sekülerizm

dini kaidelerin sosyal yaşama uygulanmasına karşı çıkan düşünce biçimidir. latince sæculum ( zaman periyodu, dünya ) sözcüğünden türemiştir. dünyalaşma anlamına gelir. batı’da 16. yüzyıl rönesans hareketlerinden sonra yaygınlaşmıştır. bugünkü dünya düzeninde bilimsel ve sosyal arenada batı’nın doğu’dan üstün olmasının yegane sebebi olan fikri akımdır. benzer akımı (bkz: laiklik), karşıtı ise (bkz: fundamentalizm)’dir.

ahlakın dinsel inanışlar dikkate alınarak değil de insanın dünyevi hayattaki iyi niyetini temel alan ve savunan bir ilkedir. başka bir adıyla; dünyevilik. fransızcadaki secular'dan gelir ki o da "dünyada yaşamak, herhangi bir dini tarikata mensup olmamak", devlete ait olmak" anlamına geliyormuş. o da latince'deki saecularis'den gelir. saecularis, "çağdaş, kendi çağına ait, kendi çağında ortaya çıkan" anlamlarına gelir.

tarih kitaplarında dünyevileşme olarak geçiyordu bu kavram .

adamların parasında "in god we trust" yazıyor hala gelmiş burada sekülerizm güzellemesi yapıyor.
"tanrı ve insanlar karşısındaki sorumluluğunun bilincinde olan,
birleşmiş bir avrupa’nın eşit haklara sahip bir üyesi olarak,
dünya barışına hizmet etmek emeliyle beslenerek özgür iradesiyle
hareket eden alman milleti, kendi anayasa yapma yetkisine
dayanarak, işbu anayasayı kabul etmiştir."
almanya anayasasının girişinden bir kesit.
"bugünkü dünya düzeninde bilimsel ve sosyal arenada batı’nın doğu’dan üstün olmasının yegane sebebi olan fikri akımdır." saçmalığının doğru olmadığının yazılı belgelerinden sadece biri. batı'nin doğu'dan üstün olmasının nedeni teknolojik gelişmeler, coğrafi keşifler ve sanayi devrimidir.

maneviyattan maddiyata geçiş, ruhani meselelerden ziyade dünya hayatına yönelme izm'i. (bkz: sekülerlesen çılgın hafız)

islam dinine çok ters olan bir akımdır.

laïcité : din despotizminin reddedilmesi. soyut'un(maneviyat) somut'a(maddiyat) dahil edilmemesi.


insanoğlunun belli başlı ahlak kurallarını alıp kendince özelleştiren ve sonra olan sistemi değiştiren dinin; sosyal yaşamda yer etmek için sosyal kurallara burnunu, (bu sefer din ortaya çıktıktan sonra bir daha ve bir daha) tekrar sokmasını engellemek üzerine zihinlere yerleşmiş ve uygulamasının saman alevi birçok olay dışında hiçbir zaman mümkün olmadığı sistemdir. kapitalizmin olduğu yerde sekülerizm ve sekülerizasyon(ikisi ayrı şey) neredeyse imkansızdır. bilinçli toplumda sekülerleşme mümkünken kapitalizme sempati her seferinde daha da düşer. bu yüzdendir ki bu düzen neredeyse imkansız hatta imkansız ötesidir.

bugün, sekülerizmin bir zamanlar en ciddi hissedildiği italya, seküler bir anlayışa sahip olmak bir yana, tamamen faşizm etkisi altında yönetimlere sahip. aynı şekilde fransa, sekülerizm ile bir zamanlar zihinlerine temizlik yapan ama bugünlerde yine yeniden din ahlakı etkileri altında kalmış bir devlete dönüşmüştür.

laïcité, dini tamamen devlet unsurlarından ve karar mekanizmalarından çıkarmaya yönelik bir düşüncedir. ancak kapitalizmin bir numaralı kuralı sömürülen insanoğlu ihtiyacı olduğu için ve geri kalmış toplulukların da mutlaka devletlerin içerisinde yer alması gerektiği için, laïcité ancak ve ancak sözde uygulanır; ya da yarı yarıya uygulanır diyelim. yani seküler olduğunu düşündüğünüz ülkeler seküler değil, sizden biraz daha fazla(ama çok değil) sekuler olduğu için adı seküler olur çünkü siz artık çamura saplanmış (ayak uçlarından çeneye kadar) olarak biraz kıyafetinde çamur olmayan karşı tarafı temiz zannedersiniz. dinin ve manevi herşeyin dışarıda tutulduğu ve sadece somut - insan yapımı ama burada dinlerin de insan yapımı olduğunu düşünen birisi olarak insan yapımı manevi unsurlar vs. insan yapımı maddi unsurlar karşılaştırması yaparken güldüğümü kabul etmeliyim - unsurların yönetimde olduğu düzende eğitim gücü yükselir. bu da son 50 yılda bambaşka boyutlara ulaşan ve yüzlerce kat çarpanla daha da şiddetlenen ve bir meteor düşmesi hariç bitmeyecek olan kapitalizmin düşmanı bir durum olacağı için devletlerin içerisinde sekülerizm değil de yarı sekülerlik gibi kaba saba bir anlayış hakim olur. ne toplumun eğitim düzeyi en üste çıkar ne de en altta kalır eğitimsiz kitle her zaman olmalıdır ki kapitalist düzen de devam etsin.

savunucularından bazıları marx ve weber olunca ve bu insanların toplum fantezisi gerçekleşmeyecek kadar imkansız olunca doğal olarak öcü konumuna gelen sekülerizm ile sekülerizasyon, yarım yamalak kalmaya mahkumdur. bu yüzden 100 yılı aşkındır hem seküler hem de dünyaya hakim olan bir yönetim düzeni ortada yok. ancak dünyanın gözünden biraz uzak, savaş gücü olmayan ve dünyada hakimiyet amacı gütmeyen ülkeler yarı seküler olarak yaşamaya devam ederler. ama amerika birleşik devletleri, almanya federasyonu, rusya federasyonu gibi organizasyonlar küreselleşme mecburiyetleri olduğu için hiçbir zaman seküler olamazlar.

laik devletler sıralamasına baktığınızda, durumun tıpkı demokrasi ile yönetilen ülkeler başlığı altındaki ironik duruma benzediğini fark edersiniz.
nasıl ki demokrasi ile yönetilen yüzlerce ülkeden neredeyse hiçbiri demokrasi ile yönetilmiyorsa,; sadece kağıt üstünde demokrasi varsa laik devletler listesinde gabon, rusya, türkiye, almanya'nın aynı başlık altında olması aynı ironiyi içerir. aslında yönetimlerin ne kadar sadece kağıt üstünde olduğunu ve pratikte neredeyse hiçbirinin anayasalarında yazılı şekilde yönetilmediklerinin özeti gibi bir durum bu. bir ailede kasaya giren resmi para dışında aile üyelerinin aydan aya farklı kazançlara sahip olmaları ama kağıt üstünde belli maaşlara sahip olmaları gibi. cebe giren paralar bir ay +200 dolar bir ay +400 dolar ama kağıt üstünde maaşlar belli.

sekülerizm çok uzun ve hep konuşulan ama hiç olmayan bir kavram. herkes kullanıyor herkes istiyor ama hiçbir zaman gerçekleşmiyor. peki neden gerçekleşmiyor? çünkü kapitalizmin girdiği yerde seküler bir anlayışın olması mümkün değildir. seküler zihniyet için o çarkın* eğitimsiz unsurlarının, ucuz işçilerinin, cahil anne baba-eğitimli çocuk-eğitimli aile-eğitimsiz başka bir aile ve kullanılan başka bir zavallı topluluk kalıbının olmaması gerekiyor ama böyle bir şey mümkün değil.

tıpkı sosyalizm ve komünizm gibi büyük bir ütopyadır laïcité. bu yüzdendir ki üzerine çok konuşulur ama milyarlarca insan bunun hayali ile olur gider.

son olarak yukarıda dediğimi tekrarlamak isterken; bir ateist anlayışı ile bana laïcité çok komik geliyor çünkü tanım olarak dinin yani manevi kuralların yönetimden ayrı tutulması anlamını taşırken din'in yine insanoğlunun kurduğu bir sistem(ahlak sistemi) üzerinden kendisini yaratması ve yine insanoğlu tarafından yönetimden uzak tutulması bir annenin çocuğunu "sen benden değilsin" diyerek uzak tutmasına benziyor. ayrıca sekülerizm ve sistematik hale gelmiş versiyonu olan sekülarizasyon farkını da bir başka zaman konusmak, fikir belirtmek üzere yine bir şeyler yazılmalıdır. ölene kadar buradayım, kaçacak pek bir yer yok; o da konuşulur belki...

müzik festivalini, paraşütlerle inip, kan gölüne çeviren bir örgütü "cici" ilan eden solcularımız var bizim. "fkö" sayıklıyorlar hala... çok ilginç...çokkk

platon'a göre "aslında dindarlar tarafından çıkan, dine daha sıkı bağlanma isteğinin ters tepmesi"dir.

çok farklı çıkış sebepleri olsa da, türkiyede sekülarizm, bir kölelik sistemi olan siyasal islama karşı çıkmakla temellenir. atatürk ilkeleri yol haritasıdır, zira atatürkün dinciler tarafından sevilmeme sebebi halkı kölelikten kurtarıp vatandaş yapmasındandır. sekülarizm özgürlükçülük demektir.

sekülerizm, kısacası din ve devlet işlerini birbirine karıştırmamaktır. sekülerizmde devlet ateizminde olduğu gibi din yasaklanmaz; devlet, dindarlık ve dinsizlik pıropogandası yapmaz.