orijinal adı: a field guide to getting lost
yazar: rebecca solnit
yayım yılı: 2005
yazar rebecca solnit, bu kitabında, edebiyattan doğaya, kişisel tarihten evrensel mitlere uzanan geniş bir yelpazede dolaşarak, kaybolmanın keşfetmek için bir fırsat olduğunu ve hayatın her alanında izini sürdüğünü savunuyor.
yazar: rebecca solnit
yayım yılı: 2005
yazar rebecca solnit, bu kitabında, edebiyattan doğaya, kişisel tarihten evrensel mitlere uzanan geniş bir yelpazede dolaşarak, kaybolmanın keşfetmek için bir fırsat olduğunu ve hayatın her alanında izini sürdüğünü savunuyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 12.12.2024 13:38 tarihinde açılmıştır.
1.
bir rebecca solnit kitabıdır.
gerçeği söylemek gerekirse, ki her zaman gerekir, bu kitap bana hitap etmedi. aslında kitabın içinde bana hitap etmesi gereken çok şey vardı ama bir türlü tam olarak içine giremedim kitabın. bunun nedeni tamamen benim odaklanma sorunum da olabilir ama sanki kitapta bir eksiklik, bazı yerlerde kopukluklar ve bilinç akışında akışı engelleyen bazı tümsekler vardı.
bir yerlerde dolaşmanın tadına varmış olanlar bilecektir ki anlamsızca dolaşırken kaybolmak yeni şeyler keşfetmek adına yapılacak en güzel eylemdir. elbette ki gezenlerin hepsi kaybolmuş değildir ama kaybolmayı başarmış mutlu azınlık kendi yolunu bulma konusunda önemli bir eşiği aşmıştır bence.
rebecca solnit bu kitabının birçok yerinde kaybolmayı başarıyor. kendi hikayesini anlatırken kitabı okuyarak ona eşlik eden insanları da kendi kaderlerini yaşamak için kaybolmaya davet ediyor. kitabın sonuna doğru çok büyük edebiyat insanları eşliğinde edebiyatın karanlık kalmış noktalarını ziyaret etmek çok keyifli idi ama onu dışında ben açıkçası kitabın içinde kaybolma duygusu yaşadım. hatta bir ara vertigo bile.
ben çok beğenmesem de okuduğum için pişman değilim.
gerçeği söylemek gerekirse, ki her zaman gerekir, bu kitap bana hitap etmedi. aslında kitabın içinde bana hitap etmesi gereken çok şey vardı ama bir türlü tam olarak içine giremedim kitabın. bunun nedeni tamamen benim odaklanma sorunum da olabilir ama sanki kitapta bir eksiklik, bazı yerlerde kopukluklar ve bilinç akışında akışı engelleyen bazı tümsekler vardı.
bir yerlerde dolaşmanın tadına varmış olanlar bilecektir ki anlamsızca dolaşırken kaybolmak yeni şeyler keşfetmek adına yapılacak en güzel eylemdir. elbette ki gezenlerin hepsi kaybolmuş değildir ama kaybolmayı başarmış mutlu azınlık kendi yolunu bulma konusunda önemli bir eşiği aşmıştır bence.
rebecca solnit bu kitabının birçok yerinde kaybolmayı başarıyor. kendi hikayesini anlatırken kitabı okuyarak ona eşlik eden insanları da kendi kaderlerini yaşamak için kaybolmaya davet ediyor. kitabın sonuna doğru çok büyük edebiyat insanları eşliğinde edebiyatın karanlık kalmış noktalarını ziyaret etmek çok keyifli idi ama onu dışında ben açıkçası kitabın içinde kaybolma duygusu yaşadım. hatta bir ara vertigo bile.
ben çok beğenmesem de okuduğum için pişman değilim.
devamını gör...
2.
dokuz bölümden oluşan rebecca solnit kitabı.
kitap türkçeye gökçe gündüç tarafından çevrilmiş ve aynı çeviri iki yayınevi tarafından basılmıştır. ilginçtir şu an her iki yayınevinin baskısına da ulaşmak mümkün.
kitabın dokuz bölümünden dördünün adı mesafenin mavisi. her bölümün ardından adı mesafenin mavisi olan bir bölüm okuyoruz, tabii her mesafenin mavisi başka bir içerikten oluşuyor.
kitap yapısal olarak bildik şablonları takip etmiyor. bir konuya genel hatlarıyla yaklaşıp, bi yerinden tutup orada derinleşip sonuç kısmında da bir fikirle kapanmıyor. kitap yapısal olarak da kaybolmakla bağlantılı. birbirinden farklı izleklerde kaybolmak üzerine bir anlatı diyebiliriz. coğrafyalarda kaybolma, doğada kaybolma, yolunu kaybetme, dilini kaybetme, kültürel kimliğini kaybetme, asimile olma, asimile etmeye giderken asimile olma, değerler kaybı, hikayenin kaybı, hafıza, mesafenin büyümesi ile nesnenin kaybı. (u:bunu arzu nesnesi olarak düşündüğümüzde yaşam enerjisinin kaybı da konumuz olabilir pekala)
netice itibariyle, kendi derinliklerimizden habersiz yaşayan insanlarız biz. (s:35)
çocuklar açısından mesafe diye bir şey yoktur; diğer odaya geçen anne, bir bebek için sonsuza dek gitmiş gibidir. doğum gününü yeni kutlayan bir çocuk, bir sonraki doğum gününe kadar önünde sonsuzluk gibi uzanan bir mesafe bulunduğunu düşünmekten alamaz kendisini. soyut olan imkansızdır, ele geçirilemez, ulaşılamaz. onların zihinlerindeki manzara, ortaçağ tablolarını çok fazla aratmaz aslında: ön planda birçok canlı şey bulunur, arkalarındaki ise sadece duvardır. mesafenin mavisi zamın eşlik ettiği bir süreçtir: melankolinin, kaybın özlemin keşfiyle birlikte gelir. (s:42)
kitap türkçeye gökçe gündüç tarafından çevrilmiş ve aynı çeviri iki yayınevi tarafından basılmıştır. ilginçtir şu an her iki yayınevinin baskısına da ulaşmak mümkün.
kitabın dokuz bölümünden dördünün adı mesafenin mavisi. her bölümün ardından adı mesafenin mavisi olan bir bölüm okuyoruz, tabii her mesafenin mavisi başka bir içerikten oluşuyor.
kitap yapısal olarak bildik şablonları takip etmiyor. bir konuya genel hatlarıyla yaklaşıp, bi yerinden tutup orada derinleşip sonuç kısmında da bir fikirle kapanmıyor. kitap yapısal olarak da kaybolmakla bağlantılı. birbirinden farklı izleklerde kaybolmak üzerine bir anlatı diyebiliriz. coğrafyalarda kaybolma, doğada kaybolma, yolunu kaybetme, dilini kaybetme, kültürel kimliğini kaybetme, asimile olma, asimile etmeye giderken asimile olma, değerler kaybı, hikayenin kaybı, hafıza, mesafenin büyümesi ile nesnenin kaybı. (u:bunu arzu nesnesi olarak düşündüğümüzde yaşam enerjisinin kaybı da konumuz olabilir pekala)
netice itibariyle, kendi derinliklerimizden habersiz yaşayan insanlarız biz. (s:35)
çocuklar açısından mesafe diye bir şey yoktur; diğer odaya geçen anne, bir bebek için sonsuza dek gitmiş gibidir. doğum gününü yeni kutlayan bir çocuk, bir sonraki doğum gününe kadar önünde sonsuzluk gibi uzanan bir mesafe bulunduğunu düşünmekten alamaz kendisini. soyut olan imkansızdır, ele geçirilemez, ulaşılamaz. onların zihinlerindeki manzara, ortaçağ tablolarını çok fazla aratmaz aslında: ön planda birçok canlı şey bulunur, arkalarındaki ise sadece duvardır. mesafenin mavisi zamın eşlik ettiği bir süreçtir: melankolinin, kaybın özlemin keşfiyle birlikte gelir. (s:42)
devamını gör...