1960'ların başında bilim adamları*, insanlardaki "kaçma içgüdüsü" ile ilgili bilgi edinmek için hayvan deneyleri yürütüyorlar.
bir deneyde büyük bir kafesin tabanının yarısına elektrik kabloları döşediler, böylece kafese konan bir köpek sağ tarafa her ayak basılınca elektrik çarpmasına maruz kalıyordu, köpek kafesin sol tarafında durmayı çabuk öğrendi.
sonra kafesin sol tarafına aynı amaçla elektrik verildi ve sağ taraf elektrikten arındırıldı, köpek kısa sürede duruma uyum sağladı ve kafesin sağ tarafında kalmayı öğrendi.
ardından rastgele elektrik akımları vermek üzere kafesin bütün tabanı elektrik kablolarıyla döşendi, öyle ki, köpek nerede ayakta durursa ya da yatarsa yatsın mutlaka elektriğe maruz kalıyordu, köpek önce kafası karışmış gibi davranışlar gösterdi ve sonra panikledi, sonunda "vazgeçti" ve uzanıp yattı, elektrik akımlarını kabullendi ve artık onlardan kaçmaya ya da onları yenmeye çalışmadı.
ama deney bitmemişti, sonra kafesin kapısı açıldı, bilim adamları köpeğin koşarak dışarı fırlayacağını umdular, ama o kaçmadı, dilediği zaman kafesi boşaltabilecek olsa da, orada öylece yatıp gelişi güzel bir şekilde elektrik akımlarına maruz kalmaya devam etti, bilim adamları bundan yola çıkarak bir hayvan şiddete maruz kaldığında, bu rahatsızlığa uyum gösterme eğilimi sergileyeceği, şiddet kesildiği ya da hayvana özgürlüğü verildiği zaman bile, sağlıklı kaçma içgüdüsü büyük ölçüde azaldığı için, yerinden kıpırdamayacağı sonucunu çıkardılar.

1970'lerde hırpalanan kadınlar üzerine çığır açan kitabında lenore e. walker bu ilkeyi kadınların kendilerine açıkça kötü davranan eşlerin yanında kalmalarıyla ilgili gizemli durumuna uyguladı.

kurtlarla koşan kadınlar
devamını gör...
ancak hasta bir kadının sebep olacağını düşündüğüm olgu. söz konusu kişi dışlanmamalı, mümkünse tedavisine ve kendisine kişisel olarak destek olumalıdır.
devamını gör...
kendine yapabileceği en büyük saygısızlıktır.
devamını gör...
bazı olaylara kendi pencerenizden bakamazsınız.

şiddet gördüğüm zaman evliliğime devam etmem. aldatırsam yine boşanırım. ancak şiddet gören ya da aldatılan bazı kadınların evliliğine devam ediyor olması hakkında herhangi bir olumsuz yorum yapamam. gurursuz, onursuz, şiddet görmek demek hoşuna gidiyor, diyemem.

yaşadığınız ülkeden haberiniz olsun. cihangir solculuğu yapmanın, varoşlardan, cehaletten, eğitimsizlikten tiksinmenin de bir sınırı olmalı.

4 çocuğu olan ve bir mesleği olmayan kadınları eleştiremeyiz. ona boşan baskısı yapamayız. o kadına çay taşıma işini yükleyip asgari ücretle al bakalım 4 çocuğuna bak diyemeyiz. o kadının kültürü, öldürülme korkusu, o..pu derler çekinmesi, güçsüzlüğü yeni bir başlangıç yapmasına izin vermiyor diye evliliğine devam etmesi, bu durumdan hoşnut olduğu anlamına da gelmez.

yeni evlenip ilk günden şiddet gören kadını yeni bir başlangıç yapmıyor diye yine suçlayamayız. bu eve bu noktadan sonra kefeninle dönebilirsin diyen bir ailenin içinde 19 sene geçirmiş bir kadını rahat koltuklarımızda oturup eleştiremeyiz.

türkiye'de toptan değişmesi gereken şeyleri mağdur ve güçsüz kadınların, çocukların ve erkeklerin üzerine yüklemek asıl cehalettir. siyasilerin değiştirmesi gereken bir sistemi, çoğunluğun oyları ile değişecek çoğu şeyi yoksul bir ülke içinde kadınlara yüklemenin altında da ciddi bir kadın düşmanlığı yatıyor. daha onemlisi bu iğrenç kendine güven ve kendini bir bok zannetmek benim anlayabileceğim şeyler değil.

genelin yaptığı yanlışları, kültürel saçmalıkları, sorunları konuşmak mümkün, hatta gerekiyor ama boşanma davası açtıktan sonra öldürülen bunca kadın haberi varken böyle şımarık bir bakış açısı geliştirmek çok ilginç geliyor bana. şiddet görüyor ve boşanmıyor mu, o zaman şudur! o zaman budur! altta yatan toplumsal sorunları konuşan kimse yok. memesini açıp, erkekler ölsün yazıp, orada 14 saat dikilerek kadın haklarını korumaya çalışan köyünden geleli 5 sene olmuş feminist kafasına sahibiz çoğumuz.

hayır isveç vatandaşı olsak anlayacağım sahiden. ortalık boşanma davası açıp öldürülen, yakılan, şiddet gören kadın dolu hâlâ olayları nerelere bağlıyoruz. pes.
devamını gör...
yakından şahit olduğum için canımı en acıtan ve hayat boyu izlerini taşıyacağım sözlere, olaylara sebep olan şeydir. aslında başlık yanlış. kadının kendisine şiddet uygulayan eşini terk etmemesi diye bir şey yoktur. kadının kendisine şiddet uygulayan eşini terk edememesi vardır.
devamını gör...
(bkz: stockholm sendromu)
devamını gör...
keşke her kadının elinde imkan olsa da en ufak şiddet emaresi gördüğünde kapıyı çekip çıkabilse. çevremde o kadar kadın var ki şiddet de görse, aldatılsa da susmak zorunda kalan. kim ister ki böyle bir evde yaşamak, çocuklarını büyütmek? çoğu korkuyor. çocuklarına bakamamaktan, toplumun tepkisinden. toplumda boşanmış erkek ve boşanmış kadın aynı yerde değil maalesef. bir kısım erkekler boşanmış kadına "kolay lokma" gözüyle bakıp rahatsız ederken kadınların bir kısmı da kocalarını ellerinden alacağını düşünüyor. maalesef bu tepkilerle karşılaşmak bile kadınlar için yıpratıcı.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kadının kendisine şiddet uygulayan eşini terk etmemesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim