sevdiğiniz filmi en sıkıcı haliyle anlatmak

bir twitter akımı. dün karşıma çıktı, bayıldım. sözlükte de olmasın mı?
twitterda yazmak isteyenler olursa diye linki şuraya bırakıp başlıyorum müsaadenizle;

iki kardeş var çok belalı tipler banka falan soyuyolar yanlarında rehine bi aileyle kaçıyolar sonra olaylar olaylar... bi de yılanlı garip bi kadın var. çok anlamadım.

konuşan kurbağa adamın birini babasını öldürmesi için ikna etmeye çalışıyor.

bkz. empire strikes back

edit. #explainafilmplotbadly hashtaginin türkçe versiyonu sanırım bu işler. öyle.

uc beş mühendis var hadi araba yapalım diyorlar devlet başkanı da hadi yapın diyor sonra benzin koymuyorlar falan devrim yolda kalıyor

iki tane cüce, buldukları ziynet eşyasını sahibine götüreceklerine dağdaki bir kuyuya atıyorlar.

üç tane çocuk, burunsuz bir adamla savaşıyor. büyü müyü bir şeyler yapıyorlar. burunsuz adam küçük çocuğu yenemiyor

filmi pek anlamadım ama anlayabildiğim kadar anlatmaya çalışayım.

başrolümüz plazada çalışıyor. zengin kıza aşık oluyor. bunun peşinden gitmeye başlıyor. kız nereye bu oraya. sonra kızın abisi olacağını tahmin ettiğim adamla tanıştırıyor kız bunu. hap filan veriyor adam buna. sanırım uyuşturucu işinde zaten poliste peşinde. anarşik işleri de var. hapı içince iyi kafa yapıyor. kendini mehdi gibi görmeye başlıyor. sonra simite basınca ağzı yüzü yamuluyor hatta ağzı kayboluyor. tabi oğlum nimete basarsan çarpılırsın işte böyle. sonra falcıya gidiyorlar. arada bilgisayar oyunu filan oynuyorlar. pekte anlamadım. sıkıcı bir filmdi.

bi adam var gemisi var ama balıkçı değil define avcılığı falan yapıyor. kendisi gibi başka haydutlarla gece gündüz suyun altında üstünde durmadan dövüşüyorlar. sorun şu ki kimse bi türlü ölmüyor da, lanetli falanlar. ölmek yok sonsuz lanetlenme hapsolma falan var. gemileri suyun altından gidiyor bazen ama denizaltı değil. bu herifin deli deli hareketleri falan var. sonunda herifin istediği olmuyo hiçbir zaman ama mutlu sonla bitiyo film enteresan bişey.

zengin bir kız var, baba parası yiyen türden.
bu kız hasta oluyor, hani derler ya zenginler mutlu olamaz, kız olamıyor. bir atı var, ona aşık. bir jokey geliyor, öyle aman aman değil, ama işte kız hasta ya, en iyisi buna aşık olayım diyor.
at tüm yarışları kazanıyor, bunlar sevgili oluyor. sonunda kız yok. tabi dramatik bir şekilde yok oluyor.
at ile adam ortada kalıyor.
gerçek hikayeyi tenzih ederim ama yani film sıkıcı tarafından bakarsan böyle.

ya inanılmaz eğleniyorum okurken de tahmin ederken de.

şöyle toplusundan yazayım;

buyucu yazmış zaten.
afrikalı: (bkz: devrim arabaları)
sir came a lot: (bkz: yüzüklerin efendisi)
mulan savaş: (bkz: harry potter)
rbf: (bkz: the matrix) (ya anlamadım ilk başta, abi bu film böyle anlatılmaz ya, ölüyorummmmmmmm)
kafasızyazar: (bkz: karayip korsanları)
köylü yazardan ironiler: çok emin değilim ama sanırım bizim için şampiyon. filmi izlemedim de reklamlarını çok gördüm.

bir kadın var tutturmuş bill de bill almış eline samuray kılıcını önüne geleni kesiyor

kadının biri var evimi beş naziden korudum diyor ama aslında kadın ölü. iki çocuğu var güneşten kaçıyorlar ama aslında çocuklar da ölü. hizmetli var, dilsiz bi hizmetli daha var. bahçıvan var. ama aslında onlar da ölü. sonradan öğreniyoruz ki aslında evde iki aile daha yaşıyor ama onlar da ölü.

elinde tüple gezen bi herif var. milletin evinin kapı kilidini tüp ile patlatıyor. bir de amerikan köylüsü var hayır işleyeyim bi bardak su vereyim derken başı belaya giriyor sonra elinde bavulla geziyor avare. bavulda bip bip öten bir alet var çektiği kilometre alanı nah meksikadan amerikaya kadar. bavul bir ara meksika sınırından aşağı fırlatılıyor çalıların arasına düşüyor. bavulu bulan, görenin başı beladan kurtulmuyor.
edit: no country for old men(spoilersız).

gardıroplu bi adam var. şapkası yanıyor felan. şabalak baş karakter filmde onu şebelek yapıyor.

bi tane güneş gözlüklü adam var şehirde mal mal dolanırken polisler paket ediyo bunu. bu diyo ki polislere ben uzaylıyım, onlar da diyo ki ooooooldu aakü. hop tımarhaneye atıyolar herifi. orda da bi psikatrist var ona da diyo uzaylıyım diye, he hı diyor doktor da. mavi kuş falan bişiler zırvalayıp duruyo bebe. doktorun da ailesiyle sorunları var işte işkolikmiş onu falan gösteriyorlar.

sonra mavi kuş geliyo, elemana inme minme bi haller oluyo.

filmin sonunda bi bakıyoz ki meğer doktorun oğlu breaking bad'deki hapçı elemanmış.

hokkabaz için parasızlıktan kendilerini turneye vuran ve turne esnasında da düzenbaz bir kadın tarafından kandırılan 2 sap erkek denebilecek anket.

pespaye kılıklı yaşlı bir adam, evinin önünde aylak aylak pipo içen bir hobbiti (la işte kısa boylu insanlar gibi düşün ama cüce de değil) çok değerli bir taşı çalmak için yolculuğa çıkarır.

bi'tane adam var, böyle araba kazalarının ekspertizini yapıyor. bundan ötürü de ömrünü havayollarında, apronlarda falan çürütüyor. evini bir isveç firmasından alınan hazır mobilyalarla dekore etmeye kafayı takmış değişik bi' tip. eve parayı döküyor ama uçaklarda uyuyor falan. bazen de uyuyamıyor ama. bazen uyuyor bazen uyuyamıyor derken, yine böyle yarı uykulu bi' uçak yolculuğu esnasında bir herifle tanışıp arkadaş oluyorlar. bir akşam bara gidiyorlar, iki birayla sarhoş oluyorlar. birbirlerine dalıyorlar sonra. bu ikea'ya kafayı takmış herif bu oğlanın kulağına yumruk atıyor. oğlan delleniyor tabii. gidip bu herifin evini havaya uçuruyor sonra. *

oğlan bilmiyor bunu tabii, gidiyor bunun yanına, it bağlasan durmaz bi evde yaşıyorlar birlikte. işe gidip geliyorlar, çorbalara işiyorlar falan. bütün bu hır gür yetmez gibi semtlerinde ne kadar it kopuk serseri varsa kömürlük gibi rutubet kokan bir yere toplayıp, kavga ediyorlar.

ağız burun salya sümük kan revan...

aynı kıza aşık oluyorlar falan çok klişe.... bizim mobilyacı oğlan mal tabi, platonik takılıyor. öbür oğlan kızla birlikte oluyor falan. mobilyacı çok üzülüyor bu duruma...

değişik tuhaf garip bi' filmdi...

sonunda da herif deli miymiş, rüya mı görüyormuş, uydurmuş mu tüm bunları öyle bi'şeydi valla..

özünde anlatmak istememektir.

anlatmak fiili bile başlı başına yorucu bir mevzu bir de film izleyeceksin de üşenmeden anlatacaksın.

entry bile yordu o derece yani.