orijinal adı : gesang vom lusitanischen popanz
yazar : peter weiss
yayım yılı : 1967
1932'de portekiz'de iktidara gelen antonio salazar’ın otuz altı yıllık iktidarının nasıl baskıcı bir diktatörlüğe evrildiğini anlatan tiyatro eseridir. aynı zamanda portekiz'in sömürgesi olan angola üzerinden sömürgecilik eleştirisi yapılır. can yücel çevirisi ile dilimize kazandırılmış ve pek çok ekip tarafından sahnelenmiş bir oyundur.
yazar : peter weiss
yayım yılı : 1967
1932'de portekiz'de iktidara gelen antonio salazar’ın otuz altı yıllık iktidarının nasıl baskıcı bir diktatörlüğe evrildiğini anlatan tiyatro eseridir. aynı zamanda portekiz'in sömürgesi olan angola üzerinden sömürgecilik eleştirisi yapılır. can yücel çevirisi ile dilimize kazandırılmış ve pek çok ekip tarafından sahnelenmiş bir oyundur.
carl albert anderson ödülü (1967)
isveçli tiyatro eleştirmenleri ödülü (1982)
bremen edebiyat ödülü (1982)
de nios ödülü (1982)
isveçli tiyatro eleştirmenleri ödülü (1982)
bremen edebiyat ödülü (1982)
de nios ödülü (1982)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ateist kaplumbağa" tarafından 29.04.2021 15:13 tarihinde açılmıştır.
1.
saloz’un mavalı, peter weiss tarafından yazılmış bir tiyatro oyunu. can yücel tarafından dilimize çevrilmiş ve ilk olarak yöntem yayınları tarafından oyun metni kitaplaştırılmıştır. oyunda portekiz'de 1932 yılında iktidara gelen antonio salazar'ın otuz altı yıllık iktidarı döneminde yaşanan baskının, şiddetin, sömürünün nasıl diktatörlüğe dönüştüğü hiciv edilirken, angola özelinde anlatılan sömürgecilik hikâyesi evrensel boyutta işleniyor.
kitabın girişinde can yücel'in yazdığı bir sunuş metni var ki, kendisine has ifade biçimi ile mevzuyu özetlerken bir anda kendinizi kitabı/oyunu bitirmiş halde buluyorsunuz. ben ilk olarak kitabı okumuştum ve sonrasında tiyatro sahnesinde oyunu izleme imkanım oldu. ikisinden de ayrı ayrı keyif aldım. halen ara ara açar kitabı okurum. oyundan bir kaç alıntı paylaşayım;
sanmayın ki, boşuna harcadığımız bunca gayret, attığımız bunca sopa, yediğimiz bunca rüşvet!
sabrın sonu felâkettir, selâmettir medeniyet!
emin olun, yavaş yavaş, ağır ağır ve elbet dağılacak bir gün bu dağılmayasıca zulmet,
inşallah en gecinden ve bok canımıza rahmet, uyanacak er geçn bu zenci denen musibet!
yaşasın elmaslar! değil mi?
tekelleri ve sizleri yaşatmak için!
ve sizleri yaşatan elmasları çıkartmak için!
kahrolsun, ölsün, değil mi,
24.000 zenci
24.000 angaryalı işçi,
24.000 zavallı insan
sürüne sürüne ölsün, değil mi,
lunda ve luanda madenlerinde,
ayda 150 kâğıt kazanmak için!
sanmayın ki, kırık yıldır bize hayatı zehir eden
bu hortlak
cavlağı çekti diye portekiz kurtulacak!
nasıl sırtlanların yavrusu, çıyanın yumurtası
varsa,
ve nasıl kendi gölgesinden çoğalıp ürüyorsa
yarasa,
yıkılmadıkça bu mağara, değişmedikçe bu düzen,
daha çok çekeceğimiz var salozların elinden.
ben de bir şey söyleyeceğim:
biz şimdiye dek yutturmaca öğretiye inandık, her işin başında tanrı, aile ve vatan diyen
tanrısız ve vatansız dürzülere kandık.
sözüm-ona o tanrının seçkin kulu,
o ailenin kıymatlı çocuğu
ve o vatanın efendisiydik ya,
- biz ki o vatanda tutunamayıp çöpçülük etmeye gidiyorduk almanya'ya-
unutup kendimizin de sömürüldüğünü, bol keseden kabullenip beyazların üstünlüğünü,
zencilerin sömürülmesini mubah,
ve işin kötüsü:
zencileri bir meta
ve kendimizi bir matah sandık.
ve taa neden sonra,
o tanrıyı, aileyi ve vatanı
beja üzerinde emanet bırakıp amerikalılara,
angola, gine ve mozambik ormanlarında,
o insandan saymadığımız zencilerin insanca
kurşunlarıyla
hayvanlar gibi ölüşmeğe başlayınca uyandık!
bu tarz; can alıcı, yaratıcı ve taşlama kokan çokça ifade var oyun metninde. kitabı okumamış ve oyunu izlememiş olanlara elbette okumalarını ve izlemelerini salık veririm lakin zevkler renkler tartışılmaz. bu tarz konulara uzaksanız yanından bile geçmeyin sonra öneri sebebiyle okudum/izledim deyip, bizi günah kaplumbağası ilan edersiniz, çok kırılırım. *
kitabın girişinde can yücel'in yazdığı bir sunuş metni var ki, kendisine has ifade biçimi ile mevzuyu özetlerken bir anda kendinizi kitabı/oyunu bitirmiş halde buluyorsunuz. ben ilk olarak kitabı okumuştum ve sonrasında tiyatro sahnesinde oyunu izleme imkanım oldu. ikisinden de ayrı ayrı keyif aldım. halen ara ara açar kitabı okurum. oyundan bir kaç alıntı paylaşayım;
sanmayın ki, boşuna harcadığımız bunca gayret, attığımız bunca sopa, yediğimiz bunca rüşvet!
sabrın sonu felâkettir, selâmettir medeniyet!
emin olun, yavaş yavaş, ağır ağır ve elbet dağılacak bir gün bu dağılmayasıca zulmet,
inşallah en gecinden ve bok canımıza rahmet, uyanacak er geçn bu zenci denen musibet!
yaşasın elmaslar! değil mi?
tekelleri ve sizleri yaşatmak için!
ve sizleri yaşatan elmasları çıkartmak için!
kahrolsun, ölsün, değil mi,
24.000 zenci
24.000 angaryalı işçi,
24.000 zavallı insan
sürüne sürüne ölsün, değil mi,
lunda ve luanda madenlerinde,
ayda 150 kâğıt kazanmak için!
sanmayın ki, kırık yıldır bize hayatı zehir eden
bu hortlak
cavlağı çekti diye portekiz kurtulacak!
nasıl sırtlanların yavrusu, çıyanın yumurtası
varsa,
ve nasıl kendi gölgesinden çoğalıp ürüyorsa
yarasa,
yıkılmadıkça bu mağara, değişmedikçe bu düzen,
daha çok çekeceğimiz var salozların elinden.
ben de bir şey söyleyeceğim:
biz şimdiye dek yutturmaca öğretiye inandık, her işin başında tanrı, aile ve vatan diyen
tanrısız ve vatansız dürzülere kandık.
sözüm-ona o tanrının seçkin kulu,
o ailenin kıymatlı çocuğu
ve o vatanın efendisiydik ya,
- biz ki o vatanda tutunamayıp çöpçülük etmeye gidiyorduk almanya'ya-
unutup kendimizin de sömürüldüğünü, bol keseden kabullenip beyazların üstünlüğünü,
zencilerin sömürülmesini mubah,
ve işin kötüsü:
zencileri bir meta
ve kendimizi bir matah sandık.
ve taa neden sonra,
o tanrıyı, aileyi ve vatanı
beja üzerinde emanet bırakıp amerikalılara,
angola, gine ve mozambik ormanlarında,
o insandan saymadığımız zencilerin insanca
kurşunlarıyla
hayvanlar gibi ölüşmeğe başlayınca uyandık!
bu tarz; can alıcı, yaratıcı ve taşlama kokan çokça ifade var oyun metninde. kitabı okumamış ve oyunu izlememiş olanlara elbette okumalarını ve izlemelerini salık veririm lakin zevkler renkler tartışılmaz. bu tarz konulara uzaksanız yanından bile geçmeyin sonra öneri sebebiyle okudum/izledim deyip, bizi günah kaplumbağası ilan edersiniz, çok kırılırım. *
devamını gör...
2.
bence oyunun asıl altını çizdiği şey batı sömürgeciliği ve beyaz adamın yediği haltlar yoksa portekiz'de iktidar değişmiş miş de değişmeseymiş ne olacakmış ki? çarpıcı bir tiyatro eseri. izleyemiyorsanız da okuyun diyorum.
devamını gör...