1.
kelime anlamı olarak övmek, methetmek anlamlarına gelen kelime, hz. muhammed'i övmek veya niteliklerini aktarmak amacıyla yazılan şiirler için kullanılmıştır. naatları yazan kişilere na’t-gü, naatları dinsel törenlerde okuyan kişilere de na’t-han denir.
arif nihat asya'nın 'naat' şiiri ve fuzulinin su kasidesi naat örnekleridir.
arif nihat asya'nın 'naat' şiiri ve fuzulinin su kasidesi naat örnekleridir.
devamını gör...
2.
naat
ipekler tel tel biraraya geldiler dokunmak üzere.
lâle nerdeyse menekşeye, gül suya dokunmak üzere...
kılıç kesti kan koktu
bir atlı dörtnala uzaktan,
günbatımının büyük eşitsizliğinden yakınmak üzere...
bütün dertler söylendi,
çareleri bir bir yazıldı.
son büyük toplantıda bir bir okunmak üzere...
kimseye başvurulmadı herkes bir başına kaldı.
evet, sonradan hep birlikte kurtulunmak üzere...
oysa bir çiçek vardı bahçelerde
kendini dererdi sevinçle.
kendini tek haklıya bir gün sunmak üzere...
|turgut uyar
ipekler tel tel biraraya geldiler dokunmak üzere.
lâle nerdeyse menekşeye, gül suya dokunmak üzere...
kılıç kesti kan koktu
bir atlı dörtnala uzaktan,
günbatımının büyük eşitsizliğinden yakınmak üzere...
bütün dertler söylendi,
çareleri bir bir yazıldı.
son büyük toplantıda bir bir okunmak üzere...
kimseye başvurulmadı herkes bir başına kaldı.
evet, sonradan hep birlikte kurtulunmak üzere...
oysa bir çiçek vardı bahçelerde
kendini dererdi sevinçle.
kendini tek haklıya bir gün sunmak üzere...
|turgut uyar
devamını gör...
3.
bir ismet özel şiiri.
dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin..
külden martı doğuran odalıklar
ve kahyalar
kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili
şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,
hepiniz kulak verin.
güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden, yerine gelmedi başka biri
orada
duyumsatmadı kendini hiçlik bile
belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
varla yok harman eden sesi uçursak
diye bize verildi
yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda
soluyuş izlerimiz silmek için
ne yesek
lokmaya vurulur gibi değil
yuduma gelmiyor içtiklerimiz
dernekler toplanıyor dışta tutmak için
kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni
utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
kapanıyor bilanço
top mermisi, kör testere
defalarca boyanmış çaput parçaları
sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
serazat kahkahalar atalım
yapmacıktan nefretimiz
sebep olsun kavgamıza
bekleyiş arzından kovsunlar bizi
ne yemen biraz öncemiz diyelim
ne biraz sonramız meksika
canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bu dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellah
bir düşman taburu durduğunu
çünkü gerçekten yok
böyle bir ordu
bir düşmanımız kaldı
kendi
dudaklarımız
arasında.
biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
çırpını çırpını giden atlardan indik
girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar
kanırtılırken ses etmedik
öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
kaldıysa bir soru içimizde
o da birşey:
nerdedir yerle gök arasındaki ulak,
nerde biz? .
kimseden bir işaret gelmeyecek
bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa
söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca
hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi
kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
öğretmek için cephe nedir
kıyam etti
torunu kucağında
dönünce bütün gövdesiyle döndü
bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
bir bilinebilseydi
nedir veche..
dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
omzunuzdan vaveyla heybesini atın
boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti
güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
ağız dolusu gülmeden taşlıkta...
dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin..
külden martı doğuran odalıklar
ve kahyalar
kara pıhtılarıyla damgalanmış veznelerde dili
şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,
hepiniz kulak verin.
güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden, yerine gelmedi başka biri
orada
duyumsatmadı kendini hiçlik bile
belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
varla yok harman eden sesi uçursak
diye bize verildi
yetti bir yüzyıl böcekler ve otlarda
soluyuş izlerimiz silmek için
ne yesek
lokmaya vurulur gibi değil
yuduma gelmiyor içtiklerimiz
dernekler toplanıyor dışta tutmak için
kanat vuruşlarını yumuşak tutan etkeni
utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
kapanıyor bilanço
top mermisi, kör testere
defalarca boyanmış çaput parçaları
sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
serazat kahkahalar atalım
yapmacıktan nefretimiz
sebep olsun kavgamıza
bekleyiş arzından kovsunlar bizi
ne yemen biraz öncemiz diyelim
ne biraz sonramız meksika
canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bu dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellah
bir düşman taburu durduğunu
çünkü gerçekten yok
böyle bir ordu
bir düşmanımız kaldı
kendi
dudaklarımız
arasında.
biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
çırpını çırpını giden atlardan indik
girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
zihnimiz, acizlerin şikayetleri sığacak kadar
kanırtılırken ses etmedik
öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
kaldıysa bir soru içimizde
o da birşey:
nerdedir yerle gök arasındaki ulak,
nerde biz? .
kimseden bir işaret gelmeyecek
bir melek kimsenin alnını sıvazlamazsa
söylemez size kimse dünyadaki ömrü boyunca
hiçbir insana yan bakışı olmayan kimdi
kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
öğretmek için cephe nedir
kıyam etti
torunu kucağında
dönünce bütün gövdesiyle döndü
bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
bir bilinebilseydi
nedir veche..
dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar
sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
omzunuzdan vaveyla heybesini atın
boşa çıksın reislerin, kahinlerin, şairlerin kuvveti
güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
ağız dolusu gülmeden taşlıkta...
devamını gör...
4.
kelime anlamı olarak "övmek", "methetmek" anlamlarına gelen naat, hz. muhammedi övmek veya niteliklerini aktarmak amacıyla yazılan şiirler için kullanılmıştır. neşidin diğer bir adıdır.
devamını gör...