1.
arapça gezegen demektir. ayrıca tüm parlak gök cisimlerini kapsayan bir anlamı da vardır ama öncelikli anlamı gezegendir. yıldızlar için ise "necm" kelimesi kullanılır.
ayetlerde şu şekilde geçer gezegen yani kevkeb kelimesi:
yusuf suresi (12:4)
ayet (arapça): قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ
türkçe çeviri: hani yusuf, babasına demişti: "babacığım! gerçekten ben (rüyamda) on bir kevkebi (gezegen), güneşi ve ayı gördüm. onları bana secde ederken gördüm."
en’am suresi (6:76)
ayet (arapça): فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَىٰ كَوْكَبًا ۖ قَالَ هَٰذَا رَبِّي ۖ فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ
türkçe çeviri: gece, onu örtüp bürüyünce bir kevkeb (gezegen) gördü. "bu benim rabbimdir" dedi. sonra kaybolunca, "ben kaybolup gidenleri sevmem" dedi.
saffat suresi (37:6)
ayet (arapça): إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ
türkçe çeviri: biz, en yakın göğü kevkeblerle (gezegenlerle, gök cisimleriyle) süsledik.
nur suresi (24:35)
ayet (arapça): مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ ۖ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ ۖ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ
türkçe çeviri: o’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. lamba cam fanus içindedir. cam fanus ise, sanki inci gibi parlayan bir kevkeb (gezegen) gibidir.
infitar suresi (82:2)
arapça: وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْ
türkçe: gezegenler saçıldığı zaman,
ayetlerde yıldızların nasıl geçtiğine bakmak için ise: (bkz: necm)
ayetlerde şu şekilde geçer gezegen yani kevkeb kelimesi:
yusuf suresi (12:4)
ayet (arapça): قَالَ يُوسُفُ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ إِنِّي رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ
türkçe çeviri: hani yusuf, babasına demişti: "babacığım! gerçekten ben (rüyamda) on bir kevkebi (gezegen), güneşi ve ayı gördüm. onları bana secde ederken gördüm."
en’am suresi (6:76)
ayet (arapça): فَلَمَّا جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ رَأَىٰ كَوْكَبًا ۖ قَالَ هَٰذَا رَبِّي ۖ فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَا أُحِبُّ الْآفِلِينَ
türkçe çeviri: gece, onu örtüp bürüyünce bir kevkeb (gezegen) gördü. "bu benim rabbimdir" dedi. sonra kaybolunca, "ben kaybolup gidenleri sevmem" dedi.
saffat suresi (37:6)
ayet (arapça): إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ
türkçe çeviri: biz, en yakın göğü kevkeblerle (gezegenlerle, gök cisimleriyle) süsledik.
nur suresi (24:35)
ayet (arapça): مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ ۖ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ ۖ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ
türkçe çeviri: o’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. lamba cam fanus içindedir. cam fanus ise, sanki inci gibi parlayan bir kevkeb (gezegen) gibidir.
infitar suresi (82:2)
arapça: وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْ
türkçe: gezegenler saçıldığı zaman,
ayetlerde yıldızların nasıl geçtiğine bakmak için ise: (bkz: necm)
devamını gör...