21.
[insanlık kendi iradesiyle varlığını sona erdirmelidir. - peter wessel zapffe]
amma heyhat! kötümser de yoktur. o da gizlediği ağlamalarıyla daha da sonuna hazırlanır. biz sefilmiyiz? ucubeleştik mı? teknoloji-tanrım mı? nedensellik oluşmaması gereken evre bir bükülme kırılma. bunu okuyacak gözlerin beyninde korku mu var? kendine ağlayıp sonsuz saygı mı sunuyor gene kendine. evren bu ölümcül bedene ait değil. bir gün ölümsüzlüğü harmanlayıp sunanlar olacak, bizim yokluk aklımız orada olmayacağından, hiçbir şey yerimizi alacak. ne eser, ne de en hiç olmuş dünya reddiyecileri. işte bu yüzdendir ki; fiiliyattımı deşip sefaletin hükmünden kendimi azade edene kadar içkin bir benzeşmenin kesinliğini biliyorum. bilmiyorum lafı dünyayı onaylıyor. kendimi öldürebilirsem tüm bunlar tamamlanacaktır. onunda ana-baba dışında kimsesi yoktu. benimde yok. bekliyorum onun iskeletleşmiş kafatası sızıyor yer küreden kafama.
mösyö `albert caraco`'nun yolu çok kaim ve var olmayan bodhisivatta'ların yolunu izlemiştir. ölüme yönelik düş kırıntıları, ve yaşanamaz bu sefil halimden/halimizden ve sefaletin dindirilemez aymazlığından, ancak bu düşün beyinlerinden çıkmış trajik uyanış gelir aniden bedeni yok etmeyi yeğlemek.
ben dünyaya gelmeyi vahşete tanık olma ve ilk adım olarak tanımlayacağım: ağzı açık bir kafatasını görüp, sonunda o olacağını bilen bir insan formu -yaşama kavuşmayı dahi istemez idi! biz ister miyiz? bencillik diyelim; kendi insani bir güdüsünü tamamlayacak bir varlık olmaması dışında, bir şeyi de kabul de etmek istemez. hiçbir önerme ve insani düsturun da yerini dolduramaz gibi görünür... tam tersidir, bunların hiçbir ehemmiyeti yoktur sadece uyuklayıp dururuz! bugün dünyaya çocuk getiren, hiçliğini de -zilletiyle beraber dünyaya bırakıyor.
bizler azız. kırarsak ürkünç korkuyu, izdeşi olacağımız bu adam olacak. bizi yok sayanlar olacaktır, onların kıvrak gibi görünen nöronları kibarlıkla en aşağılık noktada olsa bile serin sakinlikle kendi ölümümüze doğru yoğunlaşmalıyız.
hastalık bir beyin mi? dünyanın kendisi nerede bu evrede? sen nerede ben denilenen çarpık yanılsamanın baş tacı nesnellik ve yitik entropi nerede? kökten reddiyeciler benim denktaşım. bu kopuk anda biyolojik külfetin zehirli yaşamında, birinden sonra çok ani bir ölümü onun kucaklaştığı gibi yeğliyorum.
u.g. krishnamurti: ''illüzyonun bitmesi senin bitişindir. ölüm budur.''
paralellik ile iç içe geçmiş sadece cins ölümleri farklı onun ailesinde. bu kadar ortak sefil bedenimizden ayrılacağımız için ve hâlâ çiplenmeden onlar takılmadan, ölmek bir lütuf olacaktır.
tekrar aksi adam u.g. krishnamurti değimiyle;
''farkındalık kazanmak kendini keşfetmektir, kendini keşfetmek ise keşfedecek bir kendinin var olmadığını keşfetmektir. bunu anlamak o kadar şoke edici olacaktır ki, vücudunuzdaki her bir sinir ucunu, her bir hücrenizi, kemiklerinizin iliğindeki hücreleri bile infilak ettirecektir.''
dolayısıyla avut kendini geç -hepsi avunma olmaktan öteye özel bir şey değil. terennüm edip dur!
''iki aykırı yazanın yazdığına bak! kendinle kıyasla, ötele intiharını'' ağlaklıkla romantize edilen; 'ölüm lafına kucak aç' burada teselli ancak bu kadardır.
(kanımda devinen hücrelerin aktığı kandan bile tiksinen biriyim. bu zamana kadar döllenip, bu dünya vahşetine atılmak; her bireyin bu görüşü yani antinatalist görüşü, tahakkuk etmesi zaten beklenemez. çok kötümser veya iyimserliğe bile varmayan görüştür. var olmamanın gizemli bir yanı olmadığını en aptal kafa bile bir yerinden tutup sindirir.)
beyne yapışıp kaldıkça beynin fonksiyonlarının sonlanmasıyla bir yere gitme 'arzusunu' içeriyor. ama çok yetersiz bir arzu. bu gibi çıkışı olmayan girdap sorgucu ve kendinle konuşma dünyada aşılamıyor. entropi içine hapis olacak beden ilk solukta basıyor zırlamayı, ve mağlubiyetin kapısı dünyaya iniyor. öyle ührevi manada süslü evren emareleri yaratarak değil. istenmemesi gereken bir yere zorlana atılan bir canlılık bu olsa gerek. insan olarak doğmak kabul edilemez.
en komplike sorulardan ve çocuksu merakların bir an önce bulunması ve zincirlendiğimiz dünyada bu eziklik halinin ortadan kaldırılma onu bildikten sonraki evreye geçilmeye götürülmek isteniyor. disütopik serzenişler milyarlarca sayfa kat etti ve hale no answer!!!
yok mokşasından gireriz yok benim gibi dünyaya gelmeyi ezeli nedamet: dukkhası olarak göreceklere kadar varır ve bunlar çok azdır. ilk tohuma kaos deyip besleyenler bugünün tekno-yaratımlı insanına kadar getirdiler.
ah! çivili yatakta dünyadan vazgeçen adamlar bugün aynı soruyu iphone tablete bakarak ön kamerasında kendini görerek iç içe geçmiş labirentimsi yanılsamanın medyatik haline kadar sürüklüyor.
[iki şey kabul edilemez: doğum ve ölüm. onları istemedim ve kabul etmiyorum.
eugene ıonesco , un homme en soru , 1979]
(bu bedenlerden olmadan, bu dünyada oluşmadan önceki halimiz diye tasarladığımız karanlık-dışı çünkü karanlığı bu dünyada algıladık, bir gün nereden indiğimiz dnalara işlenecek mi? o zaman doğmadan önceki karanlığımız soluk kalacaktır. her daim ayrılıp ayrılıp yeniden karma yaratımına kapı açmak isteyenlerden olacaksak, dünya-dışı ölüme muhtaç olacağız.)
heideggerian terminology üslubuyla, - keiji nishitani şöyle der;
''ölüm durumunda, uzak bir gelecekte bizi bekleyen bir değil, daha doğduğumuz an dünyaya kendimizle birlikte getirdiğimiz bir şeyle karşı karşıyayızdır. yaşamımız her adımında ölüme toslar; bir ayağımız sürekli olarak ölüm vadisine saplıdır.
yaşamımız hiçlik uçurumunun eşiğinde sallantıda durur ve her an ona geri dönebilir.''
alyuvarlarımız çatladı. sinir doku hücrelerindeki devinimini parçalandı. meta-biyotik hâl kendini aştı ve ulaşılamaz oldu. biyokimyanın oyuncağı olan kanlara sahibiz. kanın metalsi tatması mı? uçuşuyor sadece.
`artaud` 'un organsız bedeni, bu ikilemsiz devamlılığı devalarak kaybolan kansız imge de, bunun üzerini kapatırdı sanıyorum.
yutaka haniya:
[insanın eyleme geçebileceği en bilinçli iki eylem vardır: intihar ve terkedilmiş üreme.] 1997
-
hiçlik, ölüm veya ardı arkası kesilmez -metaetik dışı biyolojik külfet. vb. bunlar affedilebilir ya da sonunda yoklukla serimlenebilir. ve bugünlerde bizlerin geviş getirdiği yüzeysellikle ortaya dökülen (doğumsa: asla affedilip kabul edilemez!)
[alaycı olmak iyidir - memnun bir kedi olmak daha iyidir - ve hiç var olmamak en iyisidir. evrensel intihar, dünyadaki en mantıklı şeydir - sadece ilkel korkaklığımız ve çocukça karanlık korkumuz nedeniyle reddediyoruz.h. p. lovecraft, nietzscheism and realism, 1921]
karıncanın üzerinde taşıdığı bitkin ağırlığı taşıyıp yuvasına götürmesi onun için bir sorun mudur? bir sineğin ya da havada soluk alıp verirken göremediğimiz; mikro ölçekli canlılar bu yaşamı kabul ederler miydi? bunlar sanı sanı! kıyaslanamazlık. evet bunun dışında kalıyoruz: onun içindir ki, hiçbir insan masumiyet doğurmaz. insansı varlığın bugün geldiği nokta, (yapay gübrelerle yaşamının kökünü kazımak.) çevre etiğini bugün biraz uyanmış bizler zaten masalsı benzetmeler diyoruz. buz adam otzi'nin son yemeği keçi yağı idi. biyolojik külfetin alt edilemez dayatmasının yanında bir de boyunduruluğu altında onu doyurmak! zorunluluk ve nesnel vahşet denen yer olmaksızın şöyle diyeceğim: (artaud'un orgasınsız imgesiyle yaşarım ama nasıl? bu evreni kabul etmeksizin.)
(yarın yok olsaydık, bu gezegende hiçbir organizma bizi özleyemezdi. doğada hiçbir şeyin bize ihtiyacı yoktur. - thomas ligotti insan ırkına karşı komplo: korkunun doğuşu (2010)
ekseriyetle nihil düşünceden geçenler: `antinatalizm`, `efilizm` , `anarko natalizm` felsefi kötümserlik geçebilir. ve onunla da kalmaz. `philipp mainlander` , `julius bahnsen`' den büyük boşlukçuların `form is emptiness emptiness is form`budist külliyata kadar vardırılabilir.
anti everything demek bir nihilist yaklaşımdır:
yaşamsızlığın doktrini uygulayanda, çokça plastik ya da atık çıkaracağına tüketeceğine, tek seferde onun içindeki dış etkenli biyokimyasal bir bileşenle, -yaşamını sonlandırması daha cazip olacaktır diyen bir yaşantısız görüş nihilizmdir.
''ben ve kafatasım gerçek anlamda hayat olmadığını ve gerçek anlamda ölüm olmadığını biliyoruz" - lieh tzu
`white pill` da ucundan bir nihil görüşü temsilcisi gibidir. öyle ki 20.yy harap olmuş yıkık dökük yerleşkelerde kitap yazan birçok kafalar vardır. hayata ve evrene karşı nokta dahi bırakmayanların, anarko tutumlarla bir şeyin reddiyesini salık vermeğe bile yeltenmez. beyaz hap ezeli bir nötr-eleşti ön planda tutuyor. çat çat neyse ne! sonuç mu: getirisi hiçbir şey de değil. yer yer pek `negativist` ve gri bir dünya tasavvuru yapmak, aşırılıkçıya kaça realistlikten olabilir.
hayır! dünyaya karşı 'hayır çekmek' bir nevi intiharını kucaklamaya benziyor. nasıl ve nedenselliğin mühim olan kısmı örtüklüğüyle beraber siliniyor. bunların üzerine konuların zincirleme bağlantısı varmış gibi demenin bir olanağı da nerede duruyor?
anlamsızlık üzerinden anlam çıkarılan bir dünyada, kime ne söyleyecek olursak; sadece gürleyen duvarlara karşı alogerik iticilikle kendimizi geri çekmeye çalışmaktan başka bir şey gütmeyeceğiz. gezenin ve evrenin gri bir ihtişama bürünmesinin beyaz hap vb. düşün mirasında en ufak ehemmiyeti yok.
bir de bunun `nonexistent` yönü var kaldı ki onda bile, yutkunmaya vakit olmadığından; artık var olunmayacak bir var oluşu gerçekmiş gibi pazarlandığına göre, üstüne immortality'i birebir isteyenlerin, en son düşüneceği ve yadsıyacakları bir var olmama halini ölümle bir tutacaklardır. 21.yy neslinin ölümün içini çıkarması ve olmamışlığın hiçbir şey ifade etmemesi gibi. anlamızlığa tapınılan bu çağda var olmamak, tahammül/tahayyül edilmek zaten istenmiyor. bolca ölümsüzlük arayışının itici hızı bunu parçaladı.
ancak son olarak sarkastik sayıklamayı sonladırmadan, atık tesisleri süzülen `biyoatıklar`ı dönüştürüp gene kanımızın akış hızıyla bedene zerk edilip verilir. her yandan kirlilik akan biyolojik paradoksun mantık yönünden açık bir süzgeç bırakanlar, bilime yamayanlar da bu çirkinlik dolu bedenin gelişimin kokuşmuşluğuna ortak olurlar.
öldürülen böcek, biyosferden sızan ve damıtılan iğrençleşen mavilik, gece gündüzün hızlanan `solar system`'e good bye deme yönündeki yakıştırmalar. tüm bunların tasarımı hızın getirisiyle sürdürülüyor. yüzyıldan sonra doğanın soluklaşmasıyla sıra kozmik kirliliğin devamlılığı yönünde işleyecektir.
nihlizm 'izm eklerinde tanımı olmayan böyle içkin bir yazıyı dahi hak etmeyen kendi başına bir hiç.
tumturak ilerlemekte olan yitik insanlığın arta-kalacak bir mirası kalırsa eğer ki; en son yapmaktan da sakınacağı tek gayesi, (dünyayı kendi sessizliğine bırakmak olmalıdır.)
amma heyhat! kötümser de yoktur. o da gizlediği ağlamalarıyla daha da sonuna hazırlanır. biz sefilmiyiz? ucubeleştik mı? teknoloji-tanrım mı? nedensellik oluşmaması gereken evre bir bükülme kırılma. bunu okuyacak gözlerin beyninde korku mu var? kendine ağlayıp sonsuz saygı mı sunuyor gene kendine. evren bu ölümcül bedene ait değil. bir gün ölümsüzlüğü harmanlayıp sunanlar olacak, bizim yokluk aklımız orada olmayacağından, hiçbir şey yerimizi alacak. ne eser, ne de en hiç olmuş dünya reddiyecileri. işte bu yüzdendir ki; fiiliyattımı deşip sefaletin hükmünden kendimi azade edene kadar içkin bir benzeşmenin kesinliğini biliyorum. bilmiyorum lafı dünyayı onaylıyor. kendimi öldürebilirsem tüm bunlar tamamlanacaktır. onunda ana-baba dışında kimsesi yoktu. benimde yok. bekliyorum onun iskeletleşmiş kafatası sızıyor yer küreden kafama.
mösyö `albert caraco`'nun yolu çok kaim ve var olmayan bodhisivatta'ların yolunu izlemiştir. ölüme yönelik düş kırıntıları, ve yaşanamaz bu sefil halimden/halimizden ve sefaletin dindirilemez aymazlığından, ancak bu düşün beyinlerinden çıkmış trajik uyanış gelir aniden bedeni yok etmeyi yeğlemek.
ben dünyaya gelmeyi vahşete tanık olma ve ilk adım olarak tanımlayacağım: ağzı açık bir kafatasını görüp, sonunda o olacağını bilen bir insan formu -yaşama kavuşmayı dahi istemez idi! biz ister miyiz? bencillik diyelim; kendi insani bir güdüsünü tamamlayacak bir varlık olmaması dışında, bir şeyi de kabul de etmek istemez. hiçbir önerme ve insani düsturun da yerini dolduramaz gibi görünür... tam tersidir, bunların hiçbir ehemmiyeti yoktur sadece uyuklayıp dururuz! bugün dünyaya çocuk getiren, hiçliğini de -zilletiyle beraber dünyaya bırakıyor.
bizler azız. kırarsak ürkünç korkuyu, izdeşi olacağımız bu adam olacak. bizi yok sayanlar olacaktır, onların kıvrak gibi görünen nöronları kibarlıkla en aşağılık noktada olsa bile serin sakinlikle kendi ölümümüze doğru yoğunlaşmalıyız.
hastalık bir beyin mi? dünyanın kendisi nerede bu evrede? sen nerede ben denilenen çarpık yanılsamanın baş tacı nesnellik ve yitik entropi nerede? kökten reddiyeciler benim denktaşım. bu kopuk anda biyolojik külfetin zehirli yaşamında, birinden sonra çok ani bir ölümü onun kucaklaştığı gibi yeğliyorum.
u.g. krishnamurti: ''illüzyonun bitmesi senin bitişindir. ölüm budur.''
paralellik ile iç içe geçmiş sadece cins ölümleri farklı onun ailesinde. bu kadar ortak sefil bedenimizden ayrılacağımız için ve hâlâ çiplenmeden onlar takılmadan, ölmek bir lütuf olacaktır.
tekrar aksi adam u.g. krishnamurti değimiyle;
''farkındalık kazanmak kendini keşfetmektir, kendini keşfetmek ise keşfedecek bir kendinin var olmadığını keşfetmektir. bunu anlamak o kadar şoke edici olacaktır ki, vücudunuzdaki her bir sinir ucunu, her bir hücrenizi, kemiklerinizin iliğindeki hücreleri bile infilak ettirecektir.''
dolayısıyla avut kendini geç -hepsi avunma olmaktan öteye özel bir şey değil. terennüm edip dur!
''iki aykırı yazanın yazdığına bak! kendinle kıyasla, ötele intiharını'' ağlaklıkla romantize edilen; 'ölüm lafına kucak aç' burada teselli ancak bu kadardır.
(kanımda devinen hücrelerin aktığı kandan bile tiksinen biriyim. bu zamana kadar döllenip, bu dünya vahşetine atılmak; her bireyin bu görüşü yani antinatalist görüşü, tahakkuk etmesi zaten beklenemez. çok kötümser veya iyimserliğe bile varmayan görüştür. var olmamanın gizemli bir yanı olmadığını en aptal kafa bile bir yerinden tutup sindirir.)
beyne yapışıp kaldıkça beynin fonksiyonlarının sonlanmasıyla bir yere gitme 'arzusunu' içeriyor. ama çok yetersiz bir arzu. bu gibi çıkışı olmayan girdap sorgucu ve kendinle konuşma dünyada aşılamıyor. entropi içine hapis olacak beden ilk solukta basıyor zırlamayı, ve mağlubiyetin kapısı dünyaya iniyor. öyle ührevi manada süslü evren emareleri yaratarak değil. istenmemesi gereken bir yere zorlana atılan bir canlılık bu olsa gerek. insan olarak doğmak kabul edilemez.
en komplike sorulardan ve çocuksu merakların bir an önce bulunması ve zincirlendiğimiz dünyada bu eziklik halinin ortadan kaldırılma onu bildikten sonraki evreye geçilmeye götürülmek isteniyor. disütopik serzenişler milyarlarca sayfa kat etti ve hale no answer!!!
yok mokşasından gireriz yok benim gibi dünyaya gelmeyi ezeli nedamet: dukkhası olarak göreceklere kadar varır ve bunlar çok azdır. ilk tohuma kaos deyip besleyenler bugünün tekno-yaratımlı insanına kadar getirdiler.
ah! çivili yatakta dünyadan vazgeçen adamlar bugün aynı soruyu iphone tablete bakarak ön kamerasında kendini görerek iç içe geçmiş labirentimsi yanılsamanın medyatik haline kadar sürüklüyor.
[iki şey kabul edilemez: doğum ve ölüm. onları istemedim ve kabul etmiyorum.
eugene ıonesco , un homme en soru , 1979]
(bu bedenlerden olmadan, bu dünyada oluşmadan önceki halimiz diye tasarladığımız karanlık-dışı çünkü karanlığı bu dünyada algıladık, bir gün nereden indiğimiz dnalara işlenecek mi? o zaman doğmadan önceki karanlığımız soluk kalacaktır. her daim ayrılıp ayrılıp yeniden karma yaratımına kapı açmak isteyenlerden olacaksak, dünya-dışı ölüme muhtaç olacağız.)
heideggerian terminology üslubuyla, - keiji nishitani şöyle der;
''ölüm durumunda, uzak bir gelecekte bizi bekleyen bir değil, daha doğduğumuz an dünyaya kendimizle birlikte getirdiğimiz bir şeyle karşı karşıyayızdır. yaşamımız her adımında ölüme toslar; bir ayağımız sürekli olarak ölüm vadisine saplıdır.
yaşamımız hiçlik uçurumunun eşiğinde sallantıda durur ve her an ona geri dönebilir.''
alyuvarlarımız çatladı. sinir doku hücrelerindeki devinimini parçalandı. meta-biyotik hâl kendini aştı ve ulaşılamaz oldu. biyokimyanın oyuncağı olan kanlara sahibiz. kanın metalsi tatması mı? uçuşuyor sadece.
`artaud` 'un organsız bedeni, bu ikilemsiz devamlılığı devalarak kaybolan kansız imge de, bunun üzerini kapatırdı sanıyorum.
yutaka haniya:
[insanın eyleme geçebileceği en bilinçli iki eylem vardır: intihar ve terkedilmiş üreme.] 1997
-
hiçlik, ölüm veya ardı arkası kesilmez -metaetik dışı biyolojik külfet. vb. bunlar affedilebilir ya da sonunda yoklukla serimlenebilir. ve bugünlerde bizlerin geviş getirdiği yüzeysellikle ortaya dökülen (doğumsa: asla affedilip kabul edilemez!)
[alaycı olmak iyidir - memnun bir kedi olmak daha iyidir - ve hiç var olmamak en iyisidir. evrensel intihar, dünyadaki en mantıklı şeydir - sadece ilkel korkaklığımız ve çocukça karanlık korkumuz nedeniyle reddediyoruz.h. p. lovecraft, nietzscheism and realism, 1921]
karıncanın üzerinde taşıdığı bitkin ağırlığı taşıyıp yuvasına götürmesi onun için bir sorun mudur? bir sineğin ya da havada soluk alıp verirken göremediğimiz; mikro ölçekli canlılar bu yaşamı kabul ederler miydi? bunlar sanı sanı! kıyaslanamazlık. evet bunun dışında kalıyoruz: onun içindir ki, hiçbir insan masumiyet doğurmaz. insansı varlığın bugün geldiği nokta, (yapay gübrelerle yaşamının kökünü kazımak.) çevre etiğini bugün biraz uyanmış bizler zaten masalsı benzetmeler diyoruz. buz adam otzi'nin son yemeği keçi yağı idi. biyolojik külfetin alt edilemez dayatmasının yanında bir de boyunduruluğu altında onu doyurmak! zorunluluk ve nesnel vahşet denen yer olmaksızın şöyle diyeceğim: (artaud'un orgasınsız imgesiyle yaşarım ama nasıl? bu evreni kabul etmeksizin.)
(yarın yok olsaydık, bu gezegende hiçbir organizma bizi özleyemezdi. doğada hiçbir şeyin bize ihtiyacı yoktur. - thomas ligotti insan ırkına karşı komplo: korkunun doğuşu (2010)
ekseriyetle nihil düşünceden geçenler: `antinatalizm`, `efilizm` , `anarko natalizm` felsefi kötümserlik geçebilir. ve onunla da kalmaz. `philipp mainlander` , `julius bahnsen`' den büyük boşlukçuların `form is emptiness emptiness is form`budist külliyata kadar vardırılabilir.
anti everything demek bir nihilist yaklaşımdır:
yaşamsızlığın doktrini uygulayanda, çokça plastik ya da atık çıkaracağına tüketeceğine, tek seferde onun içindeki dış etkenli biyokimyasal bir bileşenle, -yaşamını sonlandırması daha cazip olacaktır diyen bir yaşantısız görüş nihilizmdir.
''ben ve kafatasım gerçek anlamda hayat olmadığını ve gerçek anlamda ölüm olmadığını biliyoruz" - lieh tzu
`white pill` da ucundan bir nihil görüşü temsilcisi gibidir. öyle ki 20.yy harap olmuş yıkık dökük yerleşkelerde kitap yazan birçok kafalar vardır. hayata ve evrene karşı nokta dahi bırakmayanların, anarko tutumlarla bir şeyin reddiyesini salık vermeğe bile yeltenmez. beyaz hap ezeli bir nötr-eleşti ön planda tutuyor. çat çat neyse ne! sonuç mu: getirisi hiçbir şey de değil. yer yer pek `negativist` ve gri bir dünya tasavvuru yapmak, aşırılıkçıya kaça realistlikten olabilir.
hayır! dünyaya karşı 'hayır çekmek' bir nevi intiharını kucaklamaya benziyor. nasıl ve nedenselliğin mühim olan kısmı örtüklüğüyle beraber siliniyor. bunların üzerine konuların zincirleme bağlantısı varmış gibi demenin bir olanağı da nerede duruyor?
anlamsızlık üzerinden anlam çıkarılan bir dünyada, kime ne söyleyecek olursak; sadece gürleyen duvarlara karşı alogerik iticilikle kendimizi geri çekmeye çalışmaktan başka bir şey gütmeyeceğiz. gezenin ve evrenin gri bir ihtişama bürünmesinin beyaz hap vb. düşün mirasında en ufak ehemmiyeti yok.
bir de bunun `nonexistent` yönü var kaldı ki onda bile, yutkunmaya vakit olmadığından; artık var olunmayacak bir var oluşu gerçekmiş gibi pazarlandığına göre, üstüne immortality'i birebir isteyenlerin, en son düşüneceği ve yadsıyacakları bir var olmama halini ölümle bir tutacaklardır. 21.yy neslinin ölümün içini çıkarması ve olmamışlığın hiçbir şey ifade etmemesi gibi. anlamızlığa tapınılan bu çağda var olmamak, tahammül/tahayyül edilmek zaten istenmiyor. bolca ölümsüzlük arayışının itici hızı bunu parçaladı.
ancak son olarak sarkastik sayıklamayı sonladırmadan, atık tesisleri süzülen `biyoatıklar`ı dönüştürüp gene kanımızın akış hızıyla bedene zerk edilip verilir. her yandan kirlilik akan biyolojik paradoksun mantık yönünden açık bir süzgeç bırakanlar, bilime yamayanlar da bu çirkinlik dolu bedenin gelişimin kokuşmuşluğuna ortak olurlar.
öldürülen böcek, biyosferden sızan ve damıtılan iğrençleşen mavilik, gece gündüzün hızlanan `solar system`'e good bye deme yönündeki yakıştırmalar. tüm bunların tasarımı hızın getirisiyle sürdürülüyor. yüzyıldan sonra doğanın soluklaşmasıyla sıra kozmik kirliliğin devamlılığı yönünde işleyecektir.
nihlizm 'izm eklerinde tanımı olmayan böyle içkin bir yazıyı dahi hak etmeyen kendi başına bir hiç.
tumturak ilerlemekte olan yitik insanlığın arta-kalacak bir mirası kalırsa eğer ki; en son yapmaktan da sakınacağı tek gayesi, (dünyayı kendi sessizliğine bırakmak olmalıdır.)
devamını gör...
