2010 kanada yapımı film, annelerinin ölümünün ardından teslim edilmek üzere 2 mektup alan ikizlerin hikayesini anlatıyor. ikizlerden jeane babalarına verilecek, simon ise abilerine verilecek mektubu almıştır. annelerinin vasiyeti mezar taşına isminin sadece bu iki mektubunda teslimi sonrasında yazılabileceğidir, ikizler anneleri için kendilerini nereye götüreceğinden habersiz bu yolculuğa çıkarlar.
yönetmen: denis villeneuve
oyuncular: lubna azabal, mélissa désormeaux-poulin, maxim gaudette, rémy girard
oyuncular: lubna azabal, mélissa désormeaux-poulin, maxim gaudette, rémy girard
2011 genie en iyi film ödülü
2011 genie en iyi senaryo ödülü
2011 genie en başarılı ses ödülü
2011 genie en iyi kadın başrol oyuncusu ödülü
2011 genie en başarılı yönetmen ödülü
2011 genie en başarılı kurgu ödülü
2011 genie en iyi ses kurgusu ödülü
2011 genie en başarılı görüntü yönetimi ödülü
2011 genie en iyi senaryo ödülü
2011 genie en başarılı ses ödülü
2011 genie en iyi kadın başrol oyuncusu ödülü
2011 genie en başarılı yönetmen ödülü
2011 genie en başarılı kurgu ödülü
2011 genie en iyi ses kurgusu ödülü
2011 genie en başarılı görüntü yönetimi ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "1881" tarafından 06.12.2020 10:09 tarihinde açılmıştır.
1.
(bkz: denis villeneuve) tarafından yönetilen, türkçeye (bkz: içimdeki yangın) olarak çevrilmiş, 2010 yılı, kanada ve fransa ortak yapımı filmdir. ikiz çocuklarına, babalarını ve abilerini bulmalarını onlara birer mektup ulaştırmalarını vasiyet eden bir lübnanlı annenin öyküsü. izledikten sonra içinize taş oturur, acıyla karışık bir sızı kaplar göğsünüzü.
devamını gör...
2.
savaşın insanların hayatlarından neler çaldığını ve başlarına ne işler açtığını anlatan kan donduran bir film. bittiğinde uzun süre kendinize gelemeyecek, muhtemelen boş boş etrafa bakacaksınız.
tavsiye olarak moralinizin düşük olduğu zamanda kesinlikle izlemeyin etkisini üzerinizden atmanız bir hayli uzun sürebilir.
tavsiye olarak moralinizin düşük olduğu zamanda kesinlikle izlemeyin etkisini üzerinizden atmanız bir hayli uzun sürebilir.
devamını gör...
3.
halihazırda bitirdiğim film. son derece rahatsız edici buldum. günümüz dünyasında tabuluğu bu kadar kabul görmüş bir konuyu bu derece hayati bir önemde kullanmak bana zihin tembelliğini çağrıştırıyor. buna oryantalist bir bakışla ortadoğunun klişe sorunlarını eklemek de artık yaratıcılıktan uzak. izlenir mi izlenir yine ama göründüğü kadar derin bulamadım bu filmi.
devamını gör...
4.
lübnan iç savaşını anlatır ve filmin sonunda kahrolursun. nadine labaki'nin "peki şimdi nereye" filmi de lübnan iç savaşını anlatır bu filmden sonra öylece yatağa girip yatmak istemiyorsanız üstüne bu filmi nispeten daha umut verici birşey olarak izleyebilirsiniz.
devamını gör...
5.
finaliyle insana oha ne izledim az önce ben dedirten ve tek bir sahnesinin bile atlanmadan izlenmesi gereken bir film.
birkaç kez izledim. beni en çok etkileyen filmler listesinde ilk sırada. gerçek bir hayat hikayesi mi değil mi bilmiyorum ama bir iç savaş sırasında böyle bir acı yaşanmış olması muhtemel midir? bence muhtemeldir.
film, lübnan iç savaşını konu alsa da esas olarak bu savaş sırasında bir kadının yaşadığı korkunç ve sarsıcı olayları anlatıyor. ama konusunun çarpıcılığı dışında, devamında kafamda yaratmış olduğu sorular nedeniyle de çok etkiledi beni. bir anne, neden evlatlarına böyle bir gerçeği öğrenmelerini vasiyet eder? peki doğru olan bu mudur? ben olsam ne yapardım? çocuklarına böyle bir vasiyet bırakan annenin aslında çocuklarına karşı hissettiği duygu nedir? nefret mi? annem bana böyle bir bilgiyi öğrenmeyi vasiyet etseydi eğer öğrendiğimde ben ne hissederdim ona karşı?
yani filmdeki ana karakterlerle empati dahi yapamadığım ve kafamda oluşan bu soruların doğru cevaplarına defalarca izlememe rağmen bir türlü karar veremediğim çok acı bir hayatın hikayesi incendies. naval'ın kendisinin yaşadığı ve ölene kadar çocuklarına hissettirmediği ama ölümünden sonra çocuklarını da dahil ettiği acı bir hayat.
birkaç kez izledim. beni en çok etkileyen filmler listesinde ilk sırada. gerçek bir hayat hikayesi mi değil mi bilmiyorum ama bir iç savaş sırasında böyle bir acı yaşanmış olması muhtemel midir? bence muhtemeldir.
film, lübnan iç savaşını konu alsa da esas olarak bu savaş sırasında bir kadının yaşadığı korkunç ve sarsıcı olayları anlatıyor. ama konusunun çarpıcılığı dışında, devamında kafamda yaratmış olduğu sorular nedeniyle de çok etkiledi beni. bir anne, neden evlatlarına böyle bir gerçeği öğrenmelerini vasiyet eder? peki doğru olan bu mudur? ben olsam ne yapardım? çocuklarına böyle bir vasiyet bırakan annenin aslında çocuklarına karşı hissettiği duygu nedir? nefret mi? annem bana böyle bir bilgiyi öğrenmeyi vasiyet etseydi eğer öğrendiğimde ben ne hissederdim ona karşı?
yani filmdeki ana karakterlerle empati dahi yapamadığım ve kafamda oluşan bu soruların doğru cevaplarına defalarca izlememe rağmen bir türlü karar veremediğim çok acı bir hayatın hikayesi incendies. naval'ın kendisinin yaşadığı ve ölene kadar çocuklarına hissettirmediği ama ölümünden sonra çocuklarını da dahil ettiği acı bir hayat.
devamını gör...
6.
2011 yılıydı. çok aşıktım. seninle bir film izlemeye gidelim demişti, olur demiştim.
festival filmleri kapsamında, oscar ödülüne aday gösterilmiş ama kazanamamış bu filmi izlemeye gittik.
film bittiğinde ağlamış ve tüm salon boşalmasına rağmen 10 dakika salondan çıkamamıştım. ayaklarım tutmuyor, yüreğim paramparça olmuştu.
ilk ve son sinemaya gidişimiz olmuştu.
film müthiş. insanı derinden sarsan, ruhunu tokatlayan bir film.
festival filmleri kapsamında, oscar ödülüne aday gösterilmiş ama kazanamamış bu filmi izlemeye gittik.
film bittiğinde ağlamış ve tüm salon boşalmasına rağmen 10 dakika salondan çıkamamıştım. ayaklarım tutmuyor, yüreğim paramparça olmuştu.
ilk ve son sinemaya gidişimiz olmuştu.
film müthiş. insanı derinden sarsan, ruhunu tokatlayan bir film.
devamını gör...
7.
ciddi manada ağzım açık şekilde izlediğim tek film olabilir. deli eden müthiş sarsıcı bir film.
ayrıca kefernahum filmi ile mültecilere bakışınızı değiştiren cinste bir yapımdır. bu da sanatın insana yaptığı en büyük katkıdır bana göre. insana yeni pencereler açması, "ben"i başkası yapması. bu yüzden bu tarz yapımları daha fazla kişiye ulaştırmak gerek.
simon : bir artı bir iki eder..
jeanne : ne..
simon : bir artı bir iki eder , bir etmez..
jeanne : hey ateşin var..
simon : jeanne.. bir artı bir , bir eder mi..’
ayrıca kefernahum filmi ile mültecilere bakışınızı değiştiren cinste bir yapımdır. bu da sanatın insana yaptığı en büyük katkıdır bana göre. insana yeni pencereler açması, "ben"i başkası yapması. bu yüzden bu tarz yapımları daha fazla kişiye ulaştırmak gerek.
simon : bir artı bir iki eder..
jeanne : ne..
simon : bir artı bir iki eder , bir etmez..
jeanne : hey ateşin var..
simon : jeanne.. bir artı bir , bir eder mi..’
devamını gör...
8.
hikayesi hakkında çok fazla iyi şey yazılabilecek ve bunları hak eden bir film. ağır ilerleyen yapısına karşın her sahnede yeni bir merak unsuru beliriyor ve bir şekilde filmden kopamıyor insan. finalinden sonra bir süre kendinize gelemiyor ve filmin finalinde başka bir şey düşünemiyor olmak ise çok muhtemel.
devamını gör...
9.
ağır bir film, tokat gibi bir film.kahroldum izlerken.kan donduran olaylar.. savaşın bıraktığı enkazlar,yok ettiği hayatlar..o kadar çok durdurma ihtiyacı hissettim ki izlerken.. tüyleri diken diken eden bir film ..başta durağan bir şekilde gidiyor ama sabredin izleyin..
çocukluk, insanın boğazına oturan yumru gibidir. kolay kolay yutulmaz.
ölüm asla hikayenin sonu değildir, her zaman bir iz kalır.
jeanne? bir artı bir hiç bir eder mi?
1+1 sahnesinde mahvoldum.
çocukluk, insanın boğazına oturan yumru gibidir. kolay kolay yutulmaz.
ölüm asla hikayenin sonu değildir, her zaman bir iz kalır.
jeanne? bir artı bir hiç bir eder mi?
devamını gör...
10.
bu kadar ağlayacağımı bilsem bu filmi yine de izler miydim? evet, izlerdim. filmin sonunda aniden gözlerime dolan yaşlar, tutamadığım hıçkırıklar, simon gibi ateşler içinde kalışım. böyle bir şey izleyeceğimi tahmin etmezdim.
nawal marwan mülteci biri ile aşk yaşar ve onunla kaçmak ister. ama ailesi karşı olduğu için ikisini de öldürmek ister. sevdiği adam öldürülür ama nawal büyükannesi tarafından kurtarılır. tüm bu yasak aşka rağmen narwal bir de hamiledir. çocuğunu doğurup oralardan uzaklaşmak zorunda kalır. ama ona bir söz verir. ne olursa olsun onu her zaman sevecek ve onu mutlaka bulacaktır.
nawal köyünden ayrıldıktan sonra savaş çıkar. bir savaş insana ne kadar zarar verebilir? bir savaş insandan nelerini alır götürür? şu an bile dünyada bir sürü mülteci ülkelerinden kaçmak zorundayken, bizim izlediğimizde ağladığımız şeyleri insanlar bizzat yaşarken bu dünyadan huzur içinde gelip geçmek bile büyük bir şans değil mi? filmde de dediği gibi birbirimize karşı olan nefretimizi kırabilecek miyiz bir gün? mutlaka izleyin. yıllar sonra bu filmi tekrar izleyeceğim. şu an her şeyi bildiğim için film başladığı andan itibaren ağlamaya başlayabilirim ama olsun.
bir artı bir bir eder mi?
nawal marwan mülteci biri ile aşk yaşar ve onunla kaçmak ister. ama ailesi karşı olduğu için ikisini de öldürmek ister. sevdiği adam öldürülür ama nawal büyükannesi tarafından kurtarılır. tüm bu yasak aşka rağmen narwal bir de hamiledir. çocuğunu doğurup oralardan uzaklaşmak zorunda kalır. ama ona bir söz verir. ne olursa olsun onu her zaman sevecek ve onu mutlaka bulacaktır.
nawal köyünden ayrıldıktan sonra savaş çıkar. bir savaş insana ne kadar zarar verebilir? bir savaş insandan nelerini alır götürür? şu an bile dünyada bir sürü mülteci ülkelerinden kaçmak zorundayken, bizim izlediğimizde ağladığımız şeyleri insanlar bizzat yaşarken bu dünyadan huzur içinde gelip geçmek bile büyük bir şans değil mi? filmde de dediği gibi birbirimize karşı olan nefretimizi kırabilecek miyiz bir gün? mutlaka izleyin. yıllar sonra bu filmi tekrar izleyeceğim. şu an her şeyi bildiğim için film başladığı andan itibaren ağlamaya başlayabilirim ama olsun.
bir artı bir bir eder mi?
devamını gör...
11.
olamaz, olmamıştır, yaşanmamıştır dedim kendi kendime. savaşın acımasızlığı, insanların hayatlarını nasıl paramparça ettiğini, iç savaşın sonuçlarını gözler önüne seren, geçmişin izlerini bırakmayan bir filmdi.
(bkz: şarkı söyleyen kadın)
(bkz: şarkı söyleyen kadın)
devamını gör...
12.
ilk çıktığı zaman tesadüfen elime vcd olarak geçmişti. izledikten sonra birkaç gün etkisinden kurtulmak imkansızdı. o gün bugündür en sevdiğim film sorulduğunda hep incendies derim. izlettiğim hemen herkes filmi çok rahatsız edici buldu. tam da olması gerektiği gibi. savaşın kadınlar üzerindeki onarılmaz etkisini görmek rahatsız etmeli.
incedies bir filmden çok daha fazlası. bugün bile farklı coğrafyalarda yaşanan trajediyi gözler önüne seriyor. o filmde yaşananlar gerçek ve yaşanmaya devam ediyor.
incedies bir filmden çok daha fazlası. bugün bile farklı coğrafyalarda yaşanan trajediyi gözler önüne seriyor. o filmde yaşananlar gerçek ve yaşanmaya devam ediyor.
devamını gör...
13.
bu filmi şahsım için değerli kılan iki önemli etken var. bunlardan ilki ortadoğu’da kadın olmanın güçlüklerini farklı açılardan ele almış olması, ikinci etken ise ensest ilişkilerin yıkıcılığını oldukça çarpıcı bir anlatımla izleyiciye aktarması. uzun zaman önce izlemiş olmama rağmen arkadaşımın ricası üzerine filmi tekrar izleme gerekliliğinin üzerimde büyük bir baskı yarattığını belirtmem gerekiyor. filmi benim için bu kadar anlamlı kılan zihnimde ve bedenimde yarattığı bu huzursuzluk ve endişe olabilir mi?
ensest yasağı ya da ensest tabusu antropoloji disiplininin her zaman ilgisini çekmiştir. ensest en basit tanımı ile akrabalarla cinsel ilişkiye girmek anlamına gelir ancak her toplumun akraba bağlarını farklı tanımlıyor olması ensesti de farklı tanımlamalarına yol açmıştır. ensestin kökeni ve her toplumda değişkenlik gösteren tanımı hakkında bilgi edinebilmek için disiplinler arası bir okuma yapmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. bu bağlamda sosyolog olmasına rağmen çalışmalarıyla antropoloji disiplinine de önemli katkıları olan fransız emilie durkheim’in ensest yasağı ve kökenleri çalışmasını ve antropoloji disiplininde ensest yasağını toplumsal etkileri bağlamında ele alan antropolog claude lévi-strauss’un konuyla ilgili çalışmalarını okuma listeme eklemenin faydalı olacağı görüşündeyim. ortadoğu’da kadın imgesinin işlenişi de filmi benim için değerli kılan diğer etkendi. charles lindholm’ün islami ortadoğu kitabını da ortadoğu’da kadın imgesinin analizini yapabilmek adına listeme eklediğimi belirtmek isterim.
benim için bu filmin rengi; kahverengi, eylemi; kadının sessizliği-savaşın yıkıcılığı, zaafı; annelik içgüdüsü, gücü ise insanın yaşama arzusu. gördüğünüz kanın, terin, kirin, tozun, kaosun içinden sarsılmadan çıkmanız oldukça imkansız.
ensest yasağı ya da ensest tabusu antropoloji disiplininin her zaman ilgisini çekmiştir. ensest en basit tanımı ile akrabalarla cinsel ilişkiye girmek anlamına gelir ancak her toplumun akraba bağlarını farklı tanımlıyor olması ensesti de farklı tanımlamalarına yol açmıştır. ensestin kökeni ve her toplumda değişkenlik gösteren tanımı hakkında bilgi edinebilmek için disiplinler arası bir okuma yapmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. bu bağlamda sosyolog olmasına rağmen çalışmalarıyla antropoloji disiplinine de önemli katkıları olan fransız emilie durkheim’in ensest yasağı ve kökenleri çalışmasını ve antropoloji disiplininde ensest yasağını toplumsal etkileri bağlamında ele alan antropolog claude lévi-strauss’un konuyla ilgili çalışmalarını okuma listeme eklemenin faydalı olacağı görüşündeyim. ortadoğu’da kadın imgesinin işlenişi de filmi benim için değerli kılan diğer etkendi. charles lindholm’ün islami ortadoğu kitabını da ortadoğu’da kadın imgesinin analizini yapabilmek adına listeme eklediğimi belirtmek isterim.
benim için bu filmin rengi; kahverengi, eylemi; kadının sessizliği-savaşın yıkıcılığı, zaafı; annelik içgüdüsü, gücü ise insanın yaşama arzusu. gördüğünüz kanın, terin, kirin, tozun, kaosun içinden sarsılmadan çıkmanız oldukça imkansız.
devamını gör...
14.
bir annenin ölümünden sonra çocuklarının, geçmişiyle ilgili karanlık sırları ortaya çıkarmak üzere zorlu bir yolculuğa çıkmasını anlatıyor.
orta doğu'nun karmaşık siyasi ve sosyal yapısının içinde geçen hikaye, savaşın bireyler üzerindeki derin izlerini ve aile bağlarının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. annelerinin gençliğinde yaşadığı travmatik olaylar, çocuklarının kimliklerini sorgularken aynı zamanda onları bir araya getiren bir bağ oluşturuyor.
denis villeneuve, gerilim dolu bir atmosfer yaratırken, aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarına da derinlemesine iniyor. film, hem bir aile dramı hem de savaşın insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerinin bir portresi niteliğinde. özellikle final sahnesi, izleyiciyi derinden etkileyerek uzun süre akıllarda kalacak türden.
orta doğu'nun karmaşık siyasi ve sosyal yapısının içinde geçen hikaye, savaşın bireyler üzerindeki derin izlerini ve aile bağlarının karmaşıklığını gözler önüne seriyor. annelerinin gençliğinde yaşadığı travmatik olaylar, çocuklarının kimliklerini sorgularken aynı zamanda onları bir araya getiren bir bağ oluşturuyor.
denis villeneuve, gerilim dolu bir atmosfer yaratırken, aynı zamanda karakterlerin iç dünyalarına da derinlemesine iniyor. film, hem bir aile dramı hem de savaşın insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerinin bir portresi niteliğinde. özellikle final sahnesi, izleyiciyi derinden etkileyerek uzun süre akıllarda kalacak türden.
devamını gör...