1.
koleksiyoncu
fowles'un ilk romanı.
37 yaşında bir yazarın henüz ilk romanında böyle bir anlatım gücüne ulaşması olağanüstü bir şey.
roman üç bölümden oluşuyor. bu bölümlerin ilki ve sonuncusu belirli bir zaman aralığını birlikte yaşayan başkişi tarafından birinci tekil anlatılıyor. ikinci bölüm ise aynı zaman aralığını yaşan diğer başkişinin anlattıklarından oluşuyor. ilk bölüm edebi açıdan yavan, tek düze cümlelerden oluşurken ikinci bölüme geçtiğimizde fowles sihrini ortaya çıkarıyor. roman karakterleri öyle incelikle düşünülmüş ki kendi ait oldukları çevrenin, psiko-sosyal durumun birer temsili şeklinde konuşuyorlar. kitabın bölümleri arasında öylesi bir dil, biçem ve anlatım farkı var ki, aynı yazarın elidnen çıktığına inanmak güç. karakterler arasındaki bu uçurumu dile böyle ustalıkla yansıtabildiği için bir usta fowles. psikolojik romanlarla ilgili en çekici yan da bu sanırım, derinleşen arızaların yazın içinde bulunması. kendi çerçevesini bize nakış gibi işleyerek suanan, ikna eden çılgınlar - ki kendilerini de sürekli ikna etmekle meşgul olduklarından bu konuda çok mahirlerdir- ve onlar karşında diğerleri. bu iki uç arasında gerilimi bir baştan öteki başa sürekli gidip gelen bir roman koleksiyoncu.
37 yaşında bir yazarın henüz ilk romanında böyle bir anlatım gücüne ulaşması olağanüstü bir şey.
roman üç bölümden oluşuyor. bu bölümlerin ilki ve sonuncusu belirli bir zaman aralığını birlikte yaşayan başkişi tarafından birinci tekil anlatılıyor. ikinci bölüm ise aynı zaman aralığını yaşan diğer başkişinin anlattıklarından oluşuyor. ilk bölüm edebi açıdan yavan, tek düze cümlelerden oluşurken ikinci bölüme geçtiğimizde fowles sihrini ortaya çıkarıyor. roman karakterleri öyle incelikle düşünülmüş ki kendi ait oldukları çevrenin, psiko-sosyal durumun birer temsili şeklinde konuşuyorlar. kitabın bölümleri arasında öylesi bir dil, biçem ve anlatım farkı var ki, aynı yazarın elidnen çıktığına inanmak güç. karakterler arasındaki bu uçurumu dile böyle ustalıkla yansıtabildiği için bir usta fowles. psikolojik romanlarla ilgili en çekici yan da bu sanırım, derinleşen arızaların yazın içinde bulunması. kendi çerçevesini bize nakış gibi işleyerek suanan, ikna eden çılgınlar - ki kendilerini de sürekli ikna etmekle meşgul olduklarından bu konuda çok mahirlerdir- ve onlar karşında diğerleri. bu iki uç arasında gerilimi bir baştan öteki başa sürekli gidip gelen bir roman koleksiyoncu.
devamını gör...