#televizyon dizileri
2022 yılında yayımlanmaya başlayan siyasi, politika gibi konuların konuşulduğu ve milletvekillilerinin konuk olduğu bir programdır.
sunucu:
oğuzhan uğur
oğuzhan uğur
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lakarpuzye" tarafından 02.08.2022 22:56 tarihinde açılmıştır.
1.
oğuzhan uğur'un yaptığı ve siyaset, iş dünyası v.b. ileri gelenlerin konuk olarak katılacağı ve konukların kendi destekçilerinin katılamayacağı söylenen program.
ilk konuk ümit özdağ ve yayına 4 ağustos 2022 perşembe günü verilecek.
yayınlandıktan sonra edit gelecek, kesin gelecek.
edit: #2126650
ilk konuk ümit özdağ ve yayına 4 ağustos 2022 perşembe günü verilecek.
yayınlandıktan sonra edit gelecek, kesin gelecek.
edit: #2126650
devamını gör...
2.
oğuzhan uğur'un kendi gibi antipatik gazetecileri çağırdığı, yer yer saç baş yolduran program.
öncelikle yapılan işi tebrik etmeliyiz, türkiye'nin bu programa ihtiyacı vardı. ancak davet edilen gazeteciler, özellikle ön sıraya yerleştirilenler bu işe gölge düşürüyor. araya eskilerden birkaç gazeteci yerleştirmiş; hepsi sakin sakin soru soruyor, cevabı sonuna kadar dinliyor. ama diğerleri, yani çoğunluk çok bariz muhalefet savunması yapıyor. koca gazeteci dakikalarca karşısındakini dinlememiş veya cevap işine gelmemiş, gidiyor tekrar aynı şeyleri soruyor. yetmiyor sesini yükseltiyor, karşı taraf da yükseltince "kabasınız" demeye getiriyor. o da yetmiyor kötü bir üslup ile soru soruyor, sonra "siz bana bunu diyemezsiniz" falan diye bağırıyor. ve bunu bir tanesi yapmıyor. bunların köy kahvesindeki dayılardan ne farkı var? uğur dündar, ali kırca ve mehmet ali birand gibi isimlerden bunlara mı geldik yani? bunlar hilal kaplan'ın chp'li versiyonu.
elinizi vicdanınıza koyup ince'nin konuk olduğu bölüme bakın. adam anlatıyor, açıklıyor, yetmiyor yine soranlara tekrar "berat'a anlatır" gibi anlatıyor. ve ön sıradakilerden gelen sorulara bakın. gerçekten gazetecilik bu diyebileceğiniz bir performans var mı? üstelik yer yer verilen cevabı da anlamıyorlar.
adam diyor ki; ben o gece konuşsam chp binasını yakalardı. evet, yakalardı. kesinlikle bir ayaklanma olurdu. ben olacağını da düşünüyordum. peki gazeteci bacımız ne diyor? "omo bozom holkomoz oylo bor şoy yopmozdo" siz nerede yaşıyorsunuz ya?
arka sıralardaki vatandaşlara ve gazetecilere asla bir lafım yok, bunu da belirteyim. lafım ön sıradaki taraflı gazetecilere.
aynı durumu özdağ'ın konuk olduğu bölümde de görüyorsunuz. adam saatlerce anlatmış, örnek vermiş, proje sunmuş ve arkadaşların tek anladığı "sığınmacılar" konusu. onu da anlamaların sebebi; hocanın genellikle her sorunda sığınmacıların boyutuna da değinmesi. sığınmacı mevzusu kök mevzu, ama bunlar ne kadar elit ve hümanist bir kesimse bunu anlayamıyor. problem bu zaten. dışarıdaki chp'li de çıkıp "tek projesi sığınmacılar" diyor, sen saatlerce o adamı bunu söylemek için mi dinledin?
aynı isimleri alın ve chp'lilerin karşısına koyun, aynı tavırları sergileyecekler mi? 2 saat bir program izliyorsunuz ve gördüğünüz tipler bunlar. hepsi hilal kaplan kadar gazeteci, hepsi taraflı. sanki karşıdaki gazeteci değil parti sempatizanı. foncu dediğimiz nevşin mengü bile onlardan daha iyi.
öncelikle yapılan işi tebrik etmeliyiz, türkiye'nin bu programa ihtiyacı vardı. ancak davet edilen gazeteciler, özellikle ön sıraya yerleştirilenler bu işe gölge düşürüyor. araya eskilerden birkaç gazeteci yerleştirmiş; hepsi sakin sakin soru soruyor, cevabı sonuna kadar dinliyor. ama diğerleri, yani çoğunluk çok bariz muhalefet savunması yapıyor. koca gazeteci dakikalarca karşısındakini dinlememiş veya cevap işine gelmemiş, gidiyor tekrar aynı şeyleri soruyor. yetmiyor sesini yükseltiyor, karşı taraf da yükseltince "kabasınız" demeye getiriyor. o da yetmiyor kötü bir üslup ile soru soruyor, sonra "siz bana bunu diyemezsiniz" falan diye bağırıyor. ve bunu bir tanesi yapmıyor. bunların köy kahvesindeki dayılardan ne farkı var? uğur dündar, ali kırca ve mehmet ali birand gibi isimlerden bunlara mı geldik yani? bunlar hilal kaplan'ın chp'li versiyonu.
elinizi vicdanınıza koyup ince'nin konuk olduğu bölüme bakın. adam anlatıyor, açıklıyor, yetmiyor yine soranlara tekrar "berat'a anlatır" gibi anlatıyor. ve ön sıradakilerden gelen sorulara bakın. gerçekten gazetecilik bu diyebileceğiniz bir performans var mı? üstelik yer yer verilen cevabı da anlamıyorlar.
adam diyor ki; ben o gece konuşsam chp binasını yakalardı. evet, yakalardı. kesinlikle bir ayaklanma olurdu. ben olacağını da düşünüyordum. peki gazeteci bacımız ne diyor? "omo bozom holkomoz oylo bor şoy yopmozdo" siz nerede yaşıyorsunuz ya?
arka sıralardaki vatandaşlara ve gazetecilere asla bir lafım yok, bunu da belirteyim. lafım ön sıradaki taraflı gazetecilere.
aynı durumu özdağ'ın konuk olduğu bölümde de görüyorsunuz. adam saatlerce anlatmış, örnek vermiş, proje sunmuş ve arkadaşların tek anladığı "sığınmacılar" konusu. onu da anlamaların sebebi; hocanın genellikle her sorunda sığınmacıların boyutuna da değinmesi. sığınmacı mevzusu kök mevzu, ama bunlar ne kadar elit ve hümanist bir kesimse bunu anlayamıyor. problem bu zaten. dışarıdaki chp'li de çıkıp "tek projesi sığınmacılar" diyor, sen saatlerce o adamı bunu söylemek için mi dinledin?
aynı isimleri alın ve chp'lilerin karşısına koyun, aynı tavırları sergileyecekler mi? 2 saat bir program izliyorsunuz ve gördüğünüz tipler bunlar. hepsi hilal kaplan kadar gazeteci, hepsi taraflı. sanki karşıdaki gazeteci değil parti sempatizanı. foncu dediğimiz nevşin mengü bile onlardan daha iyi.
devamını gör...
3.
salih gergerlioğlu hariç tüm bölümleri izledim. ahmet davutoğlu, metin külünk ve abdüllatif şener en kaçamak cevaplar veren, sorulan soru anlamını kaybetsin diye alakasız ve uzun cevaplar veren isimlerdi. en net cevap veren isim kesinlikle barış atay idi. muharrem ince ve ümit özdağ da sıkıştıklarında kaçamak cevaplar verse de genel olarak sorulardan kaçmadılar.
mansur yavaş ve kemal kılıçdaroğlu gelecek diyorlar. ayrıca muharrem ince ve ümit özdağ tüm siyasilerin katılacağı bir program konusunda ayrı ayrı olarak oğuzhan uğur ile anlaştı. tüm siyasi parti liderleri ya da üst düzey yetkililerinin yer aldığı bir ortak yayın gelecek gibi duruyor. tabi burada en önemli isim akp ve mhp'den katılacak isimler olacak. bu arada şu ana kadar mhpli bir isim katılmadı.
mansur yavaş ve kemal kılıçdaroğlu gelecek diyorlar. ayrıca muharrem ince ve ümit özdağ tüm siyasilerin katılacağı bir program konusunda ayrı ayrı olarak oğuzhan uğur ile anlaştı. tüm siyasi parti liderleri ya da üst düzey yetkililerinin yer aldığı bir ortak yayın gelecek gibi duruyor. tabi burada en önemli isim akp ve mhp'den katılacak isimler olacak. bu arada şu ana kadar mhpli bir isim katılmadı.
devamını gör...
4.
dünyanın en s.. gibi sorularının sorulduğu program.. kesit denk geliyorum arada 15 sn zor dayanıyorum.. şuna 30 snden fazla ayıran herkes ya sınır dışı edilmeli ya da barınaklara kapatılmalı..
devamını gör...
5.
sivilceleri yeni pörtlemiş "türkçü" tayfanın domine ettiği, sunucusunun suya sabuna dokunmayayım ama arada uluyayım...dediği program. evet sorunuzu alayım?
- türk...rörörö, pökökö
tamam teşekkürler
sizin sorunuz neydi?
-yüce türk...rörörörr, hödöpö
teşekkürler
arkadaki gözlüklü hanım?
-sölöhöttün töröröst
tamam anladım teşekkürler.
- türk...rörörö, pökökö
tamam teşekkürler
sizin sorunuz neydi?
-yüce türk...rörörörr, hödöpö
teşekkürler
arkadaki gözlüklü hanım?
-sölöhöttün töröröst
tamam anladım teşekkürler.
devamını gör...
6.
çok yüksek bir potansiyele sahip olmasına karşın "heba edilen" bir program.
ön notlar:
1- biraz uzun bir yazı olacak.
2- tüm değerlendirmeler ve yorumlar; yayınlar referans alarak yapılmıştır.
oğuzhan uğur, sadece aracı görevi görerek programa başladı ve böyle devam etmeye çalışıyor. işleyişteki temel sorun burada. daha aktif bir rol alması gerektiğini düşünüyorum. program esnasında daha aktif bir role geçiş sağlar ise program hem işleyiş hem kalite açısından yükselen bir ivme kazanabilir.
soru soranlar açısından ise bir kısırlık başladı. bazı yüzleri çok sık görmeye başladım. yoğunluk ilk bölümler gibi değil. kendini tekrar eden çok fazla soru var. soru kaliteleri ise ilk bölümden itibaren düşüşe geçti. bu konuya muhakkak el atılmalı. gerekirse salon boş kalsın. 20-25 kişi ile program yapılsın. "ama" şu kısır döngü çözülsün. ki çözülmeli yoksa bu şekilde amacından iyice uzaklaşacak.
konuklar açısından; soruların verildiğini düşünüyorum. nedense bu izlenimden kopamıyorum. bundan uzaklaşılması gerek. programın formatına aykırı oluyor.
bugüne kadar gelen katılımcılar açısından; beni en çok tatmin eden barış atay oldu. tamam çok iyi değildi ama bu tarz bir program izleyip oy kullanacak olsam kesinlikle barış atay'a oy veririm. muharrem ince ve ümit özdağ'da iyiydi ama o tatmini alamadım. şu ana kadar ki en cesur katılımcı olarakta gergerlioğlu'nu görüyorum. böylesine keskin bakışlara sahip bir durumdayken katılması bir tebriği hak ediyor.
misafirler açısından; ne halde olduğumuzu açıkça görüyoruz. muazzam bir vizyonsuzluk var. bazı sorulara verilen muazzam cevaplar gerçekten bakış açışı/fikir değiştirebilir bir nitelikte olmasına rağmen "yav he he" dercesine bir umursamamazlık vardı. bazı sorulara o kadar alakasız cevaplar verilmesine rağmen üstüne hiç gidilmedi. ne soranlar ne oğuzhan uğur katılımcıyı sıkıştırmadı.
genel yorumum ise hem oraya katılanlar hem izleyenler açısından ne halde olduğumuzu görebileceğimiz bir program. sevsenizde sevmesenizde izleyin. ülkenin halini, geleceğin halini görün.
her şey, elini taşın altına koymakla değişir.
başta söylediğimi tekrar etmek istiyorum. çok yüksek potansiyelli bir program ama heba ediliyor. umarım ilerleyen süreçte daha iyi bir program izleriz.
ön notlar:
1- biraz uzun bir yazı olacak.
2- tüm değerlendirmeler ve yorumlar; yayınlar referans alarak yapılmıştır.
oğuzhan uğur, sadece aracı görevi görerek programa başladı ve böyle devam etmeye çalışıyor. işleyişteki temel sorun burada. daha aktif bir rol alması gerektiğini düşünüyorum. program esnasında daha aktif bir role geçiş sağlar ise program hem işleyiş hem kalite açısından yükselen bir ivme kazanabilir.
soru soranlar açısından ise bir kısırlık başladı. bazı yüzleri çok sık görmeye başladım. yoğunluk ilk bölümler gibi değil. kendini tekrar eden çok fazla soru var. soru kaliteleri ise ilk bölümden itibaren düşüşe geçti. bu konuya muhakkak el atılmalı. gerekirse salon boş kalsın. 20-25 kişi ile program yapılsın. "ama" şu kısır döngü çözülsün. ki çözülmeli yoksa bu şekilde amacından iyice uzaklaşacak.
konuklar açısından; soruların verildiğini düşünüyorum. nedense bu izlenimden kopamıyorum. bundan uzaklaşılması gerek. programın formatına aykırı oluyor.
bugüne kadar gelen katılımcılar açısından; beni en çok tatmin eden barış atay oldu. tamam çok iyi değildi ama bu tarz bir program izleyip oy kullanacak olsam kesinlikle barış atay'a oy veririm. muharrem ince ve ümit özdağ'da iyiydi ama o tatmini alamadım. şu ana kadar ki en cesur katılımcı olarakta gergerlioğlu'nu görüyorum. böylesine keskin bakışlara sahip bir durumdayken katılması bir tebriği hak ediyor.
misafirler açısından; ne halde olduğumuzu açıkça görüyoruz. muazzam bir vizyonsuzluk var. bazı sorulara verilen muazzam cevaplar gerçekten bakış açışı/fikir değiştirebilir bir nitelikte olmasına rağmen "yav he he" dercesine bir umursamamazlık vardı. bazı sorulara o kadar alakasız cevaplar verilmesine rağmen üstüne hiç gidilmedi. ne soranlar ne oğuzhan uğur katılımcıyı sıkıştırmadı.
genel yorumum ise hem oraya katılanlar hem izleyenler açısından ne halde olduğumuzu görebileceğimiz bir program. sevsenizde sevmesenizde izleyin. ülkenin halini, geleceğin halini görün.
her şey, elini taşın altına koymakla değişir.
başta söylediğimi tekrar etmek istiyorum. çok yüksek potansiyelli bir program ama heba ediliyor. umarım ilerleyen süreçte daha iyi bir program izleriz.
devamını gör...
7.
tüm bölümlerini izlemedim (7 bölüm izledim) ancak izlediklerimden şunu anladım:
1-katılanlar soru sormayı değil "soru" nedir bilmiyorlar, "eleştiri" kavramını da bilmiyorlar, elbette istisnalar var,
2-espri kasma, haddini bildirme vb. yargı kavramları ne yazık ki büyük kesim tarafından içselleştirilmiş,
3-ilk 2 maddeden dolayı değerli bir fikire dayanan ve tam da ihtiyaç karşılığı çıkmış güzide programın kalitesini düşürüyor,
4-"türk milleti unutkandır" sözünün bazı insanlar canlı örneği olmuş,
5-tüm bunlar sonucunda bazı siyasetçilerin istediği manevra alanları açılmış dahası "veremeyeceğim hesabım yok bakın çıktım konuştum" tarzında bir "olumlama" yaratmıştır.
ha ben kim olarak yazıyorum? 1998/99'dan beri siyaset meydanı'ndan, genç bakış'ına, 32.gün'den, a takımı'na, arena'sından, olacak o kadar'a vb. aklınıza gelen neredeyse tüm programları, neredeyse tüm bölümleri yayınlandığı gün veya tekrarlarını tv'den izlemiş olarak yazıyorum, son olarak da ekonomi-politik üzerine okumuş-eksik/fazla yazmış biri olarak yazdım... buradaki eleştiri ne katılan siyasetçileri aklamak ne de tüm soru soranlar öyleydi demek. buradaki eleştiri ana akım planlı bir şekilde soru soramaz, eleştiri yapamaz hâle gelmesi.. bu üzücü işte.
son olarak oğuzhan'ı pek sevmem ancak eksik-fazla harcadığı emeğe de saygım var. şımarmaya çok eğilimli olsa da yaptığı çalışma değerli, arşivlik...
1-katılanlar soru sormayı değil "soru" nedir bilmiyorlar, "eleştiri" kavramını da bilmiyorlar, elbette istisnalar var,
2-espri kasma, haddini bildirme vb. yargı kavramları ne yazık ki büyük kesim tarafından içselleştirilmiş,
3-ilk 2 maddeden dolayı değerli bir fikire dayanan ve tam da ihtiyaç karşılığı çıkmış güzide programın kalitesini düşürüyor,
4-"türk milleti unutkandır" sözünün bazı insanlar canlı örneği olmuş,
5-tüm bunlar sonucunda bazı siyasetçilerin istediği manevra alanları açılmış dahası "veremeyeceğim hesabım yok bakın çıktım konuştum" tarzında bir "olumlama" yaratmıştır.
ha ben kim olarak yazıyorum? 1998/99'dan beri siyaset meydanı'ndan, genç bakış'ına, 32.gün'den, a takımı'na, arena'sından, olacak o kadar'a vb. aklınıza gelen neredeyse tüm programları, neredeyse tüm bölümleri yayınlandığı gün veya tekrarlarını tv'den izlemiş olarak yazıyorum, son olarak da ekonomi-politik üzerine okumuş-eksik/fazla yazmış biri olarak yazdım... buradaki eleştiri ne katılan siyasetçileri aklamak ne de tüm soru soranlar öyleydi demek. buradaki eleştiri ana akım planlı bir şekilde soru soramaz, eleştiri yapamaz hâle gelmesi.. bu üzücü işte.
son olarak oğuzhan'ı pek sevmem ancak eksik-fazla harcadığı emeğe de saygım var. şımarmaya çok eğilimli olsa da yaptığı çalışma değerli, arşivlik...
devamını gör...
8.
ana akım medyanın çöplüğe döndüğü bir ülkede ben böyle bir programı baştan aşağı eleştirmem. başarısız bir deneme de değil bence. bazı güzel kesitler yaşattı. hepsini geçtim bazı gençlerin içlerini döküp rahatlamalarını da sağladı hatta. bunlar güzel.
benim eleştirim, biz koca bir ülke olarak sürekli geçmişe saplanıp duruyoruz. elbette geçmiş önemlidir ama gelecek kadar değil. yani sorulan sorular, özellikle muharrem ince'nin konuk olduğu yayında sorulanlar, beni ekran başında bayılttı, ayıltıp tekrar bayılttı, dayak yemişe döndüm. "biz size inanmıştık siz tırıvırı ettiniz"
"biz o gece sizi bekledik siz yoktunuz :("
"bij var ya bij şiji çok şevmişdik şij biji neden bizim şiji şevdiğimiz kadar şevmediniz? :("
"siz ki chp'nin öz evladısınız nasıl olur da chp'ye yamuk yaparsınız?"
yahu adama/adamlara biri de çıkıp gelecekte planlarınız nedir, seçilirseniz şu işi nasıl düzelteceksiniz diye soran olmadı. bunlar çok nadir birkaç kişiydi. arada kaynadılar. bunun dışında sürekli bir duygusal boşalma, bir iç dökme, dert yakınma vardı.
ben bu yayınlardan kendi payıma ülke insanının inanılmaz duygusal bozulmalar yaşadığı sonucunu çıkardım. siyaseti, vefa/vefasızlık üzerinden, evlatçılık üzerinden okuyorlar. bu böyle bir şey değil halbuki. siyasetçilik bir meslek olarak ülke çıkarlarını gözetmek ve aynı zamanda kendi çıkarını da bir dengede tutma işi. insanımız, herkesten bir fedakarlık, hatta bunun ötesinde kendini feda etme kahramanlığını bekliyor. ama böyle siyaset demokrasilerde kalmadı. bunu beklediğimiz adamlar parti kurup yüzlerce taviz vermek zorunda kalan adamlar. sürekli geçmişini didiklediğiniz adamlar o geçmişe sünger çekmişler, ittifaklar kurmuşlar, eski dostlar düşman, eski düşmanlar dost olmuşlar. hangisi kendini feda eder?
babacan, konuk olduğu programda kendisi söyledi direkt. bütün bu ittifak çalışmalarının içinde kendi partimin çıkarlarını da gözetmek zorundayım dedi. zaten böyle olmasa ortada parti de kalmaz siyasetçi de.
bu bir kariyer meselesi, eskiden hükümdarlar savaş ve fetihlerle adlarını tarihe yazdırma, şan sahibi olma derdindeydi. birçoğu bu uğurda hem kendini hem halkını feda etti. o kariyer, onu gerektiriyordu. şimdiki siyasi kariyer de gerekirse düşmanını dost kabul etmeyi gerektiriyor. devlet bahçeli en iyi örneği değil mi?
benim bu siyasetçi meslek sahibi ağabeylerden tek beklentim ortalama bir dürüstlük, ortalama bir liyakata önem, ortalamanın üstü bir onur, namus, mertlik değerlerini benimsemedir. ha bir de zamanı geldiğinde o koltuktan ayrılmayı kabullenebilme olgunluğu. böyle bir seçime gidiyoruz, böyle bir viraja giriyoruz. keskin bir viraj, ne çok sert girebiliriz ne çok yumuşak. duygusallığa yer yok. ne gerekiyorsa, görev bilinciyle yapılıp geçilmeli. erzurum olayları daha dün yaşandı, unutmayın.
benim eleştirim, biz koca bir ülke olarak sürekli geçmişe saplanıp duruyoruz. elbette geçmiş önemlidir ama gelecek kadar değil. yani sorulan sorular, özellikle muharrem ince'nin konuk olduğu yayında sorulanlar, beni ekran başında bayılttı, ayıltıp tekrar bayılttı, dayak yemişe döndüm. "biz size inanmıştık siz tırıvırı ettiniz"
"biz o gece sizi bekledik siz yoktunuz :("
"bij var ya bij şiji çok şevmişdik şij biji neden bizim şiji şevdiğimiz kadar şevmediniz? :("
"siz ki chp'nin öz evladısınız nasıl olur da chp'ye yamuk yaparsınız?"
yahu adama/adamlara biri de çıkıp gelecekte planlarınız nedir, seçilirseniz şu işi nasıl düzelteceksiniz diye soran olmadı. bunlar çok nadir birkaç kişiydi. arada kaynadılar. bunun dışında sürekli bir duygusal boşalma, bir iç dökme, dert yakınma vardı.
ben bu yayınlardan kendi payıma ülke insanının inanılmaz duygusal bozulmalar yaşadığı sonucunu çıkardım. siyaseti, vefa/vefasızlık üzerinden, evlatçılık üzerinden okuyorlar. bu böyle bir şey değil halbuki. siyasetçilik bir meslek olarak ülke çıkarlarını gözetmek ve aynı zamanda kendi çıkarını da bir dengede tutma işi. insanımız, herkesten bir fedakarlık, hatta bunun ötesinde kendini feda etme kahramanlığını bekliyor. ama böyle siyaset demokrasilerde kalmadı. bunu beklediğimiz adamlar parti kurup yüzlerce taviz vermek zorunda kalan adamlar. sürekli geçmişini didiklediğiniz adamlar o geçmişe sünger çekmişler, ittifaklar kurmuşlar, eski dostlar düşman, eski düşmanlar dost olmuşlar. hangisi kendini feda eder?
babacan, konuk olduğu programda kendisi söyledi direkt. bütün bu ittifak çalışmalarının içinde kendi partimin çıkarlarını da gözetmek zorundayım dedi. zaten böyle olmasa ortada parti de kalmaz siyasetçi de.
bu bir kariyer meselesi, eskiden hükümdarlar savaş ve fetihlerle adlarını tarihe yazdırma, şan sahibi olma derdindeydi. birçoğu bu uğurda hem kendini hem halkını feda etti. o kariyer, onu gerektiriyordu. şimdiki siyasi kariyer de gerekirse düşmanını dost kabul etmeyi gerektiriyor. devlet bahçeli en iyi örneği değil mi?
benim bu siyasetçi meslek sahibi ağabeylerden tek beklentim ortalama bir dürüstlük, ortalama bir liyakata önem, ortalamanın üstü bir onur, namus, mertlik değerlerini benimsemedir. ha bir de zamanı geldiğinde o koltuktan ayrılmayı kabullenebilme olgunluğu. böyle bir seçime gidiyoruz, böyle bir viraja giriyoruz. keskin bir viraj, ne çok sert girebiliriz ne çok yumuşak. duygusallığa yer yok. ne gerekiyorsa, görev bilinciyle yapılıp geçilmeli. erzurum olayları daha dün yaşandı, unutmayın.
devamını gör...
9.
mevzular açık mikrofon babala tv'de yayınlanan, çeşitli siyasetçilerin konuk alınarak onlara gençlerin sorular sorduğu bir programdır. ilk olarak bu fikir oğuzhan uğur'un eski adıyla twitter, şuanki adıyla x platformunda atmış olduğu 20 temmuz 2022 tarihli şu tweeti ile ortaya konuldu. ilk defa bu program 4 ağustos 2022 tarihinde, tweetden takriben 1 ay sonra yayınlanmaya başladı. programda sırasıyla ümit özdağ, ömer faruk gergerlioğlu, muharrem ince, cem uzan, ahmet davutoğlu, metin külünk, barış atay, abdüllatif şener, ikinci kez muharrem ince, sinan oğan, ali babacan ve son olarak demokrat dedemiz kemal kılıçdaroğlu yer aldı. tabii aradaki özel bölümleri saymadım, onları da sayınca bu güne kadar toplam 15 bölüm yayınlandı. mesela 6. bölümde uğur dündar, okan bayülgen, ece üner, özlem gürses, candaş tolga ışık, haluk levent, cüneyt özdemir ve taylan yıldız birlikte sosyal medya yasasını konuştular. 13. bölümde türkiye işçi partisinin 4 milletvekili olan barış atay, erkan baş, sera kadıgil ve ahmet şık konuk alınmıştı. 14. bölümde ise depremzedeler konuk alındı. buraya kadarki her şey bilgiydi, benim düşüncelerime gelirsek:
1. bölümde ümit özdağın konuk alınması gayet güzeldi, bazı sorulara cevabı hoş olmasa da, genel olarak iyiydi. bir tek şikayetçi olduğum bölümler ömer faruk gergerlioğlu ve metin külünk bölümleriydi. gergerlioğlunun bölümünde cidden sorulara alakasız şeyler zırvaladı, uzun-uzun anılar anlattı. ayrıca bilmem kaç saat boyunca kardeşlik şöyle barış böyle diyen adam, pkk'yı terrörist olarak kabul edemedi. metin külünk bölümünde ise metin külünkün akp'nin halk tarafından pekte fazla bilinmeyen bir üyesi olması cansıkıydı. onun yerine bi recep tayyip erdoğan, süleyman soylu gibi birisi gelseydi müthiş olurdu. ayrıca adam sorulara gergerlioğluda da olduğu gibi cevap veremiyordu, yemek falan ısmarlıyordu, çay içelim zart zurt diye araya giriyordu vb. fakat özet olarak müthiş konsepttir, türkiye gibi demokrasinin d'si olmayan bir ülkeden böyle bir program çıkması müthiş olmuş, oğuzhan uğur'u takdir ediyorum.
1. bölümde ümit özdağın konuk alınması gayet güzeldi, bazı sorulara cevabı hoş olmasa da, genel olarak iyiydi. bir tek şikayetçi olduğum bölümler ömer faruk gergerlioğlu ve metin külünk bölümleriydi. gergerlioğlunun bölümünde cidden sorulara alakasız şeyler zırvaladı, uzun-uzun anılar anlattı. ayrıca bilmem kaç saat boyunca kardeşlik şöyle barış böyle diyen adam, pkk'yı terrörist olarak kabul edemedi. metin külünk bölümünde ise metin külünkün akp'nin halk tarafından pekte fazla bilinmeyen bir üyesi olması cansıkıydı. onun yerine bi recep tayyip erdoğan, süleyman soylu gibi birisi gelseydi müthiş olurdu. ayrıca adam sorulara gergerlioğluda da olduğu gibi cevap veremiyordu, yemek falan ısmarlıyordu, çay içelim zart zurt diye araya giriyordu vb. fakat özet olarak müthiş konsepttir, türkiye gibi demokrasinin d'si olmayan bir ülkeden böyle bir program çıkması müthiş olmuş, oğuzhan uğur'u takdir ediyorum.
devamını gör...
10.
gazeteciler konusuna ben de katılıyorum, çok okumuş çok bilgili fakat bu bilgisini kötü kullanan ve bir taraf olarak duran gazeteciler çok tehlikelidir çünkü insanları özellikle gençleri çok kolay manipüle edebilirler. hdp'den katılan adamı linç ettiler resmen program amacının dışında bir durumdu. ben sevmem böyle programları bir arkadaşım ısrar etti biraz baktım ben hem katılan hem o koltukta oturan hem de gazeteciler adına utandım. zaten oturumu yöneten kişi de biri bağıra bağıra bir şey söyleyince koşuna gitsin ya da gitmesin sakin tamam modunda takılıp duruyor. tamam açık mikrofon ama birazda açık beyinler alalım ve gelişme görelim.
devamını gör...