muhteşem gatsby

temelde kitaptan uyarlama olan 1949, 1973 ve 2000’de çekilen ve en son bu isimle yapılan 2013 yapımı olan ımdb puanı 7.2 olan; leonardo dicaprio, tobey maguire(ilk spiderman serisinde başrol) gibi başarılı oyuncu kadrosu barındıran bir aşk/dram filmidir. temel olarak anlatmak gerekirse amerikan rüyasının işlendiği ve aşk konusunu el alan bir 1920 ler zamanında geçen ve o zamanın zengin dünyasının güzel detaylar ile işlendiği filmlerinden biridir. kendi düşüncem ise kitaplardan uyarlama filmler için bir düşünce olarak romanını okumanız olacaktır. scott fitzgerald’ın eseri olan bu yaklaşıl olarak 250 sayfa civarı olarak pek uzun sayılmayacak romanla da bu hikayeden daha çok zevk alabilirsiniz.

kitabı okumadım. sadece filmi izledim. dolayısıyla izlemeden önce konuya, anlattığı döneme ve karakterlere dair bilgim yoktu. bilseydim kesinlikle önce okumayı yeğlerdim.

hikayenin geçtiği dönem, yani amerikan rüyası denen dönemin müzikleri, kıyafetleri, yaşam biçimi ve eğlence hayatı benim için yeterince ilgi çekici. filmde de asıl konunun yanında bu hususlar en güzel şekilde işlenmiş.

bu arada köprü üstünde araçla gidilen sahnede altta çalan müzik gershwin-rhapsody in blue eserinin son bölümü. eseri de ayrıca dinlemenizi tavsiye ederim.

filmde di caprionun düzenli olarak söylediği old sport adlandirmasını gündelik hayatta kullansam mı diye düşündürten 2013 yapım tarihli film.

türkçe'ye muhteşem gatsby olarak çevrilen bu film amerikalı yazar f. scott fitzgerald tarafından kaleme alınmış bir romanın filmlendirilmesidir.
şuan farkettim ki bundan önce 2 kez daha filmlestirilmis,merak etmedim değil doğrusu.

açıkçası kitabı okuma şansım olmadı ancak ilk fırsatta alıp bir kezde kitaptan yaşananları öğrenmek istiyorum.

konu olarak çok varlıklı ve gizemli jay gatsby'in sevdiği (bkz: daisy)'le tekrar birlikte olmak için yaptığı planlar ve gelişen olay örgüsünü işlemekte.
burada da en önemli adım daisy'nin kuzeni nick'in yardımcı olmasıyls başlıyor.

film dram ve romatizm ağır basmakla beraber çok sürükleyici. leonardo di caprio'yu yine ayakta alkışlamak gerek çünkü gerçekten harika performans göstermiş.

yazılacak açıkçası çok şey var ancak sanki izlemeniz daha efektif olur .

keyifle izlediğim bir film oldu,sizlere de tavsiye ederim.

filmi kitabından daha güzel olan nadir işlerden.

dönemin atmosferi filmde daha iyi yansıtılıyor, tabii görsellik imkanı sağ olsun. final sahnesi de kitaptakinden daha etkileyici, yine görsellik. bi de caprio tabii.

muhteşem gatsby romanı mayıs 2013'te sinemaya uyarlandı. yönetmenliğinde baz luhrmann, baş rollerinde ise leonardo di caprio (başkasına yakışmazdı), tobey maguire, carey mulligan, joel edgerton, ısla fisher ve jason clarke yer alıyor. filmde, sıradan fakir bir çiftçi aileside doğan gatsby kendini bulunduğu konuma asla layık görmez, hayatının daima yukarı yönlü ilerlemesi gerektiğini düşünür ve 16 yaşında evi terkeder. bu süreçte 2. dünya savaşı patlak verir kahramanımız orduya katılır sonrasında saplantılı aşkı daisyle tanışır ve ona zengin olana kadar beklemesini söyler. fakat her altın kız gibi daisy de gamsız ve vefasızdır. gözünü mücevherlerle boyayan emekli kriket oyuncusu tom ile evlenir.
gatsby yıllar sonra serveti dilden dile dolaşan bir milyarder olur ve daisy nin yaşadığı long ısland da gösterişli bir malikane satın alır. gatsby artık daisy'e oldukça yakındır ve onu görebilmek için malikanesinde tüm new york tanınmışlarının davetli olduğu gösterişli partiler verir. fakat daisy ve eşi davetlere teşrif etmez, gatsby ona ulaşabilmek için komşusu ve aynı zamanda daisy nin kuzeni olan nick carraway ile işbirliği yapar. romanda ve filmde olaylara bakış açısından şahit olduğumuz kişi de nick carraway'dır.

jay(james) gatsby, sorunlu karakteri ve geçmiş kompleksinden dolayı kendine tekrar aşık ettiği daisy'i tekrar kaybeder. aslında gatsby nin amacı daisy'e sahip olmak değil ona kendi yarattığı dünyasında sahip olmaktır. gatsby ne kadar ilerlerse ilerlesin aşağılık kompleksinden dolayı kendisi ve aşkının geçmişini aşamaz. daisy 'den tom la olan geçmişini reddetmesini ister fakat ters tepen bu çabası ona büyük hatalar yaptırır. sonuç olarak aşkını değil kendini seçen daisy'i kaybeder. hiç işlemediği bir suçun kurbanı olur, gösterişli malikanesinde cenazesi yapayalanız kalır.

bu hikayede asıl sormamız gereken sorulardan biri "gatsby, daisy'e gerçekten de aşık mıydı ve her şeyi daisy için mi yapmıştı? " aslında gatsby nin aşık olduğu daisy değil ona aşık olma fikriydi. çünkü gatsby daisy'i tüm bu amerikan rüyasının ve başarılarının ödülü olarak gördü. fakat daisy'nin de ona gerçekten aşık olduğu söylenemez. yine de jay gatsby sahte ahlaksız ve kibirli insanların arasında hayatının amacı en anlamlı olan kişiydi ve sonunu haketmedi.

ne yazık ki scott fitzgerald' ın yarattığı bu muhteşem karakterin değeri yaşamından sonra anlaşıldı. bu sebeple yazar eserini bir başarısızlık örneği olarak gördü. iki dünya savaşı arasındaki kayıp süreçte, kayıp kuşağa bağlı olan yazarın yaşamı bunalım ve mutsuzluk içerisinde son buldu.

detay: buradan

insan bir kere aşık olur sözünü kanıtlarcasına gatsby hayal ettiği dünyayı arzuladığı lüks yaşamı sıfırdan gelip inşa eder türlü alavereler ile de olsa amerikan rüyasını dibine kadar yaşar yaşatır ama kendisine kavuşmayı ilke edindiği daisy'sini hiç bir zaman unutmaz ona yakın olabilmek onu yıllar sonra görebilmek için planlar yapar ve rüyanın kabusunu yaşar.

#1703472 hem kitabı okudum hem de filmi izledim. yazarın anlatımına alışınca bir sorun kalmadı. uyarlamayı da güzel buldum lakin jordan-nick ilişkisi çok havada kalmış diye düşünüyorum

baz luhrmann’ın yönettiği 143 dakikalık filmdir.

f. scott fitzgerald’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır.

filmin oyuncu kadrosu o kadar iyi ki isimler say say bitmez. onun için ben sadece leonardo dicaprio ve tobey maguire uyumundan söz edeceğim. filmden önce kitabı okudum lakin filmi de bildiğimden gatsby olarak leo hep gözümün önündeydi. nick karakterini ise tobey’nin canlandırdığını bilmiyordum. ikili arasındaki enerjiyi o kadar iyi aldım ki anlatamam. başka yapımlarda yan yana geldiler mi bilmiyorum ama geldilerse eminim orada da harika iş çıkarmışlardır.

her zaman olduğu gibi filmden önce müziklerine değinmek istiyorum. filmi izlememiş olmama rağmen müziklerini ilk çıktığından beri dinliyorum. onun için müzikler hâlâ kitaptan da filmden de iyi bence. müzikler çok sevdiğim besteci craig armstrong’a ait. albümü uygun olduğunuzda baştan sona dinlemenizi tavsiye ederim.

kitapla film arasındaki uyum son derece güzeldi. kitaptaki çoğu şeyi zihnimde canlandıramamış olsam da film bu konuda bütün eksikliklerimi giderdi. birkaç örnek verecek olursam: daisy ile tom’un evindeki perdelerin rüzgârdan dolayı sebep oldukları kargaşa kitapta çok güzel anlatılmıştı, bu detayı filmde de görmek beni mutlu etti; diğer taraftan yeşil ışık detayı, bana kalırsa metafor kitaptan çok filmde daha iyi işlenmiş, bu anlamda filmi daha başarılı buldum, diyebilirim.

muhteşem soundtrack
ayrı bir muhteşem soundtrack

canım sözlük kitap kulübü ile kitabı okunup, filmi de izledikten sonra karşılaştırmalı yorumlayalım kararı sonrası, filmi izleyerek katıldığım bir toplantı sonrası, film yorumunu da yazmazsam olmazdı. neyse filme gelecek olursak;
oyunculuklara, hikayeye yada leonardo dicaprio ya diyecek tek lafım yok açıkçası. ilk başta ne oluyor burda acaba diyerek başlıyorsun, bu adam kim, bu aile neci, şu koca ev neden bu kadar gösterişli, ikide bir neden körfez ve iki yakası vurgulanıyor? bu partiler ne için falan diye kendini sorguluyorsun. film yer yer çok yavaş ve yavan, bazense takip edemeyeceğin kadar hızlı. ben açıkçası ara vererek izledim filmi, yoksa sardırarak sonuna ulaşacaktım. özetle adı kadar muhteşem bir film değil, kavuşamayan aşıklar tragedyası. ama leonardo dicaprio yu görmek için bile seyredilir, orası ayrı.