#netflix dizisi
yaratıcısı, yazarı ve yönetmeni steven zaillian olan ve 8 bölümden oluşan, 2024 çıkışlı amerikan yapımı mini dizidir. patricia highsmith'in the talented mr. ripley adlı romanından temelini alan bu yapımda başkarakter tom ripley'i andrew scott canlandırmaktadır. ripley, new york'ta yaşayan "yetenekli" bir genç adamdır. zengin bir adam, berduş oğlunu italya'dan gelmeye ikna etmesi için kahramanımızı kiralar ve olaylar acayip yerlere gider. bu, ilgili kitabın ilk dizi uyarlaması olsa da eser öncesinde plein soleil ve the talented mr. ripley isimleriyle iki kere sinemaya uyarlanmıştır.
yaratıcı:
steven zaillian
oyuncular:
andrew scott
dakota fanning
johnny flynn
eliot sumner
margherita buy
maurizio lombardi
steven zaillian
oyuncular:
andrew scott
dakota fanning
johnny flynn
eliot sumner
margherita buy
maurizio lombardi
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "reşad ekrem koçu" tarafından 06.04.2024 23:49 tarihinde açılmıştır.
1.
her sahnesi tablo kıvamında çekilmiş siyah beyaz mini dizi. 1999 yapımı the talented mr. ripley filminden uyarlanan dizinin mükemmel bir sinematografisi var .yönetmenliğini akademi ödüllü steven zaillian'in yaptığı ve başrollerinde andrew scott ve dakota fanning'in oynadığı dizinin yapımcısı netflix.
ripley | official trailer | netflix / netflix
ripley | official trailer | netflix / netflix
devamını gör...
2.
önce dizisini izledim sonra filmini.
filmde yok yok oyuncu olarak. hatta kate blanchett'i tanıyamadım ama çok genç halleri hepsinin, epey toylar ve tecrübesiz de..
dizide, filmde olan bazı karakterler de yok. filmde olaylar daha basit işlenmiş. dizideyse ağır ilerlese de daha güzel ve uzun işlenmiş. siyah beyaz olması da zamanın ruhunu göstermek açısından daha güzel ve sanatsal da olmuş. diziyi izleyin sadece yeterli. filmi izlemesenz pek bi şey kaçırmış olmazsınız. ben izlememiştim kaçırmadım, hatta harcadım, keşke izlemeseydim dedim filmi.
filmde yok yok oyuncu olarak. hatta kate blanchett'i tanıyamadım ama çok genç halleri hepsinin, epey toylar ve tecrübesiz de..
dizide, filmde olan bazı karakterler de yok. filmde olaylar daha basit işlenmiş. dizideyse ağır ilerlese de daha güzel ve uzun işlenmiş. siyah beyaz olması da zamanın ruhunu göstermek açısından daha güzel ve sanatsal da olmuş. diziyi izleyin sadece yeterli. filmi izlemesenz pek bi şey kaçırmış olmazsınız. ben izlememiştim kaçırmadım, hatta harcadım, keşke izlemeseydim dedim filmi.
devamını gör...
3.
görüntü yönetmenini ayakta alkışladığım dizi. harikulade, tablo gibi kadrajlara sahip dizi. müthiş kontrastlı siyah beyaz filmin ışık gölge dengesinin verdiği hazla görüntü yönetmeninin caravaggio tablolarına bakarken aldığı hazla aunı olduğunu söyleyebilirim çünkü yaşadığını bize güzelcene aktarmış, helal olsun be dedirtmiştir.
öte yandan daha önce fleabag, sherlock holmes gibi yapımlarda sevdiğim andrew reyiz yine güzel iş çıkarmıştır. 8/10
öte yandan daha önce fleabag, sherlock holmes gibi yapımlarda sevdiğim andrew reyiz yine güzel iş çıkarmıştır. 8/10
devamını gör...
4.
başrollerini andrew scott ve dakota fanning'in oynadığı 8 bölümlük steven zaillian dizisi.
aylak bir adam olan richard ailesinin tüm zenginliğini bırakıp italya'ya yerleşir. babası onu amerika'ya dönmesi konusunda ikna etmesi için richard'ın eski arkadaşı tom'dan yardım ister. olaylar böyle gelişir.
görüntü yönetmeni şahane bir iş çıkarmış ancak olayların bu kadar ağır işlenmesi izlerken ara vermek zorunda hissettirdi beni.
katil-polis kovalamacası da kriz geçirtti baştan beri önünüzde olan fotoğrafa niye bakmadınız beyefendi kör müsünüz?
caravaggio'nun dizi örgüsüne yedirilmesini de pek başarılı buldum.
ikinci sezon için heyecanla beklemem.
aylak bir adam olan richard ailesinin tüm zenginliğini bırakıp italya'ya yerleşir. babası onu amerika'ya dönmesi konusunda ikna etmesi için richard'ın eski arkadaşı tom'dan yardım ister. olaylar böyle gelişir.
görüntü yönetmeni şahane bir iş çıkarmış ancak olayların bu kadar ağır işlenmesi izlerken ara vermek zorunda hissettirdi beni.
katil-polis kovalamacası da kriz geçirtti baştan beri önünüzde olan fotoğrafa niye bakmadınız beyefendi kör müsünüz?
caravaggio'nun dizi örgüsüne yedirilmesini de pek başarılı buldum.
ikinci sezon için heyecanla beklemem.
devamını gör...
5.
acayip iyi 1 şeymiş.... bitirir bitirmez yeniden başlayasayım geldi. uzun zamandır mal gibi ekrana kitlenmemiştim az kalsın üçüncü bölümü tekrar izleyecektim :') bende bunu övecek kelime haznesi yok (üşeniyorum) mutlaka maks ekran kalitesinde karanlık 1 ortamda izlenmeli mümkünse akşam saatleri... tam randıman içindir.. bu diziyse eğer diğer dizelere ne demeli?? düşüneceğim yeni 1 kavram için... muazzam bir şey idi. sinema budur
devamını gör...
6.
amerikalı romancı patricia highsmith'in yetenekli bay ripley romanından uyarlanan netflix dizisi.
yazarın ripley karakteri modern edebiyatta anti kahraman olarak anılmakla birlikte, bunun iyi de bir örneği aynı zamanda.
dizide de manipülatif, hırsız, yalancı ve katil olan ripley karakteri oldukça iyi işlenmiş.
karakteri canlandıran andrew scott'un oyunculuğuna kim ne diyebilir zaten?
kendisini profesör james moriarty rolünde izlemeyi çok sevmiştim, ripley dizisinde de başarılı sahnelere imza atmış.
tanımın girildiği tarihte dizi yalnızca bir sezon olarak yayınlanmış durumda olmakla birlikte, sezon sekiz bölümden oluşuyor ve ilk birkaç bölüm gerçekten çok yavaş ilerliyor.
özellikle olay örgüsü gelişene kadar, ki bu ilk iki bölümü kapsıyor, sıkılarak izledim.
fakat şöyle bir şey de var ki, normalde böyle sıkılarak izlediğim bir diziye devam etmeyebilirdim, bunu ise bitirdim.
patricia highsmith hakkında araştırma yaparken onun yazılarının endişe ve acaba ne olacak merakından dolayı okuyucuyu havada asılı bıraktığı ve diğer sayfalara yönlendirdiği tarzında bir yazı okumuştum. dizi bunu yapmayı başarmış ve yavaş ilerleyen başlangıcına rağmen bitirmemi sağlamış diye düşünüyorum.
izleyici olayın içine girdiğinde, artık çıkmak için çok geç oluyor zaten, bazı bölümler oldukça akıcı. ben de oradaydım diyebilirim.
dizinin ilginç olan bir yanı var: her bölümünün siyah beyaz formatta oluşu.
italya'nın birçok şehrinde geçen bu diziyi izlerken kostümlerin, manzaraların, heykellerin ya da tabloların kendi renklerini görmek istiyor insan.
dizinin yapımcısı steven zaillian ise yaptığı bir açıklamada bu durumu dizinin hikayesine, tonuna ve inceliklerine daha sadık olacağı düşüncesi ile ilişkilendirmiş.
senaryoyu yazarken diziye uyarlayacağı kitap önündeymiş çünkü ve sayfaları siyah beyazmış.
olur, biz buna da okeyiz çünkü siyah beyaz oluşu diziden pek bir şey götürmemiş ve belki de daha çok bir şeyler katmış gibi.
roman yazarının lezbiyen oluşu eserlerinde eş cinsellik ile ilgili temalar oluşturduğundan, bu durum ripley dizisine de yansımış.
iki ayrı kadının seviştiği bir sahne yok dizide tabi, bunu söylemek gerekir. bunu daha çok fikirler ve diyaloglar üzerinden anlamak mümkün oluyor.
ayrıca izleyiciyi italyan ressam caravaggio'nun birçok eseri ile buluşturan bir yapım olduğundan, sanata ve düzenbazlığa meraklı ripley karakterini izlerken daha birçok izleyicinin keyif alacağı bir dizi olmuş.
yazarın ripley karakteri modern edebiyatta anti kahraman olarak anılmakla birlikte, bunun iyi de bir örneği aynı zamanda.
dizide de manipülatif, hırsız, yalancı ve katil olan ripley karakteri oldukça iyi işlenmiş.
karakteri canlandıran andrew scott'un oyunculuğuna kim ne diyebilir zaten?
kendisini profesör james moriarty rolünde izlemeyi çok sevmiştim, ripley dizisinde de başarılı sahnelere imza atmış.
tanımın girildiği tarihte dizi yalnızca bir sezon olarak yayınlanmış durumda olmakla birlikte, sezon sekiz bölümden oluşuyor ve ilk birkaç bölüm gerçekten çok yavaş ilerliyor.
özellikle olay örgüsü gelişene kadar, ki bu ilk iki bölümü kapsıyor, sıkılarak izledim.
fakat şöyle bir şey de var ki, normalde böyle sıkılarak izlediğim bir diziye devam etmeyebilirdim, bunu ise bitirdim.
patricia highsmith hakkında araştırma yaparken onun yazılarının endişe ve acaba ne olacak merakından dolayı okuyucuyu havada asılı bıraktığı ve diğer sayfalara yönlendirdiği tarzında bir yazı okumuştum. dizi bunu yapmayı başarmış ve yavaş ilerleyen başlangıcına rağmen bitirmemi sağlamış diye düşünüyorum.
izleyici olayın içine girdiğinde, artık çıkmak için çok geç oluyor zaten, bazı bölümler oldukça akıcı. ben de oradaydım diyebilirim.
dizinin ilginç olan bir yanı var: her bölümünün siyah beyaz formatta oluşu.
italya'nın birçok şehrinde geçen bu diziyi izlerken kostümlerin, manzaraların, heykellerin ya da tabloların kendi renklerini görmek istiyor insan.
dizinin yapımcısı steven zaillian ise yaptığı bir açıklamada bu durumu dizinin hikayesine, tonuna ve inceliklerine daha sadık olacağı düşüncesi ile ilişkilendirmiş.
senaryoyu yazarken diziye uyarlayacağı kitap önündeymiş çünkü ve sayfaları siyah beyazmış.
olur, biz buna da okeyiz çünkü siyah beyaz oluşu diziden pek bir şey götürmemiş ve belki de daha çok bir şeyler katmış gibi.
roman yazarının lezbiyen oluşu eserlerinde eş cinsellik ile ilgili temalar oluşturduğundan, bu durum ripley dizisine de yansımış.
iki ayrı kadının seviştiği bir sahne yok dizide tabi, bunu söylemek gerekir. bunu daha çok fikirler ve diyaloglar üzerinden anlamak mümkün oluyor.
ayrıca izleyiciyi italyan ressam caravaggio'nun birçok eseri ile buluşturan bir yapım olduğundan, sanata ve düzenbazlığa meraklı ripley karakterini izlerken daha birçok izleyicinin keyif alacağı bir dizi olmuş.
devamını gör...