handc35 yazar profili

handc35 kapak fotoğrafı
handc35 profil fotoğrafı
rozet
karma: 4488 tanım: 903 başlık: 121 takipçi: 52
Vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine arastadan ırmaklara çark ettiren dargınlık..

son tanımları


anın fotoğrafı

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kurşuni..
devamını gör...

eşref saat (kitap)

insanın hayatında bazı anlar uğursuzluk talihsizlik silsilesi olur hiç bir şey dilediği istediği biçimde gerçekleşmez hep tam tersi durumlar oluşur murphy yasaları da denilebilir bu anlara otobüs taksi beklersin geçmez ihtiyacın olmasa istemediğin kadar geçer hava kapalı yağmur yağabilir deyip şemsiye alırsın yağmaz tam tersi durumda yağar vb. bu örnekler herkes tarafından muhakkak yaşanıyor ve kör talih kara baht gibi birden söz öbekleri deyimler kullanılıyor bu durumlar için birde bu olguların tam tersine işlediği düzenekler vardır her şey tıkırında ilerler şans yüzüme güldü dersin işte şevket rado usta bu her şeyin tıkırında ilerlediği anı eskilerin kullandığı söz öbeği olan eşref saat yani hep olumlu istenç durumların oluştuğu zaman dilimini o çok akıcı okurken bulutların üstünde geziyormuş hissi uyandıran anlatım diliyle yaşama dair dersler kıssadan hisseler biçimdeki denemeleriyle çok güzel anlatmaktadır. okuyan herkesin yüzünde bir tebessüm gönül ferahlığı oluşturacağından eminim çünkü şevket rado usta bizi bilen içimizden gelen bir insan ve yazdıklarında bam telimizi bildiğinden şöyle yapalım böyle yapalım derken bize birebir herkese adeta ayna tutarak güzel kardeşim seni az çok biliyorum bende senin gibi bu toplumun ferdiyim bizim özelliklerimiz şunlardır aman şunu söyle yapmaya dikkat edelim özen gösterelim derken müthiş bir toplum mühendisliği de sunuyor.
devamını gör...

ilkbahar selleri

turgenyev'in sayfa sayısı olarak kısa bir romanı olsa da bence manevi özgül ağırlığı his senedi açısından çok uzun olan bir eseri hatta şaheseridir ayrıca sanki kitabı ben yazmışım roman başkarakteri sanin ben olmuşum da birebir olayları ben yaşamışım dediğim "magnum opus"tur. sanin okuduğum zamandan beri hiç aklımdan çıkmayan karşılaştığım bir sevide gönül ilişkisinde hep kendini hatırlatan bir karakterdir. kitabın konusuna değinmek gerekirse olay 1840 yazında frankfurt'ta geçiyor ve ana mekan italyan şekercisi giovanni roselli dükkanı. sanin yeni geldiği frankfurt'ta bir limonata içmek tabelası dikkatini çeken bu dükkana giriyor ve dükkan sahibinin kardeşi gemma ile masalsı bir gönül yolculuğuna başlıyor ama sanin kendisine altın tepside sunulan bu mücevheri -gemma italyanca mücevher demektir-inanılmaz saçma sapan hatalar yüzünden yitiriyor sonrasından aradan yıllar geçtikten sonra 1840 frankfurt yazını yad ediyor. kitabın başında girişte "neşeli yıllar mutlu günler bahar selleri gibi gelip geçti" yazıyor eski bir şarkıdan diye kitap "bahar selleri" olarak da yayımlanmıştır ve gerçekten de kitabın konusunu sanin ile gemma serüvenini bu şarkı çok güzel özetlemektedir. insanın buldum dediğini kaybetmesi bu kadar kolay mı bence hiç bir zaman bu kadar kolay olmamalı. sevgi emek istiyorsa o emek verilmeli gerçekten hakkında kuşku duymadığın bir sevgi varsa. sanin ne güzel bir tesadüf eseri ummadığı bir aşk çemberinde buluveriyor kendisini ama o çember ona çok geniş geliyor döndüremiyor çemberi sonrada sükut-u hayal anılara dalıyor seven insanın ahvali böyle olmamalı bu nedenle ne zaman bir ilişki görsem filmde dizide oyunda gerçek hayatta illaki aklıma sanin gelir acaba sanin gibi rastlantı ürünü mü tanış oldular ilişkiye başladılar ve sanin gibi sevda yükünü omuzlarında taşımaktan aciz mi olacak diye. bende böyle bir ilişkiyi yıllardır bekliyorum ama payım düşmedi bir "mücevher" daha bu yüzden sanin'e olan kızgınlığın öfkem sana ne güzel bir fırsat veriliyor değerlendir mutlu mesut yaşa. kitabı bitirdiğimde sanin sen tam bir salaksın demiştim hala da o kanıdayım sanin gibiler bu şansı fırsatı hak ediyorlar mı..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dostlar beni hatırlasın

arkadaşın birlikte şiirler yazdığın değerlerimizden ümit yaşar oğuzcan'ın senin bu diyardan göçünden 2 gün sonra yazdığı ayrıca seni usta olarak gören bir başka değerimiz fikret kızılok'un "bu kalp seni unutur mu" şarkısının sözlerine çok benzeyen şiirindeki gibi "dostlar seni unutur mu". sen hiç unulutur musun unutulacak insan mısın veysel baba. kim bilir neler gördün bizim görmediğimiz bu dünyada çünkü senin değil bizim gözlerimiz kapalı kainata asıl sendin gören duyan hisseden biz senin yanında senin gibilerin yanında yaşıyoruz saldım çayıra mevlam kayıra misali gündelik telaşlarla hayat gailesi ile. sivas şarkışla sivrialan kim bilir ne kadar sen varken orada gördüklerini sazına dökerken bize yansıtırken. sen bozulmamış saf insanlığın sesisin baba anadolu'nun yüreği temiz gönlü temiz kalbi temiz insanlarının sesisin öyle olmasaydı bu şiirler herkesin kendi bağrından çıkmış gibi yazılan bu şiirler yazılabilir miydi. şimdi niye böyle şiirler çünkü sen göçtükten senin gibi insanların sayısı çok azaldı ve ne senin gördüğün insanlık kaldı ne börtü böcek kuş doğa kaldı başka bir değerimiz yaşar kemal'in dediği gibi "demirin tuncuna insanın piçine kaldık". ne zaman öyle senin şiirlerindeki saf sevgiler dostluklar ilişkiler zamanı ne de insanlar o hislere duygulara sahip. yaşam başka zaman başka çağ başka olsada ne yazar bir diğer başka değer goethe'nin dediği gibi "akraba ruhlar uzaktan selamlaşırlar" biz seninle akrabayız hemde sadık yarimiz topraktan veysel babam sen bana şiirlerini okurken hep huzur hüzün veriyorsun sende benim selamımı dualarımı hep al ve ilet diğer aşıklara üstadlara görüşürüz inşaallah maverada insanlık ışığı anadolu aşığı veysel baba.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

feribot korkuluklarının ardından
korkusuzca körfez
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

suç ve ceza

doğacak çocuğa ad belirleme insan yaşamında büyük önem teşkil eder. ülkemizde dede nine adı koyma gibi bir gelenek de vardı inandığı dünya görüşüne sağcı solcu inançlı vb gibi kategorize edersek o görüşün temsil ettiği önemli adları koyma geleneği de vardır bir de orta asya'da islam öncesi türk geleneklerinden biri de çocuğun biraz büyüyüp yeteneğine göre ad verme geleneği oturan boğa hızlı at gibi.bazı yazarlar da kitap adını ya da karakter adını belirlerken eserin konusu içeriği hakkında ipucu verirler.adı suç ve ceza olan bir kitabın baş karakterinin isminin raskolnikov olması da boşuna değildir genelde tüm rus romanlarında bulunan erkek ivan adını da verebilirdi dostoyevski karaktere ama raskolnikov ismini verdi demek ki bu adda bir şey var.raskol tarikatı 1600lerde rus ortodoks kilisesine karşı gelişen bir tarikat.resmi ideoloji ile anlaşamıyor kavgalı.raskol adı raskolot adından türetilmiş aykırı karşı gelen bölen parçalayan anlamlarında bir sözcük yani rahatı düzeni yerinde olanı rahatsız eden yıkmak bölmek isteyen devrimci bir eylemde bulunmak isteyen bir söz.şimdi elindeki balta ile tefeci ev sahibini öldüren ya da müesses nizamı yani oturmuş kurulu düzeni bozan bir kişinin adı boşuna raskolnikov olmuyor.burda bile 150 yıldır neden suç ve ceza bir klasik eser sorusunun yanıtını sadece karakter adının çözümlemesinden çıkarabiliriz.dostoyevski kitabın adı ve karakter adı ile zaten temayı belirliyor.ortada bir suç var ve hiç bir suç cezasız kalmaz istisnalar dışında üstelik de suçu işleyen kişi hukuk öğrencisi şimdi neresinde tutarsan tut olayı müthiş bir kurgu var.hukuk öğrencisi cinayet işliyor ama kime karşı hak hukuk bilmeyen bir tefeci kişiye karşı.150 yıldır hakkında binlerce yorum yapılan tez yazılan eser çıkartılan bir eser boşuna olunmuyor ve bu kadar karakter ve eser adı çözümlemesinden sonra raskolnikov ya da ona türkçe aykırıgelen düzendışı diyelim bence haklıydı.ölüm öldürmek hiç bir biçimde savunulmaması gereken bir eylem bende hukuk okumuş biriyim raskolnikov gibi ama-bu tip durumlarda işin içine illaki ama girer-hangi durumlarda ölüm öldürmek savunulur.romandaki tefeciler gibi iyilik nedir bilmeyen kötülükten başka bir şey düşünmeyenler için ölüm öldürmek haktır ki öldürmek eylemi inanca da bağlı olduğu için herkesin de harcı değildir drama köprüsü türküsündeki "adam öldürmeyi bre hasan oyun mu sandın" sözündeki gibi oyun da değildir lakin bu dünya geçmişte de günümüzde de böyle haksız adaletsiz saçma bir haldeyse bunun nedeni bence kötülüğün öldürülmemesidir.
devamını gör...

sakatlık bende

bugün öğleden sonra içine dahil olduğum muhabbetlerden ve okuduğum araştırdığım bir kaç haberden dolayı sinir katsayım inanılmaz bir biçimde tavan yaptı belki 38° sıcağın etkisi de olabilir sinirle beraber de baş ağrısı yanında ödül olarak geldi. sinirli bir yapım yoktur hassas olduğum konular dışında ama bugün tanık olduklarım nedim'in "tahammül mülkünü yıktın hülagü han mısın kafir" dizesindeki gibi tahammül mülkümü yıktı. bir tek ben miyim böyle bu dünyada diye düşünmeye başladım olaylar olgular karşısında tavır koyan duruş sergileyen neden bu dünya böyle bu hilkatin hakikatı bu mu diye düşündükçe başım daha da çok ağrımaya başladı düşün düşün boktur işin misali aslında bu söz bile güzel ülkemizin insanlarının düşünceye sorgulamaya dair ne gibi bir bakış açısında olduğunu gösteriyor ve tüm bunları zihnimden geçirirken dedim galiba tuhaflık bende anormallik bende sıradışılık bende çünkü yaşananlar yaşantılar normalliğe sıradanlığa sığmıyor yakışık almıyor ama kimsede aldırmıyor bir şey demiyor bana dokunmayan yılan bin yaşasını oynuyor evet dedim ya bende başkalık var diye ve birden aklıma sözleri sezen aksu'ya bestesi ercan saatçi'ye ait sakatlık bende şarkısı geliverdi nakarat kısmında ki "sıkıldım be düşün düşün bitmiyor bu hesaplaşmalar" sözünden ve adından dolayı galiba. tüm gün şarkıyı dinledim ve hala da dinliyorum düşünüp sorgulamaya devam ediyorum galiba sakatlık bende deyip bitmeyen hesaplaşmalar ile. sözleri de şöyle
buradan
ne sen memnun kaldın benden
ne de ben
maum idare ettik durumu mecruben
ne sen memnun kaldın benden
ne de ben
malum idare ettik durumu mecruben

laf kuru sıkı laf
kitabı yok ki bu meredin
hadi aşkı öğrendik de
gerisini nasıl halledelim
sen olacağına bak
hele bir yeterince acı çekelim
ah inan zorum senle değil
kendimle şekerim

sakatlık bende

sıkıldım be düşün düşün
bitmiyor bu hesaplaşmalar
beni ya meyhaneler paklar
ya da yeni aşklar

aman düşün düşün
bitmiyor bu hesaplaşmalar
beni ya meyhaneler paklar
ya da yasak aşklar
devamını gör...

anın fotoğrafı

sabah huzuru
dikili
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sahnenin dışındakiler

insanın doğasında vardır hep görünür olmak istemek kendinden söz edilsin istemek. dünya bir sahneyse o sahnede etkin rol almak ister. ahmet hamdi tanpınar üstad bu kez istanbul ve cemal karakterini sahne dışına koyarak asıl sahnenin oyunun döndüğü alanın dışarıdan nasıl göründüğünü anlatıyor bizlere. tarih mondros sonrası milli mücadele zamanı. istanbul işgal altında sömürge askerleri istediği gibi at koşturabiliyor diğer tarafta da padişah şakşakçıları rahatım bozulmasın diye milli mücadele aleyhtarı oluşumlar içindeler. istanbul halkı sinmiş bezmiş durumda bu gidişat nereye gidiyor tünelin ucunda ışık var mı onu merak ediyor. cemal çocukluğunu istanbul'da rahat geçirmiş bir kişi tarihi yarımadada anıları dolu daha sonra babasının tayini nedeni ile anadolu'ya gidiyorlar çok sevdiği arkadaşı sabiha'yı istanbul'da bırakıp. 6 yıl aradan sonra vapurla istanbul'a geldiğinde gördüğü istanbul'un o eski çocukluğundaki istanbul olduğunu anlıyor ne yazık ki sabiha'nın da. yüzyılların başrolü istanbul artık başrol değil anadoluya vermiş kendisi de sabiha'nın yanında başrol değil geçen yıllar rolünü kaptırtmış. işte üstad tanpınar olaylara üçüncü göz olarak baktırıyor kitabında ve alıştığımız üslubunda hürriyet meselesini devletin ülkenin geleceğini insanların ikiyüzlülüğünü yalnızlık deneyim hayat aşk kavramlarını bol karakterli sahne dışı ama güzelliği saflığı bozulmamış istanbul'un o atmosferinde sunuyor.
devamını gör...

sevdiğim gül yüzlüm

kafamı kaldırıp göğe baktığımda yeni doğmuş ay hilal parıl parıl parlıyor yeni doğan ay hilal umudu anımsatır bana an geçer zaman geçer ama yeni başlangıçlara gebedir her an her zaman diye ve nazlı öksüz'ün harika sesinden geçen yıl çıkardığı söz müziği öner pehlivan'a ait türkü biçemindeki bu eser düştü dilime.ne umutlar ne yaşanmışlıklar geçti zihnimden birden ve daha kim bilir vade doluncaya kadar yaşayacaklarım.2006 yılında 4 yıl sonrasına diye bir mektup yazmıştım orada yazdıkların geldi aklıma o anki hislerim dileklerim beklentilerim ve aradan geçen 16 yıla baktım köprünün altından ne sular akmış neler yaşamışım ve şimdi de 4 yıl ya da 10 yıl sonrasına bir mektup yazsam dileklerim hayattan beklentilerim yine aynı minvalde olurdu herhalde insan karakteri duyguları özünde aynı kaldığı değişmedi için ve beni bu düşüncelere sevk eden eserin sözlerini de yazayım boşuna bu düşünceler düşmedi diye.
buradan
her geceyi hayalinle tükettim
ayrılığı yüreğime yük ettin
bunca yıldır yollarını beklettin
isteseydin bir gün gelemez miydin
gül yüzlüm sevdiğim

seher vakti gözüm bakar yollara
kavuşup da sarılsaydım bellere
gönül koydum sensiz geçen yıllara
hatırına bir gün gelemez miydin
gül yüzlüm sevdiğim

yüce dağ başında karlar var imiş
seven kalbin bir yarısı yar imiş
çektiklerim her gün ahuzar imiş
gözyaşımı bir gün silemez miydin
gül yüzlüm sevdiğim
devamını gör...

200 yıldır neden bocalıyoruz

coğrafi anlamda güzeldir köprü olmak birbirine bağlar engelleri kavuşturur iki yakayı birbirine ilikler düğme gibi birleştirir.peki siyasi kültürel anlamda iyi midir köprü olma hali? medeniyetler köprüsü ya da asya ile avrupa arasında köprü tabirleri hep bir arada kalmışlığı kendi olamamayı ifade ediyor bence bak ben köprüyüm senden de izler var senden de diyor iki tarafa köprü olan yer bölge ülke ama kendi olabiliyor mu? biz bu topraklarda egemen olduğumuzdan beri jeopolitik konum özel konum balkanlar ortadoğu diye diye arada sıkıştık kaldık terazi kefelerinde hep bir inme çıkma var doğulu mu olalım batılı mı olalım diye.niyazi berkes hoca o bilinen süreçlerden sonra coğrafi keşifler rönesans sanayi devrimi ile batı'nın yükselişi dünya hakimiyeti karşısında lale devri'nden başlayarak neden batı karşısında bocaladığımızı o tanzimat ıslahat fermanlarının nasıl yanlışlıklarla dolu olduğunu padişahların ülke elden gidiyorken nasıl hatalar yaptıklarını tarihten belgelerle acı bir biçimde anlatıyor ve bugün de neden bu durumlardayız neden bu topraklarda hiç bir değişme ilerleme olmuyor bocalama çığ gibi katlanarak devam ediyoru mehmet akif ersoy'un dizeleriyle "tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi" açıklamak çok yerindedir bizim ülkemiz toplumumuz için.bu kitabı okuduğumda o kadar etkilenmiştim ki özellikle adından bende kendi hayatıma dair şu kadar yıldır neden bocalıyorum diye şiir karalamıştım o kadar özeldir bu başyapıt benim için.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

türkiye ispanya maçı u18 basketbol
karşıyaka mustafa kemal atatürk spor salonu
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

foça ingiliz koyu
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hamlet

kabil'in kardeşi habil'i kıskançlığından hasetliğinden öldürmesi hz.ibrahim'in oğlu ismail'i kurban etmek istemesi gibi insan ilişkilerinin en büyük mihenk taşı olan ailelerde aile içi tartışmalar kavgalar ilk insanlardan beri eksik olmaz ve bu sözlü edebiyatta da yazılı edebiyatta da çokça dile getirilirmiştir baba katli ana katli kardeş katli evlat katli. hamlet'de olan durum da budur. danimarka kralı olan baba hamlet kardeşi-claudius- tarafından haince iktidar hırsı yüzünden öldürülür tıpkı osmanlı'da hanedanın bekaası için kardeş katlinin caiz olması gibi ve claudius kardeşinin eşi-gertrude- ile evlenir. hamlet bu durumdan babasının ani ölümünden işkillenir ve babasının hayaletini görüp gerçekleri öğrenince trajedi başlar. insanın yaradılış niteliklerinden biridir belki bu tip olayların hiç bitmemesi sürekli yaşanması tekrarlanması. adem ile havva'nın allah'ın emrine uymayıp şeytan tarafından kışkırtılması ile yasak meyveyi yiyip dünyaya sürülmesi insanın tabiatıyla ilgili bir sonuç çıkarıyor önümüze. yahudilikteki on emir hıristiyanlıktaki yedi ölümcül günah tam da bu bilinen insan tabiatının örnekleri olarak yer almakta yani beşer şaşar. claudius'ta şaştı hristiyan olarak yedi günahtan biri olan hırs kıskançlık onda galebe çaldı kabil'e özendi kardeşini öldürdü ve insanlar geldiğinden beri dünyanın görmeye alıştığı kanıksadığı bir aile trajedisi oluştu hamlet'in aşkıyla intikamıyla.okurken shakespeare'in dilinin nasıl bir dil olduğu neden sürekli tiyatroların hamlet ve diğer shakespeare oyunları oynandığı da yanıt bulur.
devamını gör...

28 temmuz 2022 ilhan irem'in hayatını kaybetmesi

ah be ilhan abi allah rahmet eylesin.
yalan yanlış aynalarla
baştan kara çıkmazlarla
sürgün gibi masallarda
diyerek gidersin inşallah cennete
bu dünya denen sürgün masalından.
devamını gör...

damga

reşat nuri güntekin'in kısa bir romanı. abdülhamit'in padişahlığı istibdat zamanı doğan genellikle kız adı olarak konulan ve kitapta bu durumdan bir diyalogda bahsedilen erkek ana karakter iffet'in hayatını okuyoruz kitapta. arka fonda ise istibdat döneminin koşulları hürriyet yanlıları jöntürkler padişahçılar ve istanbul'un o zamanlar ki saf temiz güzelliği ile yangınlarla depremlerle bitap düşmüş halleri. iffet adı gibi iffetine düşkün namuslu onurlu bir gençtir ailesine sadıktır annesi o bebekken ölmüş padişaha yakın babası iffet ve kardeşleri ile pek ilgilenmemiş bir biçimde bacı kalfalarla büyümüştür. iffet okumaya çok meraklıdır sürekli okumak ister abileri gibi okula gitmek için yalvarır yakarır ve sonunda küçük yaşta okula gider her ne kadar padişah yanlışı babası halis paşa okula karşı olsa da mahmut efendi diye aile yakınları hocadan hem özel ders alır hem de okula gider iffet günleri böyle geçer ki bir gün bir arkadaşından ilerde çok yakın olacakları celal'den hürriyet fikirlerini öğrenir ve iffet hürriyet yanlışı olur. müstebit rejime isyan bayrağı açar. evde babasından gizli gizli hürriyet ile ilgili kitaplar okur ve bir gün abdülhamit düşer hürriyet gelir. halis paşa yeni gelen ittihatçılar tarafından midilli'ye sürgüne gönderilir. iffet yine kendine yakışanı yapar babasını yalnız bırakmaz 2 buçuk yıl babası orada ölünceye kadar kalır. sonra yeniden istanbul'a gelir darülfünuna hukuk okumaya yazılır bir yandan da bebek'te bir ailenin çocuklarına özel ders vermeye başlar ve burada kitaba adını veren damgayı iffet'in kendi tabiriyle kızgın damgayı yer kendi kişiliğine hiç uygun olmayacak biçimde ama aşk denilen o kavramın büyüsünün etkisiyle. iffet bu hareketinden hiç pişman olmaz ilk başlarda çünkü yaptığı eylemi karamürsel'de yazdıklarına gittikleri halasının anlattığı bir masaldan etkilenerek yapmıştır ama sonrasında iffet bu damga ile mimlenen adı çıkan insanların nasıl hayatlar yaşadığını ne zorluklar çektiğini deneyimleyerej öğrenir ve en sonunda da iffet o damganın hayatını boş bir kuruntuya olmayacak bir hayale kurban ettiğini anlar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

şu üç günlük dünyada yapılabilecek
en güzel etkinliklerden biri
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yıldızlı ve yağmurlu geceler

bir maeve binchy romanı.kitapta dünyanın dört bir yanından ege'de küçük bir yunan adasına gelen insanların-ingiliz david irlandalı sevgili çift fiona ve shane alman elsa amerikan thomas-adada karşılaştıkları acı verici bir kaza sonrası oluşturdukları yakın ilişki çerçevesinden birbirlerinden pek de ayrı olmayan hayat hikayeleri adadaki insanlarda dahil edilerek anlatılıyor.mutsuz ilişkiler baba oğul arasındaki anlaşmazlıklar ihanetler yalanlar ve bunlar ile adanın ada insanlarının basit yaşamı riyakarsız yaşantısı temiz saf doğallığı samimi duygularla yüzleşmeye kişileri itiyor.ben kitabı okurken küçük bir köyde büyümüş egeli olarak adadaki kolektif iyilik bilincini yabancı bulmadım sanki olay adlar yabancı olmasa bizim köyde geçiyor gibiydi ne de olsa aynı coğrafya aynı iklim.birde kitabı okurken gözümde hep yeşilçam'ın ertem eğilmez'in bol karakterli aile temalı filmleri canlandı gülen gözler aile şerefi gibi ki kitap bana bu duyguları geçirdiği için kaşla göz arasında bitti.kolay okunacak yormayan üzerinde düşünme gerektirmeyen kitap isteyenler için birebir ve güzel bir kitap.kitapta adanın adı için aya anna adası dense de kalatriada antik kentinden ve adanın kitapta girit'in yakınında olduğu belirtildiğinden araştırdığım kadarıyla ada naxos türkçesi ile nakşa adası olmalı.
devamını gör...

kutsal anadolu toprakları

asıl adı john patrick douglas balfour olan gezgin yazar lord kinross'un kitabı.kitap demokrat parti'nin iktidara gelmesiyle savaş koşulları ve casusluk faaliyetleri nedeniyle ankara dışında yabancılara açık olmayan anadolu topraklarının gezi yasağının kalkmasıyla istanbul'da bir gemiye binip tranzon'da inen ve daha sonra sırayla trabzon rize kars ağrı ığdır erzurum van bitlis diyarbakır mardin şanlıurfa gaziantep kayseri yozgat konya illerini gezip ankara treninde son bulan yolculuğunu anlatır.lord kinross gezdiği yerler itibariyle laz rum hemşin ermeni kürt arap izlerine atıfta bulunmuş ve gezdiği bölgelerin okuduğu eserler kaynaklar yardımıyla geçmişte nasıl olduğunu ve gezdiği 50li yıllarda nasıl olduğunu mimari doğa kent estetiği düzleminde karşılaştırmalar yapmış.yeni kurulmuş cumhuriyetin insanların hayatında ne gibi artı ya da eksiler getirdiğini her gittiği yerde gözlemlemiş.biz türkleri zaman zaman yerse de yeri geldiğinde övmemezlik yapmamış.bu topraklara yabancı bir insanın gözünden nesnel biçimde 50li yıllarda ülkemizin karadeniz doğu güneydoğu ve iç anadolu bölgelerinin ne halde olduğunu anlatması kitabı bence bir kaynak eser yapıyor.kitabın adı da bulunduğumuz yaşadığımız toprakların ne kadar değerli olduğunun ispatı niteliğinde.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anın fotoğrafı

seyirtepeden körfez
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim