1.
ankaranın merkezi aynı zamanda bir sivil toplum örgütü
devamını gör...
2.
soda ,mineralli su markası.
devamını gör...
3.
ankarada buluşma yerlerinin vazgeçilmezi.
devamını gör...
4.
arapça kırmızı anlamına gelen ahmer ile ay anlamına gelen hilal kelimelerinin birleşiminden oluşan hilalıahmer kelimesinin yeni halidir.
ayrıca, ankara'da tüm metroların buluştuğu yerdir.
ayrıca, ankara'da tüm metroların buluştuğu yerdir.
devamını gör...
5.
ankara'da, işiniz yoksa uzak durulması gereken yer. tüm metrolar, dershaneler, -birçok dolmuşlar- orada buluşur haliyle 7/24 kalabalıktır.
devamını gör...
6.
akşamları yüksel caddesinin renkleri harika olur kızılayın. iş çıkışlarında uzatmalı da olsa hep ordan geçerdim
devamını gör...
7.
her tipten, kesimden insanın bolca bulunduğu yer.
şu tweet'i görünce aklımda birsürü anı canlandı. kızılay'da bir yerden bir yere yürümeye çalışıyorsanız durdurulmadan yürümeniz imkansız. müşteri kazanmaya çalışan epilasyoncular, bilmem ne derneği için eline bir şeyler tutuşturmaya çalışanlar, bilmem kim için para toplamaya çalışanlar, yoldan geçen insanları kafede oturmaya ikna etmeye çalışmakla görevlendirilmiş görevliler ve daha nicesi. ha bir de bazıları baktılar artık bu insanlar durmuyor, "bir şey diyebilir miyim?" şeklinde durdurmaya çalışıyorlardı. bir keresinde 10 dakikalık yürüyüşümde tam 3 kere durdurulmuştum. biri eve dönecek param yok diyen bir teyze, biri beyin kanseri olan arkadaşları için para toplayan öğrenciler, biri görme engelliler derneği için para karşılığında elime atatürk fotoğrafı tutuşturan bir adamdı. hayır bir de verdiğin parayı da beğenmiyorlar. bu arada teyze hariç diğer ikisine vermiştim para. teyze için de verecek bozuğum yoktu, bozdur o zaman diyince büfeden bozdurmaya kalkmıştım. o sırada ordaki adam teyzenin herkesi her gün böyle dolandırdığını söyleyince uzaklaşmıştım. teyze de adama bir ağız dolusu küfür etmişti. epilasyoncular tarafından da çok durduruldum. hepsi her seferinde "yukarıdan beni izliyorlar, dinliyormuş gibi yapar mısınız yoksa paramı vermezler" şeklinde giriş yapıp sonrasında "sadece içeri girip fiyat sorup çıkacaksınız, söz hiç vaktinizi almayacak, 5 dakikadan fazla durursanız gelin çıkışta beni bulun" diyerek sizi içeri gönderirler. içeri girip 10 15 dakika sonrasında telefonunuzu da vermiş bir şekilde ayrılırsınız* sizi içeri yollayan adam da kaybolmuş olur. ulan ne çok dolandırılmışım ya*
sosyokültürel açıdan bu kadar çeşitli insanı zannediyorum başka bir yerde bulamazsınız. gelinlikçi, soysal çarşısı, tus dershanesi ve love shop'un aynı binada toplanması gibi. karmaşıklığı, kalabalıklığı, insan çeşitliliği bir yandan çok kaotik gelirken bir yandan da belgesel tadında ilginç deneyimler sunar.
şu tweet'i görünce aklımda birsürü anı canlandı. kızılay'da bir yerden bir yere yürümeye çalışıyorsanız durdurulmadan yürümeniz imkansız. müşteri kazanmaya çalışan epilasyoncular, bilmem ne derneği için eline bir şeyler tutuşturmaya çalışanlar, bilmem kim için para toplamaya çalışanlar, yoldan geçen insanları kafede oturmaya ikna etmeye çalışmakla görevlendirilmiş görevliler ve daha nicesi. ha bir de bazıları baktılar artık bu insanlar durmuyor, "bir şey diyebilir miyim?" şeklinde durdurmaya çalışıyorlardı. bir keresinde 10 dakikalık yürüyüşümde tam 3 kere durdurulmuştum. biri eve dönecek param yok diyen bir teyze, biri beyin kanseri olan arkadaşları için para toplayan öğrenciler, biri görme engelliler derneği için para karşılığında elime atatürk fotoğrafı tutuşturan bir adamdı. hayır bir de verdiğin parayı da beğenmiyorlar. bu arada teyze hariç diğer ikisine vermiştim para. teyze için de verecek bozuğum yoktu, bozdur o zaman diyince büfeden bozdurmaya kalkmıştım. o sırada ordaki adam teyzenin herkesi her gün böyle dolandırdığını söyleyince uzaklaşmıştım. teyze de adama bir ağız dolusu küfür etmişti. epilasyoncular tarafından da çok durduruldum. hepsi her seferinde "yukarıdan beni izliyorlar, dinliyormuş gibi yapar mısınız yoksa paramı vermezler" şeklinde giriş yapıp sonrasında "sadece içeri girip fiyat sorup çıkacaksınız, söz hiç vaktinizi almayacak, 5 dakikadan fazla durursanız gelin çıkışta beni bulun" diyerek sizi içeri gönderirler. içeri girip 10 15 dakika sonrasında telefonunuzu da vermiş bir şekilde ayrılırsınız* sizi içeri yollayan adam da kaybolmuş olur. ulan ne çok dolandırılmışım ya*
sosyokültürel açıdan bu kadar çeşitli insanı zannediyorum başka bir yerde bulamazsınız. gelinlikçi, soysal çarşısı, tus dershanesi ve love shop'un aynı binada toplanması gibi. karmaşıklığı, kalabalıklığı, insan çeşitliliği bir yandan çok kaotik gelirken bir yandan da belgesel tadında ilginç deneyimler sunar.
devamını gör...
8.
ankara'nın en merkezi yeri.
devamını gör...
9.
aklıma yardım kuruluşundan çok ankara'nın merkezi olan semti aklıma getiren kelime.
devamını gör...
10.
bir buçuk yüzyıl önce kurulmuş inani yardım örgütü.
türkiye'de insanlar kızılay ile ilkokul günlerinde tanışırlardı. şimdi aynı uygulama var mı bilmiyorum, okullarda sağlık kolu, kitaplık kolu, temizlik kolu gibi küçük öğrenci örgütleri olurdu. bunlar örneğin sınıf kitaplığında bulunan kitapların okunmasını, geri getirilmesini falan düzenlerdi.
bu kollardan biri de kızılay koluydu. bunların görevi de öğrencilere para karşılığı kızılay pulları satmak, ramazan ayında da "fitre" zarfı dağıtıp, içine para konulan zarfları toplayıp öğretmene teslim etmekti.
ben içine para konulmamış bir zarf yüzünden bir öğrenciyi haşlayan öğretmenimiz yüzünden ilkokul dörtten sonra zarflara para koymamaya başladım. anarşistliğim o günden başlamış.
bilindiği üzere, fıtratımız gereği ortada akçeli, paralı bir iş varsa orada mutlaka bir anafor yaratır asil ve necip milletimiz.
1979 yılında kemal demir adlı bir doktor kızılay'a genel müdür seçildi. ben ilk kez 80'li yılların sonunda kızılay genel kuruluna tanık oldum. büyük kavga çıkmıştı. o zamanın gazeteleri bu kavganın kızılay'ın "ekmeğini" kimin yiyeceği kavgası olduğunu söylüyordu. ve bundan sonra tüm genel kurullar kavgalı oldu. hatta silahların çekildiği, insanların topuklarından vurulduğu falan da oluyordu.
böylece 1999 yılına geldik. 1999 yılı ağustos ayında türkiye çok büyük bir deprem felaketiyle sarsıldı. ağustos ayı olduğu için soğuktan donan olmadı ama kızılay bu depremde tam anlamıyla altına sıçtı.
depremzedelere verilen çadırlar el sürülünce dağılacak kadar çürümüştü. yiyecek diye verilen konserveler küflenmiş, unlar kurtlanmış, sağlık malzemeleri niteliklerini yitirmiş,..., aklınıza gelebilecek her tür yardım malzemesi sözcüğün tam anlamıyla leş durumdaydı.
ve çoğunun ihalesi de yeni yapılmıştı.
kemal demir 20 yıllık başkanlık döneminden sonra görevden alındı ve yargılandı. yargılama sonucu ne oldu bilmiyorum, ama tüm depremi tek bir müteahhitin suçuna indirgeyen, her biri ayrı birer hırsız olan yönetimin, bir başka hırsıza vereceği ceza, olsa olsa "neden yakalandın" cezası olacaktır.
buyurun size o günlerden bir haber. bakın çürümüşlüğe:
hurarsiv.hurriyet.com.tr/go...
bugün yardım malzemelerini satan bir holding olan kızılay, "götürmek" konusunda geçmişteki hükumetlerden hiçbirinin eline su dökemeyeceği akop iktidarıyla birlikte tam bir sağmal inek haline geldi.
emin olmanızı istediğim şey şu: kızılay yöneticileri ve onların iplerini ellerinde tutanlar için doğal afetler "biz bundan ne kazanırız" fırsat günleri.
ikinci nokta da şu: yapmış olduğunuz yardımlar birilerinin cebini dolduruyor.
verdiğiniz kan bile satılıyor.
kızılay'a bakışınızı bunlara göre değerlendirin.
türkiye'de insanlar kızılay ile ilkokul günlerinde tanışırlardı. şimdi aynı uygulama var mı bilmiyorum, okullarda sağlık kolu, kitaplık kolu, temizlik kolu gibi küçük öğrenci örgütleri olurdu. bunlar örneğin sınıf kitaplığında bulunan kitapların okunmasını, geri getirilmesini falan düzenlerdi.
bu kollardan biri de kızılay koluydu. bunların görevi de öğrencilere para karşılığı kızılay pulları satmak, ramazan ayında da "fitre" zarfı dağıtıp, içine para konulan zarfları toplayıp öğretmene teslim etmekti.
ben içine para konulmamış bir zarf yüzünden bir öğrenciyi haşlayan öğretmenimiz yüzünden ilkokul dörtten sonra zarflara para koymamaya başladım. anarşistliğim o günden başlamış.
bilindiği üzere, fıtratımız gereği ortada akçeli, paralı bir iş varsa orada mutlaka bir anafor yaratır asil ve necip milletimiz.
1979 yılında kemal demir adlı bir doktor kızılay'a genel müdür seçildi. ben ilk kez 80'li yılların sonunda kızılay genel kuruluna tanık oldum. büyük kavga çıkmıştı. o zamanın gazeteleri bu kavganın kızılay'ın "ekmeğini" kimin yiyeceği kavgası olduğunu söylüyordu. ve bundan sonra tüm genel kurullar kavgalı oldu. hatta silahların çekildiği, insanların topuklarından vurulduğu falan da oluyordu.
böylece 1999 yılına geldik. 1999 yılı ağustos ayında türkiye çok büyük bir deprem felaketiyle sarsıldı. ağustos ayı olduğu için soğuktan donan olmadı ama kızılay bu depremde tam anlamıyla altına sıçtı.
depremzedelere verilen çadırlar el sürülünce dağılacak kadar çürümüştü. yiyecek diye verilen konserveler küflenmiş, unlar kurtlanmış, sağlık malzemeleri niteliklerini yitirmiş,..., aklınıza gelebilecek her tür yardım malzemesi sözcüğün tam anlamıyla leş durumdaydı.
ve çoğunun ihalesi de yeni yapılmıştı.
kemal demir 20 yıllık başkanlık döneminden sonra görevden alındı ve yargılandı. yargılama sonucu ne oldu bilmiyorum, ama tüm depremi tek bir müteahhitin suçuna indirgeyen, her biri ayrı birer hırsız olan yönetimin, bir başka hırsıza vereceği ceza, olsa olsa "neden yakalandın" cezası olacaktır.
buyurun size o günlerden bir haber. bakın çürümüşlüğe:
hurarsiv.hurriyet.com.tr/go...
bugün yardım malzemelerini satan bir holding olan kızılay, "götürmek" konusunda geçmişteki hükumetlerden hiçbirinin eline su dökemeyeceği akop iktidarıyla birlikte tam bir sağmal inek haline geldi.
emin olmanızı istediğim şey şu: kızılay yöneticileri ve onların iplerini ellerinde tutanlar için doğal afetler "biz bundan ne kazanırız" fırsat günleri.
ikinci nokta da şu: yapmış olduğunuz yardımlar birilerinin cebini dolduruyor.
verdiğiniz kan bile satılıyor.
kızılay'a bakışınızı bunlara göre değerlendirin.
devamını gör...
11.
devamını gör...
12.
milli mücadelede çok büyük rolü ve kahramanlığı olan bi teşkilattır.. biz çocukken kızılay'ı şöyle bilirdik bizim zamanımızda böyle miydi gibi laflar söyleyeni küçük düşürmekten başka bi işe yaramaz..
devamını gör...
13.
ankara'nın en küçük yağmurda sel basmışa dönen en merkezi yeri. kafede mahsur kaldım
devamını gör...
14.
artık bağış yapmıyorum onlara. tüm bağışlarım self realization fellowship'e ait.
devamını gör...
15.
16.
cumhuriyetin ilk yıllarında ankara'nın merkezi ulus'tu. kızılay "elit" beylere beyenlere göre bir yerdi. elbisen yırtık pırtıksa dtcf'den yukarı çıkamazdın, kolluk kuvvetleri zopayla ikna ederdi geri dönmen için. sonra yavaş yavaş bu uygulamaya son verildi ve insanlar kıyafetlerinden bağımsız kızılay'a ve yukarısına çıkabilmeye başladılar. ne de olsa sınıfsız, zümresiz kaynaşmış bir kitleydik. (o günlerin anısına, çarşı iznine çıkan askerler halen de askeri elbiseleriyle buralarda dolaşamazlar. hem karın tokluğuna vatanı bekle, hem vatan toprağının bir bölümü sana yasak olsun. ne güzel değil mi?)
neyse insanların kızılay'a akın etmesiyle kızılay yeni şehir merkezi oldu. şehir merkezini dağıtmak için yapılan tüm çablara, şehir ve çevresinde onlarca plastik mahalle kurulmasına rağmen kızılay bu özelliğini yitirmedi. yeraltı ulaşım ağının merkezi de burada olunca kızılay bir ara yitirir gibi olduğu merkez olma özelliğini tekrar kazandı.
kısaca... kızılay'dan ankara'nın her yerine toplu taşıma ile gidebilirsiniz.
--------------------------------
son dakika, bunu da benden başka bilen yoktur.
fotoğrafta sakarya caddesinin atatürk bulvarı tarafından girişini görüyorsunuz. sağda gördüğünüz tutku adlı mağazanın yerinde "tarman kadeşler" adlı manifatura mağazası vardı. tarman kardeşler burayı 1961 yılında 400bin liraya satın almışlar. bugün fiyatı en az 25 milyon tl, 1 milyon dolardan az eksik.
neyse insanların kızılay'a akın etmesiyle kızılay yeni şehir merkezi oldu. şehir merkezini dağıtmak için yapılan tüm çablara, şehir ve çevresinde onlarca plastik mahalle kurulmasına rağmen kızılay bu özelliğini yitirmedi. yeraltı ulaşım ağının merkezi de burada olunca kızılay bir ara yitirir gibi olduğu merkez olma özelliğini tekrar kazandı.
kısaca... kızılay'dan ankara'nın her yerine toplu taşıma ile gidebilirsiniz.
--------------------------------
son dakika, bunu da benden başka bilen yoktur.
fotoğrafta sakarya caddesinin atatürk bulvarı tarafından girişini görüyorsunuz. sağda gördüğünüz tutku adlı mağazanın yerinde "tarman kadeşler" adlı manifatura mağazası vardı. tarman kardeşler burayı 1961 yılında 400bin liraya satın almışlar. bugün fiyatı en az 25 milyon tl, 1 milyon dolardan az eksik.
devamını gör...
17.
öyle bir kurumdur ki, bir mühendis arkadaşımı işe alım için çağırmış, 40 gün sonra "biz senden verim alamadık" diye sudan bir sebeple arkadaşımı işten çıkarmıştır. arkadaşıma sordum, "doğru düzgün bir iş bile vermediler, halbuki ne dedilerse yapmaya çalıştım" diyor. kaldı ki kendisi kızılay'dan çağrıldığı gün, çalıştığı işyerinden istifa etmiş. sonra bunların müdürlerinden biriyle görüştük. maden çıkaracaktınız ne diye çağırdığınız, adamın ekmeği ile oynadınız bir kere dedik. adam da "kusura bakma, yapmışız öyle bir hata" dedi.
arkadaşım şu an 10 gündür işsiz, yeni işlere başvurdu. 6 ay boyunca çalışmadığı için işe iade davası açamıyor. bir adamın kariyeri ile oynamanın bedeli kuru bir özür olmamalı.
rezalet gibi rezalettir.
şunu unutmayın, bu kurum artık bir yardım kuruluşu değildir. içerisinde birçok şirketi barındıran bir holding'tir. holdinglere niye yardım yapalım? ticari faaliyet değil mi? batar da çıkar da. bu yüzden yardım yaparken bu gerçeği göz önünde bulundurun.
arkadaşım şu an 10 gündür işsiz, yeni işlere başvurdu. 6 ay boyunca çalışmadığı için işe iade davası açamıyor. bir adamın kariyeri ile oynamanın bedeli kuru bir özür olmamalı.
rezalet gibi rezalettir.
şunu unutmayın, bu kurum artık bir yardım kuruluşu değildir. içerisinde birçok şirketi barındıran bir holding'tir. holdinglere niye yardım yapalım? ticari faaliyet değil mi? batar da çıkar da. bu yüzden yardım yaparken bu gerçeği göz önünde bulundurun.
devamını gör...
18.
19.
asla güvenmeğim ve güvenmeyeceğim bir kurumdur. depremde çadırları satan bu kurum benim gözümde güvenini kaybetmiştir. şimdi kurban için her yerde çadırları var, görevlileri her geçene el açar gibi kurban konusunda yalvarıyor ve kimse yüzlerine bakmıyor. bir kişi durdu ve depremde sattığınız çadırların parası ile kendiniz bağışlayın kurbanınızı dedi ! kızılay ın düştüğü durum bu.. başka söze gerek yok.
devamını gör...
20.
şu anda cayır cayır yanan yer. işi olmayan çıkmasın.
devamını gör...
"kızılay" ile benzer başlıklar
türk kızılay
14