karlar altında körler ülkesi
başlık "pastirmalicorek" tarafından 07.01.2022 23:31 tarihinde açılmıştır.
1.
karlar altında körler ülkesi benim kitap küresi hesabıma ilham veren, beni uzun bir aradan sonra okumaya döndüren bende yeri ayrı bir kitaptır. 30'ların kadıköyünü, bilmediğimiz bir dönemi anlatan çelikel oldukça araştırırak hazırlamış ilk romanını. okurken o dünyaya girip uzunca da çıkamıyorsunuz. bazı kitaplarda örneğin körburun ve zweig'in geçmişe yolculuk'unda yaşadığım esere bağlı bir sihir var. yazarın mahirliği yadsınamaz elbet ama bazı eserler yazarın kalemiyle şahlanıyor, mayası yazarı da aşarcasına kabarıyor. öyle bir kitap efendim.
ilgilisine incelememin linkini koyayım kitapkuresi.home.blog/2018/....
ha buradan da okuyabilirsiniz sonra influnsırlıkla suçlanmalıyım. gurmeliğimle hominiliğimle anılayım yeter.
‘ah, bağışlayın beni efendimiz! kar başlamıştı, bir çocuk gibi seyre dalmışım. w. shakespeare, karlar altında körler ülkesi (çelikel s.7) bir karakter ve zamanın portresi olan karlar altında körler ülkesi insanı bilinenler ve bilinmeyenlere sürükleyen kişisel bir roman. 1930’ların kadıköy’ünde geçen bu hikayeyi özgün kılan iki unsurda aslında tam olarak bu. hayalleri istedikleri bizden çokta uzak olmayan bir insan ve bizden çok uzak olan bir mekan. yazar bizi hiç tanımadığımız aklımızdaki kadıköy imgesinden oldukça uzak olan bir mekanın içine yerleştiriyor. sanatın, romantizmin ve samimiyetin önplanda olduğu; tanımadığımız ama gerçek bir kadıköy’ü gözlemliyoruz. kitabın en büyük başarısı 1930’ların kadıköy’ünü oldukça doğal bir biçimde hikayeye yedirirken aynı zamanda insanı büyüleyebilmesiydi. okurken farkında olmadan bu kadıköy’e aşık olurken ana konudan koparılmamak kitabı samimi kılan bir başarı. çelikel’in 1984 doğumlu olduğunu düşünürsek kendine dahi uzak olan bir dönemi anlatabilmek kolay olmamalı. oluşturulan kadıköy’ün gelişigüzel olmadığını, seçici bir araştırmacılıkla meydana geldiğini belirtmekte fayda var. hikayenin kalbinde yatan karakterimizse dönemin varlıklı ve eğitimli kesiminden kahraman değil, ‘insani’ bir insan; kusurlu, hayalperest, romantik ve gerçeklere karşı kör … anlatılarak değil okunarak anlaşılabilecek, yakın hissedilecek biri. hikayeyi dillendiren bizzat kendisi olduğu için tüm yan karakterleri onun hisleriyle görüyor, yaşıyoruz. tiyatro ve yazmaya olan ilgisinden ötürü bu konular kadıköy’le beraber kitabın temelini oluşturuyor.. romanda benimsenen bu psikolojik yapının hikayeyi rahatlattığı ve doğallaştırdığı aşikar. karakterin yetiştiği dünyanın uzaklığı köşklerin sanatın bulunduğu bilinmeyen bir kadıköy’ü anlatırken bize benzeyen kişiliği hikayeyi gerçekçi kılıyor. azınlık ve bununla bağdaşık kavramlar hikayeyi oluşturan diğer önemli noktalardan. hikayenin büyüsünü bozmamak için bu kısma değinmemenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. kitabın ilk sayfasında paylaşılan alıntılarda da görülebileceği üzere resimsel ve seyirsel bir anlatım benimsenmeye çalışılmış ve fikrime göre yazar bu hedefine ulaşmış. bir karaktere odaklanılması, yalın bir dilin benimsenmesi ilk romanın yaratabileceği acemilikleri gizlemiş. başka yazarların ve kitapların etkisinde kalmayıp özgün olduğunu düşündüğüm bir anlatımının olması kitabı sevdiren detaylardan. bu bağlamda kitapta geçen sheakspeare alıntısının kurmaca olduğunu belirtmekte fayda var. hikayede sıklıkla dile gelen tiyatro, edebiyat ve sinema temaları birnevi bu oyunculuğun temellerini oluşturuyor. kitabevinde gezinirken şans eseri denk geldiğim bu kitap sayesinde klasik ve edebi değer taşıyan kitaplara olan ilgim arttı. bu anlamda reading slump dediğimiz okuma tıkanıklığı için birebir denilebilir. kitabın son sayfasında bu dünyadan ayrılıp yaşadığım ana geri döndüğümde bir hayalin başka bir gerçeğin içinde olduğumu düşündüm. beklenmedik hayatın ta kendisi gibi bilinmeyenlerle biten, kendi içinde büyüleyici ve çarpıcı bir sondu. çelikel’in öykü ve şiir kitabından aynı hazzı alamasam da güzel bir tanışma romanı olduğunu, herşeyden önce oldukça özel bir kitap olduğunu düşünüyorum. kitap.ykykultur.com.tr/kita... çok fazla detaya girmek istemediğim için çelikel’in söyleşisine çok değinmedim. bir önsözden ziyade sonsöz olarak tavsiye edebilirim. bu anlamda ilgiliyseniz : www.gazetekadikoy.com.tr/ge...
3 kitap yazıp daha sonra duruldum. zamanı gelince tekrar hissedince yazacağım o ayrı.
ilgilisine incelememin linkini koyayım kitapkuresi.home.blog/2018/....
ha buradan da okuyabilirsiniz sonra influnsırlıkla suçlanmalıyım. gurmeliğimle hominiliğimle anılayım yeter.
‘ah, bağışlayın beni efendimiz! kar başlamıştı, bir çocuk gibi seyre dalmışım. w. shakespeare, karlar altında körler ülkesi (çelikel s.7) bir karakter ve zamanın portresi olan karlar altında körler ülkesi insanı bilinenler ve bilinmeyenlere sürükleyen kişisel bir roman. 1930’ların kadıköy’ünde geçen bu hikayeyi özgün kılan iki unsurda aslında tam olarak bu. hayalleri istedikleri bizden çokta uzak olmayan bir insan ve bizden çok uzak olan bir mekan. yazar bizi hiç tanımadığımız aklımızdaki kadıköy imgesinden oldukça uzak olan bir mekanın içine yerleştiriyor. sanatın, romantizmin ve samimiyetin önplanda olduğu; tanımadığımız ama gerçek bir kadıköy’ü gözlemliyoruz. kitabın en büyük başarısı 1930’ların kadıköy’ünü oldukça doğal bir biçimde hikayeye yedirirken aynı zamanda insanı büyüleyebilmesiydi. okurken farkında olmadan bu kadıköy’e aşık olurken ana konudan koparılmamak kitabı samimi kılan bir başarı. çelikel’in 1984 doğumlu olduğunu düşünürsek kendine dahi uzak olan bir dönemi anlatabilmek kolay olmamalı. oluşturulan kadıköy’ün gelişigüzel olmadığını, seçici bir araştırmacılıkla meydana geldiğini belirtmekte fayda var. hikayenin kalbinde yatan karakterimizse dönemin varlıklı ve eğitimli kesiminden kahraman değil, ‘insani’ bir insan; kusurlu, hayalperest, romantik ve gerçeklere karşı kör … anlatılarak değil okunarak anlaşılabilecek, yakın hissedilecek biri. hikayeyi dillendiren bizzat kendisi olduğu için tüm yan karakterleri onun hisleriyle görüyor, yaşıyoruz. tiyatro ve yazmaya olan ilgisinden ötürü bu konular kadıköy’le beraber kitabın temelini oluşturuyor.. romanda benimsenen bu psikolojik yapının hikayeyi rahatlattığı ve doğallaştırdığı aşikar. karakterin yetiştiği dünyanın uzaklığı köşklerin sanatın bulunduğu bilinmeyen bir kadıköy’ü anlatırken bize benzeyen kişiliği hikayeyi gerçekçi kılıyor. azınlık ve bununla bağdaşık kavramlar hikayeyi oluşturan diğer önemli noktalardan. hikayenin büyüsünü bozmamak için bu kısma değinmemenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. kitabın ilk sayfasında paylaşılan alıntılarda da görülebileceği üzere resimsel ve seyirsel bir anlatım benimsenmeye çalışılmış ve fikrime göre yazar bu hedefine ulaşmış. bir karaktere odaklanılması, yalın bir dilin benimsenmesi ilk romanın yaratabileceği acemilikleri gizlemiş. başka yazarların ve kitapların etkisinde kalmayıp özgün olduğunu düşündüğüm bir anlatımının olması kitabı sevdiren detaylardan. bu bağlamda kitapta geçen sheakspeare alıntısının kurmaca olduğunu belirtmekte fayda var. hikayede sıklıkla dile gelen tiyatro, edebiyat ve sinema temaları birnevi bu oyunculuğun temellerini oluşturuyor. kitabevinde gezinirken şans eseri denk geldiğim bu kitap sayesinde klasik ve edebi değer taşıyan kitaplara olan ilgim arttı. bu anlamda reading slump dediğimiz okuma tıkanıklığı için birebir denilebilir. kitabın son sayfasında bu dünyadan ayrılıp yaşadığım ana geri döndüğümde bir hayalin başka bir gerçeğin içinde olduğumu düşündüm. beklenmedik hayatın ta kendisi gibi bilinmeyenlerle biten, kendi içinde büyüleyici ve çarpıcı bir sondu. çelikel’in öykü ve şiir kitabından aynı hazzı alamasam da güzel bir tanışma romanı olduğunu, herşeyden önce oldukça özel bir kitap olduğunu düşünüyorum. kitap.ykykultur.com.tr/kita... çok fazla detaya girmek istemediğim için çelikel’in söyleşisine çok değinmedim. bir önsözden ziyade sonsöz olarak tavsiye edebilirim. bu anlamda ilgiliyseniz : www.gazetekadikoy.com.tr/ge...
3 kitap yazıp daha sonra duruldum. zamanı gelince tekrar hissedince yazacağım o ayrı.
devamını gör...