22.
enteresan bir akım. neye göre "hiç"?
örnek verelim bu akıma da bilmeyenler okusun;
(bkz: turgenyev)*
(bkz: babalar ve oğullar)
örnek verelim bu akıma da bilmeyenler okusun;
(bkz: turgenyev)*
(bkz: babalar ve oğullar)
devamını gör...
23.
hiççilik şeklinde kısaca tanımlayabileceğimiz felsefi görüştür.* nihilizm'e göre bu dünyadaki her şey değersizdir, önemsizdir. ilkçağ felsefesinin en ünlü nihilist filozofu gorgias'tır. ilk olarak rusya'da ortaya çıkmış, otorite ve her şey reddedilmiştir.
devamını gör...
24.
ümitsizliğe düştüğüm depresif dönemlerimde beni varoluşçu bakış açımdan kendisine çeken hiççilik. depresif dönemimin bitmesiyle de yerini her şeye boşvermiş bir umarsızlık hissiyle hedonizme bırakan alışkanlığım. hayatım bu döngü içerisinde geçiyor.
devamını gör...
25.
nihilizm görüşünün epistemolojik mi yoksa ontolojik mi olduğunu bilmiyorsanız geçmiş olsun çünkü yüzünüze sağlam bir kahkaha atarlar.
epistemolojik
epistemolojik
devamını gör...
26.
nihilizmi daha iyi anlamak için turgenyev tarafından yazılan rus edebiyatı'nın ilk modern roman örneği sayılan babalar ve oğulları okumanızı öneririm. ana karakterlerimiz nihilist iki öğrenci ve babalarıyla çatışmalarını konu ediniyor. bazarov, nihilist doktor olmak isteyen bir öğrenci ve arkadaşı arkadi de ona hayranlığından nihilist olan bir genç.
devamını gör...
27.
herhangi bir manası, anlamı olmayan kavram. tıpkı hiçbir şeyin anlamı olmadığı gibi.
devamını gör...
28.
boşvermişlikten ziyade boş gelmişliktir. genel olarak insani "uydurma" değerleri reddeder bu felsefe. tanrı yoktur, insanın dünyaya gelmekte herhangi bir amacı yoktur, mutlu son, ilahi adalet yoktur. ahlaki ve etik değerler, siyasi kavramlar ve yüce figürler insanlar tarafından uydurulmuştur. ama bu demek değildir ki nihilizm pessimizmdir. bu değerler her bireyin kendi arayışları ve çabalarıyla oluşturulabilir(bkz: bireysel ahlak), her birey kendi boş zihnini(bkz: tabula rasa) kendisi doldurabilir ve kendi özünü oluşturabilir.(bkz: egzistansiyalizm)
devamını gör...
29.
mevcut olmama özlemi.
devamını gör...
30.
bana göre saçma bir felsefe .
hiçliği , yokluğu savunan bir ideoloji / felsefe .
madem hiçbirşey yok o zaman nihilizm de yoktur diyerek rahatça çürütülebilecek düşünce biçimidir .
hiçliği , yokluğu savunan bir ideoloji / felsefe .
madem hiçbirşey yok o zaman nihilizm de yoktur diyerek rahatça çürütülebilecek düşünce biçimidir .
devamını gör...
31.
hayat anlam yüklemek için çok sıkıcı.
devamını gör...
32.
nietzsche’ye göre nihilizm söylemi, yaşam değerlerinin anlamdan düşürülmesini, başka bir deyişle, yaşamın herhangi bir anlamının olmadığını ifade eder.
nietzsche nihilizmi genel itibariyle en üst değerlerin değersizleşmesi olarak görmektedir. tanrı’nın ölümüyle” birlikte onun yerine geçecek olan “üstinsan”, bu yeni insanın “sürü insan”dan ayrımı
ve bunun sonucunda yeni değerler yaratabilecek olan “hür insan”ın ortaya çıkışını baz alır.
varoluş dünyasının tamamını bir aldatma olarak kabul etmek ve onun ötesinde bir
dünya, gerçek bir dünya bulmak.
nietzsche nihilizmi genel itibariyle en üst değerlerin değersizleşmesi olarak görmektedir. tanrı’nın ölümüyle” birlikte onun yerine geçecek olan “üstinsan”, bu yeni insanın “sürü insan”dan ayrımı
ve bunun sonucunda yeni değerler yaratabilecek olan “hür insan”ın ortaya çıkışını baz alır.
varoluş dünyasının tamamını bir aldatma olarak kabul etmek ve onun ötesinde bir
dünya, gerçek bir dünya bulmak.
devamını gör...
33.
nietzsche’nin aktif ve pasif nihilizm ayrımı, dünyanın/yaşamın olumlanmasına ilişkin bir anlatı sunar ve değerler sorunsalına bağlanır. popüler felsefe nietzsche’nin nihilist bir filozof olduğunu iddia etse de söz konusu iddia absürt bir iddiadır ve nietzsche’nin temel gayesi nihilizmi aşmaktır. aktif nihilizm, bir öte dünya anlatısıyla değerleri öte dünyaya yerleştirir ve mevcut dünya öte dünyadaki değerler aracılığıyla yadsınır/değersizleştirilir. platon’un idealar kuramında veya teolojide cisimleşen söz konusu düşünüş tarzı, mevcut dünyayı öte dünyanın kötü bir kopyası olarak telakki eder. bu dünyanın yaşanmaya değmeyeceği fikrini gündeme getiren aktif nihilizm, kişinin bu dünyada çileci bir hayat sürmesi gerektiğine işaret eder ve bu hayata çok da bağlanmamak gerektiğine vurgu yapar. öte taraftan pasif nihilizm ise, bir öte dünyanın olmadığını kabul etmekle beraber, mevcut hayatı değerlerden soyutlamaya çalışır ve biyolojik yaşamın yeniden üretimini tek değer olarak ele alır. yani bu hayattaki tek amacın hedonist bir yaşam olduğuna işaret eder. bu çerçevede, bir tarafta değerlerini bulamamış bir dünya, diğer tarafta ise dünyasını bulamamış değerler vardır. nietzsche aktif ve pasif nihilizm dikotomisini aşmak için, kişinin öte bir dünyaya inanmaması gerektiğine fakat bu hayatın da değerlerden azade olmadığını vurgu yapar.
kişi kendisine sunulan değerleri değersizleştirerek yerine kendi değerlerini ikame eder ve söz konusu değerler ekseninde kendisi olma yolculuğuna çıkar. kişinin nihilizmi aşması için kendi değerleri bulması ve dolayısıyla kendisi olması gerekmektedir. bu açıdan felsefeye değerler sorununu getiren nietzsche’nin son kitabı olan “ecce homo”nun alt başlığı ilgi çekicidir: kişi nasıl kendi olur? bütün bir felsefi projesini kendi benliğini inşa etme projesi olarak gören nietzsche’nin anti-nihilist tavrının altında, kişinin bu dünyayı olduğu haliyle olumlaması ve kendi değerlerini inşa etmesi gerektiği fikri yatar
kişi kendisine sunulan değerleri değersizleştirerek yerine kendi değerlerini ikame eder ve söz konusu değerler ekseninde kendisi olma yolculuğuna çıkar. kişinin nihilizmi aşması için kendi değerleri bulması ve dolayısıyla kendisi olması gerekmektedir. bu açıdan felsefeye değerler sorununu getiren nietzsche’nin son kitabı olan “ecce homo”nun alt başlığı ilgi çekicidir: kişi nasıl kendi olur? bütün bir felsefi projesini kendi benliğini inşa etme projesi olarak gören nietzsche’nin anti-nihilist tavrının altında, kişinin bu dünyayı olduğu haliyle olumlaması ve kendi değerlerini inşa etmesi gerektiği fikri yatar
devamını gör...
34.
bizim filozof atakanı nietzsche'den daha ünlü yapan felsefi düşüncedir.
devamını gör...
35.
emel fikriyatı hayatı umursamama ve hiçlik yaklaşımı etrafında şekillenen, ölüm, yaşamın anlamı ve ahlaki değerlerin önemsizliğine inanan ve her anlamda bireyin sözde hür olmasını gerektiğini vurgulayan, çok yerinde bir felsefik akım.
devamını gör...
36.
önemli ya da anlamlı bir şey değildir.
beynin yarattığı sinirsel sinyallerden oluşan hiçbir görüşün önemli olmadığı gibi.
beynin yarattığı sinirsel sinyallerden oluşan hiçbir görüşün önemli olmadığı gibi.
devamını gör...
37.
nihilizm uçurumdur.
ve uçurumu sevenin kanatları olmalı der nietzsche
ve uçurumu sevenin kanatları olmalı der nietzsche
devamını gör...
38.
hiççiliktir.
devamını gör...
39.
apateizmin son durağı olan felsefi düşünce.
devamını gör...
40.
uzun süreli olarak nihilizm tavrı tartışmalı olsa da, insan zaman zaman depresif duygular eşliğinde nihilizme kapılır. özellikle zamanın acımasızlığı, tüm kavramları dalga geçercesine rüzgara savurması insanda bazen mutlağa yakın bir boşvermişlik ve umursamazlık hali yaratır.
devamını gör...