bin dokuzyüz altmışlarda anlatıllan bir fıkraydı...

iki amele akşam yemeğe oturmuşlar.
önlerinde kuru soğan ve ekmek var.
soğanın en tatlı ve güzel kısmı ise cücüğüdür.
bir taraftan yemek yerken ; bir taraftan hayal kuruyorlar.
milli piyangodan para çıkarsa neler yapabiliriz hayalleri...
bu esnada amelenin bir tanesi uyanık davranıp soğanın cücüğünü kapıyor ve ağzına atıyor.
öteki amele soğanın cücüğünü kaptırdığına bozuluyor ve hayallerle ilgili konuşmaya devam ediyor.
''ula hüso. bana piyangodan para çıkınca, bir çuval soğan alacağım ve hep cücüklerini yiyeceğim, kalanını fakirlere vereceğim.'' diyor.

ufkunuz sizi nereye kadar götürüyorsa, oraya kadar gidebilirsiniz. ondan ötesine geçemezsiniz.
bu fıkradakilerde soğan cücüğünden öteye gidemeyeceklerdir.
fakirlik ve zenginlik paraya bağlı olduğunu zannedersiniz.
ben nice maaşlı, sabit gelirli insanlar biliyorum ; dünyaya sahiptiler. çünkü ufukları bütün dünyayı içine alıyordu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"paramız olsada ruhumuz fakir" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim