hz. muhammed'in de dinleyip etkilendiği rivayet edilen hatip.



ey insanlar! beni iyi dinleyin ve anlayın. anladığınız şeylerden de faydalanın. şunu iyi bilin ki; yaşayan ölür, ölen gömülür, gelecek olan her şey de görülür.

yağan yağmurlar ve biten otlar, rızıklar ve azıklar, babalar ve analar, diriler ve ölüler, toplular ve dağınıklar; ayet üstüne ayettir bunlar.

vahiy bilgisi gökten gelen haberlerdir. karanlık gece, burçlarla dolu gökyüzü, vadilerle yarılmış yeryüzü ve dalgalarla coşan denizler; yerdeki ibretlerdir.

bana ne oluyor! insanların gittiğini fakat dönmediğini görüyorum. bunlar, gittikleri yerlerden çok mu memnunlar da orada duruyorlar? * yoksa terk mi edildiler de uyuyorlar?

kuss ne haince ne günahkârca ama dosdoğruca yemin eder ki; allah katında; ona şu inandığınız dininizden çok daha sevimli olan bir din var. ve bir de gönderilme vakti çok yaklaşmış bir peygamber var.

o peygamberin gelme zamanı sizi gölgeledi, devri de kucakladı. ne mutlu onu anlayan ve ona iman edene. yazıklar olsun ona karşı gelen ve ona isyan edene.

yine yazıklar olsun gafillere, bomboş ümmetlere ve geçmiş toplumlara.

ey iyad topluluğu! hani şimdi nerede o dedeler ve babalar, ziyaretçileriyle beraber hastalar, o zalim firavunlar, binalar yapanlar ve kuleler dikenler, evlerini süsleyip döşeyenler. hani nerede mallar ve oğullar, zalimler ve azgınlar, servetler toplayıp yığanlar ve “ben sizin en büyük rabbiniz değil miyim?” diye bağıranlar.

onlar malca sizden daha zengin değiller miydi? onların ömürleri sizden daha uzun değil miydi?

toprak onları değirmeninde öğüttü, güçlerini dağıttı. işte onların çürümüş kemikleri, içlerinde uluyan kurtların yaşadığı bomboş kalmış evcikleri.

sakın ha! şunu iyi bilin ki, o allah tek mabuttur ve o, ne doğurmuş ne de doğmuştur.

önceki geçen toplumlarda bizim için ibretler var.
henüz görmedim dönüşünü, ölüme giden yol çok dar.
görüyorum kavmim küçüğüyle büyüğüyle o tarafa gidiyor naçar.
gidenler bana geri dönmüyor ve baki olmuyor kalanlar.
anladım ki, bir toplumun başına geleceklere mani bir güç mü var?
devamını gör...
--! alıntı !--

câhiliye döneminde hz. peygamber’in kendisini dinlediği, tevhid inancına bağlı hatip ve şair.

yetiştirdiği hatiplerle tanınan necran çevresindeki iyâd kabilesine mensuptur. hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamakta, ancak kaynaklarda iyi bir hatip ve şair olduğu, insanlara nasihat etmek üzere ırak ve suriye dahil birçok yeri gezdiği, hatta bu arada bizans imparatoruyla dostluk kurup onunla ilim, akıl, edep, mürüvvet, mal ve mülk konularında sohbet ettiği belirtilmektedir. resûl-i ekrem’in, risâletinden önce adı hanîfler arasında zikredilen kus b. sâide’nin ukâz panayırında verdiği hutbeyi dinlediği, islâm’a girmek üzere cârûd b. abdullah başkanlığında medine’ye gelen iyâd kabilesi heyetine onu sorduğu ve kendisinin ölmüş olduğunu öğrendiği rivayetler arasında yer alır. tevhid inancına vurgu yapması sebebiyle hz. peygamber’in çok beğendiği, ancak ezberlemediği bu hutbeyi orada bulunan hz. ebû bekir’in ezbere tekrarladığı rivayet edilir. kus b. sâide bu meşhur hutbesinde şöyle der: “ey insanlar! dinleyiniz ve belleyiniz; bir şeyi bellediniz mi ondan faydalanınız. gerçek şudur ki yaşayan ölür, ölen yok olur. gelmekte olan şey elbet bir gün gelecektir. gökte haber, yerde ibretler vardır. kapkaranlık gece, burçlar, sema, vadilerle yarılmış yer ve dalgalı denizler ... bana ne oluyor ki insanların daima gittiklerini, fakat geri dönmediklerini görüyorum. gaflet sahiplerine, geçmiş milletlere ve eski asırların halklarına yazıklar olsun! ey iyâd halkı! hani babalarınız ve dedeleriniz? hani hastalar ve ziyaretçileri? nerede o zorba firavunlar? hani o bina kurup da yükselten, yaldızlayıp süsleyenler? hani mal ve evlâd? nerede o haddi aşıp azan, servet toplayıp yığan ve ‘ben sizin en büyük tanrınızım’ diye haykıranlar? onlar sizden daha çok servete sahip ve uzun ömürlü değil miydiler ? ...” hz. peygamber tekrar dinlediği bu hutbeyi tasvip etmiş ve kus hakkında, “allah kus’a rahmet eylesin, kıyamet gününde onun ayrı bir ümmet halinde diriltileceğini umarım” demiştir.

kus b. sâide’nin câhiliye arapları içinde öldükten sonra dirilmeye inanan ilk kişi olduğu, yalnız allah’a inandığı, araplar’ı putlardan uzak durmaya, allah’a ibadet etmeye çağırdığı ve onlara yakında bir peygamberin geleceğini haber verdiği nakledilir. kısa ve öz konuşması yanında etkileyici ve secili ifadeler kullanmasından dolayı belâgatı “kus’tan daha beliğ” ifadesiyle darbımesel haline geldiği gibi onun araplar’ın hakîm ve hakemi diye anılmasına da yol açmıştır. “necran papazı gibi belâgat sahibi” denilerek örnek getirilmesinden dolayı da yanlışlıkla necranlı bir hıristiyan rahibi olduğu sanılmıştır. mektupların başında yer alan “min fülân ilâ fülân” ibaresiyle “ammâ ba‘dü” şeklindeki başlangıç sözünü (faslü’l-hitâb) ilk defa onun kullandığı ve yine ilk defa onun konuşma sırasında yüksek bir yere çıkmak, kılıç veya asâya dayanmak gibi âdetleri başlattığı ileri sürülür. aynı zamanda tabip, kâhin ve şair olan, kendisine nisbet edilmiş şiirler bulunan kus b. sâide’nin davalara da baktığı ve, “delil getirmek davacıya, yemin etmek davalıya düşer” prensibine göre hüküm verdiği söylenir.* *

--! alıntı !--
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kuss bin saide" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim