sayın bülent ecevit'in 1993 yılında yazdığı şiir. bir şeyler olacak yarın isimli şiir kitabında yer alır.

"bir boşluktan bir boşluğa
bir cam bardağa dolmuşum
cam bardakta su olmuş
sudan içmiş can olmuşum

görünmezden cana
bir kumaş örülmüş
kumaşa bürünmüş
beden olmuşum

bir varmış bir yokmuş
iki boşluk arası
bir rüyalık âlemde
sen ben olmuşum"
devamını gör...
ingilizcedeki karşılığı cv yani curriculum vitae.
1. özgeçmişte yer alan iş tanımları gerçek olmalıdır. gerçek dışı şeyler yazılınca kabak gibi belli oluyor.
2. bir özgeçmiş en çok 2 sayfaya sığdırılmalıdır ki işe alımcılar pas geçmesin. en son tecrübe en detaylı şekilde verilmeli, geriye doğru gittikçe detaylar azaltılmalıdır.
3. içinde kesinlikle imla hatası barındırmamalıdır. kendi özgeçmişini savsaklayan insan her şeyi savsaklar izlenimi yaratıyor.
4. kvkk dolayısıyla referansların telefon numaralarının özgeçmişte yazılmamalıdır. referansın adı ve referans ile nerede tanışıldığı yazılması yeterlidir. istendiği zaman telefon bilgisi işveren ile paylaşılmalıdır.
devamını gör...
herhangi bir kurum / kuruluşa katılma isteği olan bireylerin; birebir görüşme öncesinde veya görüşmeye alınabilmesinin önünü açması amacıyla, kendilerini kuruma / kurum ilgilisine en iyi anlatma yolu olarak kullandığı ön değerlendirme aracı.

bugünkü okuma süreniz -ortalama 1 insanın 1 cümleyi okuma süresine göre hesaplanmamıştır.türkiye ortalamasına göre- : 7 dakika
dinleme önerisi: i know what you want - busta rhymes
dinleme önerisi: banana song - harry belafonte

takvimler 2017 yılının yeni iş arayışı günlerini gösteriyordu. geniş vizyonlu olduğumu sağda solda yüksek sesle haykırıp, bir işletmede işçi olarak çalışmanın yüksek motivasyonuyla yepyeni bir kölelik arayışı içindeydim. işçi dediğim için kafanızda bir etiket oluşmasını istemem sevgili okur. bir tekstil atelyesinde -türk dil kurumu sözlüğüne "atelye" sorgusu yaptığınızda fransızca köken ve atöyleye bakınız vermesi bana biraz tutarsız gelse de siz referans olarak orayı kabul edin lütfen- çalışanla ciro ve öz kaynaklar açısından çok daha büyük bir işletmede herhangi bir pozisyonda çalışan birinin arasında temelde hiçbir fark yoktur. her ikisi de emeğini satarak geçimini sağlar. işveren ile işçi arasında -en azından bizim ülkemizde- derin uçurum olmasına rağmen, işveren vekili veya işveren tarafından çeşitli departmanlarda yetkilendirilmiş yöneticilerle işçi arasında garip bir ilişki var. siz özgeçmişinizi sunduğunuzda aday statüsü ile işveren vekili / insan kaynakları / birim yöneticilerine "işveren" statüsü kazandırıyorsunuz. insanın doğurduğu da belki hiçbir zaman işveren olamayacak olduğunun farkında olduğundan, eline geçmiş bu fırsatı kullanmaktan hiç geri durmuyor. değerli büyüğümüz sigmund freud'u anmamız gerekiyor burada. fakat öğretici egomuza yenilerek ahkam kesecek değiliz.*

şimdi adını vermek istemediğim bir iş ve işçi bulma internet sitesinden yaptığım bir iş başvurusu için aradılar. telefonun diğer ucundaki cılız kadın sesi o kadar çekingendi ki, konuşmanın ortalarında; "acaba beni rahatsız ettiğini mi düşünüyor?" diye düşündüm. uygun bir gün ve saat için randevu oluşturduk birlikte. gerçek hayatımda yaşadığım, deneyimlediğim her ne varsa; biraz da köpürterek özgeçmişime dahil ettiğim birkaç sayfadan oluşan a4 boyutundaki kağıt parçalarını, kırtasiyede satılan dışı kalın plastikten, içiyse elimdeki kağıtların sığabileceği boyutta plastik torbalardan oluşan, adına sunum klasörü dedikleri şeye yerleştirdim. istanbul'un sokak aralarında araba ile yol almak oldukça zor oluyor yoğun kar yağışı olduğu günlerde. güvenlik nedeniyle metro + otobüs ile ulaşmayı tercih ettim. kıta değiştireceğim için görüşme saatinden oldukça erken çıktım yola. karlara batmak sorun değil de, içindeki su oranı yüksek olan kar birikintisi var ya hani halk arasında "cıvık" denilen, hiç hoşuma gitmiyor. görüşmeyi yapacağımız şirketin ofisinin olduğu yere gittiğimde botlarımın içi de artık ıslanmıştı. binaya girdiğimdeki sessizlikte "vıck vıck" sesi duyunca farkettim. şirketin girişinde beni karşılayan çalışandan öğrendim ki; beni randevu belirlemek için arayan insan kaynaklarında görevli kızcağız işe yeni başlamış, aday aramaları görevini ona vermişler. yöneticileri çekingenliğinden memnun kalmamış, işten çıkarmışlar. düşündüğümde hiç haksız değilmişim. şirketin bende ilk çizdiği imaj, oldukça kötüydü. çalışan performans değerlendirmeleri olmalı, liyakate dayalı görevlendirmeler; organizasyonun devamlılığı için önemli. elbette benim bilmediğim birçok detay daha var ama sıradan bir çalışan olarak bu detayı görmemem gerek. yöneticileri kötülemeliyim burada.

gelişmiş teknolojiyi kullanarak ürettikleri ürünlerin kalitesiyle övünen, teknolojiyi kullanarak iş ilanı çıkan bir işletmenin kültüründe önceden hazırlanmış özgeçmiş formunun el yazısıyla doldurulmasının bekleniyor olması ikinci olumsuz gösterge oldu. kendinin farkında olan ve analiz kabiliyeti gelişmiş insanlar için bu iki deneyim; derhal oradan ayrılmaları için yeterli nedenlerdi. ben gelişmiş analiz kabiliyetim, kaçmayı korkaklık olarak gören ve meraklı biri olarak; "daha ne kadar kötü olabilir ki?" sorusunun cevabını ısrarla aramaya devam ettiğim için birim müdürünün geleceği söylenen zamana kadar bir yandan ayaklarım botumun içinde yumuşamaya devam ederken diğer yandan el yazımla verdikleri özgeçmiş formunu doldurdum. zengin gönüllerinden dökülecek bir bardak su / çay / kahve ikramı, gittikçe soğuyan ayaklarımı unutabilmem için iyi olabilirdi.

nihayet özgeçmiş formunu doldurmayı bitirdiğimde müdür hazretlerinin teşrifi hala vuku bulmamıştı. içeri giren erkek cinsinden biri, adını, görevini söyleme gereği duymadı. selamlaşıp tokalştıktan sonra oturduk. oldukça hızlı bir giriş yaparak kendimi tanıtmamı talep etti. aylardır işsizim de biriken kira / fatura / kredi kartı borçlarımı kapatmak istercesine kendimi beğendirmeye çalıştığım, görevini bilmediğim şahıs "hıhı" dan başka bir şey söylemedi. iletişim geri bildirimi almadan, radyo programı yaparcasına duvara konuştum. sanırım 35 dakika kadar geçmişti ki görüşme yaptığımız odanın kapısı gürültüyle açıldı. takım elbiseli, top sakallı, standar türkiye insanına göre uzun boylu biri girdi içeri. hiç beklemediğim bir nezaketle geç kaldığı için özür dilediğini bildirdi. o anda anladım ki müstakbel müdürümdü kendisi. şirket kültürü olduğunu düşündüğüm kemikleşmeye başlayan aynı davranışı o da göstererek adını ve görevini söyleme gereği duymadı, el yazımla doldurduğum özgeçmiş formunu aldı. benim tarafımdan bakıldığında inceliyormuş gibi görünüyordu. üzüldüğüm konu, üzerinde çalışarak oluşturduğum ve kırtasiyeye para vererek sunum klasörüne koyduğum özgeçmişimin kapağını bile açmadılar. benim kendimi anlatmam bittiğinde, anlatımım boyunca hiçbir geri bildirimde bulunmayan bu insanlardan müstakbel müdürüm olan kişi yüzeysel olarak talip olduğum görevden bahsetti. en çok 3 dakika sürmüş olmalı. hemen ardından geri bildirime girişti. görüşmeye t-shirt ve blue jeans ile gelmişim gibi; "iş görüşmesine takım elbiseyle gelmen daha iyi olabilirdi" demesi şaşırmama neden oldu. oysa takım elbise takıntısı eskide kalmış bir alışkanlıktı. ancak daha yeni başlıyorduk. yapacağım bildirim ve raporları pilot kalemle doldurmamı isteyecek olmalı ki; özgeçmişi doldurduğum el yazımın yeterince okunaklı olmadığını söylediğinde benim için görüşme bitti. cümlelerinin arasında da bu geri bildirimlerini arkadaş / abi tavsiyesi olarak algılamam gerektiğini söylüyordu. elbette algılıyordum ama düşmanca. çünkü benim kültürümde alınan geri bildirimler gelişmeye motive eder, yeni tanıştığımız birine şartlar ne olursa olsun ahkam kesilmez, sormadan fikir beyan edilmezdi.

oldukça tempolu giden bir r&b müziğin finaline girişte tüm ritimlerin durup vokalin sesinin duyulduğu gibi bir sahneye dönüşmüştü görüşme odası. halihazırda çalışmaya devam ettiğim şirketteki yöneticilerin kaprisleri, görevlerimin yükü ve birlikte çalıştığım ekibin zorlukları bir anda hafifledi. bir yaşar usta tiradı atmam gerekiyordu artık. karşımdaki hala arkadaş tavsiyesi verirken ben, nasıl bir kapak yapmam daha iyi olur diye hesaplar yapıyordum. dışardan nasıl göründüğümü bilmeden, aldığım tavsiyeler için çok memnunmuş gibi sırıtıyordum. yapamadım. akşam eve geldiğimde geldi aklıma. bana hep olur. kavganın en ateşli anında söylenmesi gerekenler, akşam eve gittiğimde aklıma gelir.
devamını gör...
bunun birde üveyi mi var acaba?
(bkz: üveygeçmiş)
devamını gör...
sadece yaptığım stajlardan oluşmakta.ülkenin yerli ve milli en deneyimli stajeriyim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim