ingilizce bilmeyen ingilizce profesörleri

ingilizce öğretmenliği okuyorum ve şimdiye kadar dersime giren sadece bir hocamın telaffuzu ve cümle yapısı doğruydu. gerçekten şaka gibi. dil bilmeden profesör olarak derslere giriyorlar.

(bkz: türkiye)

ufaktan denizci olduğumuz yıllar 2005 falan. bir iş görüşmesinde 'yüzme biliyor musun?' sorusunu duyduğumda bugünleri bir film şeridi gibi gördüğüm zamanı hatırlatan başlık.
bakın neredeyse 20 yıl olmuş bence baya uzun sürmüş. bence yine baya baya iyiyiz.
merak edenlere: o zamanlar dejenerasyon bu kadar yoğun olmadığı için kardeşim dalga mı geçiyorsunuz ben sizinle çalışmam diyerek delikanlı gibi çıkıp gidip arkamızdan arandığımız yıllar. bu günlere iyi geldik.

sene 1977 ,olaylı 1 mayıs ve üsküdar-1 mayıs mahallesi olayları sonrası ecevit hükümeti üniversitelerde devrimciler sayesinde epey güçlenmişti , üniversiteler gerçek bilim yuvası olmuş ,derslerde hocanın izin verdiği sürece tartışma ortamları oluşuyordu ,bu üniversitenin bahçesine ve dışına da yansıyordu . başta faşistlerin ve sağcıların güçlü olduğu ankara ve istanbul eğitim enstitüleri ve yüksek okulları olmak üzere ön kayıtla üniversitelere öğrenci alınmaya başladı ,artık ne kadar aklımda kalmış onu yazıyorum ,50 sene olmuş , chp kendi tarafında olanları doldurmaya başladı ,başta dev-genç ve devrimci yol ve sol yapılanmalarda güçlü oldukları yerlerde ki lise mezunu sınava girmiş gençleri okullara yerleştirmeye başladı.

thkp-c geleneğinden gelenler genellikle siyasal- güzel sanatlar ,hukuk ve tıp'a ağırlık veriyordu ,tabi başta istanbul üniversitesi. çok insan iyi fakültelere girdi. bilhassa beşiktaş'ta ki tatbiki güzel sanatlar ve şişli siyasal bilgilerden (y.o.) iyi insanlar mezun oldu.(tabi benim bildiğim)

en komiği istanbul-göztepe'de ki eğitim enstitüsünde yaşananlardı ,tabi ankara ve izmir'de olmuştur belki , okul-üniversite yönetimleri kalabalık bastırınca aynen tabir doğrudur ,çok fazla öğrenci alındı ,dönemler kısaltıldı 7-8 ayda diploma verilmeye başladı .
ben girmedim çünkü 1 mayıs mahallesinde şehit düşen hasan kızılkaya ile berber girmiştik sınava ,zaten ayrılmazdık çoğu zaman aynı siyasi yapı da idik eylemlere koşardık en son sovyet konsolosluğu önünde idik örneğin. hasan düşünce ben okumadan soğudum,sonrası özel mesele.

mahallede iki çok eski 2 arkadaşım var ,biri ilkokul biri 8-9 yaşından beri arkadaşım ,
üsküdar'da ki gerçek patso'nun komşusu küçük bir kahve var oturuyorum bunlar geldiler bana ulan o.ç. bizsana demedik mi gel diye bak ingilizce öğretmeni çıktık nasıl oluyorsa tayinimizde çıkacak sen .gör ... ,diye sövdüler ,1 sene olmamış daha ne zaman okudunuz ne zaman örretmenliğe müraccaat ettiniz ,çay içip muhabbet ettik güldük..
sonradan bunlar gitmişler tayin edildikleri liseye ,ingilizce öğretmeni olarak ,tabi ne ingilizcesi tın tın, öğrenciler beterler ,1-2 ay sonra geldiler istifa etmişler ,bende sövdüm tabi gırgırına,7-8 ayda ingilizce öğretmeni mi çıkarmış ,sonra biri taksi şoförü oldu fazla yaşamdı ,rahmet olsun diğer bankaya girdi memur .

başlık açan arkadaşa gönülden inanırım başıma gelen olay bu ülkede cahiller profesörde olur boğaziçi' ne rektörde .,buyur öldü rahmet dileyelim burhan kuzu .

burası türkiye her şey olur . erdoğan'ın diplomasını konuşuyorlar sahte falan diyorlar yalan 3 sen okumuş olabilir ama yangın sonrası bilhassa 81-82 iitia. ,denklik diploması verdi şebekesi-pasosu olan bile 4 yıllık diploma aldı çünkü yangında her şey kaybolmuştu. sayın erdoğan gibi çok kişi var hepsi onaylı denklik diplomasıdır ama akp'de cahil çok ellerine ayaklarına bulaştırdılar . 3 sene okumuş kardeşim yüksel kurul 3 seneye 4 sene denklik verdiği anda o diploma fakülte diplomasıdır. erdoğan'ın diploması da gerçektir.

burası türkiye ooooo.

zamanında chp okur yazarlığı bile ali okulundan daha beter birini devlet bakanı yapmıştı hatta olay olmuş bakan ortaokul mezunu birini genel müdür yapmış itirazlar olunca benim okuma yazmam kıt, bakın genel müdür yaptığım orta okul mezunu niye zırlıyorsunuz demişti. galiba elazığ milletvekili idi.

sonra niye ülke batıyor.

bu bir şey değil. profesör olmak için önce yüksek lisans, sonra doktora yapmak ve bunların ikisi için de tez yazmış olmak gerek. tez %100 orijinal olacak, aşırma, çalma, çırpam, araklama olmayacak, başka bir yazardan alıntı yapılmışsa bu açıkça, hiçbir kuşkuya yer bırakılmadan ifade edilecek aksine intihal diyoruz. intihal büyük bir ayıp ve suçtur.
doktora yapıldıktan sonra doçent olabilmek için de pek çok makale yazman, başka bir yazarlarla ortak kitap çıkartman falan gerek. buna yayın yapmak deniliyor. yaptığın yayında da intihal olmamalı. doçent olduktan sonra da profesörlük için benzer bir yol izlenyor.
bir akademisyenin intihal yaptığı anlaşılırsa (ki artık çok kolay anlamak) akademisyen intihal yaptığı noktadan sonraki ünvanlarından sıyrılıyor, o ünvana bağlı olarak aldığı ücretlerin fazlası geri isteniyor ve akademiden uzaklaştırılıyor.
dünyada böyle. o yüzden akademisyenler bir makale yayınlarken kılı kırk yararlar. istemeden bile olsa intihal en korkutucu şeydir onlar için.
türkiye'de böyle değil.
ülkemiz akademisinin yöneticisi, medarı iftiharımız yök, aldığı bir kararla (2010dan sonra ama tarihi hatırlamıyorum) bir akademisyenin, intihal yaptığı ortaya çıksa da kazanılmış haklarına dokunulmaz diye bir karar aldı. nitekim nobel ödüllü doktorumuz ihsan doğramacı (nobel ödülünü üniverstileri boka çevirme konusundaki başarıları nedeniyle almıştır) bu karar olmasaydı basit bir doktor olarak kalacaktı.
yani çalıntı eserle profesör olmuş, adının önüne prof yazdırmış siz ingilizce bilip bilmemesine takmışsınız. ayıp oluyor.