1.
piper aircraft şirketinin ürettiği, çift motorlu, hafif bir uçaktır. pa-34 seneca diye bilinir. genel havacılık aktivitelerinde sıklıkla kullanılır. kardeşi olan pa-44 seminole ile tanıştım fakat kendisiyle uçmak daha nasip olmadı.
devamını gör...
2.
stoacı abimiz. bir aforizmasını bırakayım: geceyi bekleyerek günü, ışıktan korkarak da geceyi yitiriyorlar!
devamını gör...
3.
beyazlar geldiğinde bugünkü new york eyaletinde yaşayan, iroquoi dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
kendilerine onandowaga diyorlar ama en büyük köylerinin adı olan "osininka" kelimesi zamanla "seneca" diye söylenmiş, onların kabile ismi yerine geçmiş ve öyle kaydedilmiş.
iroquoi birliğinin bir üyesi ve en batıda yaşayanlarıydı. diğer iroquoi birliğinin üyeleri gibi ingiliz'lerle işbirliği yapıp, onlarla beraber başka "kabile"lere ve fransız'lara karşı savaştılar.
1763'te, ingilizler onlara yamuk yaptılar ve seneca savaşçıları onlara saldırıp 80 civarında ingiliz askerini öldürdüler. böyle "iyi" ve "kullanışlı" bir ittifakı kaybetmek istemeyen ingilizler olayı kapattı. amerikan bağımsızlık savaşı'nda ingilizlerin yanında savaştılar ve yenilgiden sonra a.b.d ile yeni antlaşmalar imzalayarak devamlı toprak kaybettiler.
bugün a.b.d'nin new york ve oklahoma ve kanada'nın ontario eyaletindeki rezervasyonlarda yaşıyorlar.
kendilerine onandowaga diyorlar ama en büyük köylerinin adı olan "osininka" kelimesi zamanla "seneca" diye söylenmiş, onların kabile ismi yerine geçmiş ve öyle kaydedilmiş.
iroquoi birliğinin bir üyesi ve en batıda yaşayanlarıydı. diğer iroquoi birliğinin üyeleri gibi ingiliz'lerle işbirliği yapıp, onlarla beraber başka "kabile"lere ve fransız'lara karşı savaştılar.
1763'te, ingilizler onlara yamuk yaptılar ve seneca savaşçıları onlara saldırıp 80 civarında ingiliz askerini öldürdüler. böyle "iyi" ve "kullanışlı" bir ittifakı kaybetmek istemeyen ingilizler olayı kapattı. amerikan bağımsızlık savaşı'nda ingilizlerin yanında savaştılar ve yenilgiden sonra a.b.d ile yeni antlaşmalar imzalayarak devamlı toprak kaybettiler.
bugün a.b.d'nin new york ve oklahoma ve kanada'nın ontario eyaletindeki rezervasyonlarda yaşıyorlar.
devamını gör...
4.
stoacı romalı düşünür.
çileli ve çalkantılı bir ömür geçirmiştir. bu anekdottan yola çıkarak kendisinin stoacı olmasının zemini kolayca kurulabilir ancak amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek duymuyorum. onun yerine, kendisinin en meşhur eseri olan epistulae morales yani ahlak mektupları'ndan birazcık bahsedeceğim.
epistulae morales'te seneca, mektup tarzında sicilya'nın procurator'u olan lucilius'a seslenir. ahlaki prensiplere göre yaşamanın prensiplerinin seneca tarafından yalın bir dille çizildiği bu mektuplar aynı zamanda irade terbiyesi yolunda ilerlemek, yaşamdan aldığı keyfi artırmak ve verimliliğini güçlendirmek isteyen kişiler için bir rehber niteliği taşımaktadır. zamanın, doğa tarafından insana hediye edilen yegane şey olduğunu ancak bu şeyin dahi kaygan, kaçıp giden bir olguya tekabül ettiğinin altını çizen seneca, geçmişin üzüntülerinden ve geleceğin kaygılarından azade olmak gerekliliğini tane tane anlatır.
iyi yaşamanın, iyiliklerin en yücesi olarak erdemliliğin tanımlandığı bu eserde seneca, lucilius aracılığı ile doğal olarak okurla konuşur ve kendisinin zayıf yönlerini ortaya koymaktan da çekinmez. genel olarak kibirden uzak, sade bir şekilde yazılmış bu mektuplar birçok insana rehberlik edebilecek tavsiyeleri içermektedir.
seneca'nın bu eserinin fevkalade bir türkçe çevirisi, türkan uzel hocamız tarafından yapılmış ve jaguar yayınları tarafından basılmıştır.
seneca ise, ahlak mektupları'nda sık sık öğütlediği gibi; ölümü sık sık tefekkür etmiş, yaşama kendisini belki de bu şekilde bağlamış ve imparatorun direktifi gereği usulca intihar ederek yaşam sahnesinden çekilmiştir. ölümünü başkalarının eline bırakmaması, yalvarmaması ve üzerine düşeni yapmasıyla seneca, felsefesini davranışlarına yansıtarak; hocaları epikuros ve sokrates'i utandırmamıştır.
çileli ve çalkantılı bir ömür geçirmiştir. bu anekdottan yola çıkarak kendisinin stoacı olmasının zemini kolayca kurulabilir ancak amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek duymuyorum. onun yerine, kendisinin en meşhur eseri olan epistulae morales yani ahlak mektupları'ndan birazcık bahsedeceğim.
epistulae morales'te seneca, mektup tarzında sicilya'nın procurator'u olan lucilius'a seslenir. ahlaki prensiplere göre yaşamanın prensiplerinin seneca tarafından yalın bir dille çizildiği bu mektuplar aynı zamanda irade terbiyesi yolunda ilerlemek, yaşamdan aldığı keyfi artırmak ve verimliliğini güçlendirmek isteyen kişiler için bir rehber niteliği taşımaktadır. zamanın, doğa tarafından insana hediye edilen yegane şey olduğunu ancak bu şeyin dahi kaygan, kaçıp giden bir olguya tekabül ettiğinin altını çizen seneca, geçmişin üzüntülerinden ve geleceğin kaygılarından azade olmak gerekliliğini tane tane anlatır.
iyi yaşamanın, iyiliklerin en yücesi olarak erdemliliğin tanımlandığı bu eserde seneca, lucilius aracılığı ile doğal olarak okurla konuşur ve kendisinin zayıf yönlerini ortaya koymaktan da çekinmez. genel olarak kibirden uzak, sade bir şekilde yazılmış bu mektuplar birçok insana rehberlik edebilecek tavsiyeleri içermektedir.
seneca'nın bu eserinin fevkalade bir türkçe çevirisi, türkan uzel hocamız tarafından yapılmış ve jaguar yayınları tarafından basılmıştır.
seneca ise, ahlak mektupları'nda sık sık öğütlediği gibi; ölümü sık sık tefekkür etmiş, yaşama kendisini belki de bu şekilde bağlamış ve imparatorun direktifi gereği usulca intihar ederek yaşam sahnesinden çekilmiştir. ölümünü başkalarının eline bırakmaması, yalvarmaması ve üzerine düşeni yapmasıyla seneca, felsefesini davranışlarına yansıtarak; hocaları epikuros ve sokrates'i utandırmamıştır.
devamını gör...
5.
roma dönemi filozoflarından.
zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. insanlar onu zengin olduğu için güçlü görür. bu yüzden yoksulluk ile ilgili konuşmaları eleştiri almıştır. bu eleştirilerin üzerine şu soruyu yöneltmiştir.
fakir olan kimdir? parası az olan mı, isteği çok olan mı?
sonrasında,
'zenginlik benden gider ama ben yine var olurum' demiştir.
ispanya da yaşayan filozof bir gün arenaya gittiğinde gördüğü manzara karşısında şaşkınlığa düşmüş -bunu eseri (bkz: ahlaki mektuplar) da belirtmiş- hayvanlar ölüyor, kalabalık bununla bir katarsis yaşıyor sözlerini söylemiştir. toplumun zevk sefa derdinde oluşu, kan görüntüsünden etkilenmeyişi, hırçınlığı ve hastalığını yani bozuk değerlerin üzerinde kafa yormuştur.
seneca deyince (bkz: stoacılık) felsefesinden de elbet bahsetmek gerekecek.
bu felsefeye göre acı, endişe ve korkularımız doğa yasalarına uyumlu olmalı. dış sebepler, bizim müdahale edemediğimiz kader diyebileceğimiz zorlayıcı sebepler. her türlü zorluğa hazırlıklı olmalısınız mesajını verir. iç sebepler ise tamamen bizim kontrolümüzde olan şeyler. duygular, korkular, tutkular, takıntılar gibi... o hâlde davranışlarımız kaderimizi etkileyecektir. gücümüzün yettiğince kötü gideni değiştirebiliriz mesajı verir.
bir stotik bahçe hayal edelim:
sen kendi bahçenin bahçıvanısın. fırtına olur bitkilerin ortaya saçılır. yağmur yağmaz güllerin solar ama sen her zaman bahçenin özenle bakımını yapmaya devam edersin. senin bahçen... temizlemeli ve toparlamalı. bir kere dağıldı diye tohum ekmekten vazgeçmek ne kadar doğru.. belki defalarca dağılacak oralar ama elin her daim üzerinde olmalı çünkü yeri gelecek yeşerecek...* unutmadan arada dışarıda çık, gez, dolaş başka bahçeleride gör.
vee yine uzattım tabii şimdi bağlıyorum.
seneca, güçlü hitabet yeteneği olan zengin ama gururlu bir bilginmiş.* gerçekçi bir filozoftur diyebilirim sanırım. oyunun kurallara göre oynanması gerektiğine inananlardan.
zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. insanlar onu zengin olduğu için güçlü görür. bu yüzden yoksulluk ile ilgili konuşmaları eleştiri almıştır. bu eleştirilerin üzerine şu soruyu yöneltmiştir.
fakir olan kimdir? parası az olan mı, isteği çok olan mı?
sonrasında,
'zenginlik benden gider ama ben yine var olurum' demiştir.
ispanya da yaşayan filozof bir gün arenaya gittiğinde gördüğü manzara karşısında şaşkınlığa düşmüş -bunu eseri (bkz: ahlaki mektuplar) da belirtmiş- hayvanlar ölüyor, kalabalık bununla bir katarsis yaşıyor sözlerini söylemiştir. toplumun zevk sefa derdinde oluşu, kan görüntüsünden etkilenmeyişi, hırçınlığı ve hastalığını yani bozuk değerlerin üzerinde kafa yormuştur.
seneca deyince (bkz: stoacılık) felsefesinden de elbet bahsetmek gerekecek.
bu felsefeye göre acı, endişe ve korkularımız doğa yasalarına uyumlu olmalı. dış sebepler, bizim müdahale edemediğimiz kader diyebileceğimiz zorlayıcı sebepler. her türlü zorluğa hazırlıklı olmalısınız mesajını verir. iç sebepler ise tamamen bizim kontrolümüzde olan şeyler. duygular, korkular, tutkular, takıntılar gibi... o hâlde davranışlarımız kaderimizi etkileyecektir. gücümüzün yettiğince kötü gideni değiştirebiliriz mesajı verir.
bir stotik bahçe hayal edelim:
sen kendi bahçenin bahçıvanısın. fırtına olur bitkilerin ortaya saçılır. yağmur yağmaz güllerin solar ama sen her zaman bahçenin özenle bakımını yapmaya devam edersin. senin bahçen... temizlemeli ve toparlamalı. bir kere dağıldı diye tohum ekmekten vazgeçmek ne kadar doğru.. belki defalarca dağılacak oralar ama elin her daim üzerinde olmalı çünkü yeri gelecek yeşerecek...* unutmadan arada dışarıda çık, gez, dolaş başka bahçeleride gör.
vee yine uzattım tabii şimdi bağlıyorum.
seneca, güçlü hitabet yeteneği olan zengin ama gururlu bir bilginmiş.* gerçekçi bir filozoftur diyebilirim sanırım. oyunun kurallara göre oynanması gerektiğine inananlardan.
devamını gör...
6.
stoacılıkla hıristiyanlığın sentezini yapan bir anlayış geliştirmiş bir düşünür.
düşünceleriyle imparatorluk dönemi romasına ışık tutmuştur.
insanlık alemini referans alan görüşleriyle seneca, klasik stoacıların kabul ettiği lokal ve dünya devleti anlayışını bir kenara bırakmıştır. senecaya göre insanları bir arada tutan bağ siyasi değil dinî ve ahlakidir.
senecaya göre devlet insan olarak eksilerimizin ve günahlarımızın sonucunda ortaya çıkan bir kurumdur. şayet insanoğlu mükemmel bir varlık olmuş olsaydı devlet denen otoriteye gerek kalmazdı.
seneca, insanın doğuştan günahkar olduğuna inanmasına rağmen medeniyet öncesindeki doğal hayatta, "altın çağ" denen bir dönemin olduğunu kabul eder.
ona göre özel mülkiyet ve onun uzantısı olan medeni değerler gelişmeden önce insanlar altın çağ denen bir çağda, eşit, kardeşce ve mutluca bir yaşam sürdürmekteydiler. bu dönemde insanların devlete yasalara ya da hükümetlere ihtiyaçları yoktu. zamanla özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte medeniyet, zenginlik ve lüks gelişerek insandaki ilkel saflığı bozdu.
insandaki bencil duygular da böylece gelişmiş oldu. bu da devlet otoritesinin oluşmasını kaçınılmaz kılmıştır.
devlet, zor gücünü kullanarak toplumsal ahenk ve uyumu bozan insandaki sınırsız bencil eğilimleri kontrol altında tutmaktadır.
seneca'nın, bu görüşleriyle modern çağda yazan marks ve rousseau için bir ilham kaynağı oluşturduğu söylenebilir.
düşünceleriyle imparatorluk dönemi romasına ışık tutmuştur.
insanlık alemini referans alan görüşleriyle seneca, klasik stoacıların kabul ettiği lokal ve dünya devleti anlayışını bir kenara bırakmıştır. senecaya göre insanları bir arada tutan bağ siyasi değil dinî ve ahlakidir.
senecaya göre devlet insan olarak eksilerimizin ve günahlarımızın sonucunda ortaya çıkan bir kurumdur. şayet insanoğlu mükemmel bir varlık olmuş olsaydı devlet denen otoriteye gerek kalmazdı.
seneca, insanın doğuştan günahkar olduğuna inanmasına rağmen medeniyet öncesindeki doğal hayatta, "altın çağ" denen bir dönemin olduğunu kabul eder.
ona göre özel mülkiyet ve onun uzantısı olan medeni değerler gelişmeden önce insanlar altın çağ denen bir çağda, eşit, kardeşce ve mutluca bir yaşam sürdürmekteydiler. bu dönemde insanların devlete yasalara ya da hükümetlere ihtiyaçları yoktu. zamanla özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte medeniyet, zenginlik ve lüks gelişerek insandaki ilkel saflığı bozdu.
insandaki bencil duygular da böylece gelişmiş oldu. bu da devlet otoritesinin oluşmasını kaçınılmaz kılmıştır.
devlet, zor gücünü kullanarak toplumsal ahenk ve uyumu bozan insandaki sınırsız bencil eğilimleri kontrol altında tutmaktadır.
seneca'nın, bu görüşleriyle modern çağda yazan marks ve rousseau için bir ilham kaynağı oluşturduğu söylenebilir.
devamını gör...
7.
"tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmem için metanet, her ikisi arasındaki farkı bilmek için de akıl ver" temennisinin kendisine ait olduğu söylenen ve m.s. 1.yy da yaşayan düşünür.
devamını gör...
8.
hiç umudu olmayan hiçbir şeyden umudunu kesmez.
tam adı lucius annaeus seneca olan; m.ö 4/65 yılları arasında yaşamış, ispanya doğumlu italya'da ölen romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı/ stoacı
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2023/11/30/ewoqnkjztlanpgdy-t.jpg)
devamını gör...
9.
tam adı lucius annaeus seneca olan; m.ö 4/65 yılları arasında yaşamış, ispanya doğumlu italya'da ölen romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı/ stoacı
neye katlandığın değil, nasıl katlandığın önemlidir.
neye katlandığın değil, nasıl katlandığın önemlidir.
devamını gör...
10.
ruhum bile bile uçuruma yürüyor,
ardına bakıyor uslu düşünceler bulurum diye, ama nafile.
gemici vurunca dalgalara
tıka basa dolu gemisini, boşa çıkar ya bütün emeği,
çaresiz kalır, bırakır kendini akıntının insafına.
akıl ne yapabilir? delilik üstün geliyor, hükmediyor,
güçlü bir tanrı emrediyor bütün yüreğime.
phaedra
işin ilginci seneca'ya şarkı olan mikis theodorakis bestesi phaedra üzerinden ulaşmam, hayat tuhaf ve çok saçma tesadüflere sahip.
ardına bakıyor uslu düşünceler bulurum diye, ama nafile.
gemici vurunca dalgalara
tıka basa dolu gemisini, boşa çıkar ya bütün emeği,
çaresiz kalır, bırakır kendini akıntının insafına.
akıl ne yapabilir? delilik üstün geliyor, hükmediyor,
güçlü bir tanrı emrediyor bütün yüreğime.
phaedra
işin ilginci seneca'ya şarkı olan mikis theodorakis bestesi phaedra üzerinden ulaşmam, hayat tuhaf ve çok saçma tesadüflere sahip.
devamını gör...