orijinal adı: la promesse de l'aubey
yazar: romain gary
yayım yılı: 1960
yayımlandıktan sonra 1970 ve 2017 yıllarında olmak üzere iki filmi çekilen eser, yazar romain gary'nin çocukluk ve gençlik yıllarını anlatırken aynı zamanda annesi ile olan bağını da yansıtmaktadır. otobiyografik olan bu kitap mizahi bir dille aktarılırken gary'nin yaşamı boyunca gösterdiği çabalarını da eksiksiz bir şekilde aktarmayı ihmal etmemektedir.
yazar: romain gary
yayım yılı: 1960
yayımlandıktan sonra 1970 ve 2017 yıllarında olmak üzere iki filmi çekilen eser, yazar romain gary'nin çocukluk ve gençlik yıllarını anlatırken aynı zamanda annesi ile olan bağını da yansıtmaktadır. otobiyografik olan bu kitap mizahi bir dille aktarılırken gary'nin yaşamı boyunca gösterdiği çabalarını da eksiksiz bir şekilde aktarmayı ihmal etmemektedir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ser-ül kamus" tarafından 30.05.2021 10:29 tarihinde açılmıştır.
1.
otobiyografik bir kitaptır bu kitap ve romain gary tarafından yazılıp 1960 yılında da ilk kez yayınlanmıştır. aynı isimde yapılan filmler de bulunmaktadır. ben bu kitabı sel yayıncılıktan okudum, çevirisi bence düzgündü.
goncourt ödüllü yazarın bu kitabı tek başına çocuğunu yaşatmaya ve okutmaya çalışan göçmen bir kadını ve yaşadıklarını konu almaktadır.
goncourt ödüllü yazarın bu kitabı tek başına çocuğunu yaşatmaya ve okutmaya çalışan göçmen bir kadını ve yaşadıklarını konu almaktadır.
devamını gör...
2.
son derece melodramatik bir kitap. bir çocuğun perspektifinden anlatıyor olan biteni romain gary, o çocuk da kendisi ancak major değişiklikler var elbette. kendisi de bir göçmendir kitapta bahsedildiği üzere. dönemin yaşantısına ışık tutan bir anlatımı vardır. sokakta fahişelik yapan yaşlı kadınlardan tutun bir çocuğun hayatta kalabilmek için yapması gereken kirli işlere kadar uzar gider anlattıkları.
yazarların ağladığı kitaplar başlığı vardı. benim okurken ağladığım tek kitap bu sanırım ki ben duygusal biri değilimdir. ağladığım sahneyi de çok iyi hatırlıyorum. gary, şairlik hayaliyle çalışan ufak bir çocuktur ve inanılmaz bir fakirlik söz konusudur evde. annesi öğlen eve gelen romain gary için şu an tam hatırlayamadığım hafif etli bir yemek yapmıştır ve yemeği paylaşmak isteyen oğlunun bu arzusunu et sevmediği gerekçesiyle reddeder. tüm yemeği çocuğuna yedirir. evden çıkmak üzere olan romain gary arkasını döndüğünde annesinin et tavasına ekmeğini banıp büyük bir iştahla sıyırdığını görür ve annesinin onun yeterince beslenebilmesi için kendini aç bıraktığını anlar.
ben böyle anlatınca etkileyici gelmemiş olabilir ancak beni paramparça etmişti bu sahne okuduğumda. benzer bir çocukluk yaşadığım için olsa gerek. şu sahnedeki duyguyu ve olayı neredeyse birebir yaşamış olduğum için çok üzgün hissetmiştim kendimi. o günler geride kalmış olsa bile bir anda o an yaşadığım hisleri su yüzüne çıkarmıştı romain gary'nin kalemi. düşünün ne kadar iyi yazıyor bu adam. boşu boşuna hem kendi adıyla hem takma adıyla goncourt kazanmamış.
ben sık sık önceden okuduğum kitaplara geri dönerim alanım gereği. bu kitaba bir de necib mahfuz'un saray gezisi kitabına elim gitmiyor benzer nedenlerden ötürü. saray gezisinde de ahmet cevat'ın oğlunun ölüm haberini aldığı an eve dönüşünde abisinin ölümünden habersiz küçük oğlunu şarkı söylerken bulduğu sahne beni çok yaralar. bunlar çok büyük yazarlar gerçekten.
yazarların ağladığı kitaplar başlığı vardı. benim okurken ağladığım tek kitap bu sanırım ki ben duygusal biri değilimdir. ağladığım sahneyi de çok iyi hatırlıyorum. gary, şairlik hayaliyle çalışan ufak bir çocuktur ve inanılmaz bir fakirlik söz konusudur evde. annesi öğlen eve gelen romain gary için şu an tam hatırlayamadığım hafif etli bir yemek yapmıştır ve yemeği paylaşmak isteyen oğlunun bu arzusunu et sevmediği gerekçesiyle reddeder. tüm yemeği çocuğuna yedirir. evden çıkmak üzere olan romain gary arkasını döndüğünde annesinin et tavasına ekmeğini banıp büyük bir iştahla sıyırdığını görür ve annesinin onun yeterince beslenebilmesi için kendini aç bıraktığını anlar.
ben böyle anlatınca etkileyici gelmemiş olabilir ancak beni paramparça etmişti bu sahne okuduğumda. benzer bir çocukluk yaşadığım için olsa gerek. şu sahnedeki duyguyu ve olayı neredeyse birebir yaşamış olduğum için çok üzgün hissetmiştim kendimi. o günler geride kalmış olsa bile bir anda o an yaşadığım hisleri su yüzüne çıkarmıştı romain gary'nin kalemi. düşünün ne kadar iyi yazıyor bu adam. boşu boşuna hem kendi adıyla hem takma adıyla goncourt kazanmamış.
ben sık sık önceden okuduğum kitaplara geri dönerim alanım gereği. bu kitaba bir de necib mahfuz'un saray gezisi kitabına elim gitmiyor benzer nedenlerden ötürü. saray gezisinde de ahmet cevat'ın oğlunun ölüm haberini aldığı an eve dönüşünde abisinin ölümünden habersiz küçük oğlunu şarkı söylerken bulduğu sahne beni çok yaralar. bunlar çok büyük yazarlar gerçekten.
devamını gör...
"şafakta verilmiş sözüm vardı" ile benzer başlıklar
şafakta
1