modern turkiye'nin en etkili, entelektüel, siyasetçi, düşünür, devrimci şahsiyetlerinin başında gelir. balkan türklerindendir. kişisel karizması ve düşünsel üretkenliği ile turkiye'de her kesimi etkilemiş, ama daha çok sol geleneğin liderlerinden biri olarak kabul görmüştür... yerli bir felsefenin ve düşüncenin imkanları üzerine kafa yormuş, bu uğurda büyük bedeller ödemiş dava ve düşünce insanidir. 1971'de göçmüştür...
devamını gör...
hikmet kıvılcımlı, türk düşünce hayatının önemli sosyalist düşünürlerindendi. kıvılcımlı hikmet hoca, türk solunun önemli değerlerindendi ve ömrü boyunca sosyalist ideoloji gereği gerici-faşist burjuvaziye ve sol içindeki bölücülere karşı büyük mücadeleler verdi; ışıklar içinde uyusun, saygıyla, sevgiyle ve rahmetle anıyoruz. kıvılcımlı hikmet'i sol cenah içerisinde daha çok nurullah ankut'un liderliğini yaptığı halkın kurtuluş partisi(hkp) anar. kıvılcımlı hikmet; marks, engels, lenin ile birlikte solun içinde yaşayan önemli bir değerdir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
hikmet kıvılcımlı'nın tarihi eyüp sultan konuşması. (bkz: https://hertaraf.com/haber-...).
devamını gör...
hikmet bey yaşasa yeniden refah partili olurmuş. genel olarak necmettin erbakanla aynı görüştelermiş. allah rahmet eylesin

yukarıdaki arkadaşın verdiği linkten örnek.

biz 25 milyon nüfus daha bir kamyon yapamıyoruz. bir milyon nüfuslu israil: penisilin bile yapıyor, en lüzumlu ilacını da yapıyor, radyosunuda yapıyor, her şeyini de yapıyor, otomobilini de yapıyor. biz 77,5 mïllete verelimparamızı, canımızı, ırzımızı, ruhumuzu.. gelsin bozuk düzen arabalar, 77,5 çeşitmakinalar.. kırılsın. ondan sonra paramparça. bu yedek parça ki, tamir edilsin de,ondan bir rızık çıkarasın.bizim de bir motor fabrikamız; onun yanında bir traktör, bir otomobil fabrikası olmaz mıydı? milyonlarca altınımız gitti. bunların 30 milyon, 40 milyona birisi çıkabilir. 30-40 milyon nedir ki, bugünkü para ile?.. yüzlerce milyonumuz havayagidiyor da, şu memleketin cancağızına faide edecek işler yapılmıyor.yaptın şeker fabrikası: yapmaz olaydın, diyeceğim geliyor. evet; yapılsın şekerfabrikası amma, bu memleketin köylüsü asırlarca tatlısını kendi pekmezindenyemedi mi, vatandaşlar? bu memlekette ilk şeker fabrikası kurulduğu zaman,reklam olsun diye, halk partisi köylülere şeker getirmişti. yani şeker satılsın diye!şeker lazım diyelim, her zaman, amma birinci ihtiyacımız değildir. biz pekmezimizlede idare ederdik. ne oldu üzümlerimiz? bağlarımızı verelim inhisar'a: çıksınalabildiğine tonlarca rakı, yığsın milletin başına ispirto.. zehirlesin halkımızı. sonraşeker fabrikası kursun. alkışlıyalım!... bu mu? bu memlekete şeker fabrikasındanevvel, makina yapan fabrika lazım, vatandaşlarım. ondan sonra, bir makinayapmağa başladık mı, iki sene içinde: şeker fabrikasını da kurarız, çimentofabrikasını da kurarız, yollarımızı da kurarız, her şeyimizi yapana. hem harice onparamız gitmez. ve o kurulan fabrikalarda benim vatandaşım, benim milletim,benim işçim ekmek bulur.bugün ne oluyor?
devamını gör...
sultan galiyev ile sevdiğim iki komünistten biri.
devamını gör...
fikirleri bana hep cazip gelen komünist/sosyalist ideolog. kuva-yi milliye mensubu olmasından da ayrı sempati besliyorum kendisine en kısa zamanda tarih tezi, osmanlı tarihi ("hüseyin himmet kırşehirli"), osmanlı tarihinin maddesi, bilimsel sosyalizmin doğuşu, dinin türk toplumuna etkileri, allah – peygamber – kitap eserlerini bulup okuyacağım.

siyasi duruşumu ve türkiyede sol akımlar hakkında düşüncelerimi hep yazdım, lakin 20 sene ciasal islam ile yönetileceğime, hikmet kıvılcımlı çizgisinde komünist bir rejimi tercih ederim.

(bkz: hkp)
devamını gör...
sol çevrelerde lakabı doktordur.taraftarları 80 öncesi kıvılcımcılar olarak tanımlanırdı.80 öncesi vatan partisinde örgütlüydüler.yaptıkları korsan gösteriler,yazılamalar pankart asma gibi eylemleri nedeni ile 12 eylülcüler tarafından yargılandılar.
devamını gör...
kemalist tayfa kıvılcımlı'yı hiç sevmez. kemalist tayfanın sevmediği bir diğer devrimci de ibrahim kaypakkaya'dır. bu ikisinin "kurucu iradeyle" sorunu vardır ve kemalizmi bir burjuva ideolojisi, mustafa kemal'i de faşist olarak görürler.
ancak kıvılcımlı'nın bu konudaki tavrı ikirciklidir. 27 mayıs darbesini yapan orduyu devrimci olarak alkışlar. ardından talat aydemir'i kucaklar. en son 12 mart'ın paşalarına selam çakar.
kıvılcımlı bazı konularda haklıdır. kemalizm onun 69 yıllık hayatının 23 yılında hapise atmıştır. son hapse girişini 27 mayıs ihtilali engellemiştir.
1971 darbesinden sonra bazı sosyalistler kıvılcımlı'nın fikirleri etrafında toplanarak türkiye sosyalist işçi partisi'ni kurmuşlardır. ancak 12 mart'tan sonra sol klasiklere ve yayınlara ulaşmanın kolaylaşması kıvılcımlı'nın tezlerinin materyalist değil idealist tarih anlayışında olduğunu göstermiş ve tsip içinde doktorcular (kıvılcımlı doktordur) ve sosyalistler diye iki grup oluşmuştur. sosyalistler partinin gidişini bilimsel sosyalizme çevirince doktorcular partiden ayrılmıştır. tsip daha sonra türkiye sol tarihinin en militan, bilimsel sosyalizmin ilkelerine en bağlı, tek ve gerçek komünist partisini tkp-b'yi doğurmuştur. kıvılcımlı'nın bu bağlamda sol harekete katkısı büyüktür.
devamını gör...
ismini ünlü gazete iskra'dan almıştır. iskra rusça kıvılcım (ya da ateş) anlamına geliyor.

iskra, tıpkı lenin gibi sürgüne gönderilme tehlikesinden uzak durmak için avrupa'ya * göç eden rus sosyalistlerinin kurduğu sosyalist demokratik işçi partisi * üyelerinin çıkardığı bir siyasi gazete.
devamını gör...
bugün ölümünün 53. seneidevriyesidir. yaşasa terörörö derlerdi muhtemelen iyi ki bugünleri görmemiş. saygiyla anıyoruz cogbüyük adam idi..
devamını gör...
ordu kavramına bakış ve yaklaşımı, ulusal demokratik devrim değerlendirmesi ve marksist terminolojinin kimi temel kavramlarını kendine özgü yeniden tanımlayarak analizler yapması eleştiri almıştır. alışılmış bir kuramcı jargonu ile konuşmaz yazmaz. ironik bir retoriği vardır.
ancak kavgaya adanmış bir ömür ve saygın bir direniş örneği.. ( izleyenleri onu kendi aralarında -açıkça söylemeseler de- 'yerli marks' olarak görür. ) saygıyla anıyoruz. o artık ışıklarla yoldaş.
devamını gör...
kendisinin çizgisindeki hkp'ye terörörö demiyoruz keke. zira hikmet kıvılcımlı ve doktorcular diğerleri aksine pkk yalayan solculardan değiller.
devamını gör...
kuvvacı komünist. şimdi ise dem anıyor bu adamı*. türk solu p.çleştirilmeye çalışılıyor*, bunu görmek/söylemek için solcu/komünist olmaya gerek yok. türkiye'de solculuk/komünizm illa ki olacaktır, birileri bunu savunacaktır. biji bijiler yapacağına kıvılcımlı gibiler yapsın o hâlde ki belli temel konularda anlaşabilelim.
devamını gör...
yaşam öyküsü kemalizmin lanet yüzünü ortaya döken ibretlik bir öyküdür. bunun eki de kemalizme teslim olmuş bir tkp rezilliğidir.


ölümünün 53. yılında dr. hikmet kıvılcımlı
11 ekim 1971'de belgrad'da sürgünde iken vefat eden dr. hikmet kıvılcımlı hayatının 22,5 yılını hapislerde geçirmişti. en uzun hapislik cezasını (15 yıl) nazım hikmet'in baş kahramanı olduğu, 1938'deki donanma davası'ndan almıştı. bugüne göre gayet "nazik" tutuklanma hikayesini 1971'de kaleme aldığı anılarında şöyle anlatmıştı:
-akşam üstü, yanılmıyorsam kıvılcım kütüphanesi’ni* kilitlerken bir sivil yaklaştı. “ufak bir soru” için müdüriyete dek çağırıyorlardı beni. “ufak soru”ları pek bilirim: “eve uğrasam?” “hemen döneceksiniz. evi ne telaşa vereceksiniz?” “doğru ya... paltomu falan alırdım.” “acele bekliyorlar. beş dakika. gece kalacak olmayınca...” (…)
müdüriyette hiçbir sivil niye çağrıldığımızı bilmiyor. ortalık kararmış. beni beklemişler. paldır küldür adliye’ye gönderildim. daktilom falan kolaydı. dönüşte alırdım! savcılık odasına girince okunanı yanlış duyduğumu sandım. donanma kor askeri mahkemesi beni gıyabımda tevkife karar vermiş. kaçacakmışım. gıyap kararı alınmış. “nasıl olur? tevkif için insana bir şey sorulur. karşılığı alınır. ben dağ başında kaçak değilim ki? evim var. işyerim belli. kanuni bir tevkif önünde değilim. itiraz ediyorum. “onu askeri mahkeye’ye söylersin.” “siz de adalet savcısısınız. bu kanunsuz muameleye müdahale etmelisiniz. işimde gücümdeyken nasıl kaçak olurum?” (…) “bari suçumuzu öğrensek.” “suçunuzu kendiniz bilirsiniz.” “bilseydim sorar mıydım?” ceza usulü kanunu’nun 103. maddesi (o zaman madde ezberimdeydi) (…) sivil polisler kollarıma girdiler.
tartaklanmaktansa çıktım. kapı önünde çok beklemedim. kemal tahir getirildi. hamdi şamilof getirildi. emine, fatma yalçı getirildi. der top olduk. (…) adliye’nın ıssız, karanlık geniş merdivenlerini indik. (şimdiki genel postane üstü o zaman adliye idi.) postane önünde silahlı bahriyeliler. askeri arabalar. bizi bir açık kamyonun üstüne attılar. bahçekapı’ya doğru yıldırım çabukluğuyla gidiyoruz. içimizden birisi: “oh!” etti, “dünya varmış be.” hep güldük. benden başkaları kapıaltı’nın havasız, pis cehenneminde geç vakte kadar boğulmuşlardı. kamyon hızlandıkça akşamın serin havası ciğerleri açıyordu. ancak gidiş nereye? (…) o sırada ikisi kadın otuza yakın idik.
erkin gemisinde ayrı ayrı kamaralarda bulunduğumuz için kimlerin bizimle beraber sorguya çekildiğini bilmiyorduk. söylediğim gibi nazım’ın da gemide bulunacağı aklımın köşesinden geçmiyordu. bir gün muhafaza altında apteshaneye giderken kapısı açık duran bir kamarada, nazım’ın paltosuyla şapkasını asılı gördüm. (temmuz başlangıcıydı. gemi erdek’te demirli bulunuyordu. hava bunaltıcı sıcaktı. buna rağmen nazım hapishaneden getirilirken paltosunu hem yatak hem yorgan yerine ihtiyaten beraber almıştı.) dönüşte yine kapıyı açık buldum. oralarda da benden başka kimse yoktu. böylece nazım’ın sorguya götürüldüğünü anladım. (...)"
donanma davası dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde seyir halindeki erkin harp gemisinde görülmüştü. sanıkların avukatlarıyla, aileleriyle ve hayatla ilişkilerini kesmek için marmara’da bir o yana, bir yana seyrediyordu, birgün adalar açıklarında iken ertesi gün erdek açıklarında görülüyordu, ancak yine de iletişimi kesmesi mümkün olmuyordu. iki metre boyundaki hikmet kıvılcımlı’yı erkin’inde iki kapılı bir dolaba koymuşlardı. 15 gün orada ikiye katlanmış olarak kalmıştı.
"delil arayacak kadar saaaaf değiliz!"
10 ağustos 1938’de başlayan “yüzer-gezer” yargılamalar ilk celsesinde suçlamalara konu olan kitapların “her türk vatandaşının okuması için neşredilmiş kitaplar” olduğuna dair adalet bakanlığı tezkeresi okunmuştu.
hikmet kıvılcımlı, tek (ve esrarkeş olduğu ortaya çıkan) sözde "aleyhine şahit" bile mahkemeye getirilmeyince, “delil” istemişti askeri isyana tahrik suçuna. savcı yarbay şerif budak, almanya'da spartaküs hareketini örnek vererek “bir kıvılcım bazen koca bir dretnotu berhava eder, bir ülkeyi yangına verir” gibi parlak edebiyat cümleleri "paraladıktan" sonra “saf”taki “a”yı kıvılcımlı’nın deyimiyle “dört elif miktarı” uzata uzata şöyle demişti: “doktor hikmet için delil arıyacak kadar saaaafdil değiliz!” savcının bu haykırışı şu sözle bitiyordu: “bunlar bugün bir şey yapmamışlarsa yarın yapacaklardır!”
karar 29 ağustos 1938'de açıklanmıştı. nazım hikmet askeri ceza kanunu’nun 94. maddesine göre “orduda komünist örgüt kurmak” suçundan 20 yıl ağır hapse mahkûm edildi. ilk cezası ile birleştirildikten ve yasal indirimler yapıldıktan sonra toplam cezası 28 yıl 4 ay ağır hapis olarak bağlandı. 16 kişiden üç kişiye (hamdi alev şamilof, hamdi alevdaş, nuri tahir tipi) 18 yıl, dört kişiye (hikmet kıvılcımlı, kemal tahir, mehmet ali kantan, kerim korcan 15 yıl ceza verildi. diğer sanıklara altı ay ile 12 yıl arasında cezalar biçildi. 10 sanık da beraat ettirildi.
cezalar 29 aralık 1938 tarihinde onandı. ama ilginç bir durum yaşandı. 1939 yılında kemal tahir nazım hikmet ve hikmet kıvılcımlı sağlık nedenleriyle altı aylığına serbest bırakıldılar. kıvılcımlı ülkeden kaçmaya çalışırken yakalandı hapse gönderildi. nazım ise üyesi olduğu tkp’ye bıraktı kararı.
hikmet kıvılcımlı olayı şöyle anlatmıştı:
bir yıl yatmadık. “aman paşa bir kanun yolu bul” çatlağından, 6 ay tebdil hava çıktık. ben kimseye başvurmadım. nâzım'ın sonradan anlattığı: o, bizim stalin adayına [tkp genel sekreteri reşat fuad baraner] uğramış. stalin adayı, “hayır” buyurmuş. kimsenin 15 yıl hükümden kaçmamasını, besbelli “parti” adına dikte etmiş. nâzım, tekrar yakalanıp içeriye atılmaları nedenini, r.f.'ın o direnişine uymak zoruna bağlıyordu."
tkp çıkmasına gerek duymayınca nazım hikmet de kendi iradesiyle hapse geri dönmüştü. muhtemelen bir şekilde affa uğrayacaklarına inanıyordu. halbuki, tam 12 yıl yedi ay boyunca, hapiste kalacaktı. doktor hikmet kıvılcımlı ise başta da söylediğim gibi daha önce ve daha sonra aldığı cezalarla tam 22,5 yılını hapiste geçirecekti.
her bir azası ayrı ayrı idam edilmeliydi!
belki de ucuz kurtulmuşlardı, çünkü avanın sanıklarından a.kadir’in 1938 harp okulu olayı ve nâzım hikmet adlı kitabına cevaben bir kitap yazan emekli albay fuat uluç (gazeteci hıncal uluç'un babasıydı) davalardan 29 sene sonra bile bu cezalardan tatmin olmamıştı. nazım'ı kastederek: “hainin böylesine 28 yıllık hapis cezası azdır. yağlı iplere bakıp kaşıdığı kıllı kalın ensesinden asmak da kâfi değildir. kanunlar müsaade etmeliydi, biz de biraz katı yürekli olmalıydık da her azâsını ayrı ayrı idam etmeliydik mendeburun,” demişti.
yeniden hapis tehdidi ve yurt dışına çıkış
doktor'un hapisten çıktıktan sonraki hayatı da hiç kolay değildi. 1970'te prostat kanserine yakalanan kıvılcımlı başlangıçta hem hastalığının tedavisiyle uğraştı hem de siyasi çalışmalarını sürdürdü ama 12 nisan 1971 günü evine gelen bir mit elemanı, yeniden tutuklanacağını haber verince, bu kez hapse girmemek için kaçmaya karar verdi.
haklıydı çünkü defalarca ağır işkencelere maruz kalmış ve 22,5 yılını son derece kötü koşullarda, hapiste geçirmişti. göztepe gülistan sokak'ta, eşine ait evi "bitsin bu zindan hayatı artık" diyerek terketti ve laleli'de bir otele yerleşti. 15 gün sonra da ankara'ya gitti.
tkp'nin engellemeleri
ankara'da beraber yurtdışına kaçacağı arkadaşlarından orhan aksungur'un babasının evinde kaldı. ardından satın aldıkları bir kayıkla önce kıbrıs’a oradan lübnan’a ve nihayet suriye’ye geçtiler. haziran sonlarında bulgaristan’a vardılar.
(tarihi) tkp'den atıldıkları gerekçesiyle bulgaristan’a kabul edilmediler bunun üzerine berlin’e geçtiler, ancak buraya da kabul edilmediler. yine tkp'nin engellemesi yüzünden elbette! kıvılcımlı ve beraberindekiler berlin’den paris’e, oradan da belgrad’a geçtiler. buradan arnavutluk’a geçmeyi denediler ama sınırdan çevrildikleri için yugoslavya’da kaldılar.
tito doktorları karıştırıyor
nizamettin üstündağ, kıvılcımlı’nın yugoslavya’ya girişini şöyle anlatır: “yazar vedat türkali’den sonradan öğrendiğime göre doktor'un hasta olarak yugoslavya’ya girdiğini o sırada bir yurtdışı seyahate gitmek üzere havaalanında olan devlet başkanı tito’ya bildirmişler. tito etrafındakilere talimat vermiş: 'bana nasıl bakmanız gerekiyorsa ona da öyle bakın, benim arkadaşım olur’!' demiş. meğer tito, komintern'de birlikte çalıştığı tkp'li doktor şefik hüsnü ile karıştırmış doktor hikmet kıvılcımlı'yı. bu yüzden böyle cömert davranmış." (nizamettin üstündağ, tito'nun eğitim için geldiği istanbul'da tanıdığını söylüyor şefik hüsnü'yü ama bu doğru değil bence.)
doktor, askeri tıp akademisi hastanesi’nde 16 eylül 1971’de ameliyat edildi. dönüşünde tito'ya, ‘verdiğiniz emir üzerine hastaya iyi baktık, ama bu ‘doktor’ sizin bahsettiğiniz ‘doktor’ değildi’ denilmiş, tito da, ‘olsun, sonuçta bir komüniste iyi bakmışsınız’ demişti.
zaten kıvılcımlı da hapishanedeyken vedat türkali’ye, “türkiye komünist tarihinde benim adım hep karıştırılır ve ben bu tarihte hiç yerli yerine oturtulamam. ya doktor olduğum için şefik hüsnü ile ya da hikmet olduğum için nâzım’la karıştırırlar” diyecekti.
brejnev'e mektup
tkp’den ayrıldığı gerekçesiyle sosyalist ülkelerden reddedilmesi bu sıkıntılı dönemde çok ağrına gitmiş olmalı ki, doktor nihayet tkp’nin sıkı sıkıya bağlı olduğu sscb komünist partisi'nin o zamanki genel sekreteri leonid brejnev’e şikayet etmeye karar verdi. 30 eylül 1971'de yazdığı mektupta, kendi mücadelesini, uğradığı haksızlıkları anlatarak, brejnev’den, tkp’nin ve sığınma talebini kabul etmeyen sosyalist devletlerin komünist partilerinin kendine iyi davranılması için uyarılmasını istedikten 10 gün sonra, 11 ekim 1971'de hayata veda etti.
dr. hikmet kıvılcımlı'nın izleyicisi olmadım. okuru olmadım. hatta kıymetini bilenlerden biri de olmadım. hep uzaktan izledim hikayesini. ama ona bu muameleyi reva görenin, 20 yaşında katıldığım tkp olması beni hep utandırdı. söylenecek çok şey var ama kıymeti yok artık!
not: bu yazı mustafa kemal dönemi'nin öteki tarihi-ııı, parti, devlet, lider bütünleşmesi (1934-1938) adlı kitabımın donanma davası başlıklı bölümünden alıntılarla yazıldı. dr. hikmet kıvılcımlı'nın 1970 sonrası yaşam hikayesini samsunlu okurum ayhan tırıç'ın bir yazısından özetledim.
*kıvılcım kütüphanesi: hikmet kıvılcımlı 1935’ten itibaren “marksizm bibliyoteği” adıyla kurduğu yayınevinden telif-tercüme kitaplar yayımlamakta, aynı zamanda yoldaşı ve hayat arkadaşı fatma nudiye yalçı ile birlikte cağaloğlu’nda iran konsolosluğu’nun duvarının dibinde seyyar “kıvılcım kütüphanesi”ni işletmekteydi. hem kendi yayınlarının hem de piyasanın öteki ilerici-devrimci yayınevlerinin kitaplarını bu dükkânda satarlarken kendileriyle ilişkiye geçen kimselere de konsinye olarak dışarıda kitap sattırmaktaydılar.

devamını gör...
#3204730 kıvılcımlı okumamışsın ki hayatında.
ödevin: google'a yedek güç ulus kıvılcımlı pdf yazıp ilk çıkanı indirip okuyorsun. dayanabilirsen hepsini oku belki kafan açılır, ama tahminimce sayfa 26-27 civarı bilekleri dikine kesersin.
hkp'yi de kıvılcımlı çizgisi sanıyor. yazık valla. şimdi gider vikipediden alıntı patlatır bir tane bak devamı diye.. tove estagfurullah.
devamını gör...
#3207158 o ödevi ilk kendin uygula da hikmet kıvılcımlı'yı güzel bir araştır

hikmet kıvılcımlı çalışmalarının bir kısmını kendisi sağ iken yayımlamadı. çünkü artık o görüşleri benimsemiyordu. genelde kürtçülerin doktorcuları kendi tarafına çekmek için övgülerle savundukları kitap 1933 yılında elazığ cezaevinde iken yazılmıştı. özellikle ağrı isyanından yatan kürt köylülerinden etkilenen kıvılcımlı, daha sonra bu görüşlerini değiştirdi. sadece kıvılcımlı değil, tkp de 1938’de kapsamlı bir özeleştiri vererek kemalist devrim, yani cumhuriyet devrimleri ve kazanımları konusunda görece düzgün bir siyasi hatta girdi. biraz gecikmeli de olsa türk sosyalist hareketi milli bir rotaya girmiş oldu. ölümünden yıllar sonra bu kitapları yayımlayarak bölücü akıma malzeme sağladılar. hikmet kıvılcımlı’nın son 30 yılı kemalist devrimi tamamlama mücadelesi olarak geçti. türkiye’nin alt emperyalist, kürdistan’ın onun sömürgesi olduğu tezlerini tamamen terk etti.

yetmez ise 1954'de kıvılcımlı tarafından kurulan vatan partisi ve tüzüğünü, milli birlik komitesine yazdığı mektubu oku derim de anlayacak kapasite tunne. kalkıp kuvvacı komünistten de apoist çıkarmaya çalışan solperenlere ne anlat dur. bir de bu adamı dem anıyor zuhahaha, yakında türkeş'i de anarlar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hikmet kıvılcımlı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim