#ödüllü filmler
temelini bram stoker'ın meşhur klasiği dracula'dan alan 1922 tarihli aynı adlı sessiz filmin (bkz: nosferatu) bir yeniden çevrimi olan, robert eggers tarafından yazılıp yönetilen ve esere ismini veren karakterin ünlü isim bill skarsgard tarafından canlandırıldığı, geliştirilme aşaması 2015'te başlasa da 2024'ün sonlarında gösterime sokulabilen abd yapımı gotik ve fantastik korku filmidir. yapımın konusunda; kederli bir genç kadın olan ellen, derin yalnızlığını giderebilmek için teselliyi görünmeyen bir ruhta çaresizce aramaya başlar, fakat gözyaşları akarken ettiği duaları ve yakarışları yanıt bulan kahramanımızla etkileşime geçen ruh son derece kötücüldür. peki bu dehşetli deneyimden sonra kadın, başına gelen bu lanetten kurtulabilmiş midir yoksa esas kabus bundan seneler sonra mı başlayacaktır? eleştirmenlerin övgüleriyle karşılanan ve özellikle de sinematografi dalında birçok ödül alan yapım gişe serüvenine de başarılı bir giriş yapmıştır. filmde ellen ve eşi thomas karakterlerine sırasıyla lily-rose depp ve nicholas hoult hayat veriyor.
*ulusal kritik kurulu (2024) - sinematografide olağanüstü başarı: nbr ödülü [jarin blaschke]
*chicago film eleştirmenleri birliği ödülleri (2024) - en iyi sanat yönetmenliği / prodüksiyon dizaynı: cfca ödülü [craig lathrop]
*san diego film eleştirmenleri camiası ödülleri (2024) - en iyi sinematografi: sdfcs ödülü [jarin blaschke]
*phoenix film eleştirmenleri camiası ödülleri (2024) - en iyi sinematografi: pfcs ödülü [jarin blaschke]
*satellite ödülleri (2025) - en iyi ansambl, film
film, bunlarla birlikte birçok başka ödül de almıştır.
*chicago film eleştirmenleri birliği ödülleri (2024) - en iyi sanat yönetmenliği / prodüksiyon dizaynı: cfca ödülü [craig lathrop]
*san diego film eleştirmenleri camiası ödülleri (2024) - en iyi sinematografi: sdfcs ödülü [jarin blaschke]
*phoenix film eleştirmenleri camiası ödülleri (2024) - en iyi sinematografi: pfcs ödülü [jarin blaschke]
*satellite ödülleri (2025) - en iyi ansambl, film
film, bunlarla birlikte birçok başka ödül de almıştır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bengaripsengüzeldünyaumutlu" tarafından 25.06.2024 14:03 tarihinde açılmıştır.
1.
yönetmenliğini robert eggers'in yaptığı ve başrollerinde bill skarsgård, willem dafoe, nicholas hoult, lily-rose depp ve aaron taylor-johnson'un oynadığı korku filminin gösterim tarihi 25 aralık 2024.
nosferatu - official teaser trailer [hd] - only ın theaters december 25 / focus features
nosferatu - official teaser trailer [hd] - only ın theaters december 25 / focus features
devamını gör...
2.
korku filmlerini sinemada izlemek gibi bir alışkanlığım yok lakin bu film için bir istisna yapacağım çünkü çok güzel duruyor fragmanı. kadro da pek iyi, umarım tatmin eder.
devamını gör...
3.
yönetmen koltuğunda lighthouse'tan tanıdığım robert eggers bulunan, 25 aralık 2024'te amerika'da vizyona giren lakin türkiye'de bugün vizyona girmiş ve koşa koşa izlemeye gittiğim bu filmden biraz bahsetmem gerekiyor.
ben nosferatu'nun 1922 yapım olan, murnau'nun harikalar yarattığı filmini bir piyanistin kendi bestesi eşliğinde akdeniz üniversitesinde izlemiştim, filme o kadar bayılmıştım ki her kısmıyla beni benden almıştı film.
sonraları 1979 yapım olan werner herzog'un sesli uyarlamasını izledikten sonra murnau'yu izlediğim kadar büyülendiğimi hatırlıyorum... bir de nosferatu'yu canlandıran aktör max shreck hakkındaki efsanelerle alakalı 2000 yapım shadow of the vampire filmi vardı, o da çok hoş, çok güzel, çok underrated bir film olarak kalmıştı aklımda.
bu filmi izlemeden önce şunu düşündüm... sinemaya katılacak yeni karakterler, harika yepyeni filmler varken bir uyarlamaya ne gerek var?
böyle bir önyargı ile izledim filmi. filmin konusu nosferatu ile neredeyse aynı, bazı kısımları değişik tabi, o kısımları söylemek, anlatmak istemiyorum direkt olarak spoiler sayılabilir zira.
filmin ambiyansı harika, eggers zaten ambiyans konusunda dahiyane bir adam. oyunculuklar hiç fena değil... filmi beğenmediğimi söyleyemem... güzeldi ama keşke yeni bir şey karakter yaratılsa, sinemaya yepyeni bir soluk getirilseydi...
yine de 2024 yılı için baktığım zaman en iyilerden birisi diyebilirim. substance gibi saçma sapan reklamı dönen bok gibi bir filmler var zira dönem için.
aynı zamanda bram stoker'ın drakula filminin en ama en temiz ve en iyi uyarlaması olarak görebilirim bu filmi ben.
beş üzerinden üç verdim, tekrar izler miyim? kesinlikle.
bu kadar güzel ambiyanslar, elinin altında müthiş oyuncular varken eski ve kült olmuş bir uyarlamayı yapmaya gerek var mıydı? kesinlikle hayır.
üzerine bir şey koymuş mu peki uyarlamanın? üzülerek söylüyorum ki hayır.
sinema dünyası da bilgisayar oyunları ve müzik gibi saçma sapan bir yere evrildi... bakıyoruz müzik üreten yok, sadece cover... bilgisayar oyunlarında da sonuç aynı, remake... 20 yıl önce yaptığı oyunu yeniden yapıyor adam...
film kısmı da aynı yere gidiyor. yeni bir şey üretmek yok... eskinin üzerine çizikler atarak üretme peşinde herkes.
ben nosferatu'nun 1922 yapım olan, murnau'nun harikalar yarattığı filmini bir piyanistin kendi bestesi eşliğinde akdeniz üniversitesinde izlemiştim, filme o kadar bayılmıştım ki her kısmıyla beni benden almıştı film.
sonraları 1979 yapım olan werner herzog'un sesli uyarlamasını izledikten sonra murnau'yu izlediğim kadar büyülendiğimi hatırlıyorum... bir de nosferatu'yu canlandıran aktör max shreck hakkındaki efsanelerle alakalı 2000 yapım shadow of the vampire filmi vardı, o da çok hoş, çok güzel, çok underrated bir film olarak kalmıştı aklımda.
bu filmi izlemeden önce şunu düşündüm... sinemaya katılacak yeni karakterler, harika yepyeni filmler varken bir uyarlamaya ne gerek var?
böyle bir önyargı ile izledim filmi. filmin konusu nosferatu ile neredeyse aynı, bazı kısımları değişik tabi, o kısımları söylemek, anlatmak istemiyorum direkt olarak spoiler sayılabilir zira.
filmin ambiyansı harika, eggers zaten ambiyans konusunda dahiyane bir adam. oyunculuklar hiç fena değil... filmi beğenmediğimi söyleyemem... güzeldi ama keşke yeni bir şey karakter yaratılsa, sinemaya yepyeni bir soluk getirilseydi...
yine de 2024 yılı için baktığım zaman en iyilerden birisi diyebilirim. substance gibi saçma sapan reklamı dönen bok gibi bir filmler var zira dönem için.
aynı zamanda bram stoker'ın drakula filminin en ama en temiz ve en iyi uyarlaması olarak görebilirim bu filmi ben.
beş üzerinden üç verdim, tekrar izler miyim? kesinlikle.
bu kadar güzel ambiyanslar, elinin altında müthiş oyuncular varken eski ve kült olmuş bir uyarlamayı yapmaya gerek var mıydı? kesinlikle hayır.
üzerine bir şey koymuş mu peki uyarlamanın? üzülerek söylüyorum ki hayır.
sinema dünyası da bilgisayar oyunları ve müzik gibi saçma sapan bir yere evrildi... bakıyoruz müzik üreten yok, sadece cover... bilgisayar oyunlarında da sonuç aynı, remake... 20 yıl önce yaptığı oyunu yeniden yapıyor adam...
film kısmı da aynı yere gidiyor. yeni bir şey üretmek yok... eskinin üzerine çizikler atarak üretme peşinde herkes.
devamını gör...
4.
the vvitch dahil üç uzun metraj filmini de severek izlediğim robert eggers'ın 4. uzun metraj filmi.
görkemli, gotik ve yer yer dehşet verici bir iş.
vizyona girmesinden bir gün sonra imax'te izledim ancak henüz fırsat bulabildim detaylı bir giri için. *
1922 ve 1979 filmlerine girişmeden yalnızca bu film özelinde yazmak istiyorum esasen. film ilk duyurulduğunda eggers'ın bu 1922 yapımı filme büyük hayranlık duyduğuna, bu filmi çekmeyi öğrencilik yıllarından beri hayal ettiğine dair röportajlarını görünce bir yandan heyecanlanmış, diğer yandan ise klasik bir pr örneği deyip o heyecanımı ötelemeye çalışmıştım ancak filmi izleyince gerçekten projeye çok büyük bir önem atfettiği anlaşılıyor.
yönetmenin dönem atmosferi yaratmaktaki başarısı tartışılmaz. kostüm, mekan, aksanlar, her şeye dikkat ediyor. bu filmde de bunu yine net bir şekilde görüyoruz. şehrin tasarımı, dönem kıyafetleri, kadın erkek ilişkilerindeki sosyal ayırımlar çok çok keyif vericiydi.
özellikle çingene köyündeki sekanslara baştan sona bayıldım
yine yönetmenin doğayı kamera arkasında şahane kullanması, hikayeye uygun şekilde dış planların yedirilmesi şahaneydi. film genel olarak görsel açıdan tam anlamıyla bir başyapıt. gölge oyunları, dar koridorlar ve gotik mimarinin kasveti oldukça doyurucu.
filmde karanlıkta saklı olanı aydınlatmadan korku yaratma konusundaki ustalığı, özellikle kont orlok’un ilk ortaya çıktığı sahnelerde kendini gösteriyor.
filmin ilk yarısı bu haliyle baştan sona bir bilinmezlik ve gerilimin tırmanışıyla geçiyor. bu yönden harikaydı.
ikinci yarıda ise film climax'in çözüme ulaşımı için senaryo gereği biraz daha aksiyona dönüşüyor ve daha akıcı bir hale geliyor. ilk yarısına kıyasla gizem öğesi ortadan kaybolmaya başlıyor haliyle ve bu da filmin ilk kısmına kıyasla o mistik dokudaki lezzete biraz zarar veriyor. en büyük eleştiri konusu senaryonun filmin diğer bütün yönlerine kıyasla bir miktar daha zayıf kalmasıydı.
filmin ilk yarısında thomas'ın yaşadıkları seyircinin bağ kuracağı bir tonda güzelce işlenirken, filmin ikinci yarısı itibariyle thomas tam anlamıyla bir yan karaktere dönüşüyor.
bill skarsgard ve lily rose depp'in oyunculukları bence şahaneydi. skarsgard baştan sona bir plastik makyaj ile rol aldığından, aksanına ve sesine aşırı iyi çalıştığından ve ekran süresi de gizem öğesi gereği kısıtlı olduğundan son derece istikrarlı görünüyor filmde performansı yönünden. lily rose depp ise saf bir oyunculuk sergilemek durumunda kalıyor rolü gereği. bu bağlamda bazı sekanslarda oyunculuğu düşüyor ve yapaylaşıyor olsa da filmin genelinde iyi bir performans sunuyor açıkçası. özellikle bir iki sahnede arşa çıktığını söyleyebilirim.
yine filmde gerçek atlar, kurtlar, köpekler, 2000'e yakın fare kullanılmış. çekimlerde hayvanların kadraja yedirilmesi de epey başarılı olmuş.
birkaç kadrajı tam anlamıyla bir tablo estetiği taşıyan ve hikayesini bugünün koşullarında ciddiyetle aktarabilen nosferatu'ya ben 8.5 veririm 10 üzerinden. senaryo biraz daha kuvvetli olsa, yan oyuncuların iç dünyaları biraz daha esaslı bir şekilde perdeye yansıtılabilmiş olsa 10 üzerinden 10 derdim açıkçası. dönüp tekrar tekrarr izleyebileceğim bir film.
not: aşırı dağınık yazdım ama uykusuz ve yorgunum, anca bu kadar artık.
görkemli, gotik ve yer yer dehşet verici bir iş.
vizyona girmesinden bir gün sonra imax'te izledim ancak henüz fırsat bulabildim detaylı bir giri için. *
1922 ve 1979 filmlerine girişmeden yalnızca bu film özelinde yazmak istiyorum esasen. film ilk duyurulduğunda eggers'ın bu 1922 yapımı filme büyük hayranlık duyduğuna, bu filmi çekmeyi öğrencilik yıllarından beri hayal ettiğine dair röportajlarını görünce bir yandan heyecanlanmış, diğer yandan ise klasik bir pr örneği deyip o heyecanımı ötelemeye çalışmıştım ancak filmi izleyince gerçekten projeye çok büyük bir önem atfettiği anlaşılıyor.
yönetmenin dönem atmosferi yaratmaktaki başarısı tartışılmaz. kostüm, mekan, aksanlar, her şeye dikkat ediyor. bu filmde de bunu yine net bir şekilde görüyoruz. şehrin tasarımı, dönem kıyafetleri, kadın erkek ilişkilerindeki sosyal ayırımlar çok çok keyif vericiydi.
özellikle çingene köyündeki sekanslara baştan sona bayıldım
yine yönetmenin doğayı kamera arkasında şahane kullanması, hikayeye uygun şekilde dış planların yedirilmesi şahaneydi. film genel olarak görsel açıdan tam anlamıyla bir başyapıt. gölge oyunları, dar koridorlar ve gotik mimarinin kasveti oldukça doyurucu.
filmde karanlıkta saklı olanı aydınlatmadan korku yaratma konusundaki ustalığı, özellikle kont orlok’un ilk ortaya çıktığı sahnelerde kendini gösteriyor.
filmin ilk yarısı bu haliyle baştan sona bir bilinmezlik ve gerilimin tırmanışıyla geçiyor. bu yönden harikaydı.
ikinci yarıda ise film climax'in çözüme ulaşımı için senaryo gereği biraz daha aksiyona dönüşüyor ve daha akıcı bir hale geliyor. ilk yarısına kıyasla gizem öğesi ortadan kaybolmaya başlıyor haliyle ve bu da filmin ilk kısmına kıyasla o mistik dokudaki lezzete biraz zarar veriyor. en büyük eleştiri konusu senaryonun filmin diğer bütün yönlerine kıyasla bir miktar daha zayıf kalmasıydı.
filmin ilk yarısında thomas'ın yaşadıkları seyircinin bağ kuracağı bir tonda güzelce işlenirken, filmin ikinci yarısı itibariyle thomas tam anlamıyla bir yan karaktere dönüşüyor.
bill skarsgard ve lily rose depp'in oyunculukları bence şahaneydi. skarsgard baştan sona bir plastik makyaj ile rol aldığından, aksanına ve sesine aşırı iyi çalıştığından ve ekran süresi de gizem öğesi gereği kısıtlı olduğundan son derece istikrarlı görünüyor filmde performansı yönünden. lily rose depp ise saf bir oyunculuk sergilemek durumunda kalıyor rolü gereği. bu bağlamda bazı sekanslarda oyunculuğu düşüyor ve yapaylaşıyor olsa da filmin genelinde iyi bir performans sunuyor açıkçası. özellikle bir iki sahnede arşa çıktığını söyleyebilirim.
yine filmde gerçek atlar, kurtlar, köpekler, 2000'e yakın fare kullanılmış. çekimlerde hayvanların kadraja yedirilmesi de epey başarılı olmuş.
birkaç kadrajı tam anlamıyla bir tablo estetiği taşıyan ve hikayesini bugünün koşullarında ciddiyetle aktarabilen nosferatu'ya ben 8.5 veririm 10 üzerinden. senaryo biraz daha kuvvetli olsa, yan oyuncuların iç dünyaları biraz daha esaslı bir şekilde perdeye yansıtılabilmiş olsa 10 üzerinden 10 derdim açıkçası. dönüp tekrar tekrarr izleyebileceğim bir film.
not: aşırı dağınık yazdım ama uykusuz ve yorgunum, anca bu kadar artık.
devamını gör...
5.
bugün izlediğim, oyunculuklara bayıldığım film. lily rose döktürmüş, skarsgard yine ne hale gelmiş tanıyamadım. güzeldi ama aşırı abartılı aman aman değil. dönem filmlerini severim ama böyle gotik tadındakiler beni aşırı sarmıyor, sahneler fazla karanlık olunca biraz basıyor bana. yine de izlenir temposu güzeldi.
devamını gör...