1.
devamını gör...
2.
dün gece geç saatlerden beri aklıma takılan, sabaha karşı uyuduğum halde uykumun neredeyse her anını paylaştığım nedim dizelerinde geçen sözcük:
"haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana"
aman tanrım, adamdaki inceliğe bakar mısınız? nezaket ki, kendisi zaten soyut bir kavramdır, işte o nezaket bile tekrar uzun uğraşlarla inceltilip sevgilinin boyu bosu oluyor, şarap da süzüle süzüle öyle bir renk alıyor ki, tam sevgilinin yanağının rengini alıyor.
sevgilinin 'ruhsar'ı, yani yanağı öyle bir renk ki, en nadide şaraplar bile sevgilinin yanağının rengiyle aşık atamaz efendim. şiirin devamında şair sevgilisini övmelere devam ededursun, başka bir şair ondan yüz küsur yıl önce yaşamış fuzuli nam büyük şair, bakalım ruhsar sözcüğünü nece kullanmış:
"gül-i ruhsârına karşı gözümden kanlı akar su
habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı"
ah! yine yanak ve yine renk. amma bu sefer yanak şaraba değil güle benzetilmiş. sevgilinin, gülün o tatlı pembeliği içindeki yanağına karşı, şairin de gözlerinden bu yanak rengiyle aynı renkte kanlı gözyaşları dökülüyormuş.
(bu beyitten ne edebi sanatlar bulunur, edebiyat öğretmenlerinin ne çok sevdiği bir beyittir bu, bir bilseniz.) beyitimize döner isek, şairimiz sevgilinin yanağının rengine karşın, ona ulaşamamanın ızdırabı içinde ağlamakta, gözlerinden akan kanlı gözyaşları, ilkbaharda coşkun akan ırmaklara karışmakta, ırmağın rengi bile, şairin gözyaşlarının rengiyle bulanmaktadır.
ah mine'l-aşk! sen nelere kadirsin!
-işbu girdi, sözlükte son zamanlarda 'aşk' ilen ilgili çok fazla yorumun dikkat çekmesinden kelli, rüyalara bile tasallut etmesinden mütevvellit yazılmıştır. ilgilenenlere duyurulur.
"haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
mey süzülmüş şîşeden ruhsar-ı âl olmuş sana"
aman tanrım, adamdaki inceliğe bakar mısınız? nezaket ki, kendisi zaten soyut bir kavramdır, işte o nezaket bile tekrar uzun uğraşlarla inceltilip sevgilinin boyu bosu oluyor, şarap da süzüle süzüle öyle bir renk alıyor ki, tam sevgilinin yanağının rengini alıyor.
sevgilinin 'ruhsar'ı, yani yanağı öyle bir renk ki, en nadide şaraplar bile sevgilinin yanağının rengiyle aşık atamaz efendim. şiirin devamında şair sevgilisini övmelere devam ededursun, başka bir şair ondan yüz küsur yıl önce yaşamış fuzuli nam büyük şair, bakalım ruhsar sözcüğünü nece kullanmış:
"gül-i ruhsârına karşı gözümden kanlı akar su
habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı"
ah! yine yanak ve yine renk. amma bu sefer yanak şaraba değil güle benzetilmiş. sevgilinin, gülün o tatlı pembeliği içindeki yanağına karşı, şairin de gözlerinden bu yanak rengiyle aynı renkte kanlı gözyaşları dökülüyormuş.
(bu beyitten ne edebi sanatlar bulunur, edebiyat öğretmenlerinin ne çok sevdiği bir beyittir bu, bir bilseniz.) beyitimize döner isek, şairimiz sevgilinin yanağının rengine karşın, ona ulaşamamanın ızdırabı içinde ağlamakta, gözlerinden akan kanlı gözyaşları, ilkbaharda coşkun akan ırmaklara karışmakta, ırmağın rengi bile, şairin gözyaşlarının rengiyle bulanmaktadır.
ah mine'l-aşk! sen nelere kadirsin!
-işbu girdi, sözlükte son zamanlarda 'aşk' ilen ilgili çok fazla yorumun dikkat çekmesinden kelli, rüyalara bile tasallut etmesinden mütevvellit yazılmıştır. ilgilenenlere duyurulur.
devamını gör...
3.
bir benim mi aklıma yağmurda öteki taraftan gelen dizi karakteri geldi. bu akşam çok vizyonsuzum sözlük.
devamını gör...
4.
(bkz: helios)
devamını gör...
5.
“ruhuna sağlık, ruhsarcığım ölmemiş
elalem utansın o beni terk etmemiş
gel şöyle otur ruhsar yanı yanı başıma
görsün bu millet, hayal gerçek yan yana…”
elalem utansın o beni terk etmemiş
gel şöyle otur ruhsar yanı yanı başıma
görsün bu millet, hayal gerçek yan yana…”
devamını gör...
6.
dizi.
devamını gör...
7.
(bkz: ruhospu)
devamını gör...
8.