orijinal ad: jo fortere jeg gar, jo mindre er jeg
yazar: kjersti skomsvold
basım yılı: 2009
hayatının merkezine koyduğu eşi vefat ettikten sonra, melankolik bir şekilde tüm hayatını ve tüm hayatı gözünden tekrar düşünen, inanılmaz özgüven yoksunu bir kadının hayat hikayesi.
yazar: kjersti skomsvold
basım yılı: 2009
hayatının merkezine koyduğu eşi vefat ettikten sonra, melankolik bir şekilde tüm hayatını ve tüm hayatı gözünden tekrar düşünen, inanılmaz özgüven yoksunu bir kadının hayat hikayesi.
tarjei vesaas kitap ödülü 2009
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "anarşik rehavet" tarafından 20.04.2021 20:42 tarihinde açılmıştır.
1.
kjersti skomsvold'un kitabı. yazarın ismini bile telaffuz edemezken neden aldım bu kitabı? çünkü arka kapağında zarif, yaşam, yaşlılık, ölüm kelimeleri bir arada geçiyordu ve merakıma yenildim. hakikaten de zarif bir kitap. akıp gidiyor. gündelik yaşamın şiiri gibi bir ana karakteri barındırıyor.
devamını gör...
2.
bir kjersti skomsvold kitabıdır.
yazarın daha önce 33 (kitap) isimli kitabını da okumuş ve çok beğenmiştim. bu kitap ile ilgili düşüncem ve duygum da aynı yönde. kitap basit bir dille yazılmış, uzun edebi cümleler yerine doğruda bir anlatım tercih etmiş yazar ve bunu o kadar dengeli bir şekilde yapmış ki kitap akıp gidiyor her cümle ile.
bu hikaye kitapta başka kimler olursa olsun sadece mathea'nın hikayesidir. yaşlı bir kadın olan mathea'nın zihninin içinde dolaşıyoruz ama öyle uzun ve afili cümlelerle değil. tıpkı yaşlı bir insanın kalabalıklar içinde kendine yer bulup zayıf ve küçük adımlarla yürüyüşü gibi kısa ve kesik kesik cümlelerle.
ölümle, yalnızlıkla, unutulmakla ve yaşlılıkla ilgili bir kitap bu. bana çok dokunan noktalardan biri mathea'nın insanların onun varlığının farkında olabileceklerini ama yokluğunu önemsemeyeceklerini düşündüğü cümleler idi.
kolay kolay içine girilebilecek bir kitap değil. bunu kabul ediyorum ama bir kez kitabın ruhunu yakalarsa okur, işte o zaman karşısında akıp giden nefis bir roman olduğunu fark edecektir. ben okurken kederli bir mutlulukla duydum kitabı.
yazarın daha önce 33 (kitap) isimli kitabını da okumuş ve çok beğenmiştim. bu kitap ile ilgili düşüncem ve duygum da aynı yönde. kitap basit bir dille yazılmış, uzun edebi cümleler yerine doğruda bir anlatım tercih etmiş yazar ve bunu o kadar dengeli bir şekilde yapmış ki kitap akıp gidiyor her cümle ile.
bu hikaye kitapta başka kimler olursa olsun sadece mathea'nın hikayesidir. yaşlı bir kadın olan mathea'nın zihninin içinde dolaşıyoruz ama öyle uzun ve afili cümlelerle değil. tıpkı yaşlı bir insanın kalabalıklar içinde kendine yer bulup zayıf ve küçük adımlarla yürüyüşü gibi kısa ve kesik kesik cümlelerle.
ölümle, yalnızlıkla, unutulmakla ve yaşlılıkla ilgili bir kitap bu. bana çok dokunan noktalardan biri mathea'nın insanların onun varlığının farkında olabileceklerini ama yokluğunu önemsemeyeceklerini düşündüğü cümleler idi.
kolay kolay içine girilebilecek bir kitap değil. bunu kabul ediyorum ama bir kez kitabın ruhunu yakalarsa okur, işte o zaman karşısında akıp giden nefis bir roman olduğunu fark edecektir. ben okurken kederli bir mutlulukla duydum kitabı.
devamını gör...
3.
"yeryüzünde yaşadığın her mutlu an kederle ödenmek zorundadır."
özgün adı jo fortere jeg gar, jo mindre er jeg
kocası epsilon öldükten sonra boşluğa düşen ve oldukça yaşlı olan mathea adlı bir kadının hayatını yeniden gözden geçirmesini ve onun iç dünyasını konu edinen kjersti skomsvold imzalı 132 sayfalık eser.
kitabımı deniz canefe çevirisi ile okudum.
kitaptan ziyade mathea karakterinin oldukça yaralı ve felsefik oluşu, vâroluşunu kanıtlamak isteyen, bakkala giderken varlığının fark edileceğini uman, reçel kavanozlarını zor açabilen, hayata bakış açısı oldukça keskin olduğunu görüyoruz.
en sevdiği insanı yitirdikten sonra yaşamak için pek de bir sebebi kalmıyor gibi hissediyor, kocasıyla olan eski güzel günleri ve onunla arasındaki diyalogları hatırlıyor, yitirdiklerini hatırlamak ise ona acı veriyor.
yaşlı olduğu için ölüme yakın olduğunu seziyor, yaşlılık, yalnızlık ve ölüm, kaybetmek gibi durumlar kitabın yapısını oluşturuyor.
mathea özgüvensizlikten ziyâde yaşlandığı için belki de sosyal ortamlara katılmaktan alabildiğine uzak duruyor, çocukları olmadığı için hayatındaki tek insan kocasıydı ve onun yokluğu, hayatının yansıması olan insanı yitirmek onu epey yaralıyor.
anılara tutunmaktan ve ölümü beklemekten başka çaresi yok.
son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi, yazarın üslubunu sevdim.
sevmeseydim kitap tek seferde bitmezdi.
kitaptan hoşuma giden sözleri paylaşıp burada bitiriyorum. ^^

benim öldüğümü birinin anlaması uzun zaman alabilir.
yakında öleceğim.
yine de var olduğumun kanıtı olarak bir ölüm ilanı olsa iyi olurdu belki.
bakkala giderken yolda birinin benim farkıma varabileceğini düşünüyorum.
insana kendisini en iyi hissettiren şey, başkalarını ezmek değil mi?
hayat yaşamaya değer mi bilmiyorum.
bunu ölmeden önce bilemem, büyük olasılıkla öldükten sonra da bilemem.
adımın mezar taşına yazıldığını bile gözümün önüne getiremiyorum.
matematiksel kanıt bize yalnızca bir şeyin gerçek olduğunu değil, ama niye gerçek olduğunu da anlatır" demişti epsilon.
kapının deliğinden bakarken şeker istemeye gelme bahanesiyle june adlı adama yakalandığı bölüm çok komikti.
özgün adı jo fortere jeg gar, jo mindre er jeg
kocası epsilon öldükten sonra boşluğa düşen ve oldukça yaşlı olan mathea adlı bir kadının hayatını yeniden gözden geçirmesini ve onun iç dünyasını konu edinen kjersti skomsvold imzalı 132 sayfalık eser.
kitabımı deniz canefe çevirisi ile okudum.
kitaptan ziyade mathea karakterinin oldukça yaralı ve felsefik oluşu, vâroluşunu kanıtlamak isteyen, bakkala giderken varlığının fark edileceğini uman, reçel kavanozlarını zor açabilen, hayata bakış açısı oldukça keskin olduğunu görüyoruz.
en sevdiği insanı yitirdikten sonra yaşamak için pek de bir sebebi kalmıyor gibi hissediyor, kocasıyla olan eski güzel günleri ve onunla arasındaki diyalogları hatırlıyor, yitirdiklerini hatırlamak ise ona acı veriyor.
yaşlı olduğu için ölüme yakın olduğunu seziyor, yaşlılık, yalnızlık ve ölüm, kaybetmek gibi durumlar kitabın yapısını oluşturuyor.
mathea özgüvensizlikten ziyâde yaşlandığı için belki de sosyal ortamlara katılmaktan alabildiğine uzak duruyor, çocukları olmadığı için hayatındaki tek insan kocasıydı ve onun yokluğu, hayatının yansıması olan insanı yitirmek onu epey yaralıyor.
anılara tutunmaktan ve ölümü beklemekten başka çaresi yok.
son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi, yazarın üslubunu sevdim.
sevmeseydim kitap tek seferde bitmezdi.
kitaptan hoşuma giden sözleri paylaşıp burada bitiriyorum. ^^

benim öldüğümü birinin anlaması uzun zaman alabilir.
yakında öleceğim.
yine de var olduğumun kanıtı olarak bir ölüm ilanı olsa iyi olurdu belki.
bakkala giderken yolda birinin benim farkıma varabileceğini düşünüyorum.
insana kendisini en iyi hissettiren şey, başkalarını ezmek değil mi?
hayat yaşamaya değer mi bilmiyorum.
bunu ölmeden önce bilemem, büyük olasılıkla öldükten sonra da bilemem.
adımın mezar taşına yazıldığını bile gözümün önüne getiremiyorum.
matematiksel kanıt bize yalnızca bir şeyin gerçek olduğunu değil, ama niye gerçek olduğunu da anlatır" demişti epsilon.
kapının deliğinden bakarken şeker istemeye gelme bahanesiyle june adlı adama yakalandığı bölüm çok komikti.
devamını gör...