tiyatro-oyun-piyes / edebiyat / senaryo-oyun
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

tiyatro oyunları konusunda kitaplığımın ve dolayısıyla haznemin oldukça az olduğunu düşünüyorum. bilinen tiyatro eserlerinden bahsetmiyorum, onları elbette okudum ancak bu eserleri zaten okumayanlar dahi biliyor konusunu genel hatlarıyla. kral übü bu bakımdan beni oldukça memnun eden bir eser oldu. açgözlülük ve bencillik mesajlarını güzel işlemiş.
devamını gör...
modern tiyatronun abjekt estetiği -julia kristeva'nın abject teorisine atıfta bulunarak- ve patafizik alegorisinin görece en steril biçimde harmanlandığı tiyatro oyunu. alfred jarry’nin kral übü -orijinal dilinde ubu roi- oyunu yalnızca dramatik metin değil, temsilin, anlamın ve iktidarın doğasına yöneltilmiş sahne üstü bir sabotaj olarak anlamlandılabilir zira yapısı gereği klasik tiyatronun mimetik doğasını baltalar, tragedya ile farsı aynı potada eriterek hem politik hem ontolojik düzeyde bir yıkım sahnesi sunmayı amaçlar. o yüzden eseri yalnızca bir grotesk fars olarak değil aynı zamanda epistemolojik ve estetik bir kriz metni olarak da ele almak gerekiyor zannımca ancak bundan önce dönemin koşullarına da kabaca göz atmak gerekecektir. kral übü'nün de ilk defa 1896'da görücüye çıktığı 19. yüzyılın son çeyreği, fransız tiyatrosu için temsil krizinin derinleştiği bir döneme tekabül ediyor. doğalcılık ve gerçekçilik, sahnede bireyi ve toplumu olduğu gibi sunma iddiasındayken -kuramcıların birbirinin yakasına yapışmaya yer aradığı epey sakil bir dönem- alfred jarry, bu iddiayı yalnızca reddetmekle kalmıyor açıkça onunla alay da ediyor. kral übü, bir parodi değil, parodinin bile kendi kendisini yiyip yok ettiği bir auto-da-fé’dir bu sebeple.

elbette théâtre de l’œuvre’de sahnelenen oyun yalnızca seyirciler değil tiyatro yönetmenleri ve vodviller arasında da büyük infial yaratır. nedeni sadece edepsiz kelimeler ya da neredeyse delirtici noktada baş gösteren anlamsızlık değildir; jarry, sahnede temsilin kendisini bile isteye çökertmiştir. tragedya artık yüksek, soylu ve trajik olanı değil, mideyi, dışkıyı ve hayvansı hırsı temsil etmektedir açıkça. ne felaket ama!* bu çöküşteki estetik, rabelaisyen - biraz üstün körü yazmış olsam dahi gargantua et pantagruel tanımı açıklayıcı olacaktır bu okuma için- mizah ile bakhtinyen karnevalesk arasında salınır ancak jarry’nin tiyatrosu, klasik grotesk gelenekten farklı olarak bir pozitivizm eleştirisidir de aynı zamanda.

tiranlığın fars oyununda anatomisini okumak zahmetsizdir ancak öncesinde konuyu basitçe toparlamak da gerekir sanıyorum. kısa bir özet ile; père übü, karısı mère übü’nün teşvikiyle polonya kralı venceslas’ı öldürür ve iktidarı gasp eder ancak bu tiranlık süreci, sistematik bir politik ajandaya değil, daha çok; çocuksu hırs, oburluk ve ilkel korkulara dayanır. aristokratlar ve yargıçlar katledilir, halk açlığa mahkûm edilir, ekonomi ağır vergiler nedeniyle yıkıma uğrar. hayatta kalan prens bougrelas, annesiyle birlikte kaçmayı başarır fakat annesinin kederden kollarında ölmesiyle birlikte tanrısal bir vizyonla eski ataları tarafından kutsanarak taht hakkını savunmak için kurguladığı bir isyana öncülük eder ve oyun, übü’nün iktidardan düşüp karısıyla birlikte bir gemiyle fransa'ya kaçmasıyla son bulur ancak dışarıdan bakınca neredeyse shakespeare trajedisini andıran bu öykü dramatik bütünlük taşımaz. olaylar ardışık değil daha çok absürd ve epizodik olarak dizilidir. jarry, bana kalırsa olay örgüsünü bilinçli bir şekilde parçalara ayırarak seyirciyi -ve bizim durumumuzda okuyucuyu- anlamsızlıkla yüzleşmeye zorlama niyeti gütmüştür.

temsilin dekonstrüksiyonuna kabaca göz atmak gerekirse eğer, übü roi, klasik üç birlik kuralını -zaman, mekân, eylem- parçalayarak aristotelesçi dramaturjiyi reddeder diyebiliriz sanıyorum. olaylar hem zaman hem de mekân bakımından kesintilidir ve dekorlar indirgenmiştir. jarry’nin tiyatrosu en başta charles morin'in tasarladığı gibi özünde bir kukla oyunudur ve bu sebeple karakterler psikolojik derinlikten arındırılmış; eylemleriyle değil, grotesk jestleriyle tanımlanır hâle gelmiştir. bu yönüyle oyun, brechtyen yabancılaştırmanın habercisidir aslında ama brecht’in politik bilinçlendirme amacı burada elbette yoktur. jarry, daha çok temsilin kendisini bir oyuna çevirerek sahnede anlamın çözüldüğü bir boşluk üretir.

elbette oyunun en meşhur repliği olan “merdre!" -bilinçli olarak bozuma uğratılmıştır- değinilmeden geçilecek bir unsur değil. merdre, yalnızca bir küfür değil, anlamın sabotasının sesli formudur jarry tiyatrosunda. merde kelimesinin bozulmuş biçimi olan bu sözcük fransızca dil yapısının hem fonetik hem de semantik düzeyde deforme edilmesiyle ortaya çıkmıştır ki bunun oyunun farklı dillere çevrilmesiyle iyice şenlik geçidine dönüştüğünü söylemem gerekir. bu yönüyle oyun, lacan’ın gerçek alanına yakındır yani basitçe; temsil edilemeyen, söze dökülemeyen, travmatik olan… kral übü, temsilin mümkün olmadığı bir dünyanın sahne üzerindeki halidir. bunu öne çıkan karakterler üzerinden de çözümlemek mümkün.

père übü; tiranlığın, cehaletin ve oburluğun grotesk bir beden üzerine yerleştiği simgesel bir figürdür. foucault’nun biyopolitika kavramıyla düşünüldüğünde, übü’nün iktidarı dışkısal bir egemenliktir. bedenin alt merkezlerinden -mide, bağırsak, ten- kurulan bir egemenlik biçimidir bu. düşünmez, tiksinir; karar vermez, yalnızca amaçsızca saldırır. mère übü ise daha çok bir tür erk-dişi çatışmasının grotesk karikatürüdür. entrikanın asıl motoru olma işlevi görmüştür oyun boyunca. lady macbeth’in groteskleştirilmiş, cinsiyeti şehvet değil kudretle kodlanmış bir versiyonu olarak okunabilir rahatlıkla. prens bougrelas ise sistemin yeniden kurulması ihtimalini temsil etmektedir ancak jarry’nin dünyasında etik, tanrısallık ve adalet gibi kavramlar ironik ve anakronik olarak kaldığından bougrelas figürü bilinçli bir sönüklüğe mahkum bırakılır.


başta değindiğim için biraz da açarak ilerleyeyim; jarry'nin icat ettiği patafizik, istisnaların bilimi olarak tanımlanabilir. gerçekliğin istisnai ve absürd doğasını araştırır özünde. bu açıdan kral übü, patafizik düşüncenin ilk teatral tezahürüdür. her şeyin olağandışı olduğu bir evrende düzenin yeniden kurulması değil, bozulmanın kaçınılmazlığı sahnelenir. bu bağlamda da oyun biraz da abartılı bir ifadeyle varoluşçu tiyatronun temellerini atar. tabii yalnızca grotesk bir fars değil, tiyatronun içinden patlatıldığı bir estetik mayın olarak tanımlayabiliriz tüm oyunu. jarry, hem tiyatral temsilin hem de politik iktidarın temellerini sarsmayı amaçlamış ve bunu kısmen başarmıştır da. anlamı ve dili çözer, karakteri figüre indirger, yapıyı delik deşik eder. bu anlamda übü, modernliğin dadaist estetikte bilinçaltıdır.
devamını gör...
birçok kişinin bilmediği bir eserdir. sanırım son zamanlarda popüler olmaya başladı da insanlar okumaya başladı. açıkçası alfred jarry bunu 5 kitap olarak yazmış olsa da türkçeye sadece iki tanesi çevrilmiştir. bu sebeple pek bulunamıyor.

ayrıca yazarı da hayatının özellikle son dönemlerine kadar kral übü gibi davranmaya başlamış ve veremden hayatını kaybetmiş genç yaşında.

absürd tiyatroyu bize bırakarak bu dünyadan göçse de muhteşem bir karakter yaratarak adını tarihe yazdırmıştır.

baştan uyarayım tiyatro küfürle başlar. okuyacaksanız hazır olun.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kral übü" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim