bir başka sarsıcı ve üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken örnek de şudur:
piyasadaki sahte tevrat, yaratılış (tekvin) 27. bölümünde öyle bir hikaye anlatır ki, okuyan kişi "bir peygamber bunu nasıl yapar?" diye sormaktan kendini alamaz.
iddiaya göre yakup peygamber, kör olan ve ölüm döşeğinde yatan babası ishak peygamber’i kandırarak, öz abisi esav'ın hakkı olan "ilk oğul kurban/miras hakkını" çalar.
tahrif edilmiş metindeki "tiyatro": bu anlatıda yakup peygamber –haşa– usta bir dolandırıcı, annesi rebeka ise bu dolandırıcılığın planlayıcısı gibi gösterilir. hikaye adeta bir komedi tiyatrosu gibidir:
yakup, babası dokunduğunda abisi esav zannetsin diye kollarına ve boynuna keçi derileri sarar.
babasının yanına girer ve gözlerinin içine baka baka (babası kör olsa da) "ben senin ilk oğlun esav'ım" diyerek yalan söyler.
rabbin adını kullanarak babasına av etini (aslında annesinin hazırladığı oğlak yemeğini) tanrı'nın yardımıyla hemen bulduğunu söyler.
bu korkunç mizansenin sonunda ne olur? sahte tevrat’a göre tanrı bu sahtekarlığı onaylar! yani yalan, hile ve babayı kandırma üzerine kurulu bir "seçilmişlik" başlar. bu anlatı; yakup peygamber'i "babasını dolandıran bir fırsatçı", ishak peygamber'i "kandırılabilir, ne dediğini bilmeyen basiretsiz bir ihtiyar", tanrı'yı ise –haşa– bu ahlaksızlığa prim veren bir otorite konumuna düşürür.
bir an için düşünün: temeli yalan ve hırsızlık olan bir peygamberlik silsilesi olabilir mi?
kutsal kuran’ın muazzam müdahalesi ve onur iadesi
işte tam bu noktada, kutsal kuran piyasadaki sahte tevrat'taki bu iftirayı silip atar. kuran, peygamberlik makamının hileyle, kurnazlıkla veya babadan oğula geçen bir krallık gibi "çalınarak" elde edilemeyeceğini; bunun sadece ve sadece allah’ın takdiri ve seçimi olduğunu hatırlatır.
kuran, yakup peygamber'i "güçlü, basiretli (ileri görüşlü) ve ihlaslı" seçkin bir önder olarak tanıtır. o, mirası çalan bir hırsız değil, en zor anında bile dini ve ahlakı oğullarına miras bırakan asil bir atadır.
bakın kutsal kuran, piyasadaki sahte tevrat'taki o "kandırılan baba ve kandıran oğul" imajını nasıl yerle bir edip, yerine "basiret sahibi" şahsiyetleri koyuyor:
sad suresi 45-46: "güç ve basiret (derin kavrayış) sahibi olan kullarımız ibrahim’i, ishak’ı ve yakub’u da hatırla... biz onları, (ahiret) yurdunu düşünen ihlaslı kimseler kıldık."
ayetteki "basiret" vurgusu muazzamdır.
sahte tevrat ishak peygamber'in "gözlerinin körlüğüne" ve kandırılabilir oluşuna odaklanırken; kuran onların "kalp gözünün açıklığına" ve derin kavrayışlarına dikkat çeker.
iki "ölüm döşeği" arasındaki fark
sahte tevrat'ta ishak peygamber'in ölüm döşeği, bir miras kavgası ve dolandırıcılık sahnesidir. ancak kuran'da yakup peygamber'in ölüm döşeği, muazzam bir inanç ve vasiyet sahnesidir.
kuran bize der ki; yakup peygamber hileyle miras peşinde koşan biri değildi. aksine, o son nefesinde bile çocuklarının dünya malını değil, imanını dert edinen bir babaydı:
bakara suresi 133: "yoksa yakup son nefesini verirken siz orada mıydınız? o sırada oğullarına, ‘benden sonra kime kulluk edeceksiniz?’ demişti. onlar da, ‘senin tanrına, ataların ibrahim, ismail ve ishak’ın tanrısı olan tek tanrıya kulluk edeceğiz; biz sadece o’na teslim olmuşuzdur’ dediler."
görüldüğü üzere kuran yine bize gerçekleri anlatarak yakup'u "evlatlarına tevhid'i miras bırakan, basiret sahibi, onurlu bir peygamber" makamına, yani ait olduğu yere iade eder.
kutsal kuran, peygamberlerin onurunu korumakla kalmaz; aynı zamanda bize "peygamberlik" müessesesinin ciddiyetini, dürüstlüğünü ve ilahi kaynaklı olduğunu da öğretir.
ve bir kez daha görmekteyiz ki, elçilerin gerçek sünnetleri ve yaşam öyküleri de sadece ve sadece kuran'dadır.
devamını gör...