monty python (graham chapman, john cleese, terry gilliam, eric ıdle, terry jones ve michael palin) adıyla bilinen komedi ekibinin 1979 yapımı filmi. isa ile aynı gün yan ahırda doğmuş brian'ın hayatını anlatır.
yönetmen:
terry jones
oyuncular:
graham chapman
john cleese
terry gilliam
eric ıdle
terry jones
michael palin
terry jones
oyuncular:
graham chapman
john cleese
terry gilliam
eric ıdle
terry jones
michael palin
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "sirma" tarafından 22.01.2021 15:37 tarihinde açılmıştır.
1.
izlediğim en komik filmlerden biri olabilir life of brian. absürd ve cesur bir film olup, ele aldığı konuyla değil de ele alış biçimiyle öne çıkar.
bu filmi izlediğinizde ya baş ucu filmlerinizden biri olur ya da daha 10 uncu dakkada "bu ne lan?" diyip kapatır ve çok şey kaybedersiniz.
bu filmi izlediğinizde ya baş ucu filmlerinizden biri olur ya da daha 10 uncu dakkada "bu ne lan?" diyip kapatır ve çok şey kaybedersiniz.
devamını gör...
2.
monty phyton ekibi tarafından 1979 yılında çekilen absürd komedi filmi.
hristiyanlığın temelleri ile dalga geçen bu ingiliz komedisi konuya vakıf olanları epey eğlendirecektir. absürd mizah nedir nasıl yapılır dersi veren bu film netflixte de mevcuttur, tavsiye edilir.
hristiyanlığın temelleri ile dalga geçen bu ingiliz komedisi konuya vakıf olanları epey eğlendirecektir. absürd mizah nedir nasıl yapılır dersi veren bu film netflixte de mevcuttur, tavsiye edilir.
devamını gör...
3.
vay be ! böyle bir komediyi günümüzde yapabilecek yiğit bir yönetmen var mıdır ? hiç sanmıyorum. bu saatten sonra bu filmi sevenlere karşı pozitif ayrımcılık yapacağım belliki.
devamını gör...
4.
dinler ve tanrı hakkında çok akıllıca göndermeleri bulunan; insanların sürü psikolojisi ile bir mesaj, kurtarıcı ve aslında en sonunda günah keçisi aradığını absürd bir şekilde aktaran müthiş film. isa'nın da, filmin de üstünden yıllar geçmiş olsa dahi insan yine aynı insan. bu yüzden isa kişisi olur sana musa, ahmet, mehmet, recep *. sonuçta insanların çoğu elini taşın altına koyup bir şeyler yapmak, bir şeyler için harekete geçmek yerine bir kurtarıcı gelsin ve benim adıma tüm bunları yapsın diyor.
devamını gör...
5.
brian'ın kendini durduk yere çarmıhta bulduğundaki yüz ifadesi çok komik. hristiyanlık temelinde dini eğilimlere absürt bir eleştiri film. filmde kalabalıkların eleştirisi ön planda daha çok ve brian beni takip etmeyin diye çırpınıp duruyor çok akıllıca biçimde. fakat hristiyanlık bakış açısındaki isa figürünün çarmıha gerilme yolunda pek de savaşçı bir tutum göstermemesi de eleştirilebilir bence. hz. isanın neden çarmıha gerilmekte bir beis görmediğine dair bir şeyler de ben yazayım.
harry guntrip, şizoid görüngü kitabında anne-çocuk-baba ilişkisindeki eril ve dişil öğeleri michelangelo'nun heykel, tablo ve kabartmaları ile anlatmaya çalışmış;
1)
brugges madonnasında hem meryam ana'da hem de isa'da bütünsel bir dinginlik ve huzur hali var. sıfır hareket. mutlak olma hali. bir olma hali.
2)
pitti tondo'da meryem ana hala huzurlu ve sakin fakat isa'da hareketlenmeler başlamış ve nesne ilişkisine adım atılmış. anneye dönülmüş ve temas kurulmuş.
3)
taddei tondo'da isa'daki hareketlenme dış dünyaya yönelmeye başlamış. aziz yuhanna'nın uzattığı balığa ilgi var vefakat diğer yandan da anneye sarılmayla kendini gösteren hafif kaygı hali (muhtemelen her çocuğun buna benzer bir fotoğrafı vardır, benim neredeyse birebir bir fotom var mesela). meryem ana bir yandan koluyla isa'ya destek verirken diğer yandan dış dünyayı temsil eden nesneye yatıştırıcı ve sakin bir bakış atmaktadır.
4)
doni madonna'sında isa, anasının omuzlarında güçlenmiş biçimde görülmektedir. meryem ana bir yandan kendisinin ön-plandaki dişil öğeyi temsilen açık bir şekilde (önde) olmaktadır. diğer yandan anaçlığın gereği bir tür eylemle hala isaya desteği sürdürmektedir. isa burada yavaştan onun görüş alanından çıkmaya başlamaktadır. meryem ana buraya kadar zaten herşeyi süper yapıyor. püf nokta ise baba figürünün ortaya çıkması.
yusuf, eril öğenin gerekliliğine istinaden yapma/eyleme vurgusunu meryem anadan (dişil öğedeki erilliği) miras alarak kendi öz erilliğini devam ettiriyor destek hareketi ile. diğer yandan, çok önemli bir nokta ise yusuf bir yandan da "erilliğindeki dişil öğeyi" buluyor. yusuf'un gözlerindeki hafif kaygılı anaç bakışa dikkat. yani, isa bu aşamada asıl dişil öğenin görüş açısından uzaklaşmaya başlasa da baba figürünün konumu (çocuğun arkasında olmak) hala çocuk için gerekli dişil öğenin devamını sağlıyor.
evet, şimdi münasip bir dille hristiyanlığa sallamaya sıra geldi. teolojik olarak yusuf'un hristiyan düşüncedeki etkisine vakıf olmasam da varsayımım herkesçe bilinen bakire meryem ana + ortalıkta görünmeyen bir baba (tanrı) + tanrının oğlu isa üçlemesi ile devam etmek.
isa'nın yaşamındaki baba figürünün eksikliğinin/çarpıklığının sonucunu çarmıha gerilme sürecinde savaşmayan bir karakterle bağdaştırmak gerekli diye düşünüyorum. bunu anlamak için semboller ile devam etmek yerinde olacaktır:
öncelikle, "olma", "varolma" ve "varoluş" kavramlarını ayırt etmek gerekiyor. guntrip'ten farklı olarak "olma"yı deneyimi içeren bir şekilde ele almak istemiyorum. "olma" metafizik bir ideal düzlemdeki özümüzü içeren monadlar daha çok. sembolik olarak şöyle gösterebiliriz;
^^ (iki adet idea. eril ve dişil öğeleri temsilen. ne farkları var denirse zaten olay orada bitiyor ve başlıyor. idealar düzleminde birincil özellikleri bu monadların her ne kadar eril ve dişil öğelerin özü olmaksa da a-seksüel bir yapıda olmaları kabul edilmelidir. psikanalizdeki erotik vurgudan farklı olarak aynılıkta (ikisi de aynı gibi görünüyor ilk bakışta) saklı olan farkın sembolizmini ancak bu şekilde yapabildim. ama iyice düşününce erillik ve dişillik arasındaki farkı ancak ve ancak karşılık gelen bireylerin bilebileceği iması da var. yani, kadın olmanın "özünü"/monadını ancak ve ancak bir kadın bilebilir, erkek olmanın özünü de bir erkek. bir diğer püf nokta, bu sembolizm kadın ve erkeğin aynılığını özdeşlik ilkesi dışında vurgulamaktadır. kadın ve erkek bir üst hiyerarşide "insan" kategorisi altında birleştirilmemiştir. dikkat ederseniz, iki adet idea var. bir "bir" altında birleştirilmemiş. bu önemli bir ayrıntı çünkü "bütün insanlar eşittir ama erkekler/kadınlar daha eşittir" gibi bir çakallığın önünü en baştan almak istiyoruz.
güzel, şimdi olay yavaştan dünyaya inmeye başladığında neler oluyor ona bakalım. a-seksüel ideaların birbirleri ile erotik (libido etkileşimi anlamında) olarak bağları haliyle bir zamansallık, hadi hiç olmadı bir öncelik/sonralık farkını getirmelidir. bunu nasıl ifade ediyoruz, idealarımız yan (boyut değiştirmeyi temsilen ve bir akışı temsilen olsun diye) dönüyor;
> veyahut <
bu sembolizmdeki püf nokta, artık eril ve dişil öğeleri icraatta göreceğimiz için sembollerin "asıl" ve "ikincil" özelliklerinden bahsetmek gereklidir. ">" sembolü dişil/anne öğe için uygun gibi durmaktadır. soldan sağa bir öncelik/sonralık farkına istinaden soldaki açıklık dişil açıklık (isterseniz vajinal açıklık ile bağdaştırabilirsiniz fakat önermiyorum çünkü kadın/erkek ilişkisinden ziyade çocuk-anne-baba ilişkisine açıklama için bu sembolizm uydurulmuştur, belki sonra genişletilir) ve haliyle bir "varolma"ya (guntrip'te olma) denk gelmektedir. ">" sembolünün sağ/sonraki özelliği ise "dişildeki erilliği" temsilen "yapma"ya denk gelir (uç noktada odaklanıp harekete geçmek gibi).
"<" sembolüne gelirsek, tersi biçimde "asıl" öğe erillik uç/odak olarak solda/çıkış noktasında belirmektedir. "ikincil" (bu daha az değerli anlamında kullanılmıyor dikkat) öğe ise sağda kalan "erillikteki dişil öğe"dir.
şimdi yavaştan dünyaya inmeye başlayalım. çocuk-anne-baba için üç sembol gereklidir ve sırası önem kazanmaktadır zira biliyoruz ki öncelik/sonralık ilişkisi etkileşimi anlamak için önemlidir:
ç(ocuk) - a(nne) - b(aba)
< > <
isa üzerinden gidiyoruz, michelangelo'nun eserlerinde ilk üç görsele denk gelen kısım ç-a etkileşiminde "< >" olarak sembolleştirilebilir. bu etkileşimde, çocuk ve anne tam bir bütünleşme halindedir. mutlak olma (guntrip terminolojisi ile) ya da sırf varolma vurgusu vardır, açıklar kapatılmış, <> bütünleşme söz konusudur. diğer yandan, annenin "yapma" ile ilişkisi de temsil edilir haldedir (sağda kalan uç noktayı kastediyorum). bu demektir ki üçüncü kritik figür olan babayı eklemek için hazırız:
"< > <" sembol silsilesinde doni tondo tablosu temsil edilmiştir. dikkat edin, meryem ana'nın "yapma" öğesi ile yusuf'un asıl eril yapma karakteri birleşmektedir. yani, sembollerde odak/uç noktalar birbirlerine bakmaktadır. sağlıklı anne-baba iletişimini temsilen. tablodaki babanın anaç özelliği ise sondaki dişil açıklık ile gösterilmiştir.
şimdi gelelim bu sağlıklı ç-a-b ilişkisi gerçekten isa'nın yaşamanı yansıtmakta mıdır sorusuna. kısa cevap hayır. yusuf'un eksikliği ve dahası bu eksikliğin "ortada görünmeyen bir baba" hayali (tanrı) ile çarpıtılması durumu söz konusudur. bu sahte baba figürünü "sahte eril" olarak ele alacağız. "sahte erilliğin" en karakteristik özelliği sapkınca sevmektir. bunu temsilen ">" sembolünü kullanacağız ama izole şekilde değil zira bu sembol dişillik için kullanılmıştı.
baba konumunda kendini saklayan dişillik ç-a-b deki "< > >" bir yandan çocukla olan bağlantısında "< - a - >" anaç bir sevme/bütünleşme ihtiyacına yönelikken (fakat bu bilinç-dışı bir şekilde kendini ifade eder) diğer yandan bu bastırılan dişillik "baba"nın dünyayla olan ilişkisinde agresif bir erkeksilik yaratmaktadır. bu görünen agresif erkeksilik "sahte erillik"tir. sadist eğilimlere işaret eder ve kendisindeki dişil öğeyle barışık olamayan erkek bireylerin bunu telafi etmek için "erkekliği" uç noktaya taşıma girişimidir.
isa özelinde bakarsak olaya, "sahte eril"liğin karşılığı kendi oğlunun çarmıha gerilmesine izin veren bir tanrı figürüdür. diğer yandan bunun çocuk üzerinde etkisi ise babayla/tanrıyla bir olma güdüsü gösteren ve çarmıha gerilme durumunda bile savaşmayan (asıl eril öğenin eksik olduğuna işarettir) pasif bir sevme biçimidir.
"birisi bir yanağına tokat atarsa diğer yanağını çevir ona".
bilmediğim bir yanı vardır belki de bu ruhani halin fakat ne kültürümüzün ne de kendimin bu tür bir yaşam tarzına uygun olduğunu düşünmüyorum. pasif sevgi savaşçı ruhu öldüren bir şeydir. savaşçı ruh illa savaş sevdasında olmak değildir. nietzscheci bakış açısı ile bu zor coğrafyada bize en uygun idol "isa yürekli sezar"dır. bizim buraların tanrısı dionysos'tur bir diğer deyişle.
sağlıklı çocuk gelişiminin sonucu
çarmıha gerilmek değil işte tam da budur.
michelangelo'nun bacchus heykelinde görüldüğü üzere sağlıklı yetişkin birey ne zaman alem yapacağını ne zaman savaşacağını bilir. gözlerdeki çakırkeyflik, bedenin hafifçe geriye uzanmasındaki karizma ile çarmıhtaki duruşu karşılaştırmak yeterlidir. sağ elindeki leopar/kaplan derisi savaşçılığını temsil eder ve gerektiğinde leopara (anadolu parsı) dönüşen karakterini gösterir (var böyle bir hikaye de hatırlayamadım şimdi).
özetle,
1) sevgi/aşk ile savaş arasında çok çok ince bir ilişki vardır
2) ne zormuş lan çocuk bakmak, bi hatanla kendini çarmıha gerdirebilir, en iyi ihtimal şarapçı oluyor işte bu senaryoda.
3) benden baba olur mu? 3-4 saattir çocuk-anne-baba ilişkisi üzerine yazıyorum. teoride olur. pratikte:
ç: baba, acıktımm..
b: bir dakka çocuğum, seni işi ben idealar düzleminde çözüyorum şu anda, bekle azcık
ç: baba, çok acıktım ama
b: bak orada dün geceden kalma şişenin dibinde az biraz şarap var onu iç
harry guntrip, şizoid görüngü kitabında anne-çocuk-baba ilişkisindeki eril ve dişil öğeleri michelangelo'nun heykel, tablo ve kabartmaları ile anlatmaya çalışmış;
1)
brugges madonnasında hem meryam ana'da hem de isa'da bütünsel bir dinginlik ve huzur hali var. sıfır hareket. mutlak olma hali. bir olma hali.
2)
pitti tondo'da meryem ana hala huzurlu ve sakin fakat isa'da hareketlenmeler başlamış ve nesne ilişkisine adım atılmış. anneye dönülmüş ve temas kurulmuş.
3)
taddei tondo'da isa'daki hareketlenme dış dünyaya yönelmeye başlamış. aziz yuhanna'nın uzattığı balığa ilgi var vefakat diğer yandan da anneye sarılmayla kendini gösteren hafif kaygı hali (muhtemelen her çocuğun buna benzer bir fotoğrafı vardır, benim neredeyse birebir bir fotom var mesela). meryem ana bir yandan koluyla isa'ya destek verirken diğer yandan dış dünyayı temsil eden nesneye yatıştırıcı ve sakin bir bakış atmaktadır.
4)
doni madonna'sında isa, anasının omuzlarında güçlenmiş biçimde görülmektedir. meryem ana bir yandan kendisinin ön-plandaki dişil öğeyi temsilen açık bir şekilde (önde) olmaktadır. diğer yandan anaçlığın gereği bir tür eylemle hala isaya desteği sürdürmektedir. isa burada yavaştan onun görüş alanından çıkmaya başlamaktadır. meryem ana buraya kadar zaten herşeyi süper yapıyor. püf nokta ise baba figürünün ortaya çıkması.
yusuf, eril öğenin gerekliliğine istinaden yapma/eyleme vurgusunu meryem anadan (dişil öğedeki erilliği) miras alarak kendi öz erilliğini devam ettiriyor destek hareketi ile. diğer yandan, çok önemli bir nokta ise yusuf bir yandan da "erilliğindeki dişil öğeyi" buluyor. yusuf'un gözlerindeki hafif kaygılı anaç bakışa dikkat. yani, isa bu aşamada asıl dişil öğenin görüş açısından uzaklaşmaya başlasa da baba figürünün konumu (çocuğun arkasında olmak) hala çocuk için gerekli dişil öğenin devamını sağlıyor.
evet, şimdi münasip bir dille hristiyanlığa sallamaya sıra geldi. teolojik olarak yusuf'un hristiyan düşüncedeki etkisine vakıf olmasam da varsayımım herkesçe bilinen bakire meryem ana + ortalıkta görünmeyen bir baba (tanrı) + tanrının oğlu isa üçlemesi ile devam etmek.
isa'nın yaşamındaki baba figürünün eksikliğinin/çarpıklığının sonucunu çarmıha gerilme sürecinde savaşmayan bir karakterle bağdaştırmak gerekli diye düşünüyorum. bunu anlamak için semboller ile devam etmek yerinde olacaktır:
öncelikle, "olma", "varolma" ve "varoluş" kavramlarını ayırt etmek gerekiyor. guntrip'ten farklı olarak "olma"yı deneyimi içeren bir şekilde ele almak istemiyorum. "olma" metafizik bir ideal düzlemdeki özümüzü içeren monadlar daha çok. sembolik olarak şöyle gösterebiliriz;
^^ (iki adet idea. eril ve dişil öğeleri temsilen. ne farkları var denirse zaten olay orada bitiyor ve başlıyor. idealar düzleminde birincil özellikleri bu monadların her ne kadar eril ve dişil öğelerin özü olmaksa da a-seksüel bir yapıda olmaları kabul edilmelidir. psikanalizdeki erotik vurgudan farklı olarak aynılıkta (ikisi de aynı gibi görünüyor ilk bakışta) saklı olan farkın sembolizmini ancak bu şekilde yapabildim. ama iyice düşününce erillik ve dişillik arasındaki farkı ancak ve ancak karşılık gelen bireylerin bilebileceği iması da var. yani, kadın olmanın "özünü"/monadını ancak ve ancak bir kadın bilebilir, erkek olmanın özünü de bir erkek. bir diğer püf nokta, bu sembolizm kadın ve erkeğin aynılığını özdeşlik ilkesi dışında vurgulamaktadır. kadın ve erkek bir üst hiyerarşide "insan" kategorisi altında birleştirilmemiştir. dikkat ederseniz, iki adet idea var. bir "bir" altında birleştirilmemiş. bu önemli bir ayrıntı çünkü "bütün insanlar eşittir ama erkekler/kadınlar daha eşittir" gibi bir çakallığın önünü en baştan almak istiyoruz.
güzel, şimdi olay yavaştan dünyaya inmeye başladığında neler oluyor ona bakalım. a-seksüel ideaların birbirleri ile erotik (libido etkileşimi anlamında) olarak bağları haliyle bir zamansallık, hadi hiç olmadı bir öncelik/sonralık farkını getirmelidir. bunu nasıl ifade ediyoruz, idealarımız yan (boyut değiştirmeyi temsilen ve bir akışı temsilen olsun diye) dönüyor;
> veyahut <
bu sembolizmdeki püf nokta, artık eril ve dişil öğeleri icraatta göreceğimiz için sembollerin "asıl" ve "ikincil" özelliklerinden bahsetmek gereklidir. ">" sembolü dişil/anne öğe için uygun gibi durmaktadır. soldan sağa bir öncelik/sonralık farkına istinaden soldaki açıklık dişil açıklık (isterseniz vajinal açıklık ile bağdaştırabilirsiniz fakat önermiyorum çünkü kadın/erkek ilişkisinden ziyade çocuk-anne-baba ilişkisine açıklama için bu sembolizm uydurulmuştur, belki sonra genişletilir) ve haliyle bir "varolma"ya (guntrip'te olma) denk gelmektedir. ">" sembolünün sağ/sonraki özelliği ise "dişildeki erilliği" temsilen "yapma"ya denk gelir (uç noktada odaklanıp harekete geçmek gibi).
"<" sembolüne gelirsek, tersi biçimde "asıl" öğe erillik uç/odak olarak solda/çıkış noktasında belirmektedir. "ikincil" (bu daha az değerli anlamında kullanılmıyor dikkat) öğe ise sağda kalan "erillikteki dişil öğe"dir.
şimdi yavaştan dünyaya inmeye başlayalım. çocuk-anne-baba için üç sembol gereklidir ve sırası önem kazanmaktadır zira biliyoruz ki öncelik/sonralık ilişkisi etkileşimi anlamak için önemlidir:
ç(ocuk) - a(nne) - b(aba)
< > <
isa üzerinden gidiyoruz, michelangelo'nun eserlerinde ilk üç görsele denk gelen kısım ç-a etkileşiminde "< >" olarak sembolleştirilebilir. bu etkileşimde, çocuk ve anne tam bir bütünleşme halindedir. mutlak olma (guntrip terminolojisi ile) ya da sırf varolma vurgusu vardır, açıklar kapatılmış, <> bütünleşme söz konusudur. diğer yandan, annenin "yapma" ile ilişkisi de temsil edilir haldedir (sağda kalan uç noktayı kastediyorum). bu demektir ki üçüncü kritik figür olan babayı eklemek için hazırız:
"< > <" sembol silsilesinde doni tondo tablosu temsil edilmiştir. dikkat edin, meryem ana'nın "yapma" öğesi ile yusuf'un asıl eril yapma karakteri birleşmektedir. yani, sembollerde odak/uç noktalar birbirlerine bakmaktadır. sağlıklı anne-baba iletişimini temsilen. tablodaki babanın anaç özelliği ise sondaki dişil açıklık ile gösterilmiştir.
şimdi gelelim bu sağlıklı ç-a-b ilişkisi gerçekten isa'nın yaşamanı yansıtmakta mıdır sorusuna. kısa cevap hayır. yusuf'un eksikliği ve dahası bu eksikliğin "ortada görünmeyen bir baba" hayali (tanrı) ile çarpıtılması durumu söz konusudur. bu sahte baba figürünü "sahte eril" olarak ele alacağız. "sahte erilliğin" en karakteristik özelliği sapkınca sevmektir. bunu temsilen ">" sembolünü kullanacağız ama izole şekilde değil zira bu sembol dişillik için kullanılmıştı.
baba konumunda kendini saklayan dişillik ç-a-b deki "< > >" bir yandan çocukla olan bağlantısında "< - a - >" anaç bir sevme/bütünleşme ihtiyacına yönelikken (fakat bu bilinç-dışı bir şekilde kendini ifade eder) diğer yandan bu bastırılan dişillik "baba"nın dünyayla olan ilişkisinde agresif bir erkeksilik yaratmaktadır. bu görünen agresif erkeksilik "sahte erillik"tir. sadist eğilimlere işaret eder ve kendisindeki dişil öğeyle barışık olamayan erkek bireylerin bunu telafi etmek için "erkekliği" uç noktaya taşıma girişimidir.
isa özelinde bakarsak olaya, "sahte eril"liğin karşılığı kendi oğlunun çarmıha gerilmesine izin veren bir tanrı figürüdür. diğer yandan bunun çocuk üzerinde etkisi ise babayla/tanrıyla bir olma güdüsü gösteren ve çarmıha gerilme durumunda bile savaşmayan (asıl eril öğenin eksik olduğuna işarettir) pasif bir sevme biçimidir.
"birisi bir yanağına tokat atarsa diğer yanağını çevir ona".
bilmediğim bir yanı vardır belki de bu ruhani halin fakat ne kültürümüzün ne de kendimin bu tür bir yaşam tarzına uygun olduğunu düşünmüyorum. pasif sevgi savaşçı ruhu öldüren bir şeydir. savaşçı ruh illa savaş sevdasında olmak değildir. nietzscheci bakış açısı ile bu zor coğrafyada bize en uygun idol "isa yürekli sezar"dır. bizim buraların tanrısı dionysos'tur bir diğer deyişle.
sağlıklı çocuk gelişiminin sonucu
çarmıha gerilmek değil işte tam da budur.
michelangelo'nun bacchus heykelinde görüldüğü üzere sağlıklı yetişkin birey ne zaman alem yapacağını ne zaman savaşacağını bilir. gözlerdeki çakırkeyflik, bedenin hafifçe geriye uzanmasındaki karizma ile çarmıhtaki duruşu karşılaştırmak yeterlidir. sağ elindeki leopar/kaplan derisi savaşçılığını temsil eder ve gerektiğinde leopara (anadolu parsı) dönüşen karakterini gösterir (var böyle bir hikaye de hatırlayamadım şimdi).
özetle,
1) sevgi/aşk ile savaş arasında çok çok ince bir ilişki vardır
2) ne zormuş lan çocuk bakmak, bi hatanla kendini çarmıha gerdirebilir, en iyi ihtimal şarapçı oluyor işte bu senaryoda.
3) benden baba olur mu? 3-4 saattir çocuk-anne-baba ilişkisi üzerine yazıyorum. teoride olur. pratikte:
ç: baba, acıktımm..
b: bir dakka çocuğum, seni işi ben idealar düzleminde çözüyorum şu anda, bekle azcık
ç: baba, çok acıktım ama
b: bak orada dün geceden kalma şişenin dibinde az biraz şarap var onu iç
devamını gör...