sezgi mantığın ötesini bilmek
başlık "scaremongering" tarafından 12.10.2025 21:13 tarihinde açılmıştır.
1.
bir osho kitabıdır ve aynı zamanda totemimin 27. kitabıdır.
seneler önce lisans yıllarımda terapistim 2 kitabını okutmuştu bana ve o zamanlar pek de ısınmamıştım kendisine. hem o tecrübeler hem de kitaplarını genelde kişisel gelişim raflarında görmek itiyordu beni. ama bu aralar biraz ilgileniyorum böyle şeylerle. diş hekimi sonrası annemi kandırdım, korkularımın üzerine gittim, bana kitap hediye et dedim :d. 2 kitap seçtim.
osho'nun okuduğum diğer 2 kitabını zaten zerre kadar hatırlamıyorum ama bu kitapta aslında felsefi bir tarafı olduğunu düşündüm. benim zannettiğim gibi "iyi düşün iyi olsun", "37 gün bilmemne meditasyonu yap ve sezgilerine ulaş" gibi saçma sapan bir tavrı yok.
kitap boyunca akıl, zeka, duygu, içgüdü gibi kavramları tanımlamaya ve açıklamaya çalışıyor osho. "sezgi" denen şeyin ne olduğunu değil, ne olmadığını anlatıyor daha çok. burada bir yol haritası çizmemesi bence tutarlı ve çok hoş, muhtemelen sezgilerinize ulaşmak için de sezgisel bir yol izlemeniz gerek çünkü :d.
sezgi'yi ruhun içgüdüsü gibi bir yere koyuyor. içgüdü nasıl bedensel dünyaya ait varoluştan gelen bir şey ise, sezgi de bunun ruhsal olanı gibi bir yere varıyoruz. yani herkesin içinde var olan bir şey sezgi. ancak modern dünyanın, aklı ve zekayı parlatan ve duyguları ve güdüleri bir kenara iten ve "işlerlik" gözeten dünyanın sezgilerimizi duymamızı engelleyen temel neden olduğunu düşünüyor. bu yaşam biçimi, zihni çok fazla konuşturuyor, ruhun sesi bu kakafonide kayboluyor osho'ya göre.
aklınızı dinlemeyin, sadece iç sesinizle ve iç güdünüzle hareket edin demiyor tabii ki. aklınızı iç sesinize hizmet eden bir araca dönüştürün diyor, çünkü zaten aklın bunun için var olduğunu düşünüyor. istediğiniz zaman onun sesini susturup kendi sesinizi duyabilmeniz gerektiğini, çünkü düşüncelerin uçuculuğunu ve aklın etki altında kalmaya meylini vurguluyor.
ben zaten "sezgi diye bi şey var mı ya?" gibi bir yerde durmayı bile lüzumsuz buluyorum.
her türlü yaratıcı eylemin, düşüncenin çok sezgisel bir rota izlediğini, sanattan keyif alabilmenin sezgilerle mümkün olduğunu düşünen taraftayım ezelden beri.
beni kitabı okumaya iten şey tam anlamıyla zaten zihnimin sesini durdurup iç sesimi duymakta zorlanıyor oluşum olmuştu. teşekkür ederim osho nasıl yapacağımı söylemediğin için :d. her neyse, az çok düşündüğüm şeyleri daha kapsamlı ve derli toplu okumak zaten çok sevdiğim ve faydalı bulduğum bir şey.
hiçbir önerisi yok değil.
her şeyden önce doğada zaman geçirmek ve meditasyon ve zen öneriyor osho. burada duyguları akıl ile sezgi arasında bir köprü gibi düşündüğü için, duygularınıza kulak vermeye başladığınızda sezgilerinizi keşfetmeniz daha kolay olacaktır gibi bi trick de veriyor sağ olsun.
ben oldukça beğendim kitabı.
seneler önce lisans yıllarımda terapistim 2 kitabını okutmuştu bana ve o zamanlar pek de ısınmamıştım kendisine. hem o tecrübeler hem de kitaplarını genelde kişisel gelişim raflarında görmek itiyordu beni. ama bu aralar biraz ilgileniyorum böyle şeylerle. diş hekimi sonrası annemi kandırdım, korkularımın üzerine gittim, bana kitap hediye et dedim :d. 2 kitap seçtim.
osho'nun okuduğum diğer 2 kitabını zaten zerre kadar hatırlamıyorum ama bu kitapta aslında felsefi bir tarafı olduğunu düşündüm. benim zannettiğim gibi "iyi düşün iyi olsun", "37 gün bilmemne meditasyonu yap ve sezgilerine ulaş" gibi saçma sapan bir tavrı yok.
kitap boyunca akıl, zeka, duygu, içgüdü gibi kavramları tanımlamaya ve açıklamaya çalışıyor osho. "sezgi" denen şeyin ne olduğunu değil, ne olmadığını anlatıyor daha çok. burada bir yol haritası çizmemesi bence tutarlı ve çok hoş, muhtemelen sezgilerinize ulaşmak için de sezgisel bir yol izlemeniz gerek çünkü :d.
sezgi'yi ruhun içgüdüsü gibi bir yere koyuyor. içgüdü nasıl bedensel dünyaya ait varoluştan gelen bir şey ise, sezgi de bunun ruhsal olanı gibi bir yere varıyoruz. yani herkesin içinde var olan bir şey sezgi. ancak modern dünyanın, aklı ve zekayı parlatan ve duyguları ve güdüleri bir kenara iten ve "işlerlik" gözeten dünyanın sezgilerimizi duymamızı engelleyen temel neden olduğunu düşünüyor. bu yaşam biçimi, zihni çok fazla konuşturuyor, ruhun sesi bu kakafonide kayboluyor osho'ya göre.
aklınızı dinlemeyin, sadece iç sesinizle ve iç güdünüzle hareket edin demiyor tabii ki. aklınızı iç sesinize hizmet eden bir araca dönüştürün diyor, çünkü zaten aklın bunun için var olduğunu düşünüyor. istediğiniz zaman onun sesini susturup kendi sesinizi duyabilmeniz gerektiğini, çünkü düşüncelerin uçuculuğunu ve aklın etki altında kalmaya meylini vurguluyor.
ben zaten "sezgi diye bi şey var mı ya?" gibi bir yerde durmayı bile lüzumsuz buluyorum.
her türlü yaratıcı eylemin, düşüncenin çok sezgisel bir rota izlediğini, sanattan keyif alabilmenin sezgilerle mümkün olduğunu düşünen taraftayım ezelden beri.
beni kitabı okumaya iten şey tam anlamıyla zaten zihnimin sesini durdurup iç sesimi duymakta zorlanıyor oluşum olmuştu. teşekkür ederim osho nasıl yapacağımı söylemediğin için :d. her neyse, az çok düşündüğüm şeyleri daha kapsamlı ve derli toplu okumak zaten çok sevdiğim ve faydalı bulduğum bir şey.
hiçbir önerisi yok değil.
her şeyden önce doğada zaman geçirmek ve meditasyon ve zen öneriyor osho. burada duyguları akıl ile sezgi arasında bir köprü gibi düşündüğü için, duygularınıza kulak vermeye başladığınızda sezgilerinizi keşfetmeniz daha kolay olacaktır gibi bi trick de veriyor sağ olsun.
ben oldukça beğendim kitabı.
devamını gör...
"sezgi mantığın ötesini bilmek" ile benzer başlıklar
sezgi
2