orijinal adı: a fisherman of the ınland sea
yazar: ursula k. le guin
yayım yılı: 1994
sekiz öyküden oluşan eser, yazara aşina olanların bildiği üzere olabildiğince yazarın tarzını yansıtıyor. girişte, "bilimkurgu okumamak" üzerine de yazarın bir yazısı mevcut.
yazar: ursula k. le guin
yayım yılı: 1994
sekiz öyküden oluşan eser, yazara aşina olanların bildiği üzere olabildiğince yazarın tarzını yansıtıyor. girişte, "bilimkurgu okumamak" üzerine de yazarın bir yazısı mevcut.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "calakalem" tarafından 24.04.2023 10:37 tarihinde açılmıştır.
1.
metis kitap tarafından ilk basımı 2007'de, çiğdem erdal ipek çevirisiyle yapılmış ursula k. leguin'e ait öykü türündeki kitaptır.
kitap, yer yer fantastik yer yer bilimkurgu unsurlarını da içeren hikayelerle birlikte bu yöntemlerin kullanılmadığı doğal hayatın içinden kesitlerin anlatıldığı birbirinden bağımsız 9 farklı hikayeden oluşuyor.
kitabın giriş bölümüne ursula ablamızın eklediği "bilimkurgu okumamak üzerine" adlı bir de uzun makalesi var ki o makaledeki düşüncelerinin birçoğuna katılmamakla birlikte, ursula ablamızın kalemine kurgusal metinlerin çok daha yakıştığı kanaatindeyim.
bir bilimkurgu meraklısı olmamakla birlikte, bilimkurgu asla okumam diyen biri de değilim. sebebi de hem gerçeğe veya dünya gerçekliği kurgusallığına dayandırılmış metinlerin akışına kendimi çok daha kaptırabilmem hem de bu türden anlatıların beni çok daha heyecanlandırabiliyor olması. yani bilimkurguya dair bir tepkisellik içermeyen basit bir tercih meselesi.
oysa ursula ablamız - zannediyorum biraz da türe dair eleştirilere fazlaca şartlanmış olduğundan- bilimkurguyu sevmeyenlerin, bilimkurguyu karmaşık veya anlaşılmaz buldukları kabülüne göre düşüncelerini sıralamış. kendisinin bu türü sevmesini de hayalgücünün sınırsızlığından dilediğince yararlanabilmesi, yazar olarak kurgusal üretkenliğini dilediğince kağıda dökebilmesi gibi nedenlere dayandırıyor.
bunlar elbette çok değerli şeyler fakat ursula ablamızın kendisi de dahil olmak üzere, birçok bilimkurgu yazarının kendi kurgusal gerçeklikleri içerisinde yarattıkları unsurların birçoğunun birer metafor karşılığı da vardır. yani o çok farklı gibi görünen obje, olgu, olay, durum veya karakter, esasında gerçek dünyaya ait bir şeylere denk düşen bir gerçekliğin değiştirilmiş biçimidir.
öte yandan gerçekçi edebiyat, dünya'da 1 gün içerisinde ölen yüz binlerce insanı umursamayan yüz binlerce okuru, anna karenina'nın ölümüne ağlayan yüz binlerce insana dönüştürebiliyorsa, burada gerçekçi edebiyatın özdeşimcilik gibi güçlü bir yanını da görmek gerekir.
içdeniz balıkçısı'ndaki öykülerin dili de karakter diyalogları da oldukça doğal. bu doğallığın yanında ursula k. leguin, yer yer masalsı bir anlatımın dilini de kullanmayı tercih etmiş. yani kitap üslup özellikleri açısından da oldukça çeşitlilik içeriyor. çeviri de bu çeşitliliği yansıtabilecek kadar başarılı.
kendisinin de belirttiği gibi, bunlar bir mesajı veya derdi olan öyküler değil, edebi birer öykü sadece. benim kitaptaki en beğendiğim öykü ise "kuzey yüzüne tırmanış" hikayesi oldu.
kitap, yer yer fantastik yer yer bilimkurgu unsurlarını da içeren hikayelerle birlikte bu yöntemlerin kullanılmadığı doğal hayatın içinden kesitlerin anlatıldığı birbirinden bağımsız 9 farklı hikayeden oluşuyor.
kitabın giriş bölümüne ursula ablamızın eklediği "bilimkurgu okumamak üzerine" adlı bir de uzun makalesi var ki o makaledeki düşüncelerinin birçoğuna katılmamakla birlikte, ursula ablamızın kalemine kurgusal metinlerin çok daha yakıştığı kanaatindeyim.
bir bilimkurgu meraklısı olmamakla birlikte, bilimkurgu asla okumam diyen biri de değilim. sebebi de hem gerçeğe veya dünya gerçekliği kurgusallığına dayandırılmış metinlerin akışına kendimi çok daha kaptırabilmem hem de bu türden anlatıların beni çok daha heyecanlandırabiliyor olması. yani bilimkurguya dair bir tepkisellik içermeyen basit bir tercih meselesi.
oysa ursula ablamız - zannediyorum biraz da türe dair eleştirilere fazlaca şartlanmış olduğundan- bilimkurguyu sevmeyenlerin, bilimkurguyu karmaşık veya anlaşılmaz buldukları kabülüne göre düşüncelerini sıralamış. kendisinin bu türü sevmesini de hayalgücünün sınırsızlığından dilediğince yararlanabilmesi, yazar olarak kurgusal üretkenliğini dilediğince kağıda dökebilmesi gibi nedenlere dayandırıyor.
bunlar elbette çok değerli şeyler fakat ursula ablamızın kendisi de dahil olmak üzere, birçok bilimkurgu yazarının kendi kurgusal gerçeklikleri içerisinde yarattıkları unsurların birçoğunun birer metafor karşılığı da vardır. yani o çok farklı gibi görünen obje, olgu, olay, durum veya karakter, esasında gerçek dünyaya ait bir şeylere denk düşen bir gerçekliğin değiştirilmiş biçimidir.
öte yandan gerçekçi edebiyat, dünya'da 1 gün içerisinde ölen yüz binlerce insanı umursamayan yüz binlerce okuru, anna karenina'nın ölümüne ağlayan yüz binlerce insana dönüştürebiliyorsa, burada gerçekçi edebiyatın özdeşimcilik gibi güçlü bir yanını da görmek gerekir.
içdeniz balıkçısı'ndaki öykülerin dili de karakter diyalogları da oldukça doğal. bu doğallığın yanında ursula k. leguin, yer yer masalsı bir anlatımın dilini de kullanmayı tercih etmiş. yani kitap üslup özellikleri açısından da oldukça çeşitlilik içeriyor. çeviri de bu çeşitliliği yansıtabilecek kadar başarılı.
kendisinin de belirttiği gibi, bunlar bir mesajı veya derdi olan öyküler değil, edebi birer öykü sadece. benim kitaptaki en beğendiğim öykü ise "kuzey yüzüne tırmanış" hikayesi oldu.
devamını gör...