergenlik ve ergenlik öncesi bir dönemim bu fantastik kurgulara "vay be" diyerek geçtiği için uydurma olsa da daha kaliteli kurgulara denk geldim zamanında. bu kitaba bakacak olursak iş fantazi boyutunu fazlasıyla aşıyor. kürşad'ın müslüman olduğunu biliyor muydunuz mesela? ben de bilmiyordum ve öyle bir vaziyet de yok zaten de burada bir şekilde gerçek olmuş. nasıl? allah çarpsın ki bilmiyorum. fantastik kurgu serilerini birkaç kez okuyup bitirmiş, yeni seri arayışım esnasında boş kalmayayım arkada dinlerim diye başladım buna. o kadar ipe sapa gelmez şekilde saçmalamış ki arkadaş bazı yerlerinde ellerimle yüzümü kapatıp leyla ile mecnun'daki mecnun gibi oldum. mecnun'un yalan söylemeye çalışırkenki hali gibi "ığaıhm" sesleri eşliğinde bölümün geçmesini bekledim. en sinir bozucu kısmıysa sürekli "evlat" diye seslenen kitabın sözde bilge adamı. iş öyle bir noktaya geliyor ki, "evlat/usta" sözcüklerine karşı tik gelişiyor bir noktada. arkadaş bilge adam arketipi yazarken bu iki kelimenin yeterli olduğunu düşünmüş. bir de demli çay içiyor abimiz, bildiğin bilge işte daha ne olsun... diyalogları dinlerken aklıma buz ve ateşin şarkısı, namı diğer game of thrones'taki hodor geldi. nasıl ki cümle kurmak yerine sadece "hodor" diyordu, hah abicim işte bu da evlat diyor.
-usta usta usta.
-evlat. evlat evlat evlat.
-hodoooor!
koy bir yere bunları demli çay içip sohbet etsinler o derece.
metehan'dan başlayarak 2. abdülhamit'e doğru bir tarih anlatısı mevcut. gizli ve ulu bu türk yapılanmasının karşısında da başka gizli örgütler var. 6'lar konseyi, ateşin oğulları... klasik tapınak şövalyeleri, masonlar, illimunati, ingiliz homoseksüel lobisi yeterli gelmemiş olmalı ki yeni örgütler türetmiş. yazılanları görünce kahroluyor insan gerçekten. o kağıda, mürekkebe yazık diyorsun. yusuf güney de konsey falan anlatıyordu bir şeyler denk gelen varsa biliyordur mutlaka. bu zırva komplo teorileri belirli bir merkezden yayılıyor gibi ve ilginç söylemsel tesadüflere muhakkak denk geliyorsunuz. gel gelelim yusuf güney'in hakkını da yedirmem. bununla kıyaslayınca derli toplu bir anlatımı var adamın en azından ve cümle kurabiliyor. bu yazar arkadaş dil bilgisinden, cümle kurmaktan, kurgudan ve daha pek çok öteki şeyden aciz zira. cesur biridir ama muhakkak, çünkü bu denli kalitesiz yazı öbeklerini kitap diye bastırmış. seneler sonra, "ben ne halt ettim de böyle bir şey azdım?" diyecek kendisi, demeli, demezse sıkıntı çok büyüktür.
size biraz heyetten bahsedeyim. metehan'ın kurduğu casusluk örgütüymüşler de oradan sonra gizlenmişler. dede korkut, nizamülmülk, tonyukuk, hacı bektaş, hacı bayram hepsi sır katibi bunların. heyet bir lideri seçiyor ve bu lider istese de, istemese de bunlara hizmet ediyor. orhan gazi mesela, bursa'yı alamıyor bir türlü. bunlar çağırıyorlar orhan gazi'yi, diyorlar bize hizmet edeceksin. orhan bey bursa'yı alamadım bir türlü, bu işte bir gariplik var diyor. heyet de bize biat etmedin ondan alamıyorsun diyor. kale kumandanı bunların adamı çıkıyor yani, uf derine gel... şahısların kişisel başarısı yok, her şeyin arkasında bunlar var. buradan ne sonuç çıkıyor dersiniz? vardır bir bildikleri. sorgulama, koşulsuz, şartsız itaat et, işler nanay gibi gözükse de arkada bir devlet aklı var zaten kasma paşam. ee tarihte çok sıkıntı çektik, bu heyet neredeydi? her zaman kazanacak halleri yok yahu, bu bir satranç oyunu kem küm.
tarihi kişileri konuşturduğu bazı kısımlar var hayret edersiniz. metehan alaycı gülüşler atıyor, abdülhamit derin planlarını anlattıktan sonra hizmetkar, "sultanım siz de var yaa az değilsiniz he." diyor. ne diyor bu değişik diye düşüncelere dalıyorsunuz. bu derin bilgileri yazması için seçilen arkadaş da süzme salak. sorduğu sorular, şaşırdığı bilgiler, kabul ettikleri çok acayip çok. paso ustasına çay demliyor ama kafası, "bu gizli bilgileri birileri yazmalı amaa kimm?" düşünceleriyle doluyken çay bardaklarına sadece su koyup getiriyor. aga ben çok çay koydum ve üstte olduğu için önce çay dökülür, sonra su koyarsın. yemin ederim tersi oluyorsa bilmiyorum da bana çok zorlama geldi bu kısım. neyse ki usta akıllı adam, bu şapşikliğin nedenini anlıyor tabi. "sor evlat, sor." diyor ustası, "bu bilgileri herkes bilmeli, birileri yazmalı ama kim?" diye soruyor bizimki. "sana boşuna mı anlatıyoruz evlaatt." diye yanıt veriyor usta. tabi ki sen yazacaksın evlat, bulmuşum bir kamil bunlara inanıyor başka kim yazsın demiştir içinden...
bu süzme arkadaş bilgileri herkese de anlatıyor ayrıca. nasıl gizli örgüt bu diyeceksiniz, böyle bir örgüt işte. usta araştırmaya önem de veriyor. bu söylediklerim diyor, sana diyor, deli saçması gelebilir diyor ama evlat internetten bak, wikipedia'dan bak göreceksin... öyle işte. böyle bir zırvalık işte. bu kitapla ikincisi arasında aynı olayın, farklı anlatımı da var ama onu da ikinci kitapta yazayım.
devamını gör...
2.
tapınan hayvan insan putlardan göklere geçti, sonra sekülerleşme ile tekrar yere indi ve kadri-mutlağın ismi bu sefer tanrı ya da allah değildi, devlet idi. sekülerler tapınacak bir şeyler ararken devleti buldular. bilimadamları da din adamı oldu öyle olunca. devlettapar dini moda bu aralar. eh. din dedin mi, arada böyle gizemler, mucizeler falan olmadan olmaz tabii. olur mu öyle şey? öyle dine kim inanır? öyle olunca da aha böyle masalcılar türedi. masallar önceden vahiy yoluyla geliyordu, şimdi devlet tarafından kulaklara fısıldanıyor. türkiye'de de bu işler soner yalçın'la falan başladı işte, doğu perinçekle, aydınlık dergisiyle falan.
tabii bunların hepsi de aslında batı menşeili. amerika'da mesela bu işleri henry ford falan başlattı. yok gizli yahudi tarihi, kabala, dünyayı yöneten 100 aile, ikibin yıllık devlet aklı falan derken, bu dinin müritleri de bayağ zırvalamaya başladı. nasıl ki islamiyet şeyhlerin, hacı, hocaların elinde git gide saçmalaşmaya başlayıp, ucundan tutulmaz hale geldiyse, bu devlettapar din de o makus kadere doğru gidiyor. durun hele daha ne saçmalıklar göreceğiz.
katolik papazların nasıl ki ellerinde aforoz yetkisi, ya da semavi dinlerin cehennemleri varsa, devlet dininin de sabıka kayıtları, hapishaneleri, güvenlik soruşturmaları, fişleme arşivleri falan var.
tabii koca amerika mesela, değil mi? üç beş sandaletli islamcı getirip uçakları g.tümüze soktu diyecek hali yok ya. yok hava kuvvetleri uyuyordu, yok cia var işin arkasında, o, bu. al. mesela 7 ekim, adamlar israil'in içinden geçti ama sorarsan hamas'ı mossad kurmuş, yönetiyormuş.
dünyada iktidar sahibi olabilecek bir canlı yok. bu dünya yönetilemez. iktidar algısı var yönetilebilir. yok yüzyıllık planlar falan, iki dakkikaya değişir her şey, yüzyıl ne lan? koca portekiz imparatorluğunu başkentinde meydana gelen üç dakikalık deprem yıktı. kaldı ki portekiz o dönemde ingiltere, almanya ve osmanlıdan bile daha büyük bir güçtü. aha dayıya sor(wikipedia) .
tabii bunların hepsi de aslında batı menşeili. amerika'da mesela bu işleri henry ford falan başlattı. yok gizli yahudi tarihi, kabala, dünyayı yöneten 100 aile, ikibin yıllık devlet aklı falan derken, bu dinin müritleri de bayağ zırvalamaya başladı. nasıl ki islamiyet şeyhlerin, hacı, hocaların elinde git gide saçmalaşmaya başlayıp, ucundan tutulmaz hale geldiyse, bu devlettapar din de o makus kadere doğru gidiyor. durun hele daha ne saçmalıklar göreceğiz.
katolik papazların nasıl ki ellerinde aforoz yetkisi, ya da semavi dinlerin cehennemleri varsa, devlet dininin de sabıka kayıtları, hapishaneleri, güvenlik soruşturmaları, fişleme arşivleri falan var.
tabii koca amerika mesela, değil mi? üç beş sandaletli islamcı getirip uçakları g.tümüze soktu diyecek hali yok ya. yok hava kuvvetleri uyuyordu, yok cia var işin arkasında, o, bu. al. mesela 7 ekim, adamlar israil'in içinden geçti ama sorarsan hamas'ı mossad kurmuş, yönetiyormuş.
dünyada iktidar sahibi olabilecek bir canlı yok. bu dünya yönetilemez. iktidar algısı var yönetilebilir. yok yüzyıllık planlar falan, iki dakkikaya değişir her şey, yüzyıl ne lan? koca portekiz imparatorluğunu başkentinde meydana gelen üç dakikalık deprem yıktı. kaldı ki portekiz o dönemde ingiltere, almanya ve osmanlıdan bile daha büyük bir güçtü. aha dayıya sor(wikipedia) .
devamını gör...