sesini duyup fiziken görmediğin bir bireyin tanınmış sayılamayacağı gerçeği

benim görüşümdür. ve bana güvenin ki doğrudur.
bir insanın ismini bilmekle yada bir yerlerde yazdıklarını okumakla o insanı tanımak çok zordur.
bu tarihsel kişilikler için de geçerlidir.
bir insanın tam tanınması için o bireyin sesi ve en azından birebir çizilmiş bir resmi yada fotoğrafı olmalıdır. bu ikisi , en azından bire bir iyi çizilmiş bir resmi varsa o insanı imajinasyon sağlayarak tanımış olacaksın ve bu önemlidir.
bu öyle bir olgu ki, bir insan: ses tonu, konuşma biçimi, şivesi, boy, kilo, göz rengi gibi fiziksel özellikleri, yüz hatları karakteri ve düşünce yapısı ile bir bütündür. çünkü yüz ses ve fizik o bireyin genotip ve fenotip kimliğidir.
bunlardan biri olmadan o insanı hiçbir zaman tam tanımış olmayacaksınız....
jül sezar yada kleopatra deyince aklınıza nasıl bir tipoloji canlanıyor? onların binlerce yıllık heykelleri, yüzlerini temsil eden mermere oyma büstleri sayesinde. ya onlar olmasaydı ? hiç..
özetle: yüz, fizik ve ses tonu ve bunların sentezi olan karakter bir kimlik kartıdır, bunlar tanınmadan bilinmeden ismini bilip yazılarını okuyarak bir insan hiçbir zaman tanımlanamaz.... sadece tahmin edilebilir...

yani tanımamak değil de bazı şeyler havada kalır. ama gördüğün zaman bi diyaloğu kafanda çevirirken bir klip gibi olur fakat görmediysek bazen boşluğa konuşuyor ya da boşluğu dinliyor gibi olabiliriz

görünce tanıyor olmak büyük bir nimet, senelerce birlikte zaman geçirilen insanlar tanınmaz hale dönüşüyor. kıymet bilmek gerek.