aslında daha çok nasıl olunmaz kısmını anlatayım, onun dışında kalanlar ile zaten orta halli bir istanbullu üniversite öğrencisi hayatı yaşamak mümkün.

bir kere özel üniversitede iseniz, şımartılmaya ve şımarmaya diğerlerine nazaran bir miktar daha potansiyelli oluyorsunuz. bu, yazılı olmayan bir kural. lakin aileniz milyon dolarlar ile oynamıyor, dişinden tırnağından arttırdıkları ile size bu imkanı sunuyor ise az parayla bile şımarmanın kelime anlamının içinden geçebiliyorsunuz. o yüzden genel manada zengin öğrenciliğe pis kaka diyebiliriz.

kendimden yürüyorum.

ilk senenin üç beş ayı ortalama bir yurtta kalıyordum, biraz daire tarzı, 2 odalı 4 yataklı; çoğuna lüks sayılır. oda arkadaşları ile merhaba merhabadan sonra ellerine birer komunist manifesto sıkıştırdığınızda 4 kişilik odada sizi tek başlarına bırakmaları mümkün, o noktadan sonra suite dönüyor. lakin keser mi, kesmez. erkek yurdu neticede, bu gencin canı sıkılıyor.

o dönemde bir iki dövme, bir miktar uzatılmış saç, kulak delinmiş yetmemiş kaş da delinmiş, gothic forumlardan arkadaşların da sürüklemesiyle rocker bir gençlik doğmuş. kampüs mü? yıkılsın kampüs, yeni melekte anathema var, koştur.

gece sonu ucuz biradan laylaylom modu, son bir kaç saatte edinilmiş dişi arkadaşlıklar; onlar sana sen onlara bakarken some yurt problems, tıpış tıpış dönüş.

yok dedim, böyle gitmez.

-aalo babaaa, bu yurtta hoca moca diyolar kat abisi falan ne iş nereye yolladın beni?

bir iki gün içinde her nasıl becerilsiyse teee büyükçekmece albatros'da bir daire. lan bizim vampirler istiklalde, büyükçekmece nere istiklal nere; kampüs mü? yıkılsın kampüs.

söylene söylene aldım emlakçıdan anahtarı gidiyorum eve. derken bir gördüm evi... dedim benim babam büyük adam.

daire denize sıfır, önünde hayvan gibi teras. içi döşenmiş misler gibi koca televizyon; mikrodalga bile var. yatak desen otel yatağı gibi 5 kişi yatsak(denendi onaylandı) rahat rahat sevi.. pardon sızarız. kampüs mü? yıkılsın kampüs.

derken yıllar geçti, o ev parti evi oldu, üç yapraklı bitkisel evi oldu, buzdolabında su yoktu ama şarap mahseni oldu, evi tutan bir ben lakin ev tatil köyü oldu; her duvarında bir sıçtın mavisi hatırası oldu. bir gün poker masası, bir gün gerçek mi cesaret mi şişesi oldu. tek kaldığımı hatırlamam hiç, severlerdi evi. bir ara manyak gibi duvara istanbul haritası astım, yanına da onlarca, yüzlerce pin. gelen giden nereden geliyorsa nereye gidiyorsa kendi pinini iğneledi; çok sonra baktık kasımpaşalı bile gelmiş; yoksa o kasımpaşalı meşhur kasımpaşalı olabilir mi diye, değildir heralde dedik.

haftalık gelen temizlikçi bir abla vardı, emeği çoktur üzerimde. kadın gık demeden evi sıfırlar, çorba pişirmeden de gitmezdi sağolsun. emeği çoktur diyorum; zira makarnayı klozete döküp sifonu çekince neler olabileceğini tahmin bile edemezdim; kadın ona bile şahit oldu. evin her köşesinden topladığı bilumum insan kumaşlarını sayamıyorum bile. elinden öperim.

en sonunda baktım hala kampüs yıkılmıyor, benim notlarda yerinde sayıyor, ittirdik debelendik mezuniyeti getirdik.

neticede, böyle olmayın işte, bünyeye de cebe de zarar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"istanbul'da üniversite öğrencisi olmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim