sanatçılar vs soytarılar

gerçek sanat insanları ile soytarı tipli ne yaptığı belli olmayan insanların birbirine karıştırılma durumu.

tanınmayan, bilinmeyen, hiç duyulmamış, keşfedilmemiş dünya ve ülkemiz üzerinde o kadar çok yetenekli insan var ki insan şaşırıyor.
youtube da rastgele oynatmada denk geldiğin o sıradan gruptan ve müziğinden bahsediyorum.
dinlersin, sana kendini hissettirir. içinde bir melodiden bir ritimden daha fazlası vardır çünkü, mana.
elinden tutup başka diyarlara götürür.
ister öfke duy ister neşe yine de seni sarsar.
öyle bir tabloya bakarsın ki renk uyumlarına, çizimin her karesine hayran kalırsın.
öyle güzel ve kıvrak dans eder ki estetikliğine doyamazsın.

peki bu insanlara ne oluyor?
hiç bir şey. doğru hiç bir şey.
sanat ve türevleri bu devirde o kadar yerin dibine sokuldu ki artık sanatçının nefes alacağı küçücük bir alan bile kalmadı.

gelelim bir de her çığırana sanatçı denmesine.
kardeşim elini vicdanına koy biraz ya. ne sanatçısı ya.
nerede estetik nerede güzellik?
tamam bunlar kişiden kişiye göre değişir farkındayım da lütfen bana bilgisayar ortamında oynanan gerçek dışı sesleri övme.
saçma sapan oradan buradan uçup, atlayıp klip çekenleri sanatçı bu diye gösterme.
belli bir ritim kalıbının üzerine aşk adı altında hayvanlar gibi çiftleşmeyi öven, cinsiyetçi sözlere sahip şarkı paçavralarını güzelleme.

gerçek sanatçılar kendini açlıktan öldürüyor diğer soytarılar da milyon dolarlar kazanıp bir o kadar da hayrana sahip oluyor.

bu nasıl iş anlamıyorum altan, anlamıyorum.

sanatçı toplumu ileriye taşıma yükü altındadır. topluma dokunur, aydınlatır. soytarılar o dönem içinde belli bir güruh tarafından sevilir. sonra unutulmaya mahkum olur.

sonuç itibariyle sanatçı olan da soytarı olan da insanlardır. kimi yüceltir, değer verirse o yükselir. kimi hor görürse o küçülür.

günümüze bakacak olursak soytarılar daha çok göz önünde.

insanların çoğu soytarıdır.