orijinal adı: ве́шние во́ды
yazar: ıvan sergeyeviç turgenyev
yayım yılı: 1872
ülkemizde ilk çevrilen rus yazar ıvan sergeyeviç turgenyev'in bir aşk üzerine yazdığı romanı. eleştirmenler turgenyev'in yarattığı karakterin kendisinin gençliği olduğu yönünde fikir belirtmiştir.
yazar: ıvan sergeyeviç turgenyev
yayım yılı: 1872
ülkemizde ilk çevrilen rus yazar ıvan sergeyeviç turgenyev'in bir aşk üzerine yazdığı romanı. eleştirmenler turgenyev'in yarattığı karakterin kendisinin gençliği olduğu yönünde fikir belirtmiştir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "karanliktakimum" tarafından 30.06.2022 20:54 tarihinde açılmıştır.
1.
ivan sergeyeviç turgenyev’in 1872 yılında yazdığı romanı. başka yayınevinde var mı çevirisi bilmiyorum ; ben iletişim yayınları’ndan okudum. özellikle ilk sayfalarda hikayenin geçtiği dönemin halini gösteren resimler olması harikaydı. çeviriyi de beğendim. turgenyev’in okuduğum ilk kitabı oldu bu kitap.
bu dönemlere ve hatta 1900’lü yılların başlarında geçen kitaplara ayrı bir hayranlığım var. sanki zaman makinesine binmişim de o dönemi ziyaret etmişim gibi geliyor. kitapla ilgili bilinmesi gereken hususlar, turgenyev’in gerçekten bir dönem yaşadığı olayları yansıtmasıdır. gerçekten de turgenyev, bir süre frankfurt’ta bulunmuş* ve orada bir şekerci dükkanının sahibiyle tanışmıştır. bu dükkan sahibinin 2 kızı vardır ve turgenyev gerçekten de onun kızına aşık olmuştur. kitapta şekerci dükkanının yerini pastacı alır. pastacının bir kızı vardır ve italyan kökenlidir. ama kitaptaki gibi bir aşk hikayesi yaşandı mı bilinmez. çünkü gemma’ya * aşkını ilan ettikten sonra araziyi satmak üzere wiesbaden’e gider. gerçek hayatında böyle bir dönem bilindiği kadarıyla yoktur.
diğer karakter ise marya; gerçek hayatta tanıştığı prenses trubetskaya’yı temsil ettiği söylenir. prenses ile ne yaşadığı bilinmez ama bir arkadaşına şu itirafta bulunmuştur:
o şeytan kadın, o sersem sanin’i olduğu gibi beni de baştan çıkardı’.
kitabın konusuna biraz değinmiş oldum böylece. ana karakter sanin, avrupa gezisi’nin son durağı olan frankfurt’tan o gece yola çıkmak için bilet alır. ama gelin görün ki bir pastacının kapısından girmesi, tüm planlarını alt üst eder. orada güzeller güzeli gemma ile tanışır ve bazı olaylar neticesinde aileyle yakınlaşır. o geceki araba saatini de böylece kaçırır. gemma nişanlıdır; ama ikisi de birbirlerine karşı itiraf edemedikleri hisler beslemeye başlamışlardır.
kitap ile ilgili bilgilendirme yazısında , sanin’in turgenyev’in 22’li yaşlarını yansıttığını söyler. sanin gibi turgenyev de duygusal iniş çıkışlara sahipmiş. ama dediğim gibi , bu hikaye turgenyev’in gerçek hayatında nasıl şekillendi bilinmez.
kitap fena değil; özellikle diline hayran kaldım. okurken sanin’e sövmeyi ihmal etmeyin ; ben bol bol sövdüm çünkü. okuyacak olanlara bu minik tavsiyemi de bırakayım.
kitaptan da şu iki alıntıyı ekleyeyim:
zayıf insanlar kendileriyle konuşurken güçlü sözler söylemeyi severler
zayıf insanlar hiçbir zaman kendileri bitirmez, hep bitmesini beklerler.
bu dönemlere ve hatta 1900’lü yılların başlarında geçen kitaplara ayrı bir hayranlığım var. sanki zaman makinesine binmişim de o dönemi ziyaret etmişim gibi geliyor. kitapla ilgili bilinmesi gereken hususlar, turgenyev’in gerçekten bir dönem yaşadığı olayları yansıtmasıdır. gerçekten de turgenyev, bir süre frankfurt’ta bulunmuş* ve orada bir şekerci dükkanının sahibiyle tanışmıştır. bu dükkan sahibinin 2 kızı vardır ve turgenyev gerçekten de onun kızına aşık olmuştur. kitapta şekerci dükkanının yerini pastacı alır. pastacının bir kızı vardır ve italyan kökenlidir. ama kitaptaki gibi bir aşk hikayesi yaşandı mı bilinmez. çünkü gemma’ya * aşkını ilan ettikten sonra araziyi satmak üzere wiesbaden’e gider. gerçek hayatında böyle bir dönem bilindiği kadarıyla yoktur.
diğer karakter ise marya; gerçek hayatta tanıştığı prenses trubetskaya’yı temsil ettiği söylenir. prenses ile ne yaşadığı bilinmez ama bir arkadaşına şu itirafta bulunmuştur:
o şeytan kadın, o sersem sanin’i olduğu gibi beni de baştan çıkardı’.
kitabın konusuna biraz değinmiş oldum böylece. ana karakter sanin, avrupa gezisi’nin son durağı olan frankfurt’tan o gece yola çıkmak için bilet alır. ama gelin görün ki bir pastacının kapısından girmesi, tüm planlarını alt üst eder. orada güzeller güzeli gemma ile tanışır ve bazı olaylar neticesinde aileyle yakınlaşır. o geceki araba saatini de böylece kaçırır. gemma nişanlıdır; ama ikisi de birbirlerine karşı itiraf edemedikleri hisler beslemeye başlamışlardır.
kitap ile ilgili bilgilendirme yazısında , sanin’in turgenyev’in 22’li yaşlarını yansıttığını söyler. sanin gibi turgenyev de duygusal iniş çıkışlara sahipmiş. ama dediğim gibi , bu hikaye turgenyev’in gerçek hayatında nasıl şekillendi bilinmez.
kitap fena değil; özellikle diline hayran kaldım. okurken sanin’e sövmeyi ihmal etmeyin ; ben bol bol sövdüm çünkü. okuyacak olanlara bu minik tavsiyemi de bırakayım.
kitaptan da şu iki alıntıyı ekleyeyim:
zayıf insanlar kendileriyle konuşurken güçlü sözler söylemeyi severler
zayıf insanlar hiçbir zaman kendileri bitirmez, hep bitmesini beklerler.
devamını gör...
2.
turgenyev'in sayfa sayısı olarak kısa bir romanı olsa da bence manevi özgül ağırlığı his senedi açısından çok uzun olan bir eseri hatta şaheseridir ayrıca sanki kitabı ben yazmışım roman başkarakteri sanin ben olmuşum da birebir olayları ben yaşamışım dediğim "magnum opus"tur. sanin okuduğum zamandan beri hiç aklımdan çıkmayan karşılaştığım bir sevide gönül ilişkisinde hep kendini hatırlatan bir karakterdir. kitabın konusuna değinmek gerekirse olay 1840 yazında frankfurt'ta geçiyor ve ana mekan italyan şekercisi giovanni roselli dükkanı. sanin yeni geldiği frankfurt'ta bir limonata içmek tabelası dikkatini çeken bu dükkana giriyor ve dükkan sahibinin kardeşi gemma ile masalsı bir gönül yolculuğuna başlıyor ama sanin kendisine altın tepside sunulan bu mücevheri -gemma italyanca mücevher demektir-inanılmaz saçma sapan hatalar yüzünden yitiriyor sonrasından aradan yıllar geçtikten sonra 1840 frankfurt yazını yad ediyor. kitabın başında girişte "neşeli yıllar mutlu günler bahar selleri gibi gelip geçti" yazıyor eski bir şarkıdan diye kitap "bahar selleri" olarak da yayımlanmıştır ve gerçekten de kitabın konusunu sanin ile gemma serüvenini bu şarkı çok güzel özetlemektedir. insanın buldum dediğini kaybetmesi bu kadar kolay mı bence hiç bir zaman bu kadar kolay olmamalı. sevgi emek istiyorsa o emek verilmeli gerçekten hakkında kuşku duymadığın bir sevgi varsa. sanin ne güzel bir tesadüf eseri ummadığı bir aşk çemberinde buluveriyor kendisini ama o çember ona çok geniş geliyor döndüremiyor çemberi sonrada sükut-u hayal anılara dalıyor seven insanın ahvali böyle olmamalı bu nedenle ne zaman bir ilişki görsem filmde dizide oyunda gerçek hayatta illaki aklıma sanin gelir acaba sanin gibi rastlantı ürünü mü tanış oldular ilişkiye başladılar ve sanin gibi sevda yükünü omuzlarında taşımaktan aciz mi olacak diye. bende böyle bir ilişkiyi yıllardır bekliyorum ama payım düşmedi bir "mücevher" daha bu yüzden sanin'e olan kızgınlığın öfkem sana ne güzel bir fırsat veriliyor değerlendir mutlu mesut yaşa. kitabı bitirdiğimde sanin sen tam bir salaksın demiştim hala da o kanıdayım sanin gibiler bu şansı fırsatı hak ediyorlar mı..
devamını gör...
3.
sanin'in gemma'ya duyduğu aşkın gelişimini ve ikilinin yaşadıklarını okuduğumuz kitap. ben en çok sonunda sanin'in tarlasını satmak için başka şehre gidişinde yaşadıklarını sevmiştim. onun gibi neden diye sorgulanması gereken bir karardı. salak sanin!
devamını gör...