1.
kelime anlamı olarak, hücre, doku ve organların beslenmesidir.
tıpta ise, çözeltilerin kanül aracılığıyla damardan kana aktarılmasıdır. vücut dışı yapay bir dolaşım sistemi kullanarak, doku ve organların beslenmesini sağlamaktır. elbette bu yazdığım iki cümle fazla yüzeysel.
perfüzyonun mantığı diyaliz gibidir. hasta cihaza bağlanır, kan vücuttan alınır ve cihazdaki filtreler aracılığıyla süzülüp hastaya geri verilir.
açık kalp ameliyatlarında ise ameliyat sırasında ortamının daha kansız olması, kalp de hareketli bir organ olduğu için ameliyatın başarısının arttırılması amacıyla kalp ve akciğerin durdurulması gerekir. tüm bu süreçte doku ve organların beslenmesi, kan dolaşımının sağlanması için kanül aracılığıyla tıpkı diyalizdeki gibi hastanın damarlarından kan alınır, perfüzyon cihazında filtrelerden geçer, kalbin pompalama görevini yapar ve ayrıca da akciğerin gaz değişimi görevini de bu esnada üstlenir.
kalbin durdurulma işlemi koroner damarlardan * verilen solüsyon sayesinde olur. solüsyonun içeriği zengindir, kalbin durduğu süreçte beslenmesini de sağlar.
ayrıca perfüzyon cihazının bir kullanım alanı daha olarak organ nakil işlemlerini de örnek verebiliriz. donör organın beslenebilmesi, işevini kaybetmemesi amacıyla perfüzyon cihazı bağlanır ve nakil için 24 saat kazandırır.
perfüzyon olayı ilk olarak 1812 yılında ortaya atılsa da elbette kabul görmedi ve 1953 yılına kadar açık kalp ameliyatı yapılamadı. perfüzyon makinesini icat eden ise genç bir hastasının ölümünden etkilen doktor john heysham gibbon oldu.
ilk olarak kedi ve köpeklerde yıllarca perfüzyon cihazı denendikten sonra, 1953 yılında ilk açık kalp ameliyatını da gerçekleştirmiş oldular.
ve şimdi perfüzyonun ülkemizdeki yerine gelelim, çünkü neredeyse boş küme bu hayati önem taşıyan bölüm.
4 yıllığı sadece istanbul'da 3 üniversitede bulunuyor. tık
tabiki yığınla 2 yıllığı var aha
kalp ameliyatlarında şuan kim perfüzyonist olarak çalışıyor bilmem. benim üniversite hocam aynı zamanda üniversite hastanesinin de perfüzyonistiydi kendisi, biyoloji bölümünden mezundu.
eyyorlamam bu kadar
tıpta ise, çözeltilerin kanül aracılığıyla damardan kana aktarılmasıdır. vücut dışı yapay bir dolaşım sistemi kullanarak, doku ve organların beslenmesini sağlamaktır. elbette bu yazdığım iki cümle fazla yüzeysel.
perfüzyonun mantığı diyaliz gibidir. hasta cihaza bağlanır, kan vücuttan alınır ve cihazdaki filtreler aracılığıyla süzülüp hastaya geri verilir.
açık kalp ameliyatlarında ise ameliyat sırasında ortamının daha kansız olması, kalp de hareketli bir organ olduğu için ameliyatın başarısının arttırılması amacıyla kalp ve akciğerin durdurulması gerekir. tüm bu süreçte doku ve organların beslenmesi, kan dolaşımının sağlanması için kanül aracılığıyla tıpkı diyalizdeki gibi hastanın damarlarından kan alınır, perfüzyon cihazında filtrelerden geçer, kalbin pompalama görevini yapar ve ayrıca da akciğerin gaz değişimi görevini de bu esnada üstlenir.
kalbin durdurulma işlemi koroner damarlardan * verilen solüsyon sayesinde olur. solüsyonun içeriği zengindir, kalbin durduğu süreçte beslenmesini de sağlar.
ayrıca perfüzyon cihazının bir kullanım alanı daha olarak organ nakil işlemlerini de örnek verebiliriz. donör organın beslenebilmesi, işevini kaybetmemesi amacıyla perfüzyon cihazı bağlanır ve nakil için 24 saat kazandırır.
perfüzyon olayı ilk olarak 1812 yılında ortaya atılsa da elbette kabul görmedi ve 1953 yılına kadar açık kalp ameliyatı yapılamadı. perfüzyon makinesini icat eden ise genç bir hastasının ölümünden etkilen doktor john heysham gibbon oldu.
ilk olarak kedi ve köpeklerde yıllarca perfüzyon cihazı denendikten sonra, 1953 yılında ilk açık kalp ameliyatını da gerçekleştirmiş oldular.
ve şimdi perfüzyonun ülkemizdeki yerine gelelim, çünkü neredeyse boş küme bu hayati önem taşıyan bölüm.
4 yıllığı sadece istanbul'da 3 üniversitede bulunuyor. tık
tabiki yığınla 2 yıllığı var aha
kalp ameliyatlarında şuan kim perfüzyonist olarak çalışıyor bilmem. benim üniversite hocam aynı zamanda üniversite hastanesinin de perfüzyonistiydi kendisi, biyoloji bölümünden mezundu.
eyyorlamam bu kadar
devamını gör...