1.
bandırma vapurunun ünlü kaptanı.
1871'de doğar. kayseri eşrafından posluoğulları ailesine mensuptur. 1892'de sivil denizcilik mektebini (mekteb-i fünun-u bahriye-i şahane) bitirir, uzun yıllar seyr-i sefain idaresi (tdi) bünyesinde çeşitli gemilerde üçüncü ve ikinci kaptan olarak çalışır. 1915'te süvariliğine atandığı doğan vapurunun batması üzerine soruşturma geçirerek tenzil-i rütbe edilse de 1919'da tekrar bandırma vapuruna süvari atanır. 1922'de emekli olur. sessiz bir emeklilik hayatının ardından 1940'da ölür. feriköy mezarlığı'nda toprağa verilen efendi kaptanın adı tdi şehir hatları işletmesinde bir vapura, memleketi kayseri'nin zincidere kasabasında da bir parka verilmiş.
kaptan herhalde "tecrübesiz, acemi" gibi tarihçilerin getirdiği suçlamalardan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmemiş olacak. önay yılmaz'ın "bandırma yolcuları" dizisinde de (milliyet'te yayınlanmıştı, bu entryde de epey faydalandım) kaptanın torunları, merhum kaptanın son yıllarında falih rıfkı atay'a "ben uzun yıllardır karadeniz'e çıkıyordum, üstelik geminin pusulası olmadığı da doğru değildi" diye mektuplar yazdığını ama pek ciddiye alınmadığını söylemişti. tahminimce bu abartı, ismail hakkı durusu'nun atatürk'ün anılarında geçen "bu denizi pek iyi tanımam, pusulamız da biraz bozuk.." cümlesinden çıkmış. ki atatürk aynı anıda kaptanın "27 yıllık ihtiyar bir kaptan" olduğunu da ifade ediyor. buradan "pusula komple bozulmuş hatta gemide pusula yokmuş, kaptan tam bir çaylakmış, rotayı atatürk çizmiş" (ki atatürk mümkün mertebe kıyıya yakın bir rota izlenmesini istiyor, ama harita ve sekstantla uzun uzun rotayı çizmiyor, sonuçta bu adam deniz subayı değil ki) türü tevatür fırlamış olacak. bir dönem deniz harp okulu'nda çalışan erol mütercimler de bu iddianın abartı olduğunu, gemi pusulalarının zaten kolay kolay kaybolacak bir alet olmadığını ifade ediyor (17:25 ten itibaren).
1871'de doğar. kayseri eşrafından posluoğulları ailesine mensuptur. 1892'de sivil denizcilik mektebini (mekteb-i fünun-u bahriye-i şahane) bitirir, uzun yıllar seyr-i sefain idaresi (tdi) bünyesinde çeşitli gemilerde üçüncü ve ikinci kaptan olarak çalışır. 1915'te süvariliğine atandığı doğan vapurunun batması üzerine soruşturma geçirerek tenzil-i rütbe edilse de 1919'da tekrar bandırma vapuruna süvari atanır. 1922'de emekli olur. sessiz bir emeklilik hayatının ardından 1940'da ölür. feriköy mezarlığı'nda toprağa verilen efendi kaptanın adı tdi şehir hatları işletmesinde bir vapura, memleketi kayseri'nin zincidere kasabasında da bir parka verilmiş.
kaptan herhalde "tecrübesiz, acemi" gibi tarihçilerin getirdiği suçlamalardan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmemiş olacak. önay yılmaz'ın "bandırma yolcuları" dizisinde de (milliyet'te yayınlanmıştı, bu entryde de epey faydalandım) kaptanın torunları, merhum kaptanın son yıllarında falih rıfkı atay'a "ben uzun yıllardır karadeniz'e çıkıyordum, üstelik geminin pusulası olmadığı da doğru değildi" diye mektuplar yazdığını ama pek ciddiye alınmadığını söylemişti. tahminimce bu abartı, ismail hakkı durusu'nun atatürk'ün anılarında geçen "bu denizi pek iyi tanımam, pusulamız da biraz bozuk.." cümlesinden çıkmış. ki atatürk aynı anıda kaptanın "27 yıllık ihtiyar bir kaptan" olduğunu da ifade ediyor. buradan "pusula komple bozulmuş hatta gemide pusula yokmuş, kaptan tam bir çaylakmış, rotayı atatürk çizmiş" (ki atatürk mümkün mertebe kıyıya yakın bir rota izlenmesini istiyor, ama harita ve sekstantla uzun uzun rotayı çizmiyor, sonuçta bu adam deniz subayı değil ki) türü tevatür fırlamış olacak. bir dönem deniz harp okulu'nda çalışan erol mütercimler de bu iddianın abartı olduğunu, gemi pusulalarının zaten kolay kolay kaybolacak bir alet olmadığını ifade ediyor (17:25 ten itibaren).
devamını gör...