#televizyon dizileri
#popüler diziler
sir arthur conan doyle'un kitaplarından aşina olduğumuz sherlock holmes karakterinin dr. watson ile birlikte yaşadığı maceraların günümüz londra'sında geçen versiyonlarını içeren, 2010-2017 yılları arasında yayınlanan dizi serisi.
imdb: 9.1.
imdb: 9.1.
yönetmenler:
michael hurst
rick jacobson
jesse warn
oyuncular:
benedict cumberbatch
martin freeman
mark gatiss
andrew scott
amanda abbington
michael hurst
rick jacobson
jesse warn
oyuncular:
benedict cumberbatch
martin freeman
mark gatiss
andrew scott
amanda abbington
*bafta ödülleri (2011) - en iyi dram dizisi
*blogos de oro (2017) - bir tv şovunda en iyi erkek oyuncu [benedict cumberbatch]
*edgar allan poe ödülleri (2013) - en iyi televizyon bölümü
*satellite ödülleri (2010) - en iyi mini dizi
*seul uluslararası drama ödülleri (2014) - yılın en popüler yabancı dizisi
dizi toplam 93 ödüle sahiptir.
*blogos de oro (2017) - bir tv şovunda en iyi erkek oyuncu [benedict cumberbatch]
*edgar allan poe ödülleri (2013) - en iyi televizyon bölümü
*satellite ödülleri (2010) - en iyi mini dizi
*seul uluslararası drama ödülleri (2014) - yılın en popüler yabancı dizisi
dizi toplam 93 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "nereye_bulutu" tarafından 18.11.2020 22:11 tarihinde açılmıştır.
1.
zaman olarak filmlerinden bağımsızdır, güncel çağda geçer. filmi izlerken sherlock bu çağda olsaydı merakına bir nevi cevap olur. sırf bu sebeple bile izlenebilir. zaten toplam birkaç bölümdür. ne izliycem tasasına düştüğünüzde bir çırpıda izleyebileceğiniz çerezlik mini dizidir. filmdeki moriaty daha yaşlı, daha ciddi, karanlık işlere bulaşmış biriyken; dizideki moriaty canı sıkılan, sherlock'la oyun oynamaya çalışan jokervari bir karakterdir. bu da farklı bir tattır.
devamını gör...
2.
bu diziyi bir türlü sevemedim. sonradan youtube'da inceleme videolarına baktım benle benzer fikirde epey kişi varmış.
sorunu şu ki sherlock ile birlikte birşeyler çözüyoruz duygusunu alamıyorsun. sherlock tamam ben anladım deyip geçiveriyor. hatta bir noktada izleyiciye hiçbir ipucu vermeden böyle birşey vardı sana söylemedim aslında modunda ilerliyor. önceki filminde abartılı bulmuştum adam nasıl bir bakışta o kadar şeyi anlıyor, bir koklayınca moleküllerine kadar ayırıyor falan diye meğer hakkını yemişim bunu izledikten sonra.
he bunlara takılmadan dedektiflik değil normal bir dizi izliyorum tarzı bakılırsa oldukça kaliteli bir yapım.
sorunu şu ki sherlock ile birlikte birşeyler çözüyoruz duygusunu alamıyorsun. sherlock tamam ben anladım deyip geçiveriyor. hatta bir noktada izleyiciye hiçbir ipucu vermeden böyle birşey vardı sana söylemedim aslında modunda ilerliyor. önceki filminde abartılı bulmuştum adam nasıl bir bakışta o kadar şeyi anlıyor, bir koklayınca moleküllerine kadar ayırıyor falan diye meğer hakkını yemişim bunu izledikten sonra.
he bunlara takılmadan dedektiflik değil normal bir dizi izliyorum tarzı bakılırsa oldukça kaliteli bir yapım.
devamını gör...
3.
bir tür nefret ve tutku ilişkisi besliyorum bu diziye. burada nietzsche'nin master-slave dialect'i görülmekte. ya da fenomolojideki, varlık-nesne ilişkisi. sherlock var diye, john var ve mükemmel, ve aynı şekilde john olduğu için sherlock var. ikisi birbirini besliyor. edebi değil ama felsefi yaklaşimla böyle, bir marksist okumayla.
devamını gör...
4.
şimdiye kadar çok fazla dizi izledim, hala da izliyorum ancak hiçbiri bir sherlock değil gözümde. dönüp dolaşıp yine sherlock izliyorum. ve tabi ki benedict cumberbatch'in oyunculuğu der susarım. yürüyüşünden konuşmasına mimikleriyle sherlocku sherlock yapmıştır.
devamını gör...
5.
en sevdiğim yabancı dizi. john ve shrlock'un ilişkisi kitaptan biraz farklı olsa da kesinlikle benedict cumberbatch'in oyunculuğu muhteşem. (bkz:beşinci sezona hasret ve özlemle ) sevmek nedir bilir misin sevmek 3 bölüm izleyeceksin diye bütün yıl seherlock holmes beklemektir.--- alıntı ---
--- alıntı ---kardeş payı seda bakan
--- alıntı ---kardeş payı seda bakan
devamını gör...
6.
3. sezonunda olduğum dizidir. güzel ilerleyen bir dizi. aslında diziden çok film karması gibi bir şey olmuş. her bölüm birbirinden bağımsız ama tamamen kopuk da sayılmaz.
devamını gör...
7.
sir arthur conan doyle'ın roman karakteri antikahraman danışman dedektif sherlock holmes'ün maceralarını günümüze uyarlayarak anlatan, başrollerini benedict cumberbatch ve martin freeman'ın üstlendiği efsanevi bbc dizisi. sevenleri varsa doctor who'dan da aşina olduğumuz ikili mark gatiss ve steven moffat'ın yaratıcı yazarlığını yaptığı 4 sezonluk dizinin 15 bölümü de ayrı ayrı birer film tadında izlenebilir cinsten.
yayınlanmaya başladığı günden itibaren hem edebiyat hem de film otoritelerinden övgüler toplayan yapımın bafta, batca ve emmys başta olmak üzere pek çok platformdan ödülü de bulunuyor.
gelelim benim obsesyonuma...
yıl 2013. gezi direnişini bırakıp, çocukluk hayallerimi süsleyen kente, londra'ya dilimi daha da geliştirmek ve köylü kurnazlığı yapıp sertifikamı ingiltere'den alarak meziyetimi parlatmak için birkaç ay süren bir eğitim tatiline gittim. aklım istanbul'da. arkadaşlarım, ailem, herkes devrimin orta yerindeyken ben londra'ya fink atmaya gidiyorum. çok ayıptı ama olsundu, bu seyahat aylar öncesinden planlanmış okula bir sürü para sayılmıştı, biletler alınmıştı. çocukluğu boyunca devrim hayalleri kurmuş bir genç kadın olarak, uykusuz gecelerimi ve devrimi kendi akışına bırakıp, kulağımda babamın sesinden nazım şiirleriyle bir diğer çocukluk hayalime yol almalı, kendimi gerçekleştirmek için yeni ve sağlam adımlar atmaya başlamalıydım.
en büyük idealim, tek tutkum aktörlükten vazgeçmiştim, kendime bir ödül ve zaman verip yeni planlar yapmalı ve adımın öğüdüne uyup biraz akışına bırakmalıydım. tek başıma kalıp düşünecek bol bol vaktim, yürüye yürüye sokaklarında kaybolacağım yeni bir şehrim olacaktı. gittim.
gittim ve aşık oldum. aaah benjamin!*
benjamin tam bir sherlock obsesifiydi. ingilizce yazmayı denediğim hikayelerime esans olsun diye minik hafıza oyunları kurgulardı. hepsinin izlemediğimi bildiği sherlock dizisinden alıntılar içerdiğini ben çok sonra keşfettim tabii. ısrarla izlememi önerirdi. o da, aynı zamanda yazdıklarımı büyük zevkle okuyan hocam john da... ama ben popüler kültüre karşı önyargılı biri olduğum için -miko bilir- hep ötelerdim. benjamin bir dur allasen, şimdi şu ara çok meşhur, her yerde maruz kalıyorum, büyüsü yok, beklentim tavan, yapamam, bu dev beklentiyle izleyemem hayal kırıklığı olur...vesaire... o güne kadar sherlock holmes okumamış ve sevmeyen biri değildim, hatta aksine detaycılığımı ve bulmaca ve oyun seviciliğimi sorgulamama sebep olmuştu ergenliğimde okuduğum hikayeler. iştahla beklentimin yükselmesi de ondandı belki.
izletemedi. izlemedim. iyi ki izlememişim. zaten londra'da geçireceğim dişimin kovuğuna yetmeyen vaktimi topyekün bu diziye vakfetme tehlikesinden kurtarmışım kendimi. aferin bana alkış! azıcık vaktimi brixton'daki odama kapanıp dizi izleyerek harcayamazdım. onun yerine çılgınlar gibi eğlendim, çılgınlar gibi yolumu kaybedip kaybedip kendimi ve bulmak istediğim her şeyi uzun uğraşlarla yürüye yürüye buldum. peter pan'in evi, alice'in evi... ve daha neler neler ama o kısım başka başlığın yazısı olsun.
londra'dan döndüğümde yağmurlar başlamış, hava soğumuş, gezi'de olaylar bir nebze durulmuş, hatrı sayılır bir kalabalık eve dönmüştü. ben ne kadar parkta olmak istesem de annem kalorifer borularına kelepçeliyordu beni gitmeyeyim diye. ilk bir iki hafta adaptasyon süreciyle geçti, pek bir şey anlamadım. sonra yoksunluk başladı. her sabah uykuyla uyanıklık arasında londra'daki odamda olduğum hissiyle geriniyor ve hemen sonraki an gözümü açar açmaz kendi odamda buluyordum kendimi. bu ikiliğin beni ve sabahlarımı sürüklediği hezeyanı, yeni gerinmiş kaslarımın her sabah yaşadığı farkındalık ve hayal kırıklığıyla kasım kasım yeniden kasılışını, o anı kelimelerle anlatamam okur, anlatamam!
bu yoksunluğu gidermek için john'a benjamin'e londra çingenesi selin'e bir dolu mailler attım. selin ve john cevap veriyordu, benjamin'dense ses soluk yok. bir de aşk acısı bindi mi üstüme, buyrun cenaze namazına. beni köyüm*ün yağmurlarında yıkasınlaaar yıkasınlar!
açtım ve sherlock izlemeye başladım. sherlock'un londrası kazan ben ve benjamin kepçe. bizim karakterleri olduğumuz maladaptive daydreaming episodelarına sürüklendim bir aralık. sonra benjamini öldürdüm hayalimde, selin geldi aramıza 221b'ye yerleşti o da falan... bir dizi bir insanın içindeki her yaraya nasıl tuz basabilir bilemiyorum, belki benim iyileşmek arzum öyle buyurdu ve olaylar gelişti.
izledikçe çekildim, çekildikçe izledim. epi topu 6 bölüm vardı elimde, ezberledim. aylarca izlediğim başka şeylerin arasına birer yarımşar bölüm sıkıştırıp tekrar tekrar izledim, vizeye finale çalışırken fonda sesi aksın diye açtım bölümleri dinledim, o dönem bbc yayını vardı kabloluda, ara ara evde yalnızken ses olsun diye açardım kulağımı meşgul etsin pratik olsun diye. saçma sapan bir zamanda sherlock'a denk gelince işi gücü bırakır ekrana kilitlenirdim. laptopta basıp oynattığım versiyondan farkı ne bilmiyorum ama hissi şöyle tanımlayabilirim. çok sevdiğiniz şarkı el altında yüklü duran bir playlistten çaldığında rutin bir hava olur ama radyoda zamansız rastlaştığınızda şarkı rüzgar gibi esip geçer ya içinizden, işte tv yayınında denk geldiğim sherlock bölümü de aynı hissi yaratıyordu bende. derken yeni bölümler gelmeye başladı. twitter'da dev bir fan grubu vardı, kısa sürede aralarına katıldım. aynı andalık sihirli bir his gerçekten, pek eğleniyorduk. ben benjamini unuttum, kahve makinası adamı'na aşık oldum falan... dizi bitti, 7 yılda 15 bölüm dizi çekip dünyaca ünlü yaptılar, boşa sevmiyorum ingilizleri gerçekten.
yıllara yayılan tek tük bölümlü sezonlar geçerken benim de hayatımda neler oldu neler bitti neler geçti kişisel tarihimden. birileri çıkıp bir pandemi olacağını söyleseydi "diziyi mark gatiss mi yazdı?" der gülerdim. çok iyi fikir! maaaark beybiliboy! bir kenara yaz bunu istersen!
şimdi o sıklıkta olmasa da diziyi açar açar izlerim. bende yarattığı iyilik halini hala açıklamakta güçlük çeksem de bu diziyi hayatıma soktuğu için benjamin'e teşekkürü borç bilirim. ne çok andım, kulakları çınlasın, ben ona bünyamin der dalga geçerdim.
böyleyken böyle. hadi aç izle okur. afiyet olsun.
yayınlanmaya başladığı günden itibaren hem edebiyat hem de film otoritelerinden övgüler toplayan yapımın bafta, batca ve emmys başta olmak üzere pek çok platformdan ödülü de bulunuyor.
gelelim benim obsesyonuma...
yıl 2013. gezi direnişini bırakıp, çocukluk hayallerimi süsleyen kente, londra'ya dilimi daha da geliştirmek ve köylü kurnazlığı yapıp sertifikamı ingiltere'den alarak meziyetimi parlatmak için birkaç ay süren bir eğitim tatiline gittim. aklım istanbul'da. arkadaşlarım, ailem, herkes devrimin orta yerindeyken ben londra'ya fink atmaya gidiyorum. çok ayıptı ama olsundu, bu seyahat aylar öncesinden planlanmış okula bir sürü para sayılmıştı, biletler alınmıştı. çocukluğu boyunca devrim hayalleri kurmuş bir genç kadın olarak, uykusuz gecelerimi ve devrimi kendi akışına bırakıp, kulağımda babamın sesinden nazım şiirleriyle bir diğer çocukluk hayalime yol almalı, kendimi gerçekleştirmek için yeni ve sağlam adımlar atmaya başlamalıydım.
en büyük idealim, tek tutkum aktörlükten vazgeçmiştim, kendime bir ödül ve zaman verip yeni planlar yapmalı ve adımın öğüdüne uyup biraz akışına bırakmalıydım. tek başıma kalıp düşünecek bol bol vaktim, yürüye yürüye sokaklarında kaybolacağım yeni bir şehrim olacaktı. gittim.
gittim ve aşık oldum. aaah benjamin!*
benjamin tam bir sherlock obsesifiydi. ingilizce yazmayı denediğim hikayelerime esans olsun diye minik hafıza oyunları kurgulardı. hepsinin izlemediğimi bildiği sherlock dizisinden alıntılar içerdiğini ben çok sonra keşfettim tabii. ısrarla izlememi önerirdi. o da, aynı zamanda yazdıklarımı büyük zevkle okuyan hocam john da... ama ben popüler kültüre karşı önyargılı biri olduğum için -miko bilir- hep ötelerdim. benjamin bir dur allasen, şimdi şu ara çok meşhur, her yerde maruz kalıyorum, büyüsü yok, beklentim tavan, yapamam, bu dev beklentiyle izleyemem hayal kırıklığı olur...vesaire... o güne kadar sherlock holmes okumamış ve sevmeyen biri değildim, hatta aksine detaycılığımı ve bulmaca ve oyun seviciliğimi sorgulamama sebep olmuştu ergenliğimde okuduğum hikayeler. iştahla beklentimin yükselmesi de ondandı belki.
izletemedi. izlemedim. iyi ki izlememişim. zaten londra'da geçireceğim dişimin kovuğuna yetmeyen vaktimi topyekün bu diziye vakfetme tehlikesinden kurtarmışım kendimi. aferin bana alkış! azıcık vaktimi brixton'daki odama kapanıp dizi izleyerek harcayamazdım. onun yerine çılgınlar gibi eğlendim, çılgınlar gibi yolumu kaybedip kaybedip kendimi ve bulmak istediğim her şeyi uzun uğraşlarla yürüye yürüye buldum. peter pan'in evi, alice'in evi... ve daha neler neler ama o kısım başka başlığın yazısı olsun.
londra'dan döndüğümde yağmurlar başlamış, hava soğumuş, gezi'de olaylar bir nebze durulmuş, hatrı sayılır bir kalabalık eve dönmüştü. ben ne kadar parkta olmak istesem de annem kalorifer borularına kelepçeliyordu beni gitmeyeyim diye. ilk bir iki hafta adaptasyon süreciyle geçti, pek bir şey anlamadım. sonra yoksunluk başladı. her sabah uykuyla uyanıklık arasında londra'daki odamda olduğum hissiyle geriniyor ve hemen sonraki an gözümü açar açmaz kendi odamda buluyordum kendimi. bu ikiliğin beni ve sabahlarımı sürüklediği hezeyanı, yeni gerinmiş kaslarımın her sabah yaşadığı farkındalık ve hayal kırıklığıyla kasım kasım yeniden kasılışını, o anı kelimelerle anlatamam okur, anlatamam!
bu yoksunluğu gidermek için john'a benjamin'e londra çingenesi selin'e bir dolu mailler attım. selin ve john cevap veriyordu, benjamin'dense ses soluk yok. bir de aşk acısı bindi mi üstüme, buyrun cenaze namazına. beni köyüm*ün yağmurlarında yıkasınlaaar yıkasınlar!
açtım ve sherlock izlemeye başladım. sherlock'un londrası kazan ben ve benjamin kepçe. bizim karakterleri olduğumuz maladaptive daydreaming episodelarına sürüklendim bir aralık. sonra benjamini öldürdüm hayalimde, selin geldi aramıza 221b'ye yerleşti o da falan... bir dizi bir insanın içindeki her yaraya nasıl tuz basabilir bilemiyorum, belki benim iyileşmek arzum öyle buyurdu ve olaylar gelişti.
izledikçe çekildim, çekildikçe izledim. epi topu 6 bölüm vardı elimde, ezberledim. aylarca izlediğim başka şeylerin arasına birer yarımşar bölüm sıkıştırıp tekrar tekrar izledim, vizeye finale çalışırken fonda sesi aksın diye açtım bölümleri dinledim, o dönem bbc yayını vardı kabloluda, ara ara evde yalnızken ses olsun diye açardım kulağımı meşgul etsin pratik olsun diye. saçma sapan bir zamanda sherlock'a denk gelince işi gücü bırakır ekrana kilitlenirdim. laptopta basıp oynattığım versiyondan farkı ne bilmiyorum ama hissi şöyle tanımlayabilirim. çok sevdiğiniz şarkı el altında yüklü duran bir playlistten çaldığında rutin bir hava olur ama radyoda zamansız rastlaştığınızda şarkı rüzgar gibi esip geçer ya içinizden, işte tv yayınında denk geldiğim sherlock bölümü de aynı hissi yaratıyordu bende. derken yeni bölümler gelmeye başladı. twitter'da dev bir fan grubu vardı, kısa sürede aralarına katıldım. aynı andalık sihirli bir his gerçekten, pek eğleniyorduk. ben benjamini unuttum, kahve makinası adamı'na aşık oldum falan... dizi bitti, 7 yılda 15 bölüm dizi çekip dünyaca ünlü yaptılar, boşa sevmiyorum ingilizleri gerçekten.
yıllara yayılan tek tük bölümlü sezonlar geçerken benim de hayatımda neler oldu neler bitti neler geçti kişisel tarihimden. birileri çıkıp bir pandemi olacağını söyleseydi "diziyi mark gatiss mi yazdı?" der gülerdim. çok iyi fikir! maaaark beybiliboy! bir kenara yaz bunu istersen!
şimdi o sıklıkta olmasa da diziyi açar açar izlerim. bende yarattığı iyilik halini hala açıklamakta güçlük çeksem de bu diziyi hayatıma soktuğu için benjamin'e teşekkürü borç bilirim. ne çok andım, kulakları çınlasın, ben ona bünyamin der dalga geçerdim.
böyleyken böyle. hadi aç izle okur. afiyet olsun.
devamını gör...
8.
o kadar akıcı bir diziydi ki tamamını 3 günde izledim. bugüne kadar neden izlemedim diye sitem ettim, kesinlikle tavsiye ederim.
diziyi izleyenlere bir sorum var daha doğrusu anlamadığım bir nokta. holmes kardeşlerin zeka sıralaması nasıl ve moriarty'e ne oldu?
diziyi izleyenlere bir sorum var daha doğrusu anlamadığım bir nokta. holmes kardeşlerin zeka sıralaması nasıl ve moriarty'e ne oldu?
devamını gör...
9.
sürekli tekrar tekrar yorumlanmasından sıkıldmadığım tek tema sherlock teması olabilir. başka yazarların da yazdıkları dahil hakkında yazılmış çoğu kitabı okudum. çekilmiş filmleri, animeleri,dizileri izledim. kanaatimce bütün bu izleyip okuduğum yapımlar arasından sir arthur conan doyle dan sonra sherlocku en iyi yorumlayan bu diziydi bence. sırf benedict cumberbatchin yarattığı sherlock bile diziyi devleştirmeye yetiyor açıkçası. fakat dizinin kendisini beğenmeme rağmen 4. sezon kalite olarak diğer sezonların altındayki sanki. yani beni diğer sezonlar kadar içine alamadı açıkçası. ha gene de sherlock olduğu için severek izledim. keşke 5. sezonu da gelse de tekrardan izlemek için kendime bahane yaratsam.
devamını gör...
10.
filmdeki uyumları daha güzeldir ama dizi günümüze daha yakın olduğu için herhalde daha çok seviliyor.
t:5. sezonu asla gelmeyen benedict cumberbatch ve martin freeman’ın oynadığı dizi.
veyahut
t:robert downey jr ve jude law*’ ın başrollerinde oynadığı film
hiç olmadı
t:sir arthur conan doyle’ın romanı.*
t:5. sezonu asla gelmeyen benedict cumberbatch ve martin freeman’ın oynadığı dizi.
veyahut
t:robert downey jr ve jude law*’ ın başrollerinde oynadığı film
hiç olmadı
t:sir arthur conan doyle’ın romanı.*
devamını gör...
11.
"yuup" , "nopp" kelimelerini uzatarak ve "p" harflerini patlatmasi ile hayran bırakan,benedict 'in hayat verdiği scherlock karakteri .... saniyorum ki hayatımın vazgeçilmez bir parçasıdır... kitaplarin verdiği lezzeti alabildigim tek çalışmadır.
devamını gör...
12.
kitaplarını ve benedict cumberbatch'ın oynadığı dizisini (profilimden de anlaşılabileceği üzere) çok sevdiğim seridir. özellikle benedict cumberbatch'ın oyunculuğu, fiziksel özelliklerinin kitapta anlatılan sherlock'a epey yakın olması, senaryosu ve günümüze başarıyla uyarlanabilmesi sebebiyle dizisi benim için şu ana kadar çekilen bütün sherlock holmes filmlerine tur bindirir.
not: evet, robert downey jr.ın filmine de...
not: evet, robert downey jr.ın filmine de...
devamını gör...
13.
yeni sezonunu çekmeyecek hayranlarına işkence eden aşırı kaliteli dizi (benedict bey duy sesimizi). the ırregulars'tan sonra kıymetini daha bi anlayıp aynı heyecanla tekrar izledim ki bir daha da izlerim ama umarım bu sefer beşinci sezonla birlikte.
devamını gör...
14.
ilginç bir şekilde kendini srekli izleten bir ingiliz dizisidir. dizi ingilterede geçer. sherlock'u (bkz: benedict cumberbatch) efsane bir şekilde oynayarak daha da çekici hale getirmiştir. ve tabiiki winston rolündeki (bkz: martin freeman)ı da unutmamak lazım.
devamını gör...
15.
sir arthur conan doyle'un tasarladığı sherlock holmes'un modern zamanlara uyarlanmış dizi versiyonudur.
özellikle benedict cumberbacht ve martin freeman'ın oyunculukları da cuk diye oturmuştur karakterlere.
izlerken aklımda behzat amirim de canlanmıyor değil.
özellikle benedict cumberbacht ve martin freeman'ın oyunculukları da cuk diye oturmuştur karakterlere.
izlerken aklımda behzat amirim de canlanmıyor değil.
devamını gör...
16.
sezonda dört bölüm çeken ve yeni sezonu inatla çekmeyen hayatımın dizisi. defalarca yılmadan izledim ( aklıma düştü bir daha izleyeyim ) ve kesinlikle tavsiye ederim. izlemeyen çok şey kaçırır.
devamını gör...
17.
her yönüyle mükemmel bir senaryo olmasıyla, benedict'in mükemmel oynamasıyla sürekli olarak izlediğim bir başyapıttır. diziyi izledikten sonra herkesin aklında kalan "nerede bu 5.sezon" cümlesi her izleyicinin acısıdır
devamını gör...
18.
eğer benim gibi gerçek bir sherlock hastası iseniz dizisi sizi çok da büyülemeyecektir. çünkü ben ve benim gibiler kitaplarını okurken 1 hikayeyi 1 oturuşta bitirip sonra anlam veremediği için 2. defa okurlar ve 2. defada bile aynı şaşkınlık ile tepki verirler. dizisinde, kitaplarında olan bir kaç hikayesinin değiştirilmiş versiyonları mevcut. ama asla ve kat'a kitapları kadar güzel değil. ama genel olarak izlenebilir bir dizi.
devamını gör...
19.
sırf benedict cumberbatch'in oyunculuğu için bile tekrar tekrar izlenilesi dizi.
en sevdiğim yapımı sorsalar tereddütsüz söyleceğim tek dizi.
ve arkadaşlar 5.sezon gelmeyecek, benedict sırf oynamamak için bir sürü şey yapıyor. :(
en sevdiğim yapımı sorsalar tereddütsüz söyleceğim tek dizi.
ve arkadaşlar 5.sezon gelmeyecek, benedict sırf oynamamak için bir sürü şey yapıyor. :(
devamını gör...
20.
benedict cumberbatch'ı tanıdığım ilk dizisi. hem oyunculuğu ile hem rolü tamamlama açısından tam istenilen görüntü cümbüşü.
dizi konusu zaten fevkalade her detayı efsane.
izleyin izlettirin ufkunuz genişlesin.
dizi konusu zaten fevkalade her detayı efsane.
izleyin izlettirin ufkunuz genişlesin.
devamını gör...