1.
ismini yunacada köpek anlamına gelen kinik kelimesinden alan mutluluğa giden yolun köpek gibi hayvanlar gibi sorumsuzca yaşamaktan geçtiğini belirten felsefi görüştür. meşhur temsilcilerinden birisi ise fıçıda yaşayıp büyük iskender’in benden bir dileğin var mı? sözüne karşılık gölge etme başka ihsan istemem diyen diyojen’dir.
devamını gör...
2.
öğretinin kökeni sokrates'e kadar dayanır, tartışmalı olsa da kurucusu olduğu düşünülen iki isim antisthenes ve sinoplu diogenes'tir.
devamını gör...
3.
insanların ne kadar az ihtiyacı varsa o kadar çok mutlu olabileceğini savunan ve ihtiyaçlarımızdan fazla mülke sahip olmanın da bizi mutsuz ettiğini söyleyen felsefik görüştür. en önemli temsilcileri sofist gorgias, sokrates’in öğrencisi olan anthistenes ve sinoplu diyojen’dir. diyojen’in yaşamı görüşü güzelce özetler. diyojen bira fıçısında yaşayan bir insandır. rivayete göre diyojen’in sadece bir fıçısı bir de testisi varmış, testisiyle çeşmeden su içmeye gittiğinde bir çocuğun elleriyle su içtiğini görmüş. o an o testiye ihtiyacı olmadığını anlamış ve testiyi kırmış. yine bir rivayete göre dönemin kralı büyük iskender, diyojen’le karşılaşmış ve ona “dile benden ne dilersen” demiş, diyojen ise “gölge etme başka ihsan istemem” demiş. bunun üzerine büyük iskender kıkırdıyarak yanındakilere dönüp “büyük iskender olmasam diyojen olmak isterdim” demiş.
devamını gör...
4.
kinizmin amacı “arete” veya “virtus” olarak ifade edilir. anlamı “erdemin ve mutluluğun zirvesine ulaşmak” tır. onlara göre yaşam koşulları kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde öylesine etkilidir ki yaşam koşullarını değiştirmeden düşünceleri ve duyguları değiştirmek çok güçtür. kinikler yaşam stillerini kökten değiştirmek amacı ile sosyal düzeni ve toplumsal değerleri hiçe saymışlar, bu da onların toplumdan dışlanmalarına neden olmuştur. askesis adını verdikleri, kendi kendine yetme pratikleri yaparak, yaşam koşullarını sadeleştirmeye, ihtiyaçları minimuma indirmeye ve bu sayede erdemin en yüksek mertebesine erişmeye çalışırlar. kuşkusuz toplum düzenine hakim otoriteler bu felsefi yaklaşımdan hoşlanmazlar. klasik kinizm anarşizmin kurucusu olarak itibar görmüştür
devamını gör...
5.
medeniyetin reddi.
devamını gör...
6.
hakkında bilgi edinmek için çok iyi kaynaklar bulabileceğiniz, adını yunanca "kyon"* kelimesinden alan yaşam biçimi, felsefe. ya da adına ne derseniz deyin.
tavsiye edeceğim detaylı bir kitap ise isviçre'li filolog georg luck'a aittir.
*(bkz: köpeklerin bilgeliği)*
say yayınlarından (bkz: oğuz özügül) tercümesi ile piyasada bulabilirsiniz.
kitaptan şöyle bir-iki alıntı ile bitirebilirim, tamamen orijinalinden* kendi çevirimdir, türkçesinde biraz farklı olabilir.
1-diogenes mö 410-400 yıllarında karadeniz kıyısındaki
sinop'ta dünyaya geldi. halen daha net olmayan ve tam aydınlatılmamış bazı suçlar yüzünden
sürgüne gönderildi. akabinde atina'ya gelerek antisthenes'e
katıldı. oldukça doğru olduğuna inanılan (kuşkuya yer vermeyen) başka bir rivayete göre bir deniz
yolculuğu sırasında korsanların eline düştü ve köle olarak
korinthos'a satıldı. burada başarılı bir eğitmen olarak çalıştığı söylenir. serbest bırakıldıktan sonra korinthos'ta ve atina'da yaşadı.
diyaloglar ve tragedyalar kaleme aldı; ama tragedyaların ona ait olup olmadığı antikçağda bile tartışmalı konulardan biriydi.
onun nasıl göründüğünü aşağı yukarı biliyoruz; zira paris'te bir sikke, birçok oymalı taş, köln'de bir mozaik, villa
albani'de mermer bir heykel ve aynı müzede bir duvar kabartması (mö 4. yüzyılın sonlarından bir tablonun
kopyası) vardır. sikkede profilden betimlenir, saçlan kısadır ve sakallıdır. mermer heykel onu
çıplak, öne eğilmiş, göbekli bir şekilde, ama kaslı kol ve bacaklarla betimler; sağ elinde bir değnek, sol elinde bir çanak
tutar; yanında, simgesi olan (sonradan tamamlandığı düşünülen) bir köpek vardır.
2-mesela başka bir kısa hikaye okul kurucusu* ile şu şekildedir;
anthistenes* hastadır, ölüm döşeğinde yatmaktadır ve diogenes* kendisini ziyarete gelir ve sorar;
"bir arkadaşa ihtiyacın var mı?"
ve akabinde elinde bir hançerle gelir.
anthistenes şöyle der; "keşke birisi beni acılarımdan kurtarabilse!"
diogenes hançeri kastederek; "işte bu" der.
bunun üzerine hastalığından dolayı acılar içinde olan ve halen daha hayata tutunmaya çalışan anthistenes'in cevabı şahanedir;
"acılarımdan demiştim, hayattan değil!" der.
linkler baykuş olmuş, tekrar aşağıdadır.
www.hizliresim.com/not3974
www.hizliresim.com/avmao9f
nadir kitaptan 1997 yılına ait "almanca" orijinal baskılarından birini bulup hem de 25 tl gibi bir rakama almıştım sene başında.
ve ciltli olarak.
tavsiye edeceğim detaylı bir kitap ise isviçre'li filolog georg luck'a aittir.
*(bkz: köpeklerin bilgeliği)*
say yayınlarından (bkz: oğuz özügül) tercümesi ile piyasada bulabilirsiniz.
kitaptan şöyle bir-iki alıntı ile bitirebilirim, tamamen orijinalinden* kendi çevirimdir, türkçesinde biraz farklı olabilir.
1-diogenes mö 410-400 yıllarında karadeniz kıyısındaki
sinop'ta dünyaya geldi. halen daha net olmayan ve tam aydınlatılmamış bazı suçlar yüzünden
sürgüne gönderildi. akabinde atina'ya gelerek antisthenes'e
katıldı. oldukça doğru olduğuna inanılan (kuşkuya yer vermeyen) başka bir rivayete göre bir deniz
yolculuğu sırasında korsanların eline düştü ve köle olarak
korinthos'a satıldı. burada başarılı bir eğitmen olarak çalıştığı söylenir. serbest bırakıldıktan sonra korinthos'ta ve atina'da yaşadı.
diyaloglar ve tragedyalar kaleme aldı; ama tragedyaların ona ait olup olmadığı antikçağda bile tartışmalı konulardan biriydi.
onun nasıl göründüğünü aşağı yukarı biliyoruz; zira paris'te bir sikke, birçok oymalı taş, köln'de bir mozaik, villa
albani'de mermer bir heykel ve aynı müzede bir duvar kabartması (mö 4. yüzyılın sonlarından bir tablonun
kopyası) vardır. sikkede profilden betimlenir, saçlan kısadır ve sakallıdır. mermer heykel onu
çıplak, öne eğilmiş, göbekli bir şekilde, ama kaslı kol ve bacaklarla betimler; sağ elinde bir değnek, sol elinde bir çanak
tutar; yanında, simgesi olan (sonradan tamamlandığı düşünülen) bir köpek vardır.
2-mesela başka bir kısa hikaye okul kurucusu* ile şu şekildedir;
anthistenes* hastadır, ölüm döşeğinde yatmaktadır ve diogenes* kendisini ziyarete gelir ve sorar;
"bir arkadaşa ihtiyacın var mı?"
ve akabinde elinde bir hançerle gelir.
anthistenes şöyle der; "keşke birisi beni acılarımdan kurtarabilse!"
diogenes hançeri kastederek; "işte bu" der.
bunun üzerine hastalığından dolayı acılar içinde olan ve halen daha hayata tutunmaya çalışan anthistenes'in cevabı şahanedir;
"acılarımdan demiştim, hayattan değil!" der.
linkler baykuş olmuş, tekrar aşağıdadır.
www.hizliresim.com/not3974
www.hizliresim.com/avmao9f
nadir kitaptan 1997 yılına ait "almanca" orijinal baskılarından birini bulup hem de 25 tl gibi bir rakama almıştım sene başında.
ve ciltli olarak.
devamını gör...
7.
kinizmin nasıl koşullarda ortaya çıktığını anlamak işin başlangıç noktası olmalıdır. kinik okul iskender zamanında kurulan dört felsefe okulundan biridir. helenistik dönemde hristiyanlığın "öteki dünya"sına psikolojik hazırlık başlar ve kent devletlerinin yok olmasıyla bağlantılıdır. aristoteles'e kadar yunan filozoflar şikayet edecek şeyleri olsa da siyasal olarak güçsüz değillerdi. siyasal iktidar makedonların eline geçince yunan filozoflar siyasetten uzaklaşıp kendilerini bireysel erdem ya da kurtuluş sorununa adadılar. "iyi bir devlet nasıl yaratılabilir?" sorusu rafa kaldırıldı ve yerini şu aldı: "kötü bir dünyada nasıl erdemli olunur ya da bir ıstırap dünyasında nasıl mutlu olunur?". roma döneminde de az miktarda stoacılık hariç felsefi düşünce giderek öznel ve bireyci bir hal aldı; ta ki hristiyanlığın nispeten bütünleştirici gücü egemen olana kadar. o zamana dek filozofa çare olabilecek bir kurum ya da çıkış yolu olmadığından helenistik dönemin filozofları düşünmeye devam etse de düşündüklerinin dünya işlerine yansıyacağını pek ummadı.
kinikler okulu antisthenes adlı sokrates'in öğrencisi olan bir karakterle başlar. kendisi tam olarak çileci olmasa da lüksü ve her türlü yapay duyu hazları peşinde koşmayı reddetti("hoşnut olmaktansa delirmeyi yeğlerim"). ama elbette öğrencisi diogenes'in ünü kendisini dahi geride bıraktı. ona göre her geleneksel damga sahteydi. krallık ya da generallik; onur, bilgelik, zenginlik ve mutlulukla ilişkilendirilen herşey sahteydi. erdemin yanında dünya malları hiç önemli değildi. arzudan kurtulmayı erdem ve ahlaki özgürlükle bağdaştırdı. ona göre şansın bahşettiği iyilere aldırmazsak korkudan da kurtulurduk. dışsal iyiler geçicidir, şansla gelirler, çabalarımızın ödülü değildirler. yalnızca erdem ve kanaatkarlık gibi öznel iyiler iyidir. bilge kişi sadece bunlara değer verir. bu bakımdan önceki yunan filozoflarından ayrıldığı önemli nokta görülmeli. sanatı, bilimi, devlet adamlığını vs. herhangi bir yararlı faaliyeti teşvik gibi bir işleve sahip değildir. stoacılar da onu büyük ölçüde benimsedi ama dünya nimetlerini reddetmediler.
kinikliği popüler kılanlardan biri olan teles şunu der: "oğlum ya da karım öldüğü için, ben hala yaşadığım halde neden kendimi ihmal edeyim, işime gücüme bakmayı bırakayım." kendisi zenginlerden bağış alıyor olmaktan çekinmez. popüler kinizm iyi şeylerden uzak durmayı değil yalnızca bunlara kayıtsızlığı öğretmiştir. işte böyle; borçlu için alacaklıya karşı sorumlu olmamayı öğretiyor.
kinik öğretinin en iyi şeyleri daha kapsamlı bir felsefe olan stoacılıkla bütünleşmiştir.
kinikler okulu antisthenes adlı sokrates'in öğrencisi olan bir karakterle başlar. kendisi tam olarak çileci olmasa da lüksü ve her türlü yapay duyu hazları peşinde koşmayı reddetti("hoşnut olmaktansa delirmeyi yeğlerim"). ama elbette öğrencisi diogenes'in ünü kendisini dahi geride bıraktı. ona göre her geleneksel damga sahteydi. krallık ya da generallik; onur, bilgelik, zenginlik ve mutlulukla ilişkilendirilen herşey sahteydi. erdemin yanında dünya malları hiç önemli değildi. arzudan kurtulmayı erdem ve ahlaki özgürlükle bağdaştırdı. ona göre şansın bahşettiği iyilere aldırmazsak korkudan da kurtulurduk. dışsal iyiler geçicidir, şansla gelirler, çabalarımızın ödülü değildirler. yalnızca erdem ve kanaatkarlık gibi öznel iyiler iyidir. bilge kişi sadece bunlara değer verir. bu bakımdan önceki yunan filozoflarından ayrıldığı önemli nokta görülmeli. sanatı, bilimi, devlet adamlığını vs. herhangi bir yararlı faaliyeti teşvik gibi bir işleve sahip değildir. stoacılar da onu büyük ölçüde benimsedi ama dünya nimetlerini reddetmediler.
kinikliği popüler kılanlardan biri olan teles şunu der: "oğlum ya da karım öldüğü için, ben hala yaşadığım halde neden kendimi ihmal edeyim, işime gücüme bakmayı bırakayım." kendisi zenginlerden bağış alıyor olmaktan çekinmez. popüler kinizm iyi şeylerden uzak durmayı değil yalnızca bunlara kayıtsızlığı öğretmiştir. işte böyle; borçlu için alacaklıya karşı sorumlu olmamayı öğretiyor.
kinik öğretinin en iyi şeyleri daha kapsamlı bir felsefe olan stoacılıkla bütünleşmiştir.
devamını gör...
8.
kinizmde, kendine özgü olmayan niteliklerin yardımıyla birisini memnun etmeye çalışma yoktur. toplum önünde olduğun gibi görünmek ve sanki "beni bu gibi sevin, gerçek" demektir. kinizm gerçekçi bir hayat görüşüdür.
sen beni aşağılayabilirsin ama ben aşağılanmam.
diyojen
sen beni aşağılayabilirsin ama ben aşağılanmam.
diyojen
devamını gör...
9.
günümüz dünyasında kinikleri ve kinizm akımını, başka insanların yaşadığı acı ve kötü olaylara karşı üç maymunu oynama yani duyarsız olan ve bu duyarsızlık hali olarak tanımlayabiliriz. yani dünyanın bir tarafı, açlık ve sefaletle çevriliyken diğer tarafının, varlık ve obeziteyle semrilmesine karşı duyarsız kalınması durumu... dünyanın bir bölgesinde savaşlar ve silahlar konuşurken diğer kısmının, mutluluk, heyecan ve havai fişeklerle donatılması, ilk kısmın ikinci kısma karşı üç maymunu oynayıp, görmeyip, duymayıp bilmiyor oluşu. ..
ancak kinizm kökeninde, bu galatı meşhurluğundan çok farklı olmak suretiyle; dünyadan el, etek çekmek manasında bir felsefi akımdır. m. ö. 400 yılı civarında sokrates'in öğrencisi antisthenes tarafından ortaya atılmıştır. başlangıcıyla ilgili anlatılan anekdot ise sokrates'e atfedilir. şöyle ki; sokrates, bir gün pazarda gezerken çok bunalmış ve birden pazarın orta yerinde burada ihtiyacım olmayan ne çok şey var?.. diye bağırmıştır. ancak o sustuğunda hayat yine kaldığı yerden devam etmiştir. ta ki antisthenes'e kadar.
antisthenes bu akımı başlattığında, mutluluğun, maddi anlamda lüks kavramından, siyasetten, iktidardan ve iktidar olmaktan hatta hatta sağlıktan bile bağımsız olduğunun altını çizmiştir. onun öğrencisi diogenes ise en ünlü kiniktir ve bu akımın duyulmasını sağlayan filozoftur. sahip olduğu bir fıçı, bir hırka, ekmek torbası ve bir değnek dışında hiçbir şeyi yoktur. ancak çok da mutludur.
hakkında anlatılan birçok anekdot olmakla birlikte onu anlamamızı sağlayan en ünlü anekdot* şudur: bir gün ünlü komutan büyük iskender bu garip ama mutlu adamı ziyarete gelir ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. diogenes'in cevabı ise tam da beklendiği şekilde güneşimden çekil olur. onun bu tavrı da gösteriyor ki koskaca komutan ve büyük bir kral olan iskender'den daha mutlu olmak için ihtiyacı olan hiçbir şey yoktur. hatta buradan hareketle gölge etme başka ihsan istemez sözünün doğduğu rivayet olunur. bu anlamda bu kinik yaşamını bizdeki tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatına benzetebiliriz.
kiniklere göre; insan mutlu olma yolunda sağlık konusunu da dert etmemeli, ağrılara aldırmamalıdır. hatta buradan hareketle en başta anlattığım duyarsız olma durumu da ortaya çıkmış ve başka insanların yaşadığı olumsuzluk ve acılara da aldırış etmemeyi geliştirmişlerdir. bu da zamanla üç maymunu oynamak ve sessiz kalıp hayata devam etmek olarak karşımızda bir ayna gibi dikilmiştir.
işte bu noktada da tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatından ayrılır ve hatta tasavvuf düşüncesiyle taban tabana zıttır.
ancak kinizm kökeninde, bu galatı meşhurluğundan çok farklı olmak suretiyle; dünyadan el, etek çekmek manasında bir felsefi akımdır. m. ö. 400 yılı civarında sokrates'in öğrencisi antisthenes tarafından ortaya atılmıştır. başlangıcıyla ilgili anlatılan anekdot ise sokrates'e atfedilir. şöyle ki; sokrates, bir gün pazarda gezerken çok bunalmış ve birden pazarın orta yerinde burada ihtiyacım olmayan ne çok şey var?.. diye bağırmıştır. ancak o sustuğunda hayat yine kaldığı yerden devam etmiştir. ta ki antisthenes'e kadar.
antisthenes bu akımı başlattığında, mutluluğun, maddi anlamda lüks kavramından, siyasetten, iktidardan ve iktidar olmaktan hatta hatta sağlıktan bile bağımsız olduğunun altını çizmiştir. onun öğrencisi diogenes ise en ünlü kiniktir ve bu akımın duyulmasını sağlayan filozoftur. sahip olduğu bir fıçı, bir hırka, ekmek torbası ve bir değnek dışında hiçbir şeyi yoktur. ancak çok da mutludur.
hakkında anlatılan birçok anekdot olmakla birlikte onu anlamamızı sağlayan en ünlü anekdot* şudur: bir gün ünlü komutan büyük iskender bu garip ama mutlu adamı ziyarete gelir ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. diogenes'in cevabı ise tam da beklendiği şekilde güneşimden çekil olur. onun bu tavrı da gösteriyor ki koskaca komutan ve büyük bir kral olan iskender'den daha mutlu olmak için ihtiyacı olan hiçbir şey yoktur. hatta buradan hareketle gölge etme başka ihsan istemez sözünün doğduğu rivayet olunur. bu anlamda bu kinik yaşamını bizdeki tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatına benzetebiliriz.
kiniklere göre; insan mutlu olma yolunda sağlık konusunu da dert etmemeli, ağrılara aldırmamalıdır. hatta buradan hareketle en başta anlattığım duyarsız olma durumu da ortaya çıkmış ve başka insanların yaşadığı olumsuzluk ve acılara da aldırış etmemeyi geliştirmişlerdir. bu da zamanla üç maymunu oynamak ve sessiz kalıp hayata devam etmek olarak karşımızda bir ayna gibi dikilmiştir.
işte bu noktada da tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatından ayrılır ve hatta tasavvuf düşüncesiyle taban tabana zıttır.
devamını gör...
10.
muarızları bunlara köpek diyolar bunlar da köpek lakabını sahipleniyo böyle bi saçmalık olamaz bi gün diogenes'e soruyolar üstad size köpek diyolar nedir bunun hikmeti diye* o da diyo ki iyi insanlara kuyruk sallarım kötü insanlara hırlarım şaka gibi gerçekten anadolu'da olsa eşeğe benzetirlerdi muhtemelen o zaman muhtemelen bu kamil eşşek olduğunu da kabul ederdi anadolu'da başına ne gelirdi bilemiyorum..
devamını gör...
11.
köpeksi anlamına gelir.
maddi şeylerden vazgeçmek olarak bilinir.
kinizmin yayılmasını ve tanınmasını diyojen sağlamıştır.
sadeliği benimserler.
kinizme göre insan kendi kendisine dayanmalıdır ki erdemli, yani kendine yetebilen bir kişi olabilsin.
insanın doğaya karşı geliştirdiği toplumsallık, büyük ölçüde gereksiz ve yozlaştırıcı nitelikler arz eder; kinikler buna karşı doğal ve sade yaşamı öne çıkarırlar.
evrimagaci.org/kinizm-nedir...
open.spotify.com/episode/7y...
maddi şeylerden vazgeçmek olarak bilinir.
kinizmin yayılmasını ve tanınmasını diyojen sağlamıştır.
sadeliği benimserler.
kinizme göre insan kendi kendisine dayanmalıdır ki erdemli, yani kendine yetebilen bir kişi olabilsin.
insanın doğaya karşı geliştirdiği toplumsallık, büyük ölçüde gereksiz ve yozlaştırıcı nitelikler arz eder; kinikler buna karşı doğal ve sade yaşamı öne çıkarırlar.
evrimagaci.org/kinizm-nedir...
open.spotify.com/episode/7y...
devamını gör...
12.
kinizm (ya da pek bilinmeyen adıyla sinizm) hayatın anlamının, doğa ile uyumlu ve erdemli bir hayat yaşamak olduğuna dayanan, antikite'nin sokratik döneminden (kurucusu gorgias da yaklasik o dönemde ortaya cikmis bir felsefecidir) bir felsefe okulu/ekolüdür.var olan tüm basmakalıp arzuları (ne gibi bir masdi değerle alakali olursa olsun) reddedip tümüyle maddiyattan arınmış bir hayat yaşamak anlamına gelmektedir.
kinikler toplum tarafindan hakaret,suçlama ve asagilamalara maruz kalsalar da bunu pek önemsemediler ve insanlığın bekçi köpekleri olarak hareket etmeyi ve onları, özellikle acı çekmenin temel sebebi olarak gördükleri açgözlülüğün herhangi bir dışavurumunda takip etmek ve öğütlemeyi işlerinin bir parçası olarak gördüler. fikirlerinin çoğu daha sonra belli farklari olsa da öncülü olarak kabul edildikleri stoacılık tarafından benimsendi ve devralındı.
düşünsel/felsefi bir akım olarak kinizmin kurucusu genellikle, m.ö. 5. yüzyılda sokrates’in kayda değer öğrencilerinden biri olan antisthenes olarak görülür (aslında çoğu kaynak kurucu olarak sofist gorgias'ı görmektedir) .yoksul hayat öğretisiyle bilinse de, teorik (bnce aynı ağırlıkla coğu zaman da pratik ) etiğin yanında, kiniklerin merkeze aldiklari uygulama alanlari ve öğretileri ayrıca dil, edebiyat, ve karsilikli konusmayi (dialogos) kapsıyordu.
antisthenes’i, atina sokaklarında bir fıçının içinde yaşayıp ,toplumsal hicbir tepkiye kıymet vermeyen , kim olursa olsun lafini esirgemeyen ve kinizmi kinizm yapan sinoplu diyojen takip etti. diyojen kinizm tarihinde en etkili ve radikal figürlerden biri olarak görülür. hayatını pratikte de kendine yetme (“autarkeia”), yaşamın sadeliği-tasarruf (“askesis”) ve utanmazlık (“anaideia”) üçlüsüne adadı ve iğneleyici yergileriyle ve ince esprileriyle ün kazandi.
kinizm tarihinde ün yapmis kinikler arasında thebesli krates (kinizmi pratikte de yasamak icin tüm mal varligini bagislamistir) , onesicritus, hipparchia, metrocles, borysthenesli bion, menippus, cercidas ve teles yer alır.
m.ö. 3. yüzyılda stoacılığın (bkz: stoacılık) yükselişiyle önemli bir felsefi aktivite olarak kinizm bir düşüş yaşadı ve roma dönemi’ne kadar kinik bir canlanma ve yayılma olmadı. m.s. 1. yüzyılda roma imparatorluğunun yükselişiyle kinizm yayıldı ve kinikler, aşağılama ve saygı karışımı bir muamele gördükleri roma imparatorluğu’nun şehirleri boyunca dilenip vaaz verdi. o zamana kadar uzun bir düşüşte olan stoacılığın aksine, kinizmin m.s. 4. yy.'a kadar geliştiği görülür. dikkate değer romalı kinikler arasında demetrius, demonax, oenomaus, peregrinus proteus ve sallustius yer alır.
kinizmin birkac açıdan münzevi fikrileri ve retorik metotları ilk hristiyanlar tarafından benimsense de, m.s. 5. yüzyılda tarihe karisti.günümüzde bazi uzakdoğu öğretilerinde de kinizmle paralellikler görülür.
tanimin tamami alinti değil . ama moderasyon 'ufak alintilar olduğundan tamamini alinti olarak kaydedioruz.siz kendi katkilarinizi ordan ayiklarsiniz.' dendiğinden ugsasmak istemedim.varsin hepsini alinti yazsinlar.
devamını gör